31 Mayıs 2017 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 11O İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri kendini anlatıyor)

110. Bir an oluyordu, sevgisinin ırmağından sular alıyor, gönüle serpiyorduk (Gönlümüzü serinletiyorduk);
Bir an oluyordu, ağacın altında meyve silkeliyorduk.

Bir an oluyordu, bize sekerler (Tatlı sözler), inciler (Şekil değiştirmeyen manalı sözler) saçıyordu;
Bir an olurdu, şekerine üşüşen sinekleri kovuyorduk.

Hayali kapıdan girince kapısına kapıcı kesildik biz;
Hayali çıkıp gidince de o kapıda kalakaldık biz.

Bir kere daha gönülden de olduk, akıldan da, candan da;
Sevgili geldi, biz aradan çıktık gittik.

Yokluktan yüz çevirdik, varlığa yöneldik;
İzinin tozu görünmeyeni bulduk, izden vazgeçtik.

Denizden toz kopardık (Aklın anlayamayacağı, kavrayamayacağı işi başardık), dokuz göğü aştık;
Zamanı da bıraktık, yeryüzünü de, gökyüzünü de.

İşte şimdicek sarhoşlar geldi-çattı, yol verin, çekilin yoldan;
Yok-yok, yanlış söyledim, yolu da bıraktık biz, yolcuları da.

Can ateşi, beden yeryüzünden baş çekti, yüceldi;
Gönülden bir feryattır koptu, bizse feryat edip ağıp (Akıp) gittik.

Sözü az söyleyelim, söylesek bile az kişi anlasın;
Sen şarabı fazla-fazla sunmaya bak, biz, iş erleriyle çoktan gittik.

Varlık, kadınların işidir, erlerin işiyse yokluktur;
Şükürler olsun yokluğa ercesine, pehlivancasına daldık biz.
                             ***           
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Sevdiğimizle var olmak için kendimizi yok hükmüne sokmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Âşık olunan kişinin her hareketinin ve sözünün sevilip baş tacı edileceğini öğrendik.
3.    Ne elde edersek edelim orada kalmamamız gerektiğini, kazanımı bırakıp daha iyi ve yücelere çıkmanın peşine düşmemiz gerektiğini öğrendik.
4.    Mevlana Hazretleri; sözlerini anlayanların az olduğunu, çok kişi anlasın diye uğraşmadığını, iş yapan er kişiler aradığını öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren;
Benlikle, dünya kazancıyla, mal ve para birikimiyle, vücut güzelliği veya kuvvetiyle elde edişlerin kadınsı güç elde edişler olduğunu, bu gücün de sınırlı bir zamana ait olduğunu öğrendik, anladık.

Her şeye rağmen dünyaya ait her ne varsa temizlenip yiğit insanların savaşta canlarını ortaya attıkları gibi atanların hatta daha fazlasını yapanların Mevlana Hazretlerinin öğretisinin olduğunu öğrendik, anladık.
                                  *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 10O İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri kendini anlatıyor)

100. A’ eyvahlar olsun, ne yapayım, ne edeyim diye düşüncelere dalmış kişi, ev sahibiyim, buyruk benim, başıboş adam değilim desene.

Ne yapayım, ne edeyim demem ben;
Deniz beni nasıl sürükler götürürse giderim;
Denize gark olmuşum, sakalık kaydında (Su taşımayı düşünmüyorum) değilim.

Yalnız şu gamım (Üzüntüm) var:
O, kendisini örtüsüz-perdesiz bir göstersin;
Varlığımın kaydında da değilim, kendimi gösterme düşüncesine de düşmem.

Kendimi diken (Sert, sivri) gibi gördüm de gülün yanına kaçtım;
Sirke (Uygunsuz, yakışıksız) olduğumu gördüm de şekerle (Tatlı işlere) karıştım.

Zehirle dolu bir kâseydim, panzehirin (Zehrin özelliğini ortadan kaldıran madde) yanına geldim;
Tortulu şarapla dolu bir sağraktım (Büyük kadehtim), o şarabı abıhayata döktüm.

Dertli bir gözdüm, İsa’ya el attım;
Kendimi ham (Olgun olmayan) gördüm, bir pişmiş olgun kişiye sarıldım.

Aşk mahallesinin toprağını can sürmesi buldum;
Sürmeyi çektim de letafette (Güzellikte, hoşlukta, incelikte) şiir kesildim.

Aşk diyor ki:
Doğru söylüyorsun, pek latifsin amma bu güzelliği kendinden görme, ben yel gibiyim, sen ateş gibisin, seni yalım-latan (Alevlendiren) benim.

Bütün dostlarımız gittiler, yapayalnız kaldık;
Kimsesizler kimsesini, yalnızlar dostunu her an çağırıp durduk.

Bütün dostlar hayal gibi önümüzden çekiliverdiler;
Biz de tuttuk, sevgilinin hayalini önümüze aldık.
                             ***           
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Kendimizi bir şeye bağlayıp dar bir alanda kalmanın gelişmeye ve değişmeye engel olacağını öğrendik.
2.    Kendisinin sert, sivri, uygun ve yakışmayan hareketlere sahip olduğunu gören ve değişmek isteyenlerin Mevlevi olması gerektiğini öğrendik.
3.    Zararlı duygu ve düşünceler aşılayan kişinin yanlış yaptığının farkına varınca bu durumdan kurtulmak için önce sarhoşluğu sonra ölümsüzlüğü öğrenmek için Mevlevi olması gerektiğini öğrendik.
4.    Kendisinde doğru ve geçerli söz ve davranış öngörüsü olmayan kişinin bilgi+düşünce+görüş sahibi olgun kişinin öğretisine sarılması gerektiğini öğrendik.
5.    Güzel olmanın yetmediğini bu güzelliği anlatanın çokluğuyla ve verdiği faydalarla, gösterdiği doğru yolla herkes tarafından sevilip sayılacağını öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren;
Kim ki olgun Allah dostunu kendisine rehber, dost yapar, ona bir sevgiliye davranır gibi davranırsa toplumdan ve toplumsal değerlerden ayrı düşse de kendisini yalnız hissetmeyeceğini, âşık olduğu kişinin hayali ile hep beraber olacağını öğrendik, anladık.
                                  *

RAVLİ

30 Mayıs 2017 Salı

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 9O İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri kendini anlatıyor)

90. Beden gemisini dalgalarım, tahta-tahta kırıp dağıtınca varlığımı söküp atarım, çünkü kendi kendimi demirlemişim zaten.

Yüreğimin katılığından (Acımasız, merhametsiz, acı veren şeylere aldırmayan) işimde gevşeklik gösterirsem denizden (Anlam çokluğundan ve yoğunluğundan) hemencecik ateşimin yalımları (Alevleri) çıkar, deniz alev-alev yanmaya başlar.

Onun ateşinde altın gibi gülüyorum, hoşum;
Çünkü ateşten çıkarsam tıpkı altın gibi sararır solarım.

Bir afsun okundu da (Sihirli sözler söylendi de) balık gibi onun yazısına baş koydum;
Bakalım kardeş, yazısından başıma neler gelecek?

Şekle doydum da sıfatlar (Görev, ödev, toplumsal veya hukuki bakımdan yeri ve özelliği) âlemine geldim;
Her sıfat diyor ki:
“ Buraya gel, dal bana, yemyeşil bir denizim ben”

Tebrizli Şems, bana, İskender gibi taç-taht, saltanat verdi de hâsılı (Sözün kısası) anlam ordusuna başbuğ kesildim.

Vefasızlık etmiyorum (Sevgiyi sürdürüyorum, sevgi ve dostluk bağlılığını devam ettiriyorum) diye işvelendin (Aldatıcı davranışlara girdin);
Yeter artık, yeter, köylü (Kaba, anlayışsız) değilim ya ben.

Âşıkları hançerle boğum-boğum kesip ayındım;
Sonra nasıl oluyor da ayrılık fikrinde değilim diyorsun bana?

Âşıklar arasında demirden bir dağım ben;
Hevai (Ciddi şeylere alakasız, nefsine düşkün, nefsine ve şehvetine yenilmiş) değilim, her yelle (Rüzgârla) yerinden oynamam ben.

Suyla yağ gibiyim, herkese karışmam, herkesle birleşemem;
Çünkü gurbete düşmüş canım;
Bir ilden değilim ben.
                             ***           
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretleri anlamlar içinde yoğunlaşınca vücuduna verdiği önemi parçalayarak önemsizleştirdiğini, böylece kimlik ve kişiliğini sağlamlaştırdığını öğrendik.
2.    Mevlana Hazretleri anlamlar denizinden vücuda dönünce kendisine ateşlere düşmüş olarak gördüğünü, bu durumdan hemen kendini kurtardığını öğrendik.
3.    Mevlana Hazretleri şekle önem vermekten kendini kurtararak anlam yüklü olmanın insana verdiği toplumsal veya hukuki bakımdan görev, ödev özelliğine dönerek hoşluğa ulaştığını öğrendik.
4.    Şekle doyup, topluma karşı görev ve ödevlerini yapmaya başlayan Mevlana Hazretlerine Tebrizli Tanrı güneşi Şems Hazretlerinin gönüllerde padişah olması için saltanat verdiğini, dünyayı idare edecek makam verdiğini öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretlerinin ince hassa bir yapıda olduğunu, her insanla bir olamayacağını, Şems hazretleri ile bir olabileceğini fakat âşık olduğu Şems hazretlerine özlem duymasıyla Mevlana Hazretlerinin topluma daha iyi hizmet verdiğini öğrendik, anladık.
                                  *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 8O İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri anlamı anlatıyor)

80. Aşığın ayıbı, öylesine bir ayıptır ki dünyadaki övünülecek şeylerin hepsinden utanır, hiçbirini mühimsemez (Önemsemez);
Bu bakımdan, o sonsuz, sınırsız işreti ayıplar giderim.

Bilgi, çadırını açar, lütfeder (İyilik eder), beni sararsa bilginin bütün harflerini tutar, ebcedin (Harflere sayı vererek) boynuna korum ben.

Sevgiliden başıma bir altın taç konursa tahtımı yüceltir, ta Ferkad (Kutup) yıldızının üstüne kurarım.

Dirilin suyunda şeklim, suretim gizlenince şeklimi, suretimi götürür, Ahmed’in şeklinin, suretinin önüne korum.

Bil ki Tebrizli Şemseddin’in adını yazdım mı gönlün dileyip özlediği şekeri, sanki kâğıdın karnına kotum ben.

Güneşim, yıldızım, şekilden üstün olduğu için anlamlar âleminden anlamlar âlemine geçer dururum, pek hoşum pek.

Böylece anlamlar âleminde kaybolup gitmem, daha da hoştur;
Bir daha şekil âlemine gelmem, iki dünyaya da bakmam.

Anlamlar âleminde, o âlemin rengine boyanmak için eriyip gitmedeyim;
Çünkü anlam suya benzer, bense o suda şekerim sanki.

Hiç kimse canına doymaz, canından bezmez;
Benimse şu anlam âlemi yüzünden şekil, aklıma bile gelmiyor vesselam.

Can âlemindekilerle bir bahçeden bir bahçeye salına-salına gezmedeyim;
Kızıl gül gibi latifim (Yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan), nilüfer (Değişik renkli su bitkisi) gibi tazeyim.
                             ***           
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretlerinin toplumun ahlak kurallarına aykırı olan, utanılacak durum ve davranışları önemsemediğini, baskısını üstünden kaldırdığını öğrendik.
2.    Mevlana Hazretlerini bilgi fazlalaşıp, sarıp, baskı oluşturduğunda bu bilgileri rakamlara taşıtarak bilginin kendi üstündeki baskısını ve ağırlığını dağıttığını öğrendik.
3.    Mevlana Hazretlerinin sevgiden oluşan söz ve hareketlerle yükseleceğini öğrendik.
4.    Yeniden etken olmak, güç ve canlanmak için uğraşı verenlere önce Mevlana Hazretlerini tanımaları sonra da Hazreti Peygamber efendimizi tanımalarının daha doğru ve verimli olacağını öğrendik.
5.    Şems Hazretlerinin adının söylenmesinde bile Mevlana Hazretlerinin gönlünde bir tatlılık oluştuğunu öğrendik.
6.    Mevlana Hazretlerinin şekle kendini bağlamadığından, bağlı kalmadığından;  bir anlamda takılı kalmadığını, diğer anlamlara gittiğini bundan da zevk aldığını öğrendik.
7.    Mevlana Hazretlerinin anlamlar çok olsa da kaybolup gitmediğini, kendini kaybetmeden hoş bir hale geldiğini, şekil algısının tuzağına düşmemek için şekle önem vermediğini öğrendik.
8.    Anlamların özünü içselleştirenlerin anlamlar ile yükleneceğini, anlamların oluşturduğu renk ve çeşitliliğin yapısının su gibi akıcı olduğunu, anlamlara hoş tat verenin Mevlana Hazretleri olduğunu öğrendik.
9.    Şekil, can ile kendini gösterdiğinden şekle önem verenlerin canına çok bağlı ve doymaz olduklarını, anlamlar içinde yaşayanın şekil ile hiç uğraşmadığını öğrendik.                         
                                 *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretlerinin can âlemine gittiğini, şekil âleminden anlamlar yolundan kurtulduğunu, güzellik ve tazelik içinde ebedi yaşayan Allah dostları arasına katıldığını, burada gördüklerini ve yaşadıklarını bize ulaştırarak ve yol gösterip aydınlatarak bizim de oraya gitmemizi sağlamaya çalıştığını öğrendik, anladık.
                                  *

RAVLİ

29 Mayıs 2017 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 7O İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)

70. A Tebrizli padişah Şemseddin, sana bir tek âşık olarak ben yeterim;
Meclis gününde mum gibi yanar, o meclisi ışıtırım, savaş günüyse demirim, dayanır da dayanırım.

Gözünü aç da cana bak, onu tutmuşum, çeke-çeke sevgiye götürüyorum;
O ezeli bayrama kurban etmeye götürüyorum bu canı.

Mademki canlar güvercinliği ondan ayrı düştü, ne diye şu kimyonu  (Baharatı) almışım da Kirman’a  (Kurtlara) götürüyorum, tereciye tere satıyorum (İşi bilenlere bilgi satıyorum)?

Her şey, aslına sevine-güle gider, ben de o yüzden canı, sevine-güle aslına götürüyorum.

Şeker kamışı, diş altına düşmedikçe (Çiğnenmedikçe) tadı nerden belli olur?
Şeker kamışına benzeyen canı dişin altına götürüyorum ben.

Altın, madende bulundukça parlaklık elde edemez;
Onu azar-azar madenden alıyor, tezce kuyumcuya götürüyorum.

Ateşin dumanı küfürdür (Kirli çıktısıdır), ışığı (Temiz aydınlığı da) iman;
Bense can mumunu küfrün de ötesine götürmedeyim, imanın da.

Eteğimin altına bir güneş almışım, güneşi inkâr eden her buluta delil olarak göstermeye gidiyorum.

A Tebrizli Şems, sana armağanım, gönül denizinin incisidir (Şekil değiştirmeyen mücevheridir);
Fakat tertemiz canından utanıyorum da deniz gibi gizlice getiriyorum.

Güzelim yüzün kötülük eder, bense iyiliği kötüye veririm;
Çok pişkin bir aşığım, şu ayıbı kendime veririm, kendimden bilirim ben.
                             ***           
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana hazretleri, Şems Hazretlerinin başka yere ve kişilere gitmesini istemediğini öğrendik.
2.    Her şeyin aslına sevine-sevine gittiğini canımızı da seve-güle aslına Mevlana Hazretlerinin tarifine göre götürmemiz gerektiğini öğrendik.
3.    Bir şeyin acılığının veya tatlılığın ortaya çıkması için onun ezilmesi veya çiğnenmesi gerektiğini öğrendik.
4.    Bir değerde parlaklık elde edilmesi için onu usta kişiye götürülmesi gerektiğini öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren;
Seven sevdiğine suç günah yüklemeyeceğini, bütün suç ve günahları kendinde toplayacağını öğrendik, anladık.
                                  *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 6O İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Mevleviliği anlatıyor)

60. Ben boyuna kendi taşımla kendi kadehimi kırmışım, kendi pençemle kendi perdemi yırtmışım zaten.

Kendi tırnaklarımla kendi kökümü kazımışım;
Göz bulutumdan can çayırlığına yağmışım.

A gönlü kara lale;
Halim tersine dönmüş, ne diye gülüyorsun?
Ektiğimi ilkbahar gösterir sana.

Baharım, efendiler efendisi Tebrizli Şems’in baharındandır, bu yüzden görünüşte ağlamaktayım amma içim, tamamıyla gülüştür benim.

O cefacı dilberin cefasına kırılmam demedin mi sen?
Onun aşkıyla bütün dünyayı birbirine katarım demedin mi sen?

Onun elini tutup sıkı-sıkıya, o canın, o gönlün uğruna canımı veririm, gönlümü feda ederim diye ahdetmedin mi sen?

A gözümün nuru, mademki gözünün ışığıyım ben, beni uzak görme;
Bir başını kaldır da yukarıya bak, penceredeyim ben.

A ipucu, neşelere dal, zamanın İsa’sısın sen;
Gerçi dikiş iğnesine benzerim, her yere girerim amma şu pencereden başını çıkar da aşağıya bak.

Kıyamet günü aşkın bir ateşi olacak, bir dumanı olacak ya;
İşte o ateşin yalımı, ışığı sensin, dumanı da benim.

O yüzlerce ilkbahara değer sevgilinin gül bahçesine benzeyen yüzünü görmezsem lale gibi gönlüm yanar, kararır, süsen gibi yüzlerce dilim olur.
                             ***           
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretlerinin kendi işini kendi gördüğünü, normal yaşayan insanlara söz ve yaşayışı ters veya ilginç gelse de sonuçlara bakmamızı istediğini, değerlendirmeyi sonuca göre yapmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Şems Hazretlerine olan özlemin ağlayış getirse de Mevlana Hazretlerine ve dostlarının tamamına sevinç getiren söz ve davranışlar olduğunu öğrendik.
3.    Şems Hazretlerinin uğrunda can ve gönül vermenin doğru ve kazançlı bir davranış olduğunu öğrendik.
4.    Mevlana Hazretlerinin Şems Hazretlerini gözünün ışığı yaptığını, bizim de Mevlana Hazretlerinin sözlerini gözümüzün ışığı haline getirmemiz gerektiğini öğrendik.
5.    Mevlana Hazretlerinden her şeyin ipucunu alan kişinin sevinmesi gerektiğini, kişinin bu zamanda yaşayan İsa’sı olduğunu, Mevlana Hazretlerinin gözetiminde ve yardımında olduğunu bilmesi gerektiğini öğrendik.
6.    Aşkın ateşini alan kişinin cehennem ateşinden daha sıcak yapıda olduğundan yakamayacağını öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren;
Sevgilinin yüzünü gören kişinin yüzlerce dilinin yüzlerce sözünün olacağını öğrendik, anladık.
                                  *

RAVLİ

28 Mayıs 2017 Pazar

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 5O İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Mevleviliği anlatıyor)

50. Feleğin harmanında dönüp öğütülmedeyiz amma kesseler bizi, arpa-arpa etseler gene de sırrının bir arpa kadarını bile söylemeyiz.

İsa gibi biz de beşiğe benzeyen şu bedene bağlıyız amma Meryem gibi Tanrı nuruna gebe kalmışız.

Bizi, şu aklının töresine uyup da aramaya kalkışma;
Çünkü biz, onun aşk ovasında töreden de dışarı çıkmışız, yasadan da.

Aşk delidir (Davranışları aşırı ve taşkın, çılgındır) amma biz delinin de delisiyiz;
Nefis, kötülükleri buyurur amma bizim buyruğumuz, onu da geçer.

Bir dön şu seferden a dinin övündüğü Tebrizli Şems, Allah için olsun gel;
Bir tek aşka tutulmuşuz, sana aşığız biz.

Kim, o gözler nurunu gördüm derse getir onu bana, bir gözlerine bakayım;
Çünkü ben gözleri sınamayı bilirim.

Hayalinden bile kem göz ırak olsun, dün gece bize öylesine lütfetti ki (İyilik etti ki) utancımdan sehere-dek kulağımın ardını kaşıdım durdum.

Gerçi o kendince düzencidir, yankesicidir ( Bir kimsenin cebinden, çantasından ustalıkla, hissettirmeden bir şeyler çalan kimsedir) amma ben, eşyalarının içinden geçer akçeler (O zamanda geçerli olanları) çalmışım onun;

Fakat iş işten geçti, benden daha da hırsız birisinin bulunduğunu duymuştum da hırsızlıktan ayağımı çekmiştim artık.

Bütün kuşlar, kendi kanatlarıyla uçar, bense kolumdan-kanadımdan geçmişim, kolsuz-kanatsız uçmuşum.
                             ***           
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlevilerin kolayca ilahi sırları söylemediğini, söylediklerinin uyaran, dikkati doğru söz ve davranışlara çeken sözler olduğunu öğrendik.
2.    Sırların kendi benliğini yok edip Allah dostlarına yönelmiş olanların, diğer bir ifadeyle beni bırakıp sen olmuşlara verilmeye başladığını öğrendik.
3.    Mevlevilerin Tanrı nurunu içinde büyüten ve yaşatan kişiler olduğunu öğrendik.
4.    Mevlana Hazretlerini arayanların akıllarda aramakla bulamayacaklarını, akıllarıyla Tanrı’nın aşk ovasına ulaşabileceklerini, ancak o ovaya girmek ve orada istediği kişi ile görüşmenin Tanrı’ya ve onun dostlarından birine tutkulu bir sevgiyle bağlanmakla olacağını öğrendik.
5.    Mevlana Hazretlerinin sıra dışı, yasalara uymayan, aklın anlayamayacağı davranışlar yaptığını öğrendik.
6.    Mevlana Hazretlerinin âşık olduğu Tebrizli Tanrı Şems’ini çok özlediğini öğrendik.
7.    Şems Hazretleri gözüne bakanın başkalaşacağını, bu farklılığı Mevlana Hazretlerinin anlayabileceğini öğrendik.
8.    Şems Hazretlerinin kendisine âşık olanlara iyilik etmek için aklın anlayamayacağı davranışla kendini gösterdiğini, sırları verdiğini öğrendik.
9.    Mevlana Hazretlerinin usta bir hırsız olduğunu, Şems Hazretlerinden çok değerli sırları çalıp bizlerler paylaştığını öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren;
Bir yerden bir yere gitmek için araç gerekmediğini, zaman ve mekân dürülmesini bilenlerin bu güce sahip olabileceklerini öğrendik, anladık.

(MEVLANA VE MEKÂN DÜRÜLMESİ ve Tayy-ı Mekân yazarak Googleden okumalısın)

                                  *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 4. CİLT 4O İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Mevleviliği anlatıyor)

40. Sopa (Dayanılan yardımcı) düşüncedir, aşkınsa düşüncesi yoktur;
Sopa aklın malıdır, yani ben körüm  (Olguları sezme ve kavrama yetim, dikkatim yok) der.

Can (Güç ve dirilik), bir işarete (Anlamlı ize) bakmada, her an ağlayıp (Üzüntü, acı, sevinç, pişmanlık içinde) duruyor;
Yol başına dikilmişim, bir evet (Olur, peki) sözünü bekliyorum.

Bu elden (Yerden, yöreden) değilim ben, garibim (Gurbette yaşayanım) ben, garip (Kimsesiz, zavallı halde olan biriyim);
Mademki burada huzurum-kararım yok, elbette bir ildenim (Bir yere aidim) ben.

A âşıklar, yıldız gibi ateş kesilmişiz biz;
Hâsılı (Sözün kısası) o Ay parçasının (Güneşten aldığı ışığı karanlıkta kalanlara yansıtanın) çevresinde bütün gece dönüp oynamadayız.

Güneş (Kendisi ışık kaynağı olan) meydana çıkınca yıldız kaçar gider (Görünmez olur);

Güneşimizin yüzü yokken bil ki avareyiz (İşsiz, güçsüz, başıboş, aylak), serseriyiz (Tutarsız, beğenilmeyen davranışları olan, belli bir hedefi olmayan, rastlantıyla yaşayan da) biz.

Haydin a âşıklar, haydin a şu işe girişenler, burada işe yarar, iş başarır bir şarap (Tanrı şarabı) var, çünkü biz bu işin ehliyiz (Yetkilisi, ustaca yapanız).

Her seher çağı güzeller peygamberinden şu haber gelir;
“Haydin a çaresizler, âşıklara çareyiz biz”

Hepsinden de Lebbeyk-lebbeyk (Buyurunuz, emredersiniz) narası coşmuş;
Diyorlar ki:
“ Mana mushafı (Sayfa haline getirilmiş görünerek okunacak olan) sensin, bizim her birimizse otuz cüze (Bütünden bölünmüş her biri olarak) bölünmüşüz.

Öldürülenlerin kan pahası (Değeri, fiyatı), mademki onun kanlı bakışıdır,
Kanlar içen çocukcağız gibi biz de kendi kanımıza bulanmışız.

Tur dağı bile onun şarabını içince kendinden geçti, kör-kütük sarhoş oldu;
Ne demirden dağız biz, ne mermer kaya.
                             ***           
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Akıl ve düşüncenin dayanaklara bağlanmayı istediğinden ve uygun gördüğünden insanı işlemez, yararlanılamaz duruma getirdiğini, böylece kişinin önemini veya yeteneğini yitirme durumuna getirdiğini öğrendik.
2.    Canımızın iş başarmak için hazır olarak yol kavşağında davet beklediğini öğrendik.
3.    Bir insan yabancı bir yerde bile olsa bir yere ilgisinin ve ilişkisin olacağını öğrendik.
4.    Karanlıklarda kalmışlara, çözüm yolu bulamışlara yol gösteren, yolu aydınlatanın etrafından ayrılmamız gerektiğini öğrendik.
5.    Güneş çıkınca yıldızların görünmez hale geleceklerini öğrendik.
6.    Çaresiz Allah âşıklarına Peygamberden müjdeler geleceğini Peygamberin çare olacağını öğrendik.
7.    Tanrı şarabını içen âşıklar Allah’tan gelene buyur, emret diye işe başlamak için bekleyiş içinde olduklarını öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren;
Tanrı şarabının dağa bile tesir ettiğini, iyice sarhoş ettiğini, insanın da aşırı derecede sarhoş olacağını öğrendik, anladık.
                                  *

RAVLİ

Popüler Yayınlar