28 Şubat 2018 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 150 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri kendini anlatıyor)

150. İmrânoğlu Musa, gördüğü nuru, gece görmedi mi?;
Geceleyin o ağaca doğru gitti de gel sesini duymadı mı?

Geceleyin, on yıllık yoldan fazla yol aldı da baştan-başa ışıklara boğulmuş bir ağaç gördü hani.

Ahmet geceleyin mi’raç etmedi mi?
Burak, onu, geceleyin göklere götürmedi mi?

Gündüz, geçim için, geceyse aşk için;
Hani, seni kötü göz görmesin diye.

Halk uyudu-gitti;
Fakat âşıklar, bütün gece Tanrı’yla sözleşmede (Konuşmada).

Tanrı, Davud’a dedi ki;
Kim bizi sevme davasına girişir de bütün gece uyursa yalandır davası;
Aşkı olana nerden uyku gelir?

Çünkü âşık, gönlünün derdini sevgilisine söylemek için yalnızlık ister.
Susuz, uyusa bile pek az uyur;

Susuz nerde, ağır uyku nerde?
Azıcık uyusa da rüyasında ya su görür, ya ırmak kıyısı, ya testi, yahut da saka (Eve su taşıyan kişi)
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Gündüz geçimimiz için gece de aşkımız için uğraşı vermemiz gerektiğini öğrendik.
2.    Ateş olarak gördüğümüzden korkmamak gerektiğini, bunun nurun parlaması olabileceğini öğrendik.
3.    Allah aşkını kötü gözün görüp engellemeye uğraşmasından korumak için geceyi tercih etmemiz gerektiğini öğrendik.
4.    Allah ve dostlarını sevme iddiasında bulunanların bütün gece uyursa yalan ve boş iddia olacağını öğrendik.
5.    Âşık olan kişinin derdini sevgilisine söylemek için yalnızlık isteyeceğini öğrendik.
                     *
İşte böyle yaren;
Hikâye:
Dervişin biri Peygamberimizi rüyasında görmek istemiş ve Şeyhine ne yapması gerektiğini söylemesini istemiş.

Şeyhi de ona yatmadan önce okuyacağı duaları okuduktan sonra uyumasını önermiş.

Sabah olmuş derviş görememiş, şeyhine bildirerek tekrar ne yapması gerektiğini sormuş.

Şeyhi de ona yatmadan önce başka duaları önerip öyle uyumasını önermiş.

Sabah olmuş derviş yine görememiş, şeyhine yine sormuş.

Şeyhi yatmadan önce et, turşu yemesini bunu yapınca muhakkak göreceğini söylemiş.

Sabah olunca derviş şeyhine sabaha kadar çeşme, dere, göl gördüğünü söyleyince şeyhi:

Peygamber merak için kendini görmek isteyene kendini göstermediğini, ihtiyaç duyana, susuzun su aradığı gibi arayana kendini gösterdiğini öğrendik, anladık.
                         *
Allah ve dostlarına âşık olanın uykuda değil uyanık olarak göreceğini, uyanık olarak derdini anlatacağını, yoruma ihtiyaç duymayacağını öğrendik, anladık. 
                         *

RAV

27 Şubat 2018 Salı

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 140 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

140. Tez, evin damına çıkın;
Bütün dünya, denk-denk (Balyalar halinde) evin dibine yığılmış.

Şekerler döken devlet dedi ki;
Şükür az değil, şikâyet neden öyleyse?

Benim de, benden başka herkesin de övüncü güzel, elinde sağrak (Büyük kadehle), çıkageldi.
İçilmesi mübah (Din bakımdan sakıncası olmayan yapılması günah veya sevap olmayan) olan şarap kadehi sunuldu;
İç;
Yabancıdan, olaylardan bahsetmeyi boşla.

İlk sağrak (Büyük Tanrı şarabının konduğu kadeh), başında dönmeye başladı mı akıl, senin deliliğine secde eder (Saygıda bulunur).

Arş sırlarını yayma, açma;
Yer altında doğan sözlerle fâş etme (Gizli olanı açığa vurma, duyurma, ortaya dökme, dile verme) sırları.

A Ay yüzlü, bir gececik uyumasın ölümsüzlük definesi, yüz gösterir sana.

Geceleyin, gayb âleminin güneşiyle kızışırsın;
Tutya, gözlerini açar.

Bu gece inat et de yastığa baş koyma;
Yatma da kutlulukların bağışlarını gör.

Bütün güzellerin cilvelendiği zaman, gecedir;
Fakat uyuyan, duyamaz bunu, hadi uyuma.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.     Dünyaya ait yüklerin arasında ezilmekten-kargaşadan kurtulmak için yükseğe çıkmamız gerektiğini öğrendik.
2.     Şükür edenin şikâyet etmemesi gerektiğini öğrendik.
3.     Mevlana Hazretlerinin Allah’a çok şükür ettiğini fakat Şems Hazretleri ile ayrılığına şikâyet ettiğini öğrendik.
4.     Şems Hazretleri dosta ikram için Tanrı şarabı getirdiğini öğrendik.
5.     Sevilen kişi ile beraber olunca yabancılardan, olaylardan bahsetmenin yanlış ve yerinde olmayan davranış olduğunu öğrendik.
6.     Şems Hazretlerinin bütün (Külli) aklı kullandığından az aklın (Cüzzi) saygı ile yerlere kapandığını öğrendik.
                     *
İşte böyle yaren;
Bütün aklı kullanan, sırlar saçan, sözleriyle insanı sarhoş eden Allah dostu ile berabersek uyumamamız, söyleyeceklerini duyacak yakınlıkta ve can kulağımız açık dinlememiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                   *
RAV


26 Şubat 2018 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 130 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri kendini anlatıyor)

130. Benim kehribarım (Çöpü kendine mıknatıs gibi çekenim), dağı bile çeker;
Hırâdağı’nı (Harrâ da derler.
Mekke de bir dağdır.
Hz. Muhammed, peygamberliğinden önce bu dağa çekilir, yalnız başına düşünceye ve ibadete dalardı.
İlk vahiy de bu dağda gelmiştir), yokluktan varlığa getiren, ben değil miyim?

Baştan-başa, gönlünde ben varım;
Kendi gönlüne gel, merhaba.

Güzelim, gönüller kaparım;
Zaten gönlün mayası, bizim denizimizden doğmuş.

Gölgeyi, ister bir yerden bir yere götüreyim, ister götürmeyeyim;
Gölgem, nasıl olur da benden ayrılır?

Fakat kavuşması meydana çıksın, arınma (Temizlenme, sadeleşme) vakti görünsün diye ben tutar, onu yerinden ayırırım.

Ayırırım ki onun, benden olduğunu bilsinler, ayırırım, yâddan (Yabancılardan) ayrılsın diye.
Yürü-var, kalanını ondan dinle de sana, ölümsüzlük diliyle söylesin.

A mermer kaya;
O güzel, seni nasıl lâ’l  (Kırmızı renkli değerli taş) haline getirdiyse lâ’l dudakları da onu yaptı, o lütufta (Büyük kişiliğin gereği yaptığı iyiliklerde, bağışlarda) bulundu bana.

Gülüp duran gülfidanı, canla-gönülle dedi ki;
Sana verecek yaprağım var;
Gel gül bahçesine.

Tanrı, dünyayı gamdan (Üzüntüden) satın almadıysa ne diye “Satın almıştır” (Tevbe suresi 111) müjdesini verdi?
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.     Mevlana Hazretleri çekim gücüyle Şems Hazretlerini görünmeden yaşamından çekip dünya âleminde tanınınmış bir şahsiyet haline getirdiğini öğrendik.
2.     Mevlana Hazretlerinin gönüller kaparak insanları kendi gölgesi haline getirdiğini, kendi nereye gitse kaptığı insanı kendinden ayırmadan götürdüğünü öğrendik.
3.     Mevlana Hazretleri gönlünü aldığı kişiyi toplumdan soyutlayarak temizlediğini, karışıklardan-yabancılardan ayırarak kendisi ile beraber olduğunu gösterdiğini öğrendik.
4.     Mevlana Hazretleri kendisine sevgi ve dostlukta kalanlara ölümsüzlüğü öğrettiğini, ölümsüzlük diliyle konuşmayı sağladığını öğrendik.
5.     Mevlana Hazretlerinin bize vereceği hediyeler olduğunu, ona gidip almamız gerektiğini öğrendik.
                     *
İşte böyle yaren;
Allah’ın bu dünya yaşamını üzüntülerle doldurduğunu, bu üzüntülerin Allah’tan geldiğini bilen ve kabul edenlere neşe, sevinç, hoşluk bağışlayacağını öğrendik, anladık.
                   *

RAV

25 Şubat 2018 Pazar

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 120 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

120. Kendine gel;
Kapıdaki benim işte, aç kapıyı.
Kapıyı kapamak, razılık alameti değildir (Uygun bulana, benimseyene, kabul ederek kapına gelene kapını kapama).

Her zerrenin (Bütünün en küçük parçasında) gönlünde bir saray var;
Fakat açmadıkça o kapı, kapalı kalır sana.

Tanyerini yarıp sabahları ağartan, seher çağının rabbi olan Tanrı sensin;
Yüzlerce kapı açar da gel dersin.

Hayır, kapıdaki ben değilim, sensin.
Yol ver, aç kendini kapıyı.

Kibrit taşı, ateşe geldi de dedi ki;
A dilber, çık dışarıya, gel kucağıma benim.

Şeklim, şekline benzemez amma baştan-başa senden ibaretim, görünüşüm, bir perdedir adeta.

Fakat bana ulaşır-kavuşursan görünüşte de sen olurum, içyüzde de sen;
Bu kavuşmayla şeklim, yok olur gider.

Ateş de ona, çıktım dışarı dedi;
Kendi-kendimden ne diye yüzümü örteceğim?

Hadi, benden duy da bildir bütün eşe-dosta, yakınlara;
Dağ bile olsa ot gibi çek onu kendine;
Sana kehribarlık (Çekicilik) sıfatını verdim.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.     Allah veya Allah dostunun kendisine razı olup gelene kapısının kapalı olduğunu, isteklinin kendi tercihi olan kapısından içeri alınmayacağını bilmesi gerektiğini öğrendik.
2.     İsteklinin razı olması kadar istenilenin de razı olunması ile kapıların açıldığını öğrendik.
3.     İstekli kendi zamanına göre değil, istenilenin zamanını beklemesi gerektiğini öğrendik.
4.     İsteklinin istediğini aklı başındayken iyice düşündükten sonra istediğinin kapısına varması, kapı açılana kadar da beklemesi gerektiğini öğrendik.
5.     İstekli ne kadar istese de kapı açılmazsa o kişi için defalarca geri dönüp kendini özeleştiri yaparak tekrar-tekrar kapıya gitmesi gerektiğini, uygun oluncaya kadar denemesi gerektiğini öğrendik.
6.     İstenilenin şekli isteyene benzemediğini, ama ayrı da olmadığını, şeklin ancak bir perde görevi yaptığını, uygun olmayanların göremediğini öğrendik.
7.     İstenilene ulaşıp-kavuşan isteyenin birlikte oldukları zaman aralarında farklılıkların kalmayacağını öğrendik.
                     *
İşte böyle yaren;
İstenilen mıknatıs gibi isteyeni kendisine çektiğini, istenilen ile isteyenin aradaki şekil perdesinin kavuşmaya engel olduğunu, bu engeli isteyenin görüp anlayancıya kadar sıkıntı çekeceğini öğrendik, anladık.
                      *

RAV

24 Şubat 2018 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 110 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

110. Zümrüdüanka’nın yurdu-yatağı olan Kafdağı sensin;
Pervaneye benzeyen canın mumu sensin.

Her yana abıhayat kaynağını aç-akıt da o hikâyeyi, o masalı, peşin bir hale getir artık.

A saki (İnsan ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçan kişi), sarhoş et de şu yabancı (Bilgisi, deneyimi olmayan), kâfir bedeni (Acımasız vücudu) işe-güce sok.

Böylesine bir şeytanı râm edemezse (Buyruğuna sokamazsa) ne oldu yani o erce sağrağa (Erken gelen büyük Tanrı şarabı dolu kadehe)?

Yüzlerce aklı-fikri başında gönlü alt ettiği halde ne diye gönlüne korku gelir onun?

O fettan (Gönül alıcı, cilveli) güzelin, bugün ta seher çağında (Güneş doğmadan önceki zamanı), erkenden kurulan meclisi, ne de güzel.

O gözlerin, yüzlerce ahdi (Anlaşmayı) bozdurur;
O saçların, yüzlerce tarağı sarhoş eder.

A güzel, bir solukcağız çık dama;
Çık da oynat Hannâne direğini

(Kurayş’in kavminin H.Muhammed’den bir ağacın yürüyerek kendisine gelmesini istedikleri, Peygamberin de bir ağaca, Allah’a inanıyorsan ve ben gerçek peygambersem bana gel demesi üzerine o ağacın, toprağı yara-yara geldiği, bunun üzerine gene Kurayş’ın, yarıdan bölünsün, yarısı senin yanında kalsın, yarısı yerine gitsin demesi üzerine, yarısının eski yerine gitmesi üzerine gene öbür yarısı da yerine gitsin, öbür yarısıyla birleşsin, eski haline gelsin dedikleri Peygamberin emri üzerine öyle olduğu rivayet edilmiştir)

“Biz açtık” ayetini (Fetih suresi 1), o ayetteki işaretleri kilit söyler, anahtarın dişlerine.

Padişah der ki:
Kulağına girer mi bu sözler benim?”
Bari ben de çocukça sözleri bırakayım artık.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.     Ayette geçen BİZ ifadesinin Allah’ın dostları ile birlikte yaptıkları ve yapacaklarını ifade ettiğini anladık.
2.     Şems Hazretlerinin yüce kişileri kendinde yer verdiğini, ölümsüzlüğü öğrettiğini öğrendik.
3.     Bedenini çekici, yüceliklere gitmekten alıkoyucu gücünü Tanrı şarabıyla sarhoş olarak kolayca kurtulabileceğimizi öğrendik.
4.     Korkunun tesirinde olan kişinin büyük getiriler elde edemeyeceğini öğrendik.
5.     Açılan kapının sırlarını söyleyen ve aydınlatanın Şems Hazretleri olduğunu öğrendik.
                     *
İşte böyle yaren;
Anlayan kişiye çocuğa anlatılan gibi anlatılmayacağını, anlayışlı kişinin işaretlerden anlatılanı anlayacağını, benlikte olan kişinin anladım diyeceğini fakat hakikatini anlayamayacağını, kendi anladığını doğru sanacağını öğrendik, anladık.

Uzakta gözüken bir ağaç doğrudur fakat yeterli değildir.
Yaklaşırsan ne ağacı olduğunu görürsen bu da doğrudur.

Ağacın üstündeki meyveyi görmende doğrudur.
Meyvenin yenecek durumda olup-olmadığını eline alıp dişlemen de de tanımlaman doğrudur.

Ağacın daha iyi meyve vermesi için çevresinde uğraşın da doğrudur.
Meyvesini saklaman, satıp başka ihtiyacını gidermen de doğrudur.

Ağacı aşılamanda doğrudur.
Tohumunu ekip çoğaltmanda doğrudur.

Yaren doğrular çoktur ama hakikat tektir, hakikat özü görene-anlayana kadar deneme-yanılmalarla bulunabilir fakat karışıklık olması daha olasıdır.

Hakikate olaşmış, hakikati satmayan, verdiğinden beklenti içinde olmayan Allah dostlarından almak daha temiz ve geçerli kabul ediş olduğu, üstelik de kalıcı olduğunu öğrendik, anladık.
                   *

RAV

23 Şubat 2018 Cuma

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 100 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini nasıl bulduğunu anlatıyor)

100. Bu kuyunun dibi, gök kadar geniş;
Alanının da göz alamıyor (Çok büyük alan).

Sen, aşkın şeklisin, yani şeklin yok;
Bu sayı, sıfatlardan (Görevlerden, ödevlerden, toplumsal ve hukuksal bakımdan yeri ve özelliğinden) meydana geliyor, zattan (Kişiden) değil.

Gene sen de söyle;
Çünkü halkın sözleri, senin sözlerine karşı saçma-sapan laflardan ibaret.

Sen söyle a varlık satrancının padişahı;
A bütün şahları mat olma evine tıkan sultan.

Mademki üç terci’i (Tekrar) söyledim, hadi a kutlu güzel, sun şarabı da Arapça bitireyim bari.

A güzellik Ay’ı, a karanlıkları gideren Ay;
Uluların kadehiyle doğ, cömertlik et, sun bize.

Sağrağı da (Büyük şarap kadehi) sen lütfedersin (Büyük kişinin iyiliği olarak bağışlarsın), kadehe de.
Meclise de sen zevk verirsin, neşe bağışlarsın, meyhaneye de.

Mahmur nergisi sarhoş edersin, sonra da on incitanesi güzeli tutar, önüne çekersin.

Senin, efendiler efendiliğinden başka şu deli-divane gönüle kim sabır verebilir, kim karar bağışlayabilir?
Hele ey güneş kılıç çek de şu yıkık bucağa bir ışık ver.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.     Yusuf’a kuyu dibinde bir yüce bir mevki (Makam), bir devlet bulunduğunu gösteren, Allah’ın emirlerini yerine getirecek kişiye meleklerden bir ordunun hazır olduğunu öğrendik.
2.     Tutkulu sevginin (Aşkın) şekli olmadığından tarifinin de kolayca olmayacağını ancak yön göstermekle olacağını öğrendik.
3.     Kişi ve olaylara Hazreti Mevlana’nın baktığı gibi bakmamız, değerlendirmemiz, yorum yapmamız, inanmamız gerektiğini, kendi değerlerimize göre baktığımız zaman yanlışa düşebileceğimizi öğrendik.
4.     Halkın sözlerinin akla, mantığa uymayan, düşünülmeden söylenen sözler olduğunu öğrendik.
5.     Allah dostlarının kendilerini göstermek için ortada dolaşmadıklarını, şöhretin felaket getireceğini bildiklerinden Yusuf gibi kuyu dibinde yüce âlemleri görüp görev verilinceye kadar gizliliğe uyduklarını, benlikten ve bizlikten tamamen temizleninceye kadar ortaya çıkmadıklarını öğrendik.
6.     Şems Hazretlerinin sözlerinin karanlıkları giderdiğini, kör düğümleri açtığını, bilinmeyeni bilinir, görünmeyeni görünür hale getirdiğini Mevlana Hazretlerinin sözlerinden öğrendik.
7.     Şems Hazretlerinin Tanrı şarabını bol-bol sunduğunu, kendisini seven ve bilen, saygılı olan topluluğa, neşe ve sevinç verdiğini öğrendik.
                     *
İşte böyle yaren;
.Şems Hazretlerinin efendilerin efendisi olduğunu, karanlıkta kalmışların ışığı, yıkılmışları ayağa kaldıran, kendisinden yardım isteyen insanları seçmeden yardım eden büyük ululukta olduğunu, Mevlana Hazretlerinin açıklamasından öğrendik, anladık.
                   *
RAV


22 Şubat 2018 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 90 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini nasıl bulduğunu anlatıyor)

90. Yüzlerce Kevser’in (Cennet suyunun) beyisin sen;
Şu acı suya, nasıl olur da doymazsın?

Tanrı lütfuyla (Yüce kişiden gelen iyilikle, bağışla), göğe uçmak için, ayaklarında Cafer’in (Cennete uçuracak) kanatları bitti.

Şairin, padişah şairlik etsin, artık o söylesin diye elini ağzına koydu (Sustu) işte.

Padişah, üçüncü bende kadar terci’i (Giriş bölümünü) tamamla, ondan ötesi senin olsun deyip durmada.

A o bal dudaklarına meleklerin bile dudu (Yücelerden haber getiren kuş) kesildikleri güzelim benim;
Testiciyim ben, hem de şeker kamışından testi örüyorum.

Fakat yoksulum;
Zekât vakti, yakut dudaklarından zekât (Zenginliğin gereği olarak yoksullara verilmesi şart olanından) ver bana sen.

Hayırda (İyilik etmekte) ileri gidersin, hele şimdi tam hayır (İyilik) zamanı, namaz vakti (İbadet zamanı).

İşte şimdicek Ramazan (Kutsal ay) geldi.
Kadir gecesi (Bin ay yapılan iyilik gibi değerli zaman) şimdi;
Bayram şimdi;
O gece, berat (Günahların affedildiği, duaların kabul edildiği gece) da senden gelip çattı.

Senin denizinin hevesiyle öylesine bir kıyım var ki binlerce Furat (Fırat) ırmağıyla ıslanmaz.

Gönlüm, çene topağının çukuruna hapsedilmiş;
Bu kuyudan, bu zindandan kurtulmak mı dilerim ben (Yusuf Peygamberin kuyudaki durumu; dıştan bakınca felaket, içten bakınca devlete-ikbale kavuşma durumu)?
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.     Kişinin kendini bilinçli ve istekli olarak hazır ettiği an, gün, ayın Allah dostlarından iyilikler isteyeceği, elde edeceği zaman olduğunu öğrendik.
                     *
İşte böyle yaren;
Yüzeysel bakışın ve tanımlamanın yeterli ve sağlıklı görmek ve değerlendirmek olmadığını, her şeyin içyüzünün başka olduğunu, hakikati olduğu gibi görenlerin dış yüze bakarak iç yüzü de görebileceklerini, doğru değerlendireceklerini öğrendik, anladık.
                   *

RAV

21 Şubat 2018 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 5. CİLT 80 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini nasıl bulduğunu anlatıyor)

80. Yarabbi, nasılsa öyle göster onu bana;
Mustafa, Tanrıdan böyle diledi işte.

(Hazreti Muhammed’in “ Allah’ım, bize her şeyi, nasılsa öyle göster” dediği rivayet edilmiştir.

“Allah’ım dünyayı temiz kullarına gösterdiğin şekilde bize de göster”
(Al-Künüz-al Hakaayık, s.18)
ve
(“ Allahım, gerçeği olduğu gibi göster ve ona uymamızı nasip et bize, aslı olmayanın da aslı olmadığını göster ve ondan çekinmemizi nasip et bize” diye bu maalde (Yükseklikte) iki hadis vardır (Al-Manhac-al Kaviyy. cilt 4.say 183. Ahadis-i Mesneviden naklen)

Kalk terci’ e (Başa geri dön de başta anlattığının), geri kalanını söyle, izinin tozunu iyi göster, iyice bir çizgi çek.

A yüzüne Ay’ın da, perinin de hasret çektiği güzel;
Kanat açtın, nereye uçuyorsun ki?

Hadi, bir geçer rehin bırak da sonra git;
Bizden kaçıp gidişin boşuna değil ya.

Dünya, senin abıhayatınla (Ölümsüz oluşunla) sarhoş (Duyduğu keyifle mutlu);
Hâlbuki sen, şu yedi renkli taşın sarhoşusun, gönlün de arık mı (Zayıf, güçsüz) arık.

Toprak nedir ki?
Şu aydın gök kubbe bile senin yüzünden dönmede.

Vazgeçtim bundan, Allah için olsun, doğru söyle;
Şu evden nereye çekiyor, götürüyorsun pılını-pırtını (Yaşamını kolaylaştıran eşyaları)?

İki (Madde-mana) dünyada ancak senin işin-gücün var;
Hangi işte-güçtesin?
Doğru söyle.

Sen söylemezsen gözlerin, o amberleşmiş fitneci gözlerin, tanıklıkta bulunur.

Şu daracık, şu küçücük altı kapılı yurttan, deniz gibi uçsuz-bucaksız canın, daraldı, değil mi?
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Büyüklenenlerde, gizli düşmanlık edenlerde, ikiyüzlü davrananlarda, kıskançlık edenlerde, arkadan konuşanlarda, benliğini çok önemseyenlerde, ben merkezli davrananlarda, duymak istedikleri dışındaki öneri ve uyarılara kendini kapatmış olduklarından böylelerinde Sanal gerçek önemli olduğundan hakikati olduğu gibi göremeyeceklerini öğrendik.
2.    Hakikati olduğu gibi göremeyenlerin önce karanlık perdeleri geçmeleri sonra da aydınlık (Nur) perdelerini geçecek istek ve çalışmada olması gerektiğini öğrendik.
3.    Kişinin kendi kendine çalışması ve çabasıyla bu perdeleri geçemeyeceğini, Allah’a yalvararak dua etmesi, Allah’ın o kişiye dostlarından birini sevdirmesi çalışmaya devam ederek beklemesi, sevdirdiği dostunun yetiştirmesine kendini bırakması, uygunluktan olgunluğa geçene kadar itiraz etmeden kendini geliştirmesi gerektiğini öğrendik.
4.    Allah’ın koyduğu perdelere doğruluk ve dürüstlükle davranamayanlara olduğunu, elde edişlerini sadece kendine kullananlara, paylaşmayanlara karanlıkta kalması için başka karanlık perdeler koyarak alan dışına çıkmasına izin vermediğini öğrendik.
5.    Dinin ahlak kurallarına uygun davranış çok karanlık perdeyi açtığını. Allah’a ve Allah’ın sevdiklerine sevgi ile bağlananların hızlı yol aldıklarını öğrendik.
6.    Karanlık perdeleri geçildikten sonra aydınlık perdeler başladığını, alışık olmayanlara zarar vermemesi için yolcu aydınlık perdelerine alıştırılarak Allah’a doğru yaklaştığını öğrendik.
7.    Karanlık ve aydınlık perdeleri geçenlerin doğruyu olduğu gibi gören ve anlayan akıl kazanımında olacağını öğrendik.
8.    Kendini daracık dünyaya hapsedenin, ucu-bucağı olmayan canını da hapsedeceğinden bir bunalımdan diğer bunalıma girerek bunalımlardan kurtulamayacağını öğrendik.
                     *
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerine, Mevlana Hazretlerine sevgiyle ve dostlukla bağlanan ve devam ettirenlerin ruh sağlığına kavuşarak görüş ve akılda en verimli çalışmayı, faydayı sağlayacak, görmediğimiz âlemleri de görme-tanıma fırsatı bulacağımızı öğrendik, anladık.
                   *

RAV

Popüler Yayınlar