30 Nisan 2017 Pazar

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 3990 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Mevleviliği anlatıyor)

3990. İşte buracıkta her topu, birliğe çelip meydana sokan o padişah çevgeni (Ucu eğri, topa vurulan sopa).
İşte buracıkta o bilgi tahtasını gemi edinen, gemisine binmeyeni tufanlara boğan Nuh (Peygamber).

Kim ondan hırka giyerse feleğin hırkasını çeker, alır;
Kim ondan bir lokma yerse o lokmadaki hikmet (Gizli bilgelik), onu lokman (Ahlaki öğütler veren doktor) haline getirir.

Yazı, kışı, sırayla değildir o padişahın;
Şu anı bana kış yapar, sana yaz.

Tapısında dikenli gül birdir;
Dikenin ucuyla birini yaralar, öbürüne dikeni güllük-gülistanlık eder.

Kim suya kaçar sığınırsa su, (Allah dostunun) emriyle ateş kesilir;
Fakat onun sevgisiyle ateşe atılana ateşi reyhan (Yaprakları güzel kokulu, çiçekli süs bitkisi) haline getirir.

Ben, şu kuvvetli delile dayanıp söylüyorum;
Delilim baştanbaşa şüpheden ibaret bile olsa o, o şüpheyi delil yapar.

A adam, ne diye şeytana bakıp kalırsın?
Sen şuna bak, şuna dikkat et;
O, andan ana insanı şeytan haline sokar, şeytanı da insan haline.

İşte buracıkta abıhayata sahip olan o Hızır;
Diriye ölümsüzlük bağışlamada, ölüyü hayvan yapıp gitmede;

Filozof, buna “İllet-i üla- (İlk sebep” adını takar amma o, kerem eder (İyilik eder, bağışlarsa) de filozofun illetine (Hastalığına-derdine) de bir derman verir.
                                ***
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Allah ve Allah dostlarının insanı istedikleri yöne sevk ettiklerini öğrendik.
2.    Allah’ın peygambere yaptırdığı kurtuluş gemisine binmeyenlerin bir şekilde boğulup öleceklerini öğrendik.
3.    Allah dostlarının üzerlerine elbise gibi koruyucu olarak Allah kurallarını ve hükümlerini taşıyanların dünyanın işlerine hükmedecek duruma geleceklerini öğrendik.
4.    Allah ve dostlarının sözlerini içselleştirenlerin halka öğüt veren, hastalıklarını iyileştiren, ahlakın güzel sonuçlarını gösteren olacaklarını öğrendik.
5.    Allah ve dostlarının davranışları bir olduğunu, kişinin kendi durumuna göre bundan acı veya zevk duyacağını öğrendik.
6.    Allah sevgisiyle ateşe atılan kimsenin o ateşin yakmadığını öğrendik.
7.    Allah ve Allah dostunun suyu ateş, ateşi çiçek yapacak kuvvet ve kudrette olduğunu öğrendik.
8.    Mevlana Hazretlerinin sözlerinden şüpheye düşülmemesi delil olarak görülmesi gerektiğini öğrendik.
9.    Şeytana bakıp onu örnek almanın, onun gibi davranmaya çalışmanın yanlış olduğunu, insanı insan yapacak Allah dostlarına yaklaşması ve yakınlaşması gerektiğini öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren;
Ölümsüz olmanın mümkün olduğunu, buna sahip olan Hızır aleyhisselamın olduğunu biliyoruz, bu güzel örnekleri örnek alıp onlar gibi olmaya çalışmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                                   *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 3980 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Ölümü anlatıyor)

3980. Azrail’in haddi (Yetkisi) değildir âşıklara el uzatmak (Almaya, dokunmaya );
Aşka düşmüş âşıkları gene aşk öldürür, gene sevda (Güçlü sevgi) öldürür.

Öldürülenler, keşke kavmim bilseydi” (Yasin suresi 26) diye naralar atmada;
Sevgili, görünüşte öldürüyor amma gizlice yüzlerce can vermede.

Yeryüzüne benzeyen bedeninden bir baş çıkar da bak;
Seni göğe mi çekiyor, yoksa öldürüyor mu?

Can, bir yeldir alıyor, şarap, bir candır veriyor;
Can doğanını (Avcı kuşunu) kurtarıyor, salıyor, gam kuzgununu (Üzüntü vereni yok ediyor) öldürüyor.

Kendi Mesih’i (İsa peygamberi) darağacında öldürse bile öldürdü diye şüphelenen Hıristiyan’dır ancak, inanan, bu şüpheye düşmez.

Âşıkların her biri Mansur’(Hallaç-ı Mansur)dur, kendini öldürtür, âşık olmayansa kendini bile-bile öldürür gider.

Ecel, insanlara her gün yüzlerce defa çatar;
Tanrı âşıksa ecel çatmadan, sebepsiz olarak kendini ölüme teslim eder.

İnkâr eden kendini öldürür amma ben susayım mı, yoksa âşıkların ölümlerindeki sırrı söyleyeyim mi?

Tebrizli Şems, Tanyerinden doğan güneş gibi doğdu, pervasızca yıldız mumlarını söndürüyor.

İşte şuracıkta gökyüzünü döndüren o ırmak;
İşte buracıkta Ay’ın, Zühre’nin (Güzellik ve zarafet yıldızının)  hayran olduğu yüz.
                                ***
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.     Azrail’in görevinin canı vücuttan ayırmak olduğunu, Allah âşıklarının Azrail gelmeden önce bu işlemi kendileri yaparak canlarını vücutlarından ayırarak (“Ölmeden önce ölünüz”-Hadis) bu işi yaptıklarını, Allah dostlarının canını aşk aldığından Azrail’in işi kalmadığını öğrendik.
2.     Allah’ın varlığına inananların ölümle bağışlandığını, ikramlar yapıldığını, gir cennete denildiğini, burada alınan canın karşılığında sayısız gizlice can verileceğini açıkça söz verilmesine inanmayacaklarını (Yasin suresi 26-27) öğrendik.
3.     Dünyadaki canımızın gelip geçici bir emanet can olduğunu, Tanrı şarabının kalıcı canı avladığını öğrendik.
4.     Müslüman’ın Allah’ın yaptığını şüpheye düşmeden olduğu gibi kabul ettiğini, Hıristiyanların Allah’ın sözlerine şüpheyle yaklaştıklarını, akıllarının almadığını kabul etmediklerini öğrendik.
5.     Allah’a ve Allah dostlarına âşık olanın ecelin gelmesini beklemeden kendini ölüme teslim ettiğini öğrendik.
6.     Allah’ı ve dostlarını kabul etmeyenlerin kendilerini öldürdüklerini, âşıklar gibi olmadıklarını, öğrendik.
7.     Âşıkların Peygamber efendimizin sözünü doğru kabul edip ölmeden önce ölmeyi severek kabul ederek yasarken ölümü tercih ettiklerini öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren;
Şems Hazretleri yüzünü gösterdiği zaman bütün yıldızların görünmezliğe büründüğü gibi Mevlana Hazretlerinin bu sözleriyle bu konuda söyleyenlerin sözlerin görünmez olacağını öğrendik, anladık.
                                   *

RAVLİ

29 Nisan 2017 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 3970 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Mevleviliği anlatıyor)

3970. A saki (İnsan ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçan), şu balçık (Dünya) âleminde ululananları (Büyüklenenleri) sarhoş et gitsin de nasıl bir devletten ayrıldığımızı, nasıl bir bahttan (Gelecekteki olayları kaçınılmaz bir biçimde belirleyen iradenin insan ve toplum için çizdiği yaşayış biçiminden) uzak kaldığımızı anlasınlar.

Gizlenmiş, örtünmüş ne varsa hepsini ortaya dökmek için can yolundan çıkagelen sakiye canlar feda olsun.

Biz, o sakinin karşısında ağızlarımızı açmış, bekliyoruz;
Sunduğu şaraplar sersemlik vermez başa, balarısı, yapmadı onun balını.

Sevgili, ya ağzımızı tut bizim yahut da bil ki yedinci kat yerin altında gizlenen define meydana ha çıktı ha çıkacak.

A Tebriz şehri, hani Şemseddin yokken şöhret bulmuştu, her yana yayılmıştı adı-sanı, o zamanda haberin varsa o zamandan bahset, onu söyle.

Kendimizin düşmanıyız da bizi öldürenin dostuyuz;
Denize gark olmuşuz, denizin dalgası öldürüyor bizi.

Bu çeşit gülerek, seve-seve tatlı canımızı veriyoruz, çünkü o ecel, bizi ballar, şekerler gibi tatlı-tatlı öldürüyor.

O nursuz-pirsiz şeytan, ondan mühlet isteyip duruyor;
Yarın değil, öbürsü gün öldürürüm diye o da mühlet veriyor ona.

İsmail gibi bir güzelce boyun ver hançerine, boğazını çekme sakın;
Çekip bağrına bassa da o basıyor;
Öldürse de o öldürüyor.
                                ***
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Dünyada büyüğüm diye gezenlerin Allah dostlarının gerçek büyüklüğünü anlamaları için Tanrı şarabından içmeleri gerektiğini öğrendik.
2.    Gizlenmiş, üstü örtülüp gözden saklanmış her ne varsa insan ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçan geldiği zaman açığa çıktığını, gerçek değerin ortaya çıktığını öğrendik.
3.    Tanrı şarabının sersemlik vermediğini, yedi kat yerin altına gizlenmişi ortaya çıkaracak görüş ve güç sahibi yaptığını öğrendik.
4.    Ölmeden önce ölenlerin, ölmeyi sevenlerin, ölümle Allah’a kavuşmanın hasretini çekenlerin Allah dostlarının olduğunu öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren;
Tanrı hükmüne severek, isteyerek razı olmamız, buna uygun davranmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                                   *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 3960 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Mevleviliği anlatıyor)

3960. Şikâyetleri ne de güzel dinledi de derdimize derman oldu;
Çok ağladınız, gülün artık, perde ardından çıktınız, uykudan uyandınız.

Yüce defterler, yüce yazıcılardan uçtu-geldi;
Gafletten (Aymazlıktan) uyanın da çalışıp çabalamak için dağılın.

Tartılarımızı haber vermek için terazimiz geldi;
Rabbimiz, hallerimizi düzene koy, a cömert Tanrı, affınla cömertlik et.

Padişahım, farsça söyleyeyim:
Gönülden haberin var senin;
Ayın parıl-parıl parlasın dursun, devletin ebedi olsun.

Dünyadan bıkmış, usanmış kişi, seni görür de güzelleşmez, gençleşmezse arı-duru suyu bulansın, ateşi kül haline gelsin.

Uyuyan kişi, senin sabahını görür de yatağından sıçrayıp kalkmazsa bahtının gözü, kıyamete-dek uyusun-kalsın.

Dünyada daha bağ, şarap, üzüm yokken canımız, zevalsiz bir şarapla, Tanrı şarabıyla sarhoştu.

Şu kaç-tut yokken, Mansur (Hallaç-ı), o gizli sözü (Enel-Hak), o nükteyi söylememişken biz, dünya Bağdad’ında, ben Tanrı’yım deyip duruyorduk.

Şu Nefs-Küll (İlahi isimlerin manaları), daha balçık âleminde (Dünya insan yaşamına hazırlanırken) mimarlığa başlamamışken gerçekler meyhanesinde işretimiz (İçeceğimiz) tamdı, düzülüp koşulmuştu, mamur bir hale gelmişti.

Canımız, bir dünyaydı  sanki can kadehi, güneş kesilmişti;
O dünya, can şarabıyla boğazın-dek ışıklara boğulmuştu.
                                ***
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Gaflet uykusunda olan kişiye sözün etkisinin olmayacağından bu aymazlık uykusundan uyandırarak çevresinde olup bitenlerin farkına varması, dalgıdan kurtulmasının ancak Allah’ın gücünde olduğunu, bunu yetki verdiği dostları ile kişiyi uyandırmasıyla olduğunu öğrendik.
2.    Uyandırma: Hazır mumun fitilini başka bir ateşle tutuşturularak yanmasının, etrafa ışık, aydınlık verecek duruma gelmesini sağlamak olduğunu öğrendik.
3.    Allah’ın yalvarışlarımızı kabul edip suçlarımızı bağışlamasıyla üzerimizden aymazlık perdelerinin kalkacağını öğrendik.
4.    Şems Hazretlerinin, Mevlana Hazretlerinin mumumuzu ateşlemesiyle aymazlıktan kurtulacağımızı, temiz, fayda veren, karanlıktan kurtulan, aydınlık veren bir kişi olabileceğimizi öğrendik.
5.    Şems Hazretlerine, Mevlana Hazretlerine daha dünya kurulurken Tanrı şarabıyla sarhoşluk verildiğini, bu sarhoşlukla söylenmemesi gereken sırları bize söyleyerek bizi aymazlıktan kurtardıklarını, yücelere giden yolu gösterdiklerini, inceliklerini anlattıklarını, yolu aydınlattıklarını, istekliye görünür ve görünmez yardımlarda bulunduklarını öğrendik.
6.     Dünyadan bıkmış usanmış kişiyi gençleştiren, güzelleştiren, uyuyanı uyandıran bu öğretiye yüz çevirenlerin akıllarının bulanık, ateşlerinin sönük kalacaklarını öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Allah’ın insanın aklını sarhoş ederek gizli bilgilerini dostlarına verdiğini onların bizlere sırları öğrettiğini öğrendik, anladık.
                                   *

RAVLİ

28 Nisan 2017 Cuma

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 3950 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Mevleviliği anlatıyor)

3950. Öylesine balıklar onlar ki her birinin canında bir Yunus var;
Gülfidanları ki gökyüzüne bezerler, güzelleştirirler, feleği güzel türeli (Adaletli) bir hale sokarlar.

Kıyamet gününde cehennemi sömürüp içerler, cenneti dileyene bağışlarlar;
Buyruk sahibidirler onlar, fakat ne dua bilirler, ne ilenme (Birinin kötü bir duruma düşmesi dileğini gönlünden geçirmek veya açıkça söylemek-Beddua).

Letafetle (Güzellikle, hoşlukla, incelikle) dağları havada oynatırlar;
Tatlılıkla denizleri şeker gibi tatlılaştırırlar

Bedenleri can haline getirirler, canları ölümsüz bir hale döndürürler;
Taşları Lâ’l (Değerli parlak- renkli taş) madeni yaparlar, küfürleri (Tanrı’nın varlığı ve birliği gibi dinin temellerinden sayılan inançları inkâr edenleri) iman (Güçlü inanca sahip ederler).

Herkesten daha fazla meydandadır onlar, herkesten daha fazla gizli;
Apaçık görmek istersen gözünün önüne dikiliverirler.

Apaçık görmek istiyorsan ayaklarının bastığı toprağı sürme gibi çek gözüne (Allah dostlarına saygı ve hürmet göstererek sevgiyle bağlan ve hizmet et);
Çünkü onlar, anadan doğma körü bile yol-iz görür bir hale getirirler.

Hor-hakıyr (Değersiz, önemi olmayan, aşağı) bile olsan arayıp dilemede (Bulup, sevgili kabul edip, görüş ve isteğine ulaşmak kararlılığında) diken gibi sert ol, keskin ol da senin bütün dikenlerini gül haline, nesrin (Yabani gül) haline soksunlar.

Söylemeye gücüm-kuvvetim yetseydi söylenecek neler söylerdim;
Neler söylerdim de gökteki canlarla melekler bile beğenirlerdi.

Gönlün ta içinde parıl-parıl parlayan bir sevgiyi kim görmüştür?
Hâlbuki şu belirişten, şu görünüşten önce onunla bizim aramızda binlerce ova vardı, binlerce yazı.

Ölüleri, çürümüş, un-ufak olmuş kemikleri dirilten geldi (İlk defa yaratmış olan diriltecek)-(Yasin suresi 78);
A ölüler, kalkın da kıyamet gününü seyredin.
                                ***
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretlerinin sözlerini doğru kabul edip işaret ettiği yolu izleyenlerin, kendilerini güzelleştirdikleri zaman, gökyüzünü yıldızlar gibi süsleyeceklerini, feleğe adaletli işler yaptıracaklarını öğrendik.
2.    Mevlana Hazretlerinin sözlerini doğru kabul edip işaret ettiği yolu izleyenlerin kıyamet günü cehennemi söndürecek, cenneti dileyene bağışlayacak emir verecek yetkide olacaklarını, dünya yaşamında halka yansız, tarafsız, etkisiz gibi gözüktüklerini öğrendik
3.    Mevlana Hazretlerinin sözlerini doğru kabul edip işaret ettiği yolu izleyenlerin, bedenlerin et, yağ, su topluğunda kalmayıp mana taşıyan ölümsüz olan can haline geleceğini öğrendik.
4.    Mevlana Hazretlerinin sözlerini doğru kabul edip işaret ettiği yolu izleyenlerin aşağı kişiler olsalar bile dışlanmayacaklarını, güzel bir insan haline getirileceklerini öğrendik.
5.    Mevlana Hazretlerinin sözlerini doğru kabul edip işaret ettiği yolu izleyenleri Meleklerin bile beğenecek duruma geleceklerini öğrendik.
6.    Mevlana Hazretlerinin sözlerini doğru kabul edip işaret ettiği yolu izleyenlerin, Mevlana Hazretleri ile sevgi bağı kurularak arada her ne varsa değersizleşerek aradan çekileceğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;

Mevlana Hazretlerinin sözlerini doğru kabul edip işaret ettiği yolu izleyenlerin ölmeden önce ölerek kıyamet gününün sağken göreceklerini, kendilerini o güne Mevlana Hazretlerinin denetiminde ve gözetiminde hazırlayacaklarını, Allah’ı bu dünyada yaşarken göreceklerini öğrendik, anladık.                                  
                               *
RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 3940 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Mevleviliği anlatıyor)

3940. Bahtım (Gelecekteki olayları kaçınılmaz bir biçimde belirleyen ilahi iradenin insan ve toplum için çizdiği yaşayış biçimi),

Talihim (Mantıkla açıklanamayan birtakım rastlantısal olayların nedeni olan güç, felek) var, kutlu kişiyim ben diye övünüp nazlanıyorsan bil ki baht, bu talih, bu kutluluk (Uğurluluk), bizim devletimize, bizim ikbalimize karşı (Kendi baht açıklığına veya yüksek bir makama, duruma erişmiş olma durumuna söylemen) bir ayıptır, bir ardır (Utançtır) ancak.

Yokluğunla- yoksulluğunla övünüyorsan yamalı hırkayı al da var, yürü;
Çünkü padişahımızın (Bizi yönetenin) katında o giyim-kuşam, o şatafat (Gösteriş), ancak zünnâdır (Hizmet edenlerin beline kuşandıkları kuşaktır).

Tanrı nuru olduysan doğudan ta batıya dek gidedur;
Çünkü bu çeşit oldukça o ışıklardan da pervamız (Çekinmemiz, sakınmamız, korkumuz) yok bizim.

Tanrı sırrını (Gizli tutulanı anlamak, kavramak olduğunu), bildiysen o yana eş-dost ol;
Çünkü bizim şu sırlarımız, o sırların huyunda-husunda  (İki şeyi bir araya getirmek konusunda) değil.

***Bizim yolumuzda gerçek ol, şu hileyi-düzeni bir yana bırak;
Çünkü meydanımız, hilekârın, düzenbazın at oynatacağı meydan değildir.

Sınırımızı ölçüp biçmek için kendine bir pergel koysan da iş yok;
A kardeş, sınırımız, pergelle ölçülecek sınır değil ki.

***Aşk sufilerinin (Kendini Tanrı’ya adamışların) bir başka tekkesi (Mevlevi olanların barındıkları, ibadet ve sema yer, dergâh) var;
Bizim canımıza aş kâsesi vakıf geliri (Maddi kazanç) yok orda.

Cehennemin ta dibinde oturdum, tacı-tahtı bıraktım ben;
Çünkü bizim ne cennete iştahımız (Arzumuz) var, ne iyi kişileri özlüyoruz.

İşte buracıkta o altın yumurta yumurtlayan kuşlar (Çok değerli, bu güne kadar insan kulağının duymadığı değerli ve geçerli Allah sözlerini söyleyenler);

İşte buracıkta her seher çağı (Duaların kabul edildiği zaman), başı dik (Utanacağı hiçbir şeyi olmayan), huysuz felek tayına eğer vuranlar (Kontrol edilmezi zor, mantıkla açıklanamayan, bir takım rastlantısal olaylara sebep olan feleği kontrol edenler).
At sürdüler mi (Yücelere çıktılar mı?) yedinci kat gök meydan olur onlara;
Yattılar mı güneşle Ayı yastık edinir onlar.  
                                ***
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Kutluluğuna, uğurluluğuna, sahip olan Mevlevilerin yanına dünyada sahip olduklarıyla gitmenin, bunlardan söz etmenin ayıp ve utanç duyulacak konu olduğunu öğrendik.
2.    Mevlevi’yim diyenlerin yokluk-yoksunluğa bürünerek hizmet kuşağını kuşanıp emredilenleri yapmaya hazır kişiler olması gerektiğini öğrendik.
3.    Tanrı sırlarını bilenin Allah dostlarına eş dost olduğunu, sevgisinin ve saygısının bu topluluğa yöneldiğini öğrendik.
4.    Hile ve düzencilerin yer edinemeyeceği, kolayca dışlandıklarını yerin Mevlevilik olduğunu öğrendik.
5.    Mevleviliğin sınırını, tanımlanması kolayca hiçbir kimsenin yapamayacağını öğrendik.
6.    Mevlevilikte maddi gelir olmadığını, maddi gelir elde etmek isteyenlere yer olmadığını öğrendik.                                                                        
                                *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretlerinin yücelerde yaşayacak kişilere yardım ettiğini, yol gösterdiğini, gidecekleri yolu aydınlatıp inceliklerini öğrettiğini öğrendik, anladık.
                               *                                                          

RAVLİ

26 Nisan 2017 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 3930 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerine olan ilişkisini anlatıyor)

3930. Canı, huzuruna çektim, başka bir şey var mı, nerde dedi;
Hiçbir şeyim yok da can da bu yokluk-yoksulluk yüzünden bu hale geldi dedim.

Can gözünün uykusu, baş gözünü de uykuya daldırdı;
Hâsılı (Ortaya çıkan, görünen) Tebrizli Şems, perde oldu Tebrizli Şems’e.

Doğ ey Ay, doğ âlemimize, sen olmadıkça gökyüzünde bir tek yıldız bile yok;
Hayalin ayağını vurarak, oynayıp gülerek gelmedikçe derdimize çare bulunmaz bizim.

Hayalin, dağa vursa kaynaklar akıtır;
Bizim şu gönlümüz, tutalım ki bir dağdır ancak, bir kayadır ancak.

Senin lütfundan ayrı kalmayan, senin ihsanına uğrayan bir taştan ateş fışkırdı, öbür taştan su aktı, öteki taş da lâ’l kesildi.

Nice defalar güzelim, senin lütfunu (İyiliğini) sınadım ben, ölüyü dirilttin sen, hem bir kere değil, birçok kereler.

Rahmet bulutu, her seher çağı yağmur yağdırmıyorsa bu, gene sendendir, senin işindir gene;
Sana karşı şu ağlayan gönlüm, beşikteki bir çocuktan başka bir şey değildir.

Şu gönlüm, gamdan-elemden (Üzüntüden)Tur dağı gibi yüz parça oldu;
Fakat o parçalardan bir tanesi bile elimde değil.

Musa’nın reddedilmez bir delil olan demir asasını, bir kıvılcım sıçrasın, bir yıldız çaksın diye taşa dönmüş gönlüme vurdu, çünkü buluttan bir tek şimşek bile çakmıyor.

Sevgilimizin kapısında korkakların işi-gücü yok;
Oradakilerin hepsi de padişah;
Kullara yer yok orda.
                                ***
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Allah dostları huzurunda varlık yurdundan yokluk yurduna geçip muhtaç duruma düşmemiz gerektiğini öğrendik.
2.    Can gözümüz uyuyunca baştaki gözümüzün de uykuya dalacağını öğrendik.
3.    Kişi uykuyu benimseyince o uykunun kişinin kendisine perde olacağını, hakikati görmesine engel olacağını öğrendik.
4.    Şems Hazretlerinin bildiğimden daha çok bilmediğimiz iyilik yapacak gücünün olduğunu Mevlana Hazretlerinden öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerinin kapısında içeri girmek için sırada bekleyenlerin cesur-yiğit ve toplumu yöneten yönlendiren kişiler olması gerektiğini öğrendik, anladık.
                               *                                                          

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 3920 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerine olan ilişkisini anlatıyor)

3920. Hatırlıyor musun?
Sarhoşluk yüzünden akılla kavgaya girişmiş, savaşa kalkışmıştın;
Onun anahtarını kırarsan kim kapını açar senin?

Tatlı bir dertle kaynamıyorsun;
Hâsılı (Sözün kısası) sirke satmadasın (Sözlerin insan yüzünü buruşturuyor);
Abıhayatın (Ölümsüzlüğün) yolunu kesmişsin;
Yüzünün suyu gitmiş (Canlılığı kalmamış) vesselam (Son söz budur).

Yüceldikçe yücelmiştin, üstünlük satmada, deliller göstermedeydin;
İşte şimdicek aşkın mihenk taşı (Hakiki ile sahteyi ayıran) geldi-çattı;
Hani sorun, nerde cevabın?

Tacirlerin en büyüğüydün, kendini Kaarun gösteriyordun;
Bu bir rüyaydı, dördün, geçti gitti;
Çünkü başındaki uyku dağılıverdi.

Çok büyük laflar ettin amma sonucu ayranın içine düştün;
Senin saf şarabın ayran, elindeki ayranı içedur.

Bu sözlerin anlamını bilirsin amma gene de gizle;
Gizle de gönül levhindeki (Yazı tahtasındaki beliren) sözler, yazıya düşmesin.

A dilber, işrete koyulma çağı gelip çatmadı mı artık?
A şeker madeni, şekerler saçma zamanı gelmedi mi ki?

Sen abıhayata benziyorsun, biz de yerin altındaki tohuma benziyoruz;
Artık lütfunla (İyiliğinle) bize karışma, bizimle karılma (İçimizde kalma) zamanı geldi.

Tohum gibi çürüsem de sonucu yücelir, bir fidan kesilirim;
Çünkü bütün şeyleri bir şeye katsan elbette bir şey meydana gelir.

Bundan sonra a Tanrı kılıcı, elinde keskin ol;
Çünkü senin lütfunla (İyiliğinle) ateşten de daha keskin, daha sert olma çağı.                                                                                                                                                  
                                ***
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerinin kendisinin istediği gibi değil de Mevlevi topluluğunun sevip saygı duyacağı, iyiliklerini göreceği yakınlığa gelmesini, bu çeşit insanlarla karışmasının yararlı olacağını Mevlana Hazretlerinin söylediğini öğrendik.
2.    Başkalarından üstün olsak bile kendimizi böyle görmenin bir hayal, bir rüya olduğunu, yanlış olduğunu, ölümsüzlüğe giden yolu kendimizin kapatacağını öğrendik.
3.    Çok büyük laflar etmekle geveze durumuna düşüleceğini, başkalarını aşağılayan bir davranış olarak gözükeceğinden, sadece o an gerekli olanı söylememiz gerektiğini öğrendik.
4.    Aklı başında olanın çıkarı için gerçek olan sözleri söylemeden vazgeçebileceğinden hakikatin çıplaklığıyla ortaya çıkmayacağından kişinin sarhoş olup kendisindeki sözleri olduğu gibi söyleyebileceğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerinin Tanrı kılıcı gibi davranması istendiğini, hassas, dikkatli, kıvrak, etkili ve tartışmaya meydan bırakmayacak güçle, bağışlaması,-hoşgörüsü olmayan, katı, gönül kırmaktan çekinmeyen sertlikle uygulama yapan olma zamanının geldiğini Mevlana Hazretlerinin istediğini öğrendik, anladık. 
                               *                                                           

RAVLİ

Popüler Yayınlar