31 Mart 2017 Cuma

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 3430 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

3430. Gönlüne ne ektin, ne bilsin yeryüzü;
Senden gebedir, yükünü sen bilirsin ancak.

Her zerre, bir başka sırra gebe kalmıştır senden;
Yüklü kadını bir müddet dertle kıvrandırır durursun.

Şu kıvranıp duran dünyanın karnında neler var?
Ben Tanrı’yım diyen de ondan doğar, kendimi noksan sıfatlardan tenzih ederim (Bütün eksikliklerden, noksanlıklardan, özürlerden, işi gereği gibi yapmamaktan uzağım) diyen de.

Gâh ağlar, inler;
Dişi deve doğurur;
Gâh sopa yere düşer, yılan olur gider.

Peygamber,” İnanan kişiyi deve say (İnanalar, yumuşak huylu, uygun, hoş görebilir, ılıman olurlar, deveye benzerler adeta;
Bağlanırlarsa boyun eğer otururlar, rahata kavuşurlar) (Cami’2,s 171)” dedi;
İnanan, daima Tanrı sarhoşudur, Tanrı da daima devecidir sanki onu sürer (Yönetip yürütür, sevk eder, önüne katıp götürür) durur.

Gâh (Bazen) dağlar onu, gâh ot kor önüne, gâh da akıl-fikir bağıyla ayağını bağlar onun.

Gâh olur, deve oyununa girişsin diye ayağını çeker;
Bağını-yularını koparmasını, esrimesini (Coşup kendinden geçirir, sarhoş eder), perişan olmasını ister.

Çayıra-çimene bak;
Neşesinde derisine sığamıyor;
Can bahçesi ona ne kadar da şekiller vermiş, ne güzel çiçeklerle bezemiş onu.

Nefs-Külli’nin (Genel ruhu, canı, hayatı) anlatış, öğretiş kudretini seyret;
Akılsız (Gerçeği görüp ona göre davranmayan, anlayışı az), aptal (Zekâsı pek gelişmemiş) toprak, onun sayesinde can resimleri yapan bir ressam kesildi.

Fakat Nefs-i Külli baştanbaşa bir perde (Hayatın oyalayıcı uğraşısı) , senin, ikincisi olmayan ululuk (Büyüklük) güneşinin yüzünü örten bir örtü;
                                ***
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Allah’ın dostlarının bu dünyayı çekip çevirdiklerini öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin en etken olan Allah dostu olduğunu öğrendik.
3.    Allah’a ve Allah dostlarına inanan kişinin yumuşak huylu ve sakin yapıda, sabırlı kimseler olduğunu öğrendik.
4.    Şems Hazretlerinin i
5.    Şems Hazretlerinin istediği insanı o ana kadar oluşunu yok edip yeni bir kimlik ve kişilik verebilecek kuvvet ve kudrette olduğunu, o insana nasıl şekil verdiğini görmemiz gerektiğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Dünyanın oyalayıcı uğraşılarından kendini kurtarıp sakince kendine bir zaman ayıramayanların, boşluk bulamayanların Tanrı dostlarını ve onların nurlarının farkına varamayacağını, günlük yaşantısın kargaşasında ömrünü tamamlayacağını öğrendik, anladık.
                               *                                                          

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 3420 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

3420. Bende bir gönül vardı, onu da sen (Şems Hazretleri) aldın;
Zaten gönül değildi o, sendin;
Ne ateşsin sen, ne dumansın;
Bu ne büyücülük, bu ne biçim afsun (Sihir)?

A Tebriz’in yüce padişahı, göster güzelim yüzünü;
Çünkü aynaya benzeyen canda şekiller gösteren sensin ancak.

Yollara düşmüş cana sor:
Nasılsın, dünyanın eziyetlerinden nicesin, bizim eziyetimizden ne haldesin?

Sen İsa’ya benziyorsun (İyilik ediyorsun ama kimseyi memnun edemiyorsun), düşüncelerse adeta Yahudiler;
Yahudilerin düzeninden (Hileci, ikiyüzlü davranışlarından), onların yaptığı işlerden nasılsın?

Düşmanlardan, yabancılardan bir ziyan gelmez;
Çünkü onlar, senin gözlerinden uzaktır;
Bildiklerinle nicesin?

A halka vefa (Sevgisini sürdüren, sevgi ve dostluk bağlılığını) gösteren, halkla sohbet edip hoşlanan kişi, dur; sana sorayım;
Nasılsın vefasızın (Sevgisi çabuk geçen, hakikatsiz kişinin) vefalarıyla (Sevgisini sürdürüyormuş, dostluk bağlılığı varmış gibi davrananlarla ne yapıyorsun)?

Sen, bir kuş gibi ecel doğanından kaçıp durmadasın;
Şu havada korkuyla uçup duruyorsun, nasılsın, nicesin?

Ecel görünüşte ölümdür amma, gaflette (Çevrende olup bitenlerin farkına varamıyorsan, farkında) değilsen görürsün, bilirsin ki yaşayıştır sana;
A kaçıp duran kişi, nasılsın?

Sen benim göğümsün, bense bu hayranlıkla yeryüzüyüm adeta;
Andan ana, zamandan zamana gönlümden neler bitirmedesin, neler.

Dudağı kupkuru yeryüzüyüm ben, kerem yağmurunu yağdır bana;
Yeryüzü yağmurla güllük-gülistanlık olur.
                                ***
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretlerinin gönlünü Şems Hazretlerine verdiğini, kendini yok ettiğini, Şems Hazretlerinde var olduğunu öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin sözlerine ve davranışlarına bakanın hakikati olduğu gibi göreceğini, hile, aldatma, kandırma olmayacağını öğrendik.
3.    Dünyanın eziyet verdiğini, seven dostun bile sıkıntı vereceğini, iyilik yapsan bile kimseyi memnun edemeyeceğimizi, Yahudilerin nefs oyunlarıyla hile ve düzenlerle kazanç sağlamak için acımasız olduğunu, böyle kişilerden uzak kalmakla, dost olmamakla zarar ziyan gelmeyeceğini, öğrendik.
4.    Halktan hakiki sevgi ve bağlılığın çabuk geçtiğini, devamlılık beklemenin kendimizi kandırma, çevremizde olup bitenlerin farkında olmama durumunda olduğumuzu gösterdiğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerinden çok istekleri olduğunu, Şems Hazretlerinin verdiklerinin güzellikler topluluğunu meydana getirenler olduğunu öğrendik, anladık.
                               *                                                          

RAVLİ

30 Mart 2017 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 3410 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

3410. Sen göründün mü bütün melekler, sana secde ederler;
Şeytana mensup adamların sana, balçıktan yaratıldın dediklerini duymazlar, işitmezler bile.

Belini sımsıkı bağladın da dine gerçekten hizmet ettin;
Bundan böyle de sana hizmet ederler, çünkü din kesildin artık.

Yıldız gibi parmakla gösterirlerdi seni;
Fakat şimdi güneş gibisin, gösterilmeye ihtiyacın yok.

Gerçi nazlanmak (Kendini beğendirmek için yaptığın davranış) hakkındır, fakat gene de niyazı (Yalvarışı, yakarışı) bırakma;
Viseyi (Sevdiğini) kıskanma gayretiyle Ramin’lik (Seven olmak) etmek, daha iyidir.

Sus, “Oku” (El-Alak 1-2) suresine çok uydun;
Fakat şimdi “And olsun incire” (Tin 1-2-3) suresi kesildin, artık harf kabuğunu bırak.

Mademki haddi aştın;
Gel de söyle bakalım, nasılsın, nicesin?
Deliliğe tutulur tutulmaz yakanı-paçanı yırttın gitti.

Dalgan binlerce defa sabır gemimi kırdı-döktü;
Uçsuz-bucaksız kan denizinin dalgasısın sen, bir kerecik olsun dalgadan baş çıkar da görün.

Kan, en güzel, en arı-duru şaraptır, ciğer de en güzel kebap;
Bu ikisini de arttıradur;
Zaten sen de artıp durmada, her yanı kavrayıp kaplamadasın.

Mademki senin Elest demenden sarhoşum, senin varlığında yok olmuşum, o yoklukta varlığı bulmuşum;
Mademki aşk mührünü kırmışım, artık hüzünlere kapılıp kalmadan gam mı yerim?

Dışarıda pek çok aradım, sonuç olarak iç âlemi gördüm de aramaktan kurtuldum;
İç âlemi arayıp tararken de iştiyak (Özleyen) oldum, aşk kesildim.
                                ***
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Dünya ile dünya kanunlarıyla savaşa girişmeyen, mevcut olanı Tanrı kurallarına göre düzene koyansak şeytana mensup adamların aşağılamalarını duymayacaklarını öğrendik.
2.    Dine gerçekten hizmet edene meleklerin hizmet ettiklerini öğrendik.
3.    Dine hizmet edenin hizmeti çoğaldığı zaman aydınlık ve yaşamı güzelleştiren güneş gibi olup herkes tarafından tanınacağını öğrendik.
4.    Sevdiğimizi kıskanmamız iyi bir davranış olduğunu daha iyi davranışın da Allah’a yalvarıp ağlamak olduğunu öğrendik.
5.    Okuyup bilgi edinmede kalmamamız, en güzel biçimde yaratıldığımızı, imtihan edilmek için aşağıların aşağısına indirildiğimizi, irademizi kullanarak Allah ve dostlarına güçlü inançla inanıp güzel işler yapan olarak yukarılarda yerimizi almamız gerektiğini öğrendik.
6.    İnancın ve güzel davranışların insanda meydana getireceği dalgalanmaların ve değişikliklerin gittikçe artacağını, korkmadan ve durmadan aynı davranışlara devam etmemiz, yoklukta varlığı bulana kadar ilerlememizi sürdürmemiz gerektiğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Aradığımızı iç âlemimizde göreceğimizi, dış alemde aramaktan kurtulacağımızı, her an iç âlemde olmanın özlemini çekeceğimizi, bunu verdiği sarhoşluğu arayacağımızı, Allah ve dostlarını bir sevgili gibi görüp hizmet etmek için uğraşacağımızı öğrendik, anladık.
                               *                                                          

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 3400 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

3400. Al şeker tablasını, davul döve-döve  (Herkesin haber alabileceği biçimde ortalığa yayarak)ye, afiyetler olsun, masal davulunu dövme (Boşuna söylenmiş sözleri ortalığa yayma), ne diye ziyanlara eşsin sen?

Tebriz’in övündüğü Şems yüzünden güneşe tapıyorsun (Tutkuyla sevip bağlanmışsın, çok değer vermişsin);
Çünkü o, şu mekâna sığan güneşe karşı bilgiler güneşi.

Hangi gönüle gelip konsan aşk gibi oturur, yerleşirsin de o gönlün dibinden tatlılık, kaynak-kaynak (Su kaynağı gibi) coşmaya başlar.

Sen duanın canına cansın, âmin’e nur, o yüzden dua, halkın hacetlerine (İhtiyaçlarına), dileklerine anahtar (Kilitli kısmet kapılarını açan) kesilmiştir.

A gönül, meyhane (Tekke) mahallesinde senin nazını-edanı kimsecikler almaz;
Burnu büyük olma, ar-namus (Utanma) kaydına düşme de dünyayı gör.

Elest-Belâ (Allahın Âdemoğullarını yarattığı ve bir araya topladığı zaman) bedensiz candın sen;
Sana o olduğunu gösterdi ne diye şunun-bunun gamına (Üzüntüsüne) düşer kalırsın?

Senin öylesine bir kolun-kanadın var ki gökleri ölçer, biçer;
Neden eşeğin (Kaba, düşüncesiz kişilerin), atın (Üstüne binilenlerin, yük çekenlerin), palanın (Kullanılmak için hazırlık) peşinde koşarsın?

Söyle-söyle:
Neyi aradın da o, önüne gelivermedi?
Gel-gel, sen padişahlar padişahısın.

Sen dünya padişahının tacındaki incisin (Şekli değiştirilmeyen mücevher), gizli can gelininin binlerce nikâh parasısın.

Ne diye dünya ile dünyanın kanunlarıyla savaşa girişirsin?
Sen, göğün de ardında o kanunların biricik çalıcısısın, onların aslı sensin, onları düzene koyan sensin.
                                ***
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Allah’tan gelen tatlılıkların tadına varmamız, bu tatlılıkları gizlemeye gerek kalmadan yaşamamız gerektiğini öğrendik.
2.    Şems Hazretlerin tutkulu bir aşkla bağlı olmanın karanlıkta görmezlikten kurtulacağımızı, bilgiler alacağımızı öğrendik.
3.    Şems Hazretleri kiminle ilgilendiyse onu tatlı su veren kaynak haline soktuğunu öğrendik.
4.    Şems hazretlerinin duamıza âmin diyerek kendi duası gibi Allah tarafından kabul edildiği ve dua eden kişinin ihtiyaçlarının verildiğini, bu verilen hazinenin anahtarının da Şems Hazretlerinde olduğunu öğrendik.
5.    Allah’ın canları yarattığı ve topluca “Ben sizin Rabbiniz değil miyim dediği zamanı unutmayanların bu vücut dertlerine hiç üzülmeyeceklerini öğrendik.
6.    Padişahlar padişahı gibi ne aradıysak, ne istediysek önümüze geldiğini farkında olmamız, unutmamamız gerektiğini öğrendik. 
7.    Allah’ın insanı özene bezene yarattığını, ıvır-zıvır şeyler için canımızı sıkmamamız gerektiğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Allah bizi dünyayı idare etmemiz, düzene koymak için yetki ve olanak verdiğini, dünya işleriyle savaşa girmemizin yanlış olduğunu öğrendik, anladık.
                               *                                                          

RAVLİ

29 Mart 2017 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 3390 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

3390. Süheyl yıldızına benzeyen (Bakan kişiye mutluluk ve uğurluluk veren) can, Yemen tarafından belirdi mi Ay (Aldığı ışığı karanlıkta kalanlara yansıtan) da görünmez olur, güneş (Kendisi ışık kaynağı olan) de, yedi göğün kutbu da;
Onun nuru, hepsini de alt eder gider.

Bir ancağız altın kırıntısına benzeyen dini, dilinin altına al da içinde nasıl bir maden var, (Dişinle sıkıştırarak anla da) bugünden gör.

Olgunsun, bir somuna benziyorsun da o yüzden ağızlarda-dillerdesin.

Zenne gibi ayak vurmadasın, oynayıp durmadasın, çünkü ışık, elini tutmuş;
Kum gibi ağırsın, bu kuruluktan, yaşlıktan ileri gelmede.

Güneş doğunca kara (Karanlık) yere der ki:
Mademki sana eş-dost oldum, iki kırana (İki güçlü kişiye yani Şems ve Mevlana Hazretlerine) sahipsin sen.

Sen keçi değilsin ki üstüne ışık konan masaya tırmanıp oynayacaksın;
Sen aslan sürüsünü güden, erkek aslana benzeyen bir çobansın.

Beş duygu ışığını gönül nuruyla aydınlat;
Duyular beş vakit namazdır, gönülse yedi ayetten ibaret Fatiha suresine benzer.

Her sabah göklerden bir sestir gelir;
Yolun tozunu yatıştırdın mı, bir nişane elde eder, yol alır gidersin der.

Namussuz korkak gibi kalma, azim yularını kasma (Engelleri aşmak için tutukluk yapma);
Önünde iki ordu var, fakat yaraya aldırma, sen kılıç gibi ilerlemeye bak.

Şeker, ağzını aç diye önüne geldi, ne diye şekerin davetine karşı fıstık gibi ağzını yummuşsun?
                                ***
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerinin nurunun diğer kutluluk, uğurluluk, aydınlık veren diğer bunları verenleri alt ettiğini öğrendik.
2.    Dinin gerçek değerini ölçmemiz, nasıl bir yapısı olduğunu anlamamız gerekli olduğunu, gecikmeden önemini tespit etmemiz, bu tespite göre ilerlememiz gerektiğini öğrendik.
3.     Şems ve Mevlana Hazretlerine katılan kişinin çok güçlü bir yiğit olacağını öğrendik.
4.    Duygularımızı karanlıktan kurtarmak için doğru yere ve kişiye bağlanmamız, ışık almış kişinin aydınlatmasına yani gönül nuruna ihtiyaç olduğumuzu bilmemiz, böyle bir duygunun devamlı Tanrı huzurunda duran temiz bir kişi olarak, kutluluk, mutluluk vereceğini bilmemiz gerektiğini öğrendik.
5.    Kafa karışıklığını gidermek için benlikten, dünyaya ait bağlardan kurtulmamız, doğru kişiyi kılavuz yapmamız ve özgürce düşünüp karar vermek için o andaki yoğun toz bulutunun etkisinden kurtulana kadar sakince bekleyerek kararlı şekilde yapmamız gerektiğini öğrendik.
6.    Bize sunulan hediyeyi almamız gerektiğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Çok çabuk ve olmayacak şeylerden korkan, kurallara uymaktan kaçan kişi gibi geri kalmanın yanlış bir davranış olduğunu, ufak-tefek sorunlara, dertlere, üzüntülere, acılara aldırmadan amacımıza doğru gitmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.

                               *                                                          

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 3380 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

3380. Bak da gör, bağda-bahçede yeşiller giyinmiş dilberler, elbiseler, kaftanlar bağışlayan padişahın tapısına geldiler, sen de ne diye yola düşmezsin.

Yaşayış baharından hırka giyinmişsen (Sıra dışı olmaktan çıkıp bir makama gelmişsen), elinde ondan bir şecere (Belge, çizelge) varsa niçin ağaç gibi sen de gönlündeki gizli şeyleri belirtmez, ortaya dökmezsin?

Mademki dünya yok-yoksul kişiye itibar etmiyor, ne diye yokluk meclisinde muteber bir geçime dalmazsın?

Manaların aşk Burak’ı (Ulaşım vasıtası) aklımı, gönlümü aldı, götürdü.
Sor bana, nereye götürdü?
Senin bilmediğin o tarafa.

Öylesine bir kemere (Tepeye), bir sayvana (Korunaklı yere) ulaştım ki orda ne Ay gördüm, ne gök;
Öyle bir dünyaya eriştim ki dünya da dünyalıktan çıkar orada.

Bir soluk aman ver de aklım başıma gelsin, gelsin de canı öveyim, anlatayım sana;
Senin de canın var, kulak ver sözlerime.

Fakat hoca, daha yakın gel, kulağını ağzıma ver;
Çünkü duvarın da kulağı var, bu pek gizli bir sır.

Sevgilinin lütufları (İyilikleri) var, keremleri (Asilliğinin, büyük oluşunun bağışladıkları) var;
Görülmemiş lütuf, eşi bulunmaz kerem bunlar;
 Kulak yolundan apaçık, apaydın ışıklar girmede.

Akıl Hızır’ına yoldaş ol da abıhayat kaynağına ulaş, sonra da gündüzün, güneş kaynağı gibi nurlar saçadur.

Hani Züleyha (Yusuf’a aşık olan kadın), Yusuf’un himmetiyle (Yardımıyla, kayırmasıyla) gençleşmişti ya;
Şu eski dünya da bu yıldızın lütfuyla gençliğe kavuşur.
                                ***
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Bağışlarda bulunan büyüklerin bulundukları yere gitmek için yola çıkmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Geçmişimizden bu güne kadar gelen iyi soy özelliklerimizi ortaya çıkarmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Aşık olan kişiye manalara hızlı ve kolayca ulaşması için Peygamber efendimizin kullandığı aracın verildiğini öğrendik.
4.    Mana âleminde dünyada gördüklerimizden bambaşka şeyler göreceğimizi öğrendik.
5.    Asil-büyük insanın yanına gidene hediyeler verileceğini öğrendik, anladık.
6.    , Hızır (Selam ona) yol arkadaşı olmak için ölümsüzlük kaynağına ulaşmaya çalışmamız gerektiğini öğrendik.
7.    Ölümsüzlüğe ulaşan kişinin nurlar saçacağını öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Allah dostunun yardım etmesiyle, kayırmasıyla yaşlı olanın bile gençleşip güzelleşeceğini, peygambere yoldaş olacağını öğrendik, anladık.
                               *                                                          
RAVLİ

28 Mart 2017 Salı

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 3370 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

3370. Benim şarabım (Sarhoş eden) aşk ateşidir, hem de Tanrı elinden sunulmadadır;
Canını böyle bir ateşe odun etmiyorsun ha, yaşayış haram olsun sana.

Söz, dalgalanıp duruyor amma onu dudakla değil de canla, gönülle anlatmak daha iyi.

Şarapla sarhoşsan neden coşup köpürmezsin?
Şarabın yoksa ne diye haber vermezsin?

Can Mesih’inden üç-dört kadeh içtiysen niçin dördüncü kat göğü aşmazsın?

Sarhoş olduğun kişiden ne diye ayrılırsın?
Başına sersemlik veren adamdan niçin kaçınıp çekinmezsin?

Güneş gibi niçin külahına yana eğmezsin?
Ay gibi kendi ışığından ne diye kemer kuşanmazsın?

Evveline evvel olmayan güzellik güneşi, kılıç vurdu mu lâ’l madeni gibi neden canını, gönlünü o kılıca siper etmezsin?

Şeker kamışı gibi sen de o nefesi güzel lâ’l dudakların lezzetini tattıysan ne diye ona dönmezsin, ne diye dünyayı şekerlerle doldurmazsın?

Bulut gibi sen de o denizden gebe kaldıysan ne diye ona benzemezsin, ne diye yeryüzünü incilere gark etmezsin?

Bir gül bahçesine benzeyen yüzünden gül yüzlüler coşup duruyorlar, namussuzun biri değilsen niçin bakıp görmezsin?
                                ***
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Tanrı şarabının bir damlasının bile aşk ateşi meydana getirdiğini öğrendik.
2.    Aşk ateşi olana Tanrı şarabı ikram edildiğini öğrendik.
3.    Canın gıdasının Tanrı şarabı olduğunu bu şarabı istememiz, aramamız gerektiğini öğrendik.
4.    Aşk anlatılmak için değil yaşanmak için istendiğini öğrendik.
5.    Tanrı şarabından içenin göklere aşması, bu şarabı ikram edenle iyice sevgi ve dostluk bağlılığını kurması, ona hizmet etmemiz gerektiğini, onun uğrunda tehlikelere karşı kendimizi kalkan etmemiz gerektiğini öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Din ölçülerine göre doğruluk, dürüstlük olamayan kişi nur yüzlü kişilerin yüzlerindeki nurları göremeyeceğini, o güzel insanları da kendisi gibi namussuz gibi göreceklerini ve buna göre davranacaklarını öğrendik, anladık.
                               *                                                          

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 3360 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

3360. Sevgilin yoksa ne diye aramaz istemezsin?
Sevgiliye kavuştuysan ne diye neşelenmezsin, çalıp çağırmazsın?

Eşin seninle uzlaşmıyorsa niçin sen, o olmuyorsun?
Rebap feryat etmiyorsa ne diye kulağını burmuyorsun?

Abû-Cehil’lik sana perde oluyorsa neden savaşmıyorsun Abû-Leheble, Abû-Cehil’le?

Bu ne şaşılacak iş diye tembel-tembel otura-kalmışsın;
Böyle şaşılacak bir havaya uymadığın için asıl şaşılacak kişi sensin.

Dünyanın güneşisin sen, neden gönlün kara?
Bir daha tutulmasan, tutulacağın yere varmasan olmaz mı?
Bir daha altın kesesine tamah (Doymazlık) etmeyesin diye altın gibi potanın içine girmiş, potaya tutulmuşsun, eriyip durmadasın.

Birlik, birdir diyenlerin bekâr (Yalnız yaşayanların) odasıdır;
Sen de ne diye Tanrı’dan başka ne varsa hepsinden de canını bekâr (Yalnız yaşayan kişi) etmez, her şeyden vazgeçmezsin?

Sen hiç iki Leyla’ya gönül vermiş Mecnun gördün mü?
Neden bir yüzün, bir yanağın havasına düşmezsin ki?

Varlık gecende pusuya girmiş, gizlenmiş öylesine bir Ay varken gece yarısı ne diye duaya koyulmaz, yalvarıp yakarmazsın?

Yeni şaraba düşmedin, çok eski bir sarhoşsun amma Tanrı şarabı, seni kavgaya, gürültüye götürmez.
                                ***
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Allah dostlarından kendimize sevgili aramamız, bulmamız ona kavuşmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Bulacağımız sevgili cinsel yönden değil, bize sevinç veren, neşe veren kişi olması gerektiğini öğrendik.
3.    Eşimiz bize uzlaşmıyorsa bizim kendimizden geçip o olmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Maddeye çok önem verip maneviyata geçemiyorsak bu konuda engeli aşmamız, aşmak için savaş vermemiz, peygambere düşmanlık eden iç âlemimizle kavgaya tutuşmamız gerektiğini öğrendik.
5.    İç âlemimizi karanlıktan kurtararak aydınlık hale getirmek için Allah dostlarını sevip dost olmamız, onlara hizmet ederek dostluğu devam ettirmek gerektiğini öğrendik.
6.    Allah’tan ve Allah dostlarından daha kıymetli bir şey bulamayacağımızı öğrendik.
7.    Bir Allah dostunu sevip onu tutkuyla severek gönül vermemiz gerektiğini, onun yolunu izlememiz gerektiğini öğrendik.
8.    Allah dostunun ikram ettiği şarabın Tanrı şarabı olduğunu, bunun sarhoşluğunun kavgaya gürültüye götürmeyeceğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Allah dostlarını kolayca bulamayacağımızı, bulmak için Allah’a çok ağlayıp inleyerek, yalvarıp yakararak istememiz gerektiğini, öğrendik, anladık.
                               *                                                          

RAVLİ

Popüler Yayınlar