10 Aralık 2017 Pazar

MEVLANA VE GÖRDÜĞÜNÜ HAYKIRMA

İlahi imam, Müzekkirlerin seyidi (zikredenlerin, ibadet edenlerin efendisi) Mevlana Mecdeddin-Çağa el- Kırşehri (Tanrı rahmet etsin) Tanrıdan korkan, vera sahibi (haramdan kaçınan) ve türlü ilimlerden nasibi olan ve evliya ilminden de çok kısmeti bulunan bir adamdı.

Hüdavendigar Hazretlerinin Rum ülkesindeki (Doğu Roma, Şimdiki Anadolu) halifelerinden biri de o idi.

Onun şerecesini (soy geçmişini)Mevlana bizzat kendi eliyle yazmıştı.
Bu zat anlatmıştır:

Halimin başlangıcında Kırşehir’den talebem olan bir Türk çocuğunu Konya’ya beraber götürmüştüm.
Mevlana’nın medresesinde benim hizmetimde idi.

Bir gece Mevlana Hazretleri medresenin sahanlığında bedir halinde (parlak dolunay) olan ay gibi gece yarısına kadar dolaşıyordu.

Bütün müritler uykuya dalmış;
O ilim talibi (isteyeni) Türk de yavaş-yavaş kendi dersini tekrar ediyor ve Hüdavendigar’ın hallerini gözetliyordu.

Bana da uyku galebe (üstün) etmişti.          
Türk fakih Mevlana Hazretlerinin yeşil bir nura binip yavaş-yavaş tepedeki pencereye doğru yükseldiğini görür.

Pencereye ulaştığı vakit fakih (din ve şeriat ustası) beni uyandırdı.
Bu hali görünce dayanamadım, kendimi tutamayarak bağırıp kendimden geçtim.

Dostların hepsi uyandılar.
Ben ayıldığım vakit Mevlana:
 “ Mecdeddin, niçin nara atıyor ve kendi lokmanı ağzından çıkarıyorsun.

Yeni mürit olmuş Türk buna dayanabiliyor da sen bunu niçin açığa vuruyorsun.
Tanrı Abdallarında böyle haller çok olur.
Bunlardan mahrum olmamak için mahremiyet (gizlilik) elde et:
“ Kim sırrını saklarsa işine hâkim olur” sözünü Tanrı erleri buyurmamışlar mı? “ dedi.

Şiir:
“ Eğer beşer (Ölümlü insan) sır saklamış olsaydı, hayır ve şer peyda olmazdı.
Gözükmeyen her şey ona gözükürdü.“

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Tanrı erlerinin olağan üstü yaptıklarını görünce susmak gerektiğini öğrendik. (gör ve sus)
2.    Gördüğümüz olağan üstülük bize nasip olmuş ağzımıza girmiş bir lokma gibi yutmamız gerektiğini, dışarı çıkarırsak kusmuk hükmüne geldiğini öğrendik.
3.    Hayret veren bu olağan üstü halleri görmeğe devam etmek istiyorsak susmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Uyanık kalarak gözlem yapanların başkalarından farklı şeyleri görebileceğini öğrendik.
5.    Her gördüğümüzün bize bir mesaj vermek için olduğunu anlamamız gerektiğini öğrendik.
6.    Sırrı saklamanın gerekli ve önemli olduğunu öğrendik.
7.    Kendimize hâkim olmanın göstergesinin sır saklayıp saklayamadığımıza göre olduğunu öğrendik.
8.    İşimize hâkim olmada sır saklamamızın önemli olduğunu öğrendik.

İşte böyle yaren,

Buradan şunu öğreniyoruz ki olağan üstü bir şey görmemizi saklamamızı istiyorlar neden?
Senin için hayal görmüş derler.
Şeyh uçmaz mürit uçurur diye seni uyduruyor, şeyhini aşırı büyütüyor derler.

Gerçekten olan böyle bir olay etrafı kıskandırır ve aşağılamak için kıskançları tetikleyerek harekete geçirir.

Aklın önceden almayacağı, inandıktan sonra kabul edeceği böyle olayları inançla sağlaşmamış akıllıların kabul etmeyeceğinden inandırıcılığını kaybedersin.

Başkasına kendini kabul ettirmek ve üstün göstermek gibi algı oluşacağından karışık saldırılarla aşağılanmayla karşılaşırsın.

En iyisi mi gereksiz canımızı sıkacak böyle şeyleri söylemekten kaçınarak bunun kendi nimetimiz, kendi lokmamız sayarak yutmak, sindirmek ve kanımıza karıştırmak en doğru davranıştır.

Böyle güzel şeyler anlatılarak paylaşılacaktır, fakat seviyende ve dost olana anlatılır, yabancılara karşı susmak gerekir.
                                     *

RAVLİ

Popüler Yayınlar