30 Haziran 2017 Cuma

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 700 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Aşk bilgisinin önemini anlatıyor)
                              
700. Gözün bendeyken, bana bakarken kırık çevgenine uymuşum, koşup duruyorum;
Böylece hep bak bana, hep gör beni;
Bensiz at sürme, gitme bensiz.

A neş’e padişahının meclisine gidersen içme bensiz;
A bekçi, padişahın damına çıkarsan çıkma bensiz.

Eyvahlar olsun bu yola, iz bilmeden düşene;
İzini izlediğim sensin benim, a izinin tozu belirmeyen gitme bensiz.

Başkaları aşk diyorlar sana;
Oysaki ben aşkın da padişahısın diyorum;
A şunun bunun aklına-vehmine gelmeyecek kadar yüce dilber, gitme bensiz.

A ışığından her zaman yeni bir ışık parlayan;
A ışığı her an yeni bir güneş var eden.

Eğri otur da doğru söyle;
Senin gibi bir saki (İnsan ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçan), her an da senin yeniden yeniye yardım edip duran şarabın oldukça akıl mı kalır, fikir mi?

Ateşte şişeyi çatlatmamak kimin elinden gelir?
Yahut taze üzümden kim çekebilir yıllanmış, eski şarap?

Gönlü aydınlara tattır, sundukça sun;
Şu köhne dünyayı, yeni bir coşkunlukla tazeleştir.

İşi-gücü zevk-işret olan aşksan sen, devletin ebedi olsun;
Her günün bayram kesilsin, her gecen yeni bir düğün-dernek olsun.
                             ***  
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretleri ile yaşamın her anında birlikte olmayı Mevlana Hazretlerinin çok istediğini öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin eliyle sunduğu Tanrı şarabına Mevlana Hazretlerinin doymadığını, daha çok arzu ettiğini öğrendik.  
                              * 
İşte böyle yaren;
Allah dostunu sevmenin insanın her gününü bayram ettiğini, sevinç içinde yaşamayı sağladığını öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 690 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerine özlemini anlatıyor)
                              
690. Gülle oyalanan âşığa bağır;
O yüzden utan, bırak şu gül bahçesini de.
Hoş geldin a seher yeli, fakat sevgilinin yanına dönünce gizlice o düzenbazın kulağına halimi söyle benim.

Yüzlerce dili varken süsen, halimi söylemediyse ona;
Sen nergis gibi dilsiz-dudaksız, gözünle sırlarımı anlat.

Canda ne kadar gayret varsa o gayretle halkın önünde Tebrizli Şems diyeyim dedim, can evet dedi, söyle.

A canımın canı, ne de güzel salına-salına gidiyorsun;
Gitme bensiz.
A dostların yaşayışı, gül bahçesine gitme bensiz.

A gök, dönme bensiz;
A Ay, parlama bensiz;
A yeryüzü, bitki bitirme bensiz, a zaman, geçme bensiz.

Bu dünya da seninle hoş, o dünya da;
Bu dünyada kalma bensiz;
O dünyaya gitme bensiz.

A apaçık şey, bilme bensiz;
A dil, okuma bensiz;
A göz görme bensiz;
A can, gitme bensiz.

Gece, Ay ışığıyla yüzünü ak görür;
Ben geceyim, sen Ay’sın bana, gökyüzünde yürüme bensiz.

Diken güle sığındı da ateşten emin oldu;
Sen de gülsün, ben dikenim senin, gül bahçesine gitme bensiz.
                             ***  
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.     Mevlana Hazretlerinin varlığını tamamen sevdiği Şems Hazretlerine verdiğini, aşkın verdiği zevki bütün kâinatın bilmesini ve yararlanmasını istediğini öğrendik.
                               * 
İşte böyle yaren;
Yaşamda eminliğin Allah dostunu sevmek ve kendi varlığını sevdiğine taşıyarak güçlü bir beraberlik oluşturmak olduğunu öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

29 Haziran 2017 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 680 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Aşk bilgisinin önemini anlatıyor)
                              
680. Binlerce güzellik gördün ki her biri bedenden değil;
Peki, ne diye kapılar açanın güzelliği nerde diyorsun?

A fakıyh (Din hukukuna “fıkıh”, dini hukuk bilgisine “Fakıyh” denir),
Allah için olsun, aşk bilgisini öğren;
Çünkü ölümden sonra nerde helal-haram bahsi (Konusu), ne gezer şu şöyle gerektir, bu böyle, şu acizdir, bu değil sözü?

Eziyetle, mihnete (Sıkıntıya) düşünce kapısını tez buluyorsun, sonra da tutuyorsun, o nerde diyorsun, tekkesinin (Toplantı yapılan yerin) kapısı nerde?

Davran da buluşma dalgası kapıversin seni;
Yoksa o dalgayı yitirirsen çok dersin:
“ Nerde sebepler âlemi?”

İbni Bevvâb’ın rık’larına (1031 de ölen bir hattattır.
Babası, Mansur Halifenin perdecisi olduğu gibi kendisi de Me’mun perdecisiydi.
Asıl adı Ali’dir.
Rık’a ve murakka; üstte bir satır sülüs bulunan nesihle yazılmış levhaya denir) hevesin var;
Bir de aşk yazısını oku da kapıcı nerde, kapıyı kim açar, sana göstersin.

Sakın herkese Tanrı nâibi (Tanrı’nın yerine vekâlet ederek onun işini yapan kişi) deme;
Kadı’nın oturduğu yere gel de nâibler nerdedir, göstersin sana.

Şarap seni yüreklendirdi, sana cesaret verdi mi dalgalar yutar, yüzer durursun da nerde bu denize son nağmesini tutturuyorsun.


Seher yeli, sevgiliden başında ne yeller ver?
Söyle.
Kimseye söylemesen bile bari âşıklara söyle.

Başkaları mahrem değilse kulağımıza söyle bizim;
Kanlarla dopdolu gönlümüze bir sevgilinin haberini söyle.

Biliyorum, o güzellik İsa’sı nerde, biliyorsun sen;
Bari aşkıyla zünnar kuşanana haber ver.
                             ***  
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Vücudumuzun dışında da binlerce güzellik olduğunu, bu güzelliklerin geldiği bir kapı, bir yerin var olduğunu öğrendik.
2.    Öldükten sonra helal-haram ve dine uygunluk bilgisinin bir işe yaramadığını göreceğimizi öğrendik.
3.    Aşk kapısını yaşam zorluklarının ve sıkıntılarının zorlamasıyla yalvarışa geçince çabukça bulacağımızı öğrendik.
4.    Güzel yazılara hevesi olanların aşk yazılarını okuması gerektiğini, bu okumayla aşk kapısını, kapıdan içeriye alan görevliyi, tanıyıp bulabileceğini öğrendik.
5.    Allah’ın görevlendirdiği, Allah’ın işini yapan kişiyi ancak aşkın gösterebileceğini öğrendik.
6.    Tanrı şarabı içen kişileri bir dalganın alıp denizin içine çektiğini, engin denizde
                             * 
İşte böyle yaren;
Aşkı öğreten, aşk yerinin kapısını açan kişiyi sevgili olarak kabul etmemiz, bu güzellikleri sağlayana aşık olmamız ve ona hizmet etmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 670 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Allah dostuna âşık olanın sıkıntıdan korkmadığını, cesur olduğunu anlatıyor)
                              
670. Birisi tutar da ateş sönmeye yüz tuttu derse inanma;
Sen (Allah dostu olan) ne dumansın, ne ateş;
Her an tedbir (Önlem almış) ve tasarruf sahibi (İstediğin gibi kullanabileceğin yetkiye sahip) ölümsüz dirisin, söyle bu sözü.

A benim çırpınıp uçan gönlüm, niceye-dek şu yıkık bedende kalacaksın?

Doğan kuşuysan (Asil bir yapın varsa) uç o yana (Sevgiliye doğru git);
Yok, baykuşsan (Karanlıkta av yapan kuş musun) söyle bari.

Âşıklar nerde, uyku nerde?
İş böyle amma gene de dün gece rüyamda gördüm;
Kâbe’nin içinde, o mihrap (Yön) nerde diye aranıp duruyormuşum.

Amma şu bildiğimiz Kâbe’de değil, canların Kâbe’sinde;
Karanlık gecede oraya varsan mum nerde, Ay ışığının da sözü mü olur dersin.

O Kâbe, öylesine bir nurdan kurulmuştur ki parıltısından canın da nurlanır, bütün dünya da;
Fakat nerde canda o ışığa tahammül (Dayanma gücü)?

Tekkesi (Toplu olarak yaşanılan yer) tamamıyla nurdan, döşemesi akıl, bilgi;
Sufileri başsız-ayaksız (Allah’ın emirlerini yerine getirirken benlikleri olmayan);
Nerde ayak parıltısı (Parlaklık yok), nerde nalın tıkırtısı (Ses yok)?

A bahtı (Talihi) yaver (Hizmet eden) kişi, içinde gizli bir tacın-tahtın var;
Hem öyle bir taç, öyle bir taht ki nerden Keykubad’ın (İran padişahının), Sencer’in (İran padişahının) aklına gelecek, nerden Suhrâb’ın (İran padişahının) vehmine (İhtimalleri akla) düşecek.

A gönül kuşu, güzelliğinin bahçesinde uçadur, orası eminliktir, orda ne tuzak vardır, ne sapan taşı.

Şu iğreti bedeninin içinde, bağışlanmış (Karşılık beklemeden verilmiş) bir define var;
O verdikçe veren cömert kişinin şu bağışını canında ara.

Balçıktan (Vücudunun etkisinden) kurtuldun mu hemencecik gönül bağına girersin;
Bundan böyle de orada müzikten, rakstan (Danstan), halis, arı-duru şaraptan başka bir şey yoktur.
                             ***  
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Allah ve Allah dostlarına yakınlaşmak isteğinin kişide hiçbir zaman azalmayacağını, yok olmayacağını öğrendik.
2.    Vücuda bağlı yaşantıda kalanların gece karanlıkta avlananlar gibi olacağını, bu davranıştan daha iyisinin padişah elinde yaşayan ve emriyle ışıklı bir ortamda av yapan kişi olacağını öğrendik.
3.    Padişahların bile hayallerine gelmeyen bir tacımızın tahtımızın, hazinemizin, ordumuzun olduğunu, bunun farkına varmamız gerektiğini öğrendik.
4.    İçimize yönümüzü dönünce Kâbe’nin içimizde nurdan ışıklı olduğunu, bunun adının can olduğunu, canın bu nurlu ışığına herkesin kaldırma, katlanma gücü olmadığını öğrendik.
5.    İsteğimizi amaca döndürerek vücudumuzu düşünmekten kurtulup gönül bağına girmemiz, orada tehlikesiz, sakıncasız, emniyetli ve sevinç içine bir yaşama kavuşacağımızı öğrendik.
                            * 
İşte böyle yaren;
Vücudun istek baskısından kurtulursak gönül âlemine gireceğimizi, gönül âleminde müzik, dans ve Tanrı şarabı olduğunu, bunlarla yaşamaya devam edebileceğimizi öğrendik, anladık.
                               *
RAVLİ


28 Haziran 2017 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 660 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Allah dostuna âşık olanın sıkıntıdan korkmadığını, cesur olduğunu anlatıyor)
                              
660. Kanımızın rengi de şaraba döndü, huyu da;
Çünkü gece kanlar, onun kadehine döküldü mü şarap olur.

Onun ham vaatleri, canın ta içinde şarap gibi coştu-köpürdü;
Ham vaitleriyle (Vaatleriyle) pişkin âşıkların düştüğü halleri seyret.

Adları-sanları (İsmi) kötüye çıkmış, öldürülüp gitmiş âşıklarına kavuşmayı, devlet tahtında oturan padişahlar bile arzulamada.

Damında öyle bir fitne (Karışıklık-kavga) ceylanı göründü ki, mahallesinin köpekleri bile aslanlaştı, aslanlara padişah kesildi.

Allah için olsun, Allah için, kendinde olanlardan sorma şarabın ne olduğunu;
Onun genel lütuflarını sarhoşların sözlerinde seyret.

Elini sarhoşların nabzına koy da ağzı şarapla bulaşmışlardan onun bencil şarabının kokusunu duy.

Canların başlarına ayak basan Tebrizli Şems’in izine ayak basma, başını koy, secdeler et.

Âşıkçasına bir feryat kopar (Yüksek sesle söyle), mahmurluk (Sarhoşluk sonrası sersemliğin) derdini anlat, bir an Farsça söyle, bir an Rumca.

İster Rum ülkesinden ol, ister Arap ol, senden başkasını istemiyorum;
Bana o herkesin tapı kıldığı lütuf sahibinin güzelliğinden bahset, olgunluğunu anlat.

Hem akar yandırırsın, hem düzer koşarsın, hem de parıl-parıl parlarsın dünyada;
Güneş misin, Ay mısın, Ay ışığı mısın, ateş misin, mum musun, söyle.
                             ***  
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Sevilen Allah dostuna kavuşmayı mevki makam sahiplerinin bile çok arzuladığını öğrendik.
2.    Tanrı şarabı sunan Allah dostu Tebrizli Şems Hazretlerinin izini takip etmekle yetinmememiz, ona hayatımızı adamamız gerektiğini öğrendik.
                              * 
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerinin her hareketi yapacak güçte ve yetenekte olduğunu, bizi Allah huzuruna hazırlamak için her şey yapabilecek yetkide olduğunu öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 650 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Allah dostuna âşık olanın sıkıntıdan korkmadığını, cesur olduğunu anlatıyor)
                              
650. A Senâyi âşığa dert gerektir nerde dert?
Güzellerin mihnetini (Sıkıntılarını), eziyetini (Zahmet ve sıkıntıya uğramak) için er olmak gerek, nerde er?

Güzellerin cevri-cevası (Üzüntü vermesi), dünden de üstündür, yarından da;
Gönlünde dünün yarının kaygısı hiç yer etmeyen tek kişi nerde?

Kendini dün-yarın kaygısından kurtulmuş sanırsın, böyle bir hülyaya düşersen bil ki bu üstünlüğün, bu kaygısızlığın tacı-tahtı olur;
Fakat padişah yol alırken önünde savul-savul (Yol açın, yoldan uzaklaşın) diyen çavuşlar bulunur, hani onlar?

Yedi denizin içinde hani kuru kalmış eteğin;
Yedi cehennemin içinde hani yanmamış, soğuk kalmış tabiatın (Huyun, karakterin)?

Bu etek sende yok, bu tabiat sende yok, fakat olmasını istiyorsan hani soğuk-soğuk ah edişin, nerde sıcak gözyaşları döküşün, nerde sararıp solmuş yüzün?

Yol alan aşka nerde bir armağan dememem için her solukta, o düzgün anayoldan gönül kokuları gelip durmada.

Musa’nın kavmine, şu denizde toz ne arar demeyesin diye deniz tozmada;
Bu toz, erenlerin bedenlerinden tozuyor.

Onun kızışışında, onun sövüşünde öylesine bir tat-tuz var ki her gece kan içen gözleriyle kavga edip duruyorum.

Aşkının tuzakları kolumu-kanadımı yorsa, usandırsa bile can dudusu, onun şekerlerine, onun bademlerine doymaz.

Ayrılık gecelerinin korkunçluğunu, ıssızlığını niceye bir sorup duracaksın bana?
Onun devlet günlerinde gece mi kaldı ki?
                             ***  
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Âşık kişinin dertlerden, sıkıntılardan, problemlerden, hastalıklardan korkmaması, yaşantısının vazgeçilmez bir parçası olarak kabul etmesi gerektiğini öğrendik.
2.    Âşık kişinin ne geçmiş ne de gelecek de kötü bir şey olacak düşüncesinde olmadığını, tek düşüncesinin sevdiği Allah dostundan uzak kalmak olduğunu öğrendik.
3.    Âşık kişinin geçmişle ve gelecekle ilişkisinin olacağını, olanaksızlıktan ve çözümsüzlükten hayal âlemine tatlı düş kurarak gerçeklikten uzaklaşmayacağını, daima yolunu bir şekilde açanların olacağını öğrendik.
4.    Âşık kişinin ah edişini, gözyaşlarını başkalarına göstermemeye çalıştığını, bu konularda soğuk davrandığını, gereksiz telaş, gürültü ve heyecan yapmadığını öğrendik. 
5.    Âşık kişinin aşk anayolunda her an müjdelerin kokusunu duyacağını öğrendik.
6.    Herkese su görünen denizin Musa’nın kavmine toz olduğunu, bunları arasından geçerek kurtulduklarını öğrendik.
                              * 
İşte böyle yaren;
Sevgilisinden ayrı düşen âşığın, şaşkınlık içinde güzel yaşadığı günleri arayacağını öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

27 Haziran 2017 Salı

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 640 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri gizlenenlerin nasıl açığa çıktığını anlatıyor)
                              
640. Bil ki küfürle iman, bu yumurtanın akıyla sarısına benzer;
Aralarını ayıran bir berzah (Görünmez perde) var, birbirlerine karışmazlar.

Lütfuyla (İyiliğiyle) keremiyle (Asilliğiyle, büyüklüğüyle, yüceliğiyle) yumurtayı kanatlarının altına aldı da küfür de yok oldu, iman da, birlik kuşu yumurtadan çıkıverdi.

A güzelim, dünyayı birbirine katan, senin sevdan (Güçlü sevgin, aşkın), senin sevdan (Güçlü sevgin, aşkın);
Ömrümün tadı-tuzu, senin tadından, senin tuzundan.

Gökyüzünün eteği, incilerle, boncuklarla, lalelerle dopdolu;
Bunları hep senin ayaklarına saçmak için toplanmış, senin ayaklarına saçmak için.

Âşıkların canları, seller gibi coşa köpüre senin denizine doğru akmada, senin denizine doğru.

A güzelim, âşıkların mahmurluğu, dün gece sunduğun şaraptan;
Bense yarınını düşünüyorum, harabım bu gün, harap.

Sana baktım, durmuşsun öylece, rengin sararmış;
Benim de senin renginden betim-benzim sarardı soldu, senin renginden.

Özünün arılığına dikkat ettim;
Yüzünden Ay belirdi bana, Ay belirdi.
Sana Ay dedim amma bu sözü söylemekle büyük bir suç işledim;
Ay da kim oluyor ki sana eş olsun, sana benzesin.

Ulular ulusu Tebrizli Şems denen efendimiz şöyle diyor;
Bütün gönül şehrimi senin kavgan-gürültün kaplamış, senin kavgan gürültün.
                             ***  
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Şems hazretlerinin bir insana iyiliğinin ve asilliğinin sıcaklığı vurunca zıt gibi gözüken her ne varsa birleşip ayrılıkların ortadan kalktığını, bir ve birlik oluştuğunu, oluşan bu sevdadan da ağız tadının verildiğini öğrendik.
2.    Şems Hazretlerini sevmenin, yaşamına ve sözlerine ilgi duymanın, daha da ileri giderek âşık olmanın çok özel bir davranış olduğunu ancak değer bilenlerin makamı olduğunu öğrendik.
                              * 
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerine yapılan övgü dolu sözlerin yetersiz ve onun şanına uygun sözler olmadığını öğrendik anladık.
                               *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 630 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Akıllı ile âşığı karşılaştırıp anlatıyor)
                              
630. Şu yel (Rüzgârı) ölçüp su biçmeyi bırakalım diyorum amma çare yok;
Savaş gemisinin yelkensiz gitmesi mümkün değil ki.

Yel ölçen bahar gelir, dünyaya da can gelir;
Hâlbuki güz (Sonbahar) mevsiminin yel ölçmesi, insanlara da azaptır, cinlere de.

Şu dış yüzdeki bağ-bahçe bahar içyüzündekinin vuruşundan (Dışa kendini göstermesinden) başka bir şey değildir;
Bütün şu dünya altın kesintisidir adeta, iç âlemse madendir.

Hâsılı (Ortaya çıkan) nazım (Anlam bütünlüğü saylayan, kendi içinde bağımsız şiir) olarak ne söylüyorsak âşığa göre peşin akçedir (Geçerli paradır), içinde bulunduğu anın (Zamanın) bir hikâyesidir, akıllıya göreyse masaldır, efsanedir.

Akıl, bir bilgin kişidir ki mezesi, gıdası ya rivayettir (Söylenti), ya kıyas (Örneksemedir);
Aşksa bir buyrukla kâinatı var edenin güneşinden doğmadadır, görüş madenidir.

Bir güneştir aşk ki Koyun (Buyruğa boyun eğmez, kendi kişiliğini yaşar) burcuna girmez;
Kıranı hoş, eşi bulunmaz, benzeri yok bir güneştir aşk.

Çünkü o, ne doğudadır, ne batıda;
Çünkü doğu da yeryüzündedir, zamana bağlıdır, batı da.

Bir güneştir aşk ki âşıkların gönüllerini yakar-yandırır ancak;
Ona can sevgisi yol bulabilir, ondan başka ne bahar yol bulur ona, ne güz (Sonbahar).

Mademki bizi yeryüzünden de çıkarıp götürmede, zamandan da;
O halde emin olalım ki yok olmayacağız, onun cömertliğiyle ölümsüzüz biz.

Şu zamanda bir yumurtadır, şu yeryüzü de;
Yumurtadaki kuş, kapkaranlık bir yerde mahpustur, kanadı kırıktır, hor-hakıyrdir (Aşağıdadır).
                             ***  
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                            ***
Neler öğrendik;
1.    Her hareketin bir faydası olduğunu, bazıların da çok daha etken ve kalıcı fayda sağladığını öğrendik.
2.    Gördüğümüz, tanık olduğumuz her ne olursa olsun bunun dış yüzünü gördüğümüzü bilmemiz, iç yüzünün de olduğunu, iç yüzünden dışa vurduğunu öğrendik.
3.    Rüzgârın görünmeden işler yaptığını, eserleri ortaya çıkınca anlayabildiğimizi öğrendik.
4.    Yeryüzünde olanların zamana ve yöne ihtiyaç duyduklarını öğrendik.
5.     Dünyanın bir yumurta olduğunu, canlılık gösterip civciv olanın esirlikten kurtulacağını öğrendik.            
                             * 
İşte böyle yaren;
Âşık kişinin Mevlana Hazretlerinin sözlerini geçerli görüp anı yaşadığını, bu sözlerin Allah’ın güneş gibi aydınlatan dostlarından geldiğini, Allah’ın çok değerli kaynağı olduğunu;
Akıllı kişinin ise bu anlatılanları bir söylenti karşılaştırma yapabileceği bir veri olarak göreceğini öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

Popüler Yayınlar