(Mevlana Hazretleri
kendini ve Şems Hazretlerinin etkilerini anlatıyor)
1930.
Ay da dilenmek için zembilini (Örme sepet)
uzatır, doldurur onu amma on beş günü sonra onu bir seyret, nasıl hor (Değersiz, aşağı) bir hale gelir, nasıl süzülür, erir.
Alım-güzellik
denizine gel de buluşma madeni (Çok değerli şeylerin
kaynak) tarafına var;
O
gerçek sevgilinin iki mahmur (Süzgün, dalgın bakışlı)
gözlerini seyret.
Ruh-ul
Kudüs (Cebrail), onun merkebinin nalını öpünce
şu hale bak, şu işi seyret diye nal, naralar atar, bir gör de bak.
Tebrizli
Şems’in Hilmi (Yavaşlığı, yumuşaklığı), ruhun
suçlarını bağışlamazsa ruhun utançlığını seyret artık.
Hakkımızda
birisi bir şey mi söyledi, yoksa bu iyilik, kötülük, kendiliğinden mi meydana
geldi, bilmem;
Hoca henüz burada, sakalına bak da anla artık.
Hoca henüz burada, sakalına bak da anla artık.
Tuhafı
şu ki hoca bir düzene başvurdu;
Çocuktu
(Yeteri kadar deneyimi ve yeteneği yoktu), çocuk
(Büyüklere yakışmayacak, küçüklerin yapabileceği gibi davranan
olarak) kaldı;
Hâlbuki
sakalı karaydı, başka bir renge girdi şimdi.
Söyleyeyim
mi sana, hoca (Akıl öğreten, öğüt veren kimse),
yukarıdan, aşağıdan ne diye bahsetti durdu?
Kendisi
alt-üst olmadı (Sadece sözü öğrenip aktardı,
gidip-görmedi, yaşayıp deneyim kazanmadı) da ondan.
Dört
ayakla, iki ayakla dünyanın çevresini döndü-dolaştı amma deniz, hiç başından
aşmadı hocanın.
Hoca,
kendince (Ölçü olarak kendini aldığı için kendini)
pekiyi bir hale gelmiş, öyle sanıyor;
Hâlbuki
hummaya (Titremeye, ateşe, tere) tutulmuş hasta
gibi, hatta ondan da beter.
Delil
getirmede, inat etmede, savaşmada aşırı vardıkça vardı;
Fakat
candan, can zevkine dair delilden hiçbir haberi yok.
***
DİVAN-I
KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1.
Şems
Hazretlerinin büyüklüğünü ve etkilerini aklımızla anlayamayacak kadar büyük ve
etkili olduğunu Mevlana Hazretlerinin gözlem ve değerlendirmesinden öğrendik.
2.
Halka önderlik eden
hocaların ezberci olduklarını, söylediklerinin özünü yaşamadan aktardıkları,
taklitten öteye gidemedikleri için Allah’ı ve dostlarını sevdirmek yerine
cemaatle savaş yaptıklarını öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Kendimizde oluşan düşünceyi tam
manasıyla yaşamadan, altını üstünü tam görmeden bilmeden başkalarına kabul
ettirmeye çalışmamızın, bunun için dini delilleri kullanmamızın yanlış yöntem
olacağını öğrendik, anladık.
Eğer sözlerimiz, anlatım şeklimiz,
delil olarak kullandıklarımız cana, canlara sevinç vermiyorsa, hoşa gitmiyorsa,
çekici değilse, düşünüldüğünde hoş duygu vermiyorsa bir yanlışlık vardır;
(Hayır, söylediklerim
doğru diyorsan yetersizlik vardır, hayır yeterlidir diyorsan benliğin azmış
demektir, hayır benliğim azgın değil diyorsan kendini beğenmiş kişisin, hayır
kendimi beğenmiş kişi değilim diyorsan inatçı bir kişisin, hayır inatçı bir
kişi de değilim diyorsan değiştirilemeyen, düzeltilemeyen toplumun içinde kendi
özünden uzakta yaşamak zorunda olan birisin)
*
RAVLİ