31 Aralık 2017 Pazar

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 3690 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
                              
3690. Sen bir güvercin yavrususun, bu yuvada doğmuşsun (Görmeden inanların olduğu yerde dünyaya gelmişsin);
Sen, kendiliğinden bu yana gelmezsen biz, zorla çekeriz seni.

Tapımızda ol, biz o güzelin tapısındayız (Yakınındayız);
Onun şarabıyla sarhoş olmadayız;
Ondan şarap (Şems Hazretlerinin elinden Tanrı şarabı) içmedeyiz biz.

Dağ gibi olduğumuz yerde duruyoruz amma sel gibi akıp gitmedeyiz.
Böylece susup durmadayız amma gök gürültüsü gibi naralar atmadayız biz.

Gerçi felek gibi biz de adamı suçsuz öldürüyoruz amma senin deniz gibi bir canın var;
Avucuna koy da gene gel.

Şu beş duyguya sahip oluşta nöbetimiz, beş günceğiz ancak;
Şu altı yan (Yukarı-aşağı-sağ-sol-ön-arka) var ya, altısına da padişahlar padişahıyız biz.

Aşk zurnasının peşine düşmüşüz;
Nefesimiz keskin, sesimiz gönül okşamada;
Çünkü çeng (Telli çalgı) gibi can damarını çalmadayız, senin için ağlayıp inlemedeyiz.

Aşk davasına girişmişsin;
Davan doğruysa yatak-yastık arama;
Biz madene sahip olma derdiyle hastalanmadık ki o yastığa, o döşeğe âşık olalım.

Gökyüzünün ışığı, Tebriz’in övüncü, bizim Şemseddin’imizdir;
O güneşin yüzünden içimiz, gökyüzüne dönmüş, biz de Ay kesilmişiz (Karanlıkta kalanların yollarını aydınlatmadayız).

Niceye bir habersizce gideceksin?
Sonucu dama bak.
Hatta dam da ne oluyor?
Söyle,  gök kubbeye bak de.

Olur ya, ansızın can gibi Ay’la bir cilvedir (Hoşa gitmek için yapılan davranış), olur;
Yüzlerce Ay, yüzlerce güneş, o Ay’ın yüzüne kuldur, köledir (Sevgiyle bağlanmış, dostluğu devam ettiren ve karşılıksız hizmet eden olmuşuz).
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Allah’ın sırlarına uygun olanların ailesinde doğanların uygun olduklarını, uygun kişinin olgunluk kazanmak için kendiliğinden gelmese bile, zorla bu alana çekileceğini öğrendik.
2.    Tanrı şarabıyla sarhoş olmuş, sırları bilen, karanlıklardan, bilmezliklerden ve çelişkilerden insanı kurtaran bu topluluğa katılmaya heveslenmemiz gerektiğini öğrendik.
3.    Allah dostlarının durgun gözüktüğünü aslında çok aktif olduklarını, seslerinin çok yüksek çıktığını amma bu sesi duyacak kulak olanların duyabileceğini öğrendik.
4.    ALLAH DOSTLARININ KİŞİYİ ÖLMEDEN ÖNCE ÖLDÜRÜP YERİNE BİNLERCE BEĞENİLEN CAN BAĞIŞLADIKLARINI ÖĞRENDİK.
5.    Aşkı öğretmek için Allah dostlarının uğraştıklarını öğrendik.
6.    Allah’a ve Allah dostlarına âşık olanın rahatlık aramaması gerektiğini, ebedi hayatı kazananın dünyanın geçici zevkine kanmaması gerektiğini öğrendik.
7.    Şems Hazretlerinin sırları öğreterek güneşin yaptığı sıcaklığı ve ışığı sağladığını, bu güneşe ulaşamayanları Mevlana Hazretlerinin aydınlattığını öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren;
Habersiz yaşamaktan vazgeçip yükseğe, daha yükseğe ulaşmış büyükleri tanıyıp aşkla onlardan yardım alıp beraber  olmaya çalışmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                         *

RAV

29 Aralık 2017 Cuma

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 3680 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
                              
3680. Ateşin ta içine gideyim de tazeleşelim, güleç bir hale geleyim, kızıl altına döneyim;
Çünkü o madenin altınıyım ben  (Paslanmayanım).

Ateşin gönlünde senden başkasını görürsem taşla, öldür beni;
Buna layığım çünkü.

Seni çekip yanıma almadıkça işrete hiç mi hiç oturmam;
Seni tutup kaldırmadıkça hiç mi hiç ayağa kalkmam.

Şu gönlüm, bir başka adam oldu da hele seyredin beni;
Başımı, alnımı öpüp duruyor.

Hayrola a gönül dedim, bu hal ne?
Sen, baştanbaşa ışık değil misin, ben de karanlıklar adamı değil miyim?

Sen bensen, ben de sensem bu şaşkınlık ne, neden geçmişsin kendinden?
Gönül sarhoşça güldü de bilmiyorum ki dedi.

Yürü, olmayacak şeyi isteme;
Dilin gücü-kudreti yok;
Ben Kehf suresiyim (Mağara arkadaşınım), sen, uyurken okumaktasın beni.

Şeklim suretim, gönlün huzurunda hemencecik yüzüstü yerlere yıkıldı da;
 “Ey rabbani (Kalbini ve fikrini Allah’a bağlamış ve sadece onunla ilgilenen) gerçeğim benim, doğru söyle” dedi.

Gönül de, bu şaşkınlık dedi, Tanrı Şems’inin görüşündendir;
Tebrizlilerin o övüncündendir;
Ben de onda yok olmuşum zaten.

Bizim yanımıza gelmektesin, hoş bir insansın sen;
Biz de hoşuz.
Görünüşte ateşiz amma sana abıhayatız (Ölümsüzlük kazandıranız) biz.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretlerinin kendisini aşkta yok ettikçe yeniden öz varlığının çok değerli olduğunu gördüğünü, bu nedenle ateşli aşkı istediğini öğrendik.
2.    Şems Hazretlerine çok saygı duyduğunu, önüne hiç geçmediğini öğrendik.
3.    Mevlana Hazretlerinin gönlünün ışık olduğunu, kendisin karanlıkta olanı aydınlatarak doğru görülmesini sağlayan bir kişi olduğunu öğrendik.
4.    Gönül ile kişiliğin ayrı-ayrı olmasına rağmen bir olması gerektiğini öğrendik.
5.    Mevlana Hazretlerinin öğretisinin sözlerle anlatmanın yetmeyeceğini, kendisine gönül verenleri uykuda hiç kimse görmeden arkadaş olup eğiteceğini öğrendik.
6.    Şems Hazretleri ile Mevlana Hazretlerinin bedenleri ayrı olsa bile görüşlerinin farklı olmadığını, şaşkınlık göstermemizin yanlış olacağını öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren;
Şems ve Mevlana Hazretlerinin Allah’a kendilerini bağlamış ve sadece onunla meşgul olan, Allah’a kavuşmak isteyenlere yol gösteren, yolu aydınlatan, yolun inceliklerini öğreten, görünen ve görünmeyen yardımlarda bulunan asil kişiler olduğunu öğrendik, anladık.
                         *

RAV

28 Aralık 2017 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 3670 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
                              
3670. Sus, dudağını yum da ağızsız şekerler çiğne (Ağız tadın fazlalaşsın);
Varlığından yok ol da tamamıyla onunla varlığa ulaş.

A şarap dudaklı (Dudağından çıkan söz dinleyeni sarhoş eder), daha yakına gel de hepimiz deli-divane olalım.

A inci (Şekli değişmeyen cevher), daha yakına gel de hepimiz deniz kesilelim (Ulu kişilerden olalım).

Halka gibi bölük-bölük, el-ele verelim de topumuz da taklar atarak sarhoşça denize (Büyük olanla bir olmaya) doğru koşalım.

Aşk denizinin kıyısında yeniden bitelim, boy atalım.
Hâaaay (Şaşkınım), nerde gül bahçesi?
Biz, daima yeniyiz, daima yeni.

Gül bahçesinin ciğerinden yepyeni bir yalım (Alev) gibi çıkalım;
Ateş gibi yüzümüzle zaten yüzlerce ışığın mayasıyız, aslıyız biz.

İncimiz yüz gösterdi amma denizin yanından yüz gösterdi;
Ah, sen bu yandansın, bizse o yandanız, ah!

A tek binici (Ata binmiş lider, diğerleri yaya ),başındaki tacı oynat böyle;
Tacına inci de biziz, atına arpa da biz.

Kim biriz derse darağacına asarız onu (Enel Hak);
Fakat ikiyiz diyeni de ateşlere yakarız (İkiliği yok ederiz).

A beni korkutmak için yüzün ekşiten güzelim;
A beni ağlatmak için şeker gibi gülüşünü gizleyip somurtan dilberim.

Ben yüzümü ekşitmedim;
Çünkü senin yüzünden tamamıyla şekerim ben.

Ağlamak, bedenin nasibidir (Payıdır), bense can incisine (Şekli değişmeyen mücevhere) mensubum.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretlerinin öğretisini ciddiye alanların ve devam edenlerin seviyesi yükselmesiyle konuşmadan mesajını iletebilen, başkasının söylemek istediğini söylemeden duyabileceğini öğrendik.
2.    Kişinin ben –sen düşüncesinden vazgeçip Allah dostunun varlığıyla var olup kendi düşüncesinden vazgeçenlerin; Hakikati olduğu gibi öğrenip şüphelerden kurtularak ağız tadına kavuşacağını öğrendik.
3.    Allah dostunun sözlerinin ilk olarak boğazımıza buruk bir tat verdiğini, ancak hakikati olduğu gibi bize gösterdiği için, şüphelerden temizlediği için sarhoşluk verdiğini, bunun için yakınlaşmamızın gerekli olduğunu öğrendik.
4.    Aşkla olan davranışların verimli olacağını, Allah dostuna âşıklığın yücelikleri ve büyük alanları tanımaya fırsat verdiğini öğrendik.
5.    Aşk denizinin akıl denizinin de üstünde ve çok geniş alana sahip yapıda olduğunu öğrendik.
6.    Her an yeni bir güzelliklere sahip olmak ve güzellikleri meydana çıkarmak için âşık olmamız gerektiğini öğrendik.
7.    Aşk padişahının Şems Hazretleri olduğunu öğrendik.
8.    Kendini Şems Hazretlerinin yerine koyan, ben onunla aynıyım diyen o kişiyi Mevlana Hazretlerinin herkese göstererek yok edeceğini öğrendik.
9.    Ben ayrıyım, Şems ayrı diyen kişiyi Mevlana Hazretlerinin o kişinin benliğini yakıp yok edeceğini öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren;
Aşk öğretisinde canımızın ağlamayacağını, yalnız bedenimizin ağlayacağını öğrendik, anladık.
                         *

RAV

26 Aralık 2017 Salı

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 3660 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
                              
3660. Onun şarabını  (Şems Hazretlerinin sunduğu Tanrı şarabını) içmişsin;
Peki, neden darma-dağınsın?
Yüzünün bağını-bahçesini görmüşsün;
Hadi, aç kolunu-kanadını, uç gene.

Gene sarhoş oldum, başım dönüyor, elden-ayaktan bahsetme;
Sözün geri kalanını gerekse sana, gece git de yarın gel.

Kim ölür-giderse düşmanı dost olur;
Benim düşmanımsa ölümümden kör olur gider vesselam.

O şeker kamışlığı, beni tutar, şekerin ta içine çeker;
Böylesi ölüme canım gönlüm, kul-köle olsun.

Ad-san kaygısı, halkı yanıltmıştır da badem şekeri gibi tatlı mı tatlı ömre ölüm adını takmıştır.

Bunun içindir ki peygamber, yokluk haznedir (Hazinedir) demiştir;
Aşağılık kişiler yanılsansınlar diye hazneye, yokluk adını vermiştir.

Vahiy onlarda olur;
Hani ham kişinin, olgun, sızırılmış (Süzülmüş) altına yol bulamaması için defineyi, yıkık yerlere gömerler ya;
Onun gibi işte.

Dedim ki:
“Ey can, bak da gör, gönlümün üzengisi (Ayak basıp üstüne çıktığım, dengeli yolculuk ettiğim yer) pek gevşek, pek dar”
Dedi ki:
“Bundan böyle, bilgisizlikle dizgin kasıp (Dediğimi duymamak için) kaçma benden.

Kaçma da başımdan geçen şeylerin sonucu, dileğince olsun;
Felek kır atı (İstediğin yere götürmek için), boyuna senin altında olsun;
Sana râm (Boyun eğsin)olsun.

Sen, ölümün, ölümsüz bir yaşayış olduğunu bilseydin gönlün, hiç korkmazdı, durmadan onu isterdin”
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Allah dostunun sunduğu Tanrı şarabını içenin sema etmeye başlayacağını, perişanlıktan kurtulacağını öğrendik.
2.    Mevlana Hazretlerinin düşmanının bile sözlerine ihtiyaç duyduğunu öğrendik.
3.    Meşhur olmak kaygısına düşenlerin yanılacaklarını, tatlı ömürden kendilerini mahrum ettiklerini öğrendik.
4.    Sadece Allah’a muhtaç olanların arzularının oluştuğu yokluk âleminin hazinesine kavuşacaklarını öğrendik.
5.    Allah’tan gelen sözlerin sadece kendini Allah’a muhtaç olan kişilere geldiğini öğrendik.
6.    Yolun sıkıntılarından kaçmadan amaca ulaşana kadar uğraşı vermemiz gerektiğini öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren;
Ölümü bilmeyenlerin ölüm korkusu çektiklerini, ölümün gerçekte ölümsüz bir yaşayış elde etmek olduğunu Mevlana Hazretlerinden öğrendik, anladık.
                         *

RAV

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 3650 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
                              
3650. Sen de can güneşinin  (Şems Hazretlerinin) yüzüne dikkatli bak;
Fakat benim gözümle bak, benim görüşümle seyret de güzelliğini gör.

Onun değirmisinin (Yuvarlağının) parıltısında padişah Şemseddin’in, o Tebriz’e ziynet olanın sureti vardır;
Kutlu (Uğurlu), yomlu (Müjdeli haberler veren) bir surettir o.

Gözün, her solukta benim gözümle, dedi-kodusuz, sessiz-sözsüz, aşk dersine ait bahislere girişir, sorular sorar, cevaplar verir.

Gâh (Bazen), kaderimin (Tanrı’nın istediklerini söyleyen) dudağı gibi beni arıklaştırır (Zayıflatır), inceltir;
Gâh çuvala girmem için semirtir (Kurban etmek için besler) beni.

Beni toya (Ziyafete) çekti mi ben de aslanın kulağına yapışır, çekmeye başlarım;
Fakat yüzü gizledi mi de çakalın derdinden feryada başlarım.

Nakış’a, surete bakmaya başladım mı a puta tapan der bana;
Mala-mülke göz attım mı da tutar, kulağımı çeker.

Ona, a güneş derim;
Bütün gönüllere doğ, bütün gönülleri parlat;
Bütün âlem, senin güzelim nurunun zerresine ehildir (Ustadır), ıyâldır (Geçindireceği yakınlarıdır), ona muhtaçtır.

A güneş, dağın, bulutun ardından baş göster;
Her bakışta, sözsüz-sessiz, hali anlat.

Çorak, tuzlu toprağın ciğerinden o tertemiz suyu çekme;
Ululuk nurunun parıltısını, o güzellikten men etme.

Ay’ın nuru, o nurların meleği, bir göründü, bir cilvelendi mi can, baştanbaşa nur olur, akıl, bağlardan kayıtlardan kurtulur.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerini doğru ve olduğu gibi görmek için Mevlana Hazretlerinin kişi ve olaylara bakışını ve değerlendirmesini yapacak, işaret ettiklerinin önemini anlamaya ve kavramaya çalışmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin yüzünü ve hakikatini her âlimin göremeyeceğini, Mevlana Hazretlerinin bakış tekniğini alması gerektiğini öğrendik.
3.    Şems Hazretlerinin acımasızca istediği şekle getirmek için hareket ettiğini, kendisini seven ve âşık olan kişiye yeni kimlik ve kişilik verene kadar uğraşacağını, vazgeçmeyeceğini öğrendik.
4.    Şems Hazretlerinin desteğini alan kişinin aslanlarla bile kavgaya girişecek yiğitliği kazanacağını öğrendik.
5.    Şems Hazretlerinin ululuk sıcaklığından faydalanmak gerektiğini öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren;
Her şeyin sözle anlatılmadığını, ulu kişilerin söz söylemeden, ağzını dilini oynatmadan, bakışları ile söyleyecekleri sözü söylediklerini, öğretmek istediklerini öğrettiklerini, göstermek istediklerini gösterdiklerini öğrendik, anladık.

Ulu kişinin bir bakışı, aktaracağı nurla istenilen çok şeyin anlaşılacağını, ikna edileceğini, vücut bulacağını öğrendik, anladık.
                         *

RAV

25 Aralık 2017 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 3640 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
                              
3640. Canın, vefa (Sevgiyi sürdüren, sevgi ile dostluk bağlılığı olan) denizi, rengin, ayrılık parıltısı.
Ömrüne and olsun, korkmasaydım a ululuk ıssı, Tanrı derdim sana.

Âlemdekileri aşkla eritsin de hepsinin yürekleri yatışır;
Görünmeyen şeyler görürler;
Sen, hayali bile latif (Yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan) bir güzelsin.

Canları huzura kavuşur;
Bedenleri sarhoş olur gider;
Onlarla tutar, ağır-koca sağraklar (Büyük kadehler) bulunan bir mecliste otursun sen.

Güneş, ululuk ışığının otağını kurmadıkça gündüz kuşları, nerden kanat çırpıp halka kuracaklar?

Güneşin bakışıyla yeryüzü, lalelik kesildi;
Böyle bir zamanda evde oturmak, vebalin de vebalidir (Doğru olmayan bir hareketi yapma sorumluluğudur) doğrusu.

Güneş kılıç çekti, şafağın kanını döktü;
Yüzüne feda olsun;
Binlerce şafağın kanı, helaldir o yüze.

A âşık, gözünü aç da can göğüne bak;
Onun yüzü Ay gibi, benim boyumsa yeni Ay’a benziyor.

Ölümsüzlük kadehi her nefeste, ben, onun lütfuyla şişe kesilmişim, sağrağı, dudağı-dudağına dopdolu diye hali anlatıp durmada.

Göz, uykuyla dopdolu idi;
Padişahım, vakit gece dedim;
Benim yüzüm ortadayken gece olsun, işte bu, mümkün değil dedi.

Sabah, mavi bir renkteyse gündüz olduğunda henüz şüphe vardır;
Fakat gün, yarılandı mı artık dedi-koduya yer yoktur.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerinin o kadar çok Allah’ın huyuyla huylandığını, Allah gibi davrandığını gören ve anlayan Mevlana Hazretlerinin Şems Hazretlerine duyduğu sıcaklığın Tanrısal bir sıcaklık olduğunu anladığını öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerinin gecesi-gündüzü olmadığını, onun olduğu yerde her anın gündüz gibi aydınlık olduğunu öğrendik, anladık.
                         *

RAV

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 3630 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
                              
3630. Yol kesmeyi, yol bilen becerir;
Eve girmeyi, hile-düzen yapmayı, güzellikten anlayan başarır.

Dünya ehli (Ustası), örümcektir adeta, hepsi de eşek arısı avlar-durur;
Onlardan hiçbiri de tam olarak usanmaz bu işten.

Evde gizlenmiş hırsızı kim görür, kim söyler?
Safrana dönmüş yüz, arı-duru (Saf, tertemiz) suya benzer gözyaşı.

Gözyaşı neden akar?
Bir ateşi söndürmek için.
Bet-beniz neden sararır solar (Herhangi bir sebeple kanı çekilip yüzün solması)?
Hali anlatmak için.

Âşıkların yanaklarına akan gözyaşları, sana, kapı yanındaki saftan hemen kalk da aşkın tapısına git der-durur.

Yüzün sarılığı, sevgilinin al-al yanaklarının aynasıdır;
Gözyaşı da yüz-göz sahifelerine yazılar yazar, sayılar dizer.

Şu Habeş toprağın yüzündeki bunca güzellik, bunca alım, gayp âlemindeki Ay’dan parlayıp vuran olgunluk ışığının parıltısıdır.

Hele bir-iki gün dayan;
Bu parıltı, bütün bu güzelliğiyle, bütün bu ışığıyla gene aslına gider, onunla birleşiverir.
Ömrüne and olsun a biricik güzelim benim;
A olgunluk derecelerinde eşi-dengi olmayan dayancım benim, dertlere battım, gamlara daldım, kalk gel artık.

A beni dertlerden kurtaranım, a benim eşim-dostum, a meclise Ay kesilen güzelim;
Yüzün, dolunay, ağzının yârı (Sevdiği), helal şarap.      
                            ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Kaybolmayan güzelliği güzellikten anlayanın bileceğini öğrendik.
2.    Allah’a giden yolu bilen kişinin, Allah’a giden yol diye kandırılmaya çalışılan temiz insanların yanlış yolunu kesip doğru yolda ilerlemesine yardım ettiğini öğrendik.
3.    Dünyayı seven ve bağlı olan ve ustalaşmış kişinin ince tuzaklar kurarak kaba, düşüncesiz, zehirli kişileri çıkarı için avladığını öğrendik.
4.    İnsanın içinde gizlenmiş, zarar ettiren, düşmana kapı açan düşünceyi kendisinin göremeyeceğini öğrendik.
5.    İçinde ateş olan kişinin gözünden yaş geldiğini öğrendik.
6.    Yüzünden kan çekilmiş kişinin kendi durumunu sözle değil beden diliyle anlatmak için olduğunu öğrendik.
7.    Rengi çok koyu esmer olan Habeş toprağının çok güzellikleri dışa vurup sergilediğini öğrendik.
8.    Görünmeyen âlemin güneşinden Ay’ının aldığı parlaklık kişide olgunluk olarak yüzünde gözükeceğini öğrendik.  
9.    Mevlana Hazretlerinin Şems Hazretlerini çok özlediğini, görmeyi çok istediğini öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren;
Her şeyin aslına döneceğini;
Olgunluk ışığı için sıkıntıya girenlerin;
Bu güzelliğiyle, bu parlaklığıyla, bu ışığıyla aslına gidip aslı ile birleşeceğini öğrendik, anladık.
                         *

RAV

Popüler Yayınlar