Mevlana birdenbire kırk gün
kadar ortadan kayboldu.
Büyük küçük bütün arkadaşlar
deli gibi aradılar.
Bir düşmanın veya bir
münkirin (dinsiz, imansız), fırsat bulup ona bir
şey yapmasından korktular.
Bütün müritler bölük-bölük
olup, her tarafı arayıp sordular.
İş o dereceye geldi ki
şehirde bir münadi (tellal) bağırttılar.
Mevlana’dan bir haber ve
ipucu verene mükâfat olarak bin dirhem vereceklerini ilan ettiler.
Meğer (o sırada) bir çarşı hamamının kazanı bozulup su
damlamağa başlamış, ateşi sönmüştü.
Hamamcı bunu tamir etmek için
kazanın bulunduğu yere girdiği vakit Mevlana’nın giyinik ve sarığı başında
bulunduğu halde hazinenin üstünde oturmakta olduğunu gördü.
Hamamcı şaşırıp kaldı.
Mevlana’nın ne elbisesi
ıslanmış, ne de kendisi terlemişti.
Tam bir edep ve terbiye ile
baş koyup çekildi, koşa-koşa medreseye geldi.
Orada arkadaşların hepsi
Sultan Veled’le Çelebi Hüsameddin’in etrafına toplanıp düşünceye dalmışlardı.
Bu hali onlara anlattığı
vakit, bütün müritler son derece sevinçlerinden hamamcıyı tutup havaya
kaldırdılar, kendisine elbiseler ve birçok şeyler verdiler.
Hoca Mecdeddin-i Meraği
derhal hamamcıya bin dirhem para ve bir elbise verdi.
Hepsi kalkıp hamama gittiler.
Kavveller (Güzel sesli söyleyenler) de geldiler, sema ve raks
ederek medreseye döndüler.
Bir hafta sema ve toplantı
olduğunu söylediler.
*
Fazılların (erdemli) özü ve manalar kaynağı Malatyalı Salahaddin,
Mevlana’nın dostlarından ve ileri gelen bilginlerdi.
Mevlana ona Yarek (küçük dost) Bahaeddin diye hitap ederdi.
Selahaddin Arap dilinde de
ikinci bir Sibeveyh (Dilbilgisi âlimi) sayılırdı.
Arif çelebinin de hocası idi.
Bu adı geçen anlatmıştır.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B.
YAYINLARI 489
***
Hamamda hazine: Hamama sıcak su vermek ve hamam içindeki halvet
odasının sıcaklığını sağlamak için ısıtılıp kaynatılan su deposunun olduğu yere
denir.
Su oradan musluklara gider.
Külhan: Hamam suyunu ısıtılan ocağın bulunduğu, ateş yakılan
ve yakıtın hazır olarak toplu durduğu yere denir.
Yaren,
Hazreti Mevlana nefsi
kabardığı ve küstahlaştığı zaman hamama giderdi.
Nefsi iyice etkisiz hale
getirmeden de dönmezdi.
Bu anlatılan olayda ayrılığın
acısının sözle değil de yaşayarak ve duygulanarak öğrenilmesini istediğini
anlıyoruz.
Sevgi saygı azaldığı zaman
ayrılıkla eski kuvvetine gelir.
Ayrılık nedeni söylense bile
birçok cevapsız duygusal soru geride bırakır bu da acı verir.
Ayrılanın her iki tarafı ne
kadar haklı olsalar da yoğun acı çekerler.
Alışılmıştan ayrılma yeni
uyum sorunları oluşturacağından zor olan bir davranıştır.
Tanrı fakir kulunu
sevindireceği zaman önce kaybettirir sonra buldurarak sevindirir.
Böylece fakir kulunda
duygusal dalgalanmalar oluşturur.
Özlem dediğimiz kavuşma
isteği, uyuyan duygularımızı harekete geçirir.
Çok görme ile kanıksanan,
yokmuş gibi davranılan durumlarda ayrılık olunca her taraf kaybettiğinin
değerini anlar.
Yokluğunu hissettirerek;
Yürekten istenmesini,
Arzu edilmesini,
Ölmeden önce acele edip
öğrenilmesi gerekenlerin öğrenilmesini,
Her an ölümle aranızdan
gideceğini,
Gevşek davranılmamasını
öğretti ve kavuşmanın tadına ve sevincine vardırdı.
*
İşte böyle yaren,
Mevlana Hazretleri
büyüklüğünü kanıtlamak için bu hareketleri yapmıyor.
Onun amacı bizleri Tanrı’ya
yaklaştırmak için duygularımızı, hislerimizi hareketlendirmek istiyor.
Kendi gücümüzün azami
kullanılmasını istiyor.
Gücümüz bitince aciz
kaldığımızda Tanrı’nın izniyle yardıma geliyor.
*
RAVLİ