12 Aralık 2017 Salı

MEVLANA VE MAL VE PARA VERMEK

Sultan Veled buyurdular ki:
 Bir gün iki fakih (din ve şeriat âlimi) babamı ziyarete gelmişler ve hediye olarak da bir parça mercimek getirmişlerdi.

Onlar bu hediyenin azlığından ötürü utanıyorlardı.
Babam bunun için şu hikâyeyi söyledi:

Bir gün Tanrı, Mustafa’ya (selam onun üzerine olsun)
“ Eshab benim için mal ve para versinler” diye vahyetti.

Peygamber bunu Eshaba bildirdi.
Eshabın her biri kendi takat ve kudreti nispetinde mal getirdiler.

Bunlardan bazısı malının yarısını, bazısı üçte birini ve bizim Ebubekiri’miz de bütün malını getirdi.
Bu suretle sayısız mal toplandı.

Bunların bazısı deve, bazısı altın, bazısı da harp aletleri hediye etmişti.
Eshabdan biri fakir ve çoluk çocuk sahibi idi.

Bunun üç hurma ve bir arpa ekmeğinden başka bir şeyi yoktu.
Bu da ailesinin geçim vasıtası idi.

Ayağa kalkıp bu naçiz hediyesini utanarak Peygamberin yanına getirdi ve yerine oturdu.
Eshabı bir gülme tuttu, içten içe güldüler.

Peygamber onların buna güldüklerini anladı ve ashaba “ Size gayb âleminin sırlarından bir şey söyleyeyim mi?” diye sordu.

Bütün eshab dua ve senadan sonra “ Buyurun ey Tanrı’nın elçisi” dediler.
Peygamber buyurdu ki:

Tanrı gayb âleminin perdelerini gözümün önünden kaldırdı.
Ben orada kurulmuş bir terazinin bir gözüne sizin getirdiğiniz bütün malların ve öteki gözüne de bu fakirin üç hurması ile arpa ekmeğinin konulmuş olduğunu gördüm.

Bu hakir görünen şey onların hepsinden ağır geliyordu.
Bunun üzerine Eshabın hepsi baş koydular.

Bu sırdan ötürü Peygamberi alkışladılar ve bu sırrın sebebini sordular.
Peygamber:

“ Bu fakirin malının daha ziyade makbule geçmesinin sebebi şudur:
Çünkü o, bütün varırı yoğunu vermiştir.

Bundan başka bir şeyi yoktur.
Hâlbuki diğer Eshabın ise geride biraz malları kalmıştır” buyurdu.

Sözüne devam ederek:
“ Celil (Büyük, ulu) olan Tanrı’nın uğrunda verilen az şey onun yanında çok kabul olunur.

Mesela: Küçük bir taneyi yere gömüyor ve Tanrı’ya havale ediyorlar.
Tanrı o taneyi bir ağaç yapıyor, bu ağaç sayısız meyveler veriyor;

Çünkü onu Tanrı’ya terk ediyorlar.
Verilmesi lazım gelen şeyi bir fakire, bir tanrı kuluna vermek, onu Tanrı’ya vermek demektir.

“ Fakirin eline konulan bir sadaka ondan önce Tanrı’nın eline düşer.
Sadaka fakire ve miskinlere (Aciz, zavallı, beceriksiz, hareketsiz olan) verilir” buyurdu.

Bunun üzerine bütün fakir Muhacirler (göç eden)ve ensar (yardımcılar, koruyucular) sevindiler.

Bu hikâye üzerine bu iki fakih (din ve şeriat bilgini) mürit oldular.

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Fakire az çok demeden fakire ve miskine yardım edilmesi gerektiğini öğrendik.
2.    Miktar değil de imkânların hepsinin kullanılması Tanrı katında beğenilen olduğunu öğrendik.
3.    İyilik yapmanın tohum gibi olduğunu, zaman içinde ağaç gibi çok ürün veren bir hale geldiğini öğrendik.
4.    Din adamlarına hediye verildiğini öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren;

“Az veren candan çok veren maldan”
“Çam sakızı çoban armağanıdır.
  Atasözünü hatırlayalım.
                              *

 RAVLİ 

Popüler Yayınlar