(Mevlana Hazretleri sakiyi anlatıyor)
3870.
A saki (İnsan ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçan
kişi), sona geldin, yeni baştan işrete başlat, sun (İkram et) şarabı (Allah
sözlerini söyle de sarhoş olup kendimizden geçelim);
Ayak
da nedir, baş da ne?
Ayakla
baş, bir olmuş gitmiş.
Mademki
(Allah’ın) zatına tahammülün (Dayanma gücün) yok, gözünü sıfatlara (Görünebilen usta sanatına) aç, onlara (Zevkine) dal;
Mademki
cihetlere (Yönlere ‘Yukarılara, aşağılara, sağa, sola,
öne, arkaya’) sığmayanı görmüyorsun, cihetlerdeki (Yönlerdeki) nurunu (Parlaklığını,
etkisini, özelliğini, güzelliğini) gör.
Şu
gök perdenin ardındaki hurileri gör, ışığa mensup olanları seyret;
Hepsi
de Müslüman, inanmış, muti (Allah’ın emirlerine boyun
eğmiş), suçsuz.
Her
biri nazlı, oynak;
Her
biri âşığın gönlünü alır;
Her
biri Taraz (Kazakistan bir yerin meşhur) mumu,
her biri kurtuluş sabahı.
Her
biri dudağını yummuş, ağzını kapamış, fakat anlayışta bir kılı kırka yarar;
Her
biri şekerler almada, her biri şeker kamışı madeni.
Eski canı ver gitsin de yeni, yepyeni bir can almaya bak;
Yokluk,
yoksulluk âleminde salınadur da onlardan zekât al.
Can
sütünü bu Meryem’lerden em, çünkü sen de Meryem’den doğan ikinci bir çocuksun;
Meryem’lerden
süt em de İsa gibi oğullardan, kızlardan vazgeç.
A
her günü bayram, her gecesi kadir (Tükenmez kuvvet),
Berat (Pişman olarak yalvarıp af dileyenlerin suçlarının
bağışlandığı) olan geceyi, gündüzü, iki Mecnun gibi zincirlere
bağlıymışsın, çekip duruyorsun.
Şah
yüzünü gösterince atla fil yoldaş oldu (Olmayacak şey
olur), akıl yoksulluğa (Açıklama yapamayacak
duruma) düştü, mat oldu (Yenildi, oyun bitti)
gitti, cansa savula savul (Çekinmek duygusuna bizden
uzaklaş) deyip duruyor.
Âşıkları,
kargaşalık zamanında şaşkın, şişe gibi kırılıverir sanma (Sağlamdır onlar);
Onların
davranışına karşı Cûdidağı (Sert kayadan oluşan dağdan)
bile aciz (Çaresiz) kalır.
***
DİVAN-I
KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1.
Allah
dostlarının canlarının ölümsüz olduğunu, gökyüzünde toplantı yaptıklarını,
bizim de bu büyüklerin yakınına gitmemiz için çalışmamız gerektiğini öğrendik.
2.
Allah’ın
kendisini görmeye herkesin gücü olmadığını, böyle kişilerin doğadaki insan
tarafından yapılamayacak güzellikleri görüp Allah’ı bu sanatta görmeye
çalışmaları gerektiğini öğrendik.
3.
Gözümüzdeki
perdeleri kaldırınca güzel hizmet eden kadınları, ışıktan meydana gelmiş
melekleri seyretmemiz ve bunlarla beraber olan Müslümanları, Allah’a
inanmışları, Allah’ın takdirine boyun eğmişleri, masum olanları
görebileceğimizi öğrendik.
4.
Allah’ın
beğendiği bu canların insana aydınlık veren, özen isteyen, üzerine titreyerek
değer verilmesi gerekenler olduğunu, bunların ağzını açıp konuşmadığını,
bakışlarıyla çok inceliklere bile dikkat ederek gözleriyle anlatıp insana etkisi
yüksek kayıt yaptıklarını, insana tatlılık kaynağı olan güzeller olduğunu
öğrendik.
5.
Kullandığımız
canı, kişiliği, bilgiyi yok edip Allah dostunun yeni bir kimlik, kişilik, can
bağışlaması için sevgi ve dostlukla bağlanmamız ve onun hükmüne girmemiz
gerektiğini öğrendik.
6.
Allah’ın
yarattıklarından fayda beklemek yerine çocuğun ağlayarak annesinin memesine
yapıştığı gibi Allah’a yapışmamız gerektiğini öğrendik.
7.
İyiliğe,
güzelliğe daima kuvvetle çekim olduğunu, direnmeyi bırakmamızın bile doğru yola
girip ilerlememize sebep olacağını öğrendik.
8.
Ben
kimim ki o büyüklerle yoldaş olamam şüphesinden kurtulmamız gerektiğini, Allah’ın
hükmüyle aklımızın bunu kabul edeceğini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Âşıkların
yok yoksul olduğuna bakarak zayıf ve güçsüz olduğuna karar vermenin doğru
olmadığını, onların Allah’a karşı böyle olduklarını öğrendik, anladık.
Âşıkların
kavgada, kargaşada sert kayadan daha sert ve dayanaklı olduğunu öğrendik,
anladık.
*
RAVLİ