17 Eylül 2016 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 0 İNCİ BEYİT


Ne olurdu a yiğit (Güçlü yürekli, gözü pek, düşüncelerini açıkça söylemekten çekinmeyen), sen de benim gibi âşık olsaydın.
Bütün gününü o çılgınlıkla, bütün geceni ağlayışla geçirseydin.

İki gözünden bir an bile hayali gitmeseydi sevgilinin;
İki göze de iki yüz nur erişir o yüzden, yüzlerce nura kavuşur gözler o ışıktan.

Ne olurdu eşlerden-dostlardan kesilseydin.
İki dünyada (Madde-mana- Görünen-görünmeyen) da el yusaydın (Mutluluğu bulmak için beni bağlayanlardan kurtuldum) da kendimden bile sıyrıldım, çıktım (Benliğimin tesiri kalmayacak şekilde kendimi düşünmez hale geldim), sana bir uğurdan (İnsana iyilik getirdiğine inanılan kişiye) teslim oldum deseydin.

Şu halkla konuşursam, şunlarla kaynaşmaya çalışırsam suyum sanki onlarsa yağ (Halk yağ misali suyun üstüne çıkıyor, kendini haklı gösteriyor);
Dış yüzden beraberim, bir aradayım onlarla fakat iç yüzden ayrıyım onlardan.

Heveslerden (Gelip geçici, isteklerden) geçseydin, deli-divane olsaydın, bağlansaydın;
Fakat mizacın karılmasından (Fizyolojik yapının değişmesinden meydana gelen kişilik değişmesi ile olan hastalanmandan değil), kanın oynamasından meydana gelen (Tansiyon oluşturduğu delilik), hekim tarafından ilaçlarla tedavi edilen delilik değil.

Hekimler bir an şu derdi tatsalardı bağlarından boşanırlardı, kitaplarını yırtarlardı.

Hele şunların hepsinden bir geç de şeker (Ağız tadı veren çok değerli şeyleri barındıran kaynak) madenini ara, iste;
Bul o şeker madenini de sütün fasulyenin içinde eriyip mahvoluşu gibi sen de o şekere gark (Onun gibi) ol, eri, geç kendinden.

Aç kapıyı, gir içeriye;
Çünkü vefa kaynağısın (Sevgi ve dostluk bağlılığının çıktığı yer) sen, sarhoş gözlerinin hakkı için bu böyle;
Haramdır (Yasaktır), haram (Yasak) olsun sensiz yaşamak bize.

Sözüm boğum-boğum düğümlenip bağlanıyor, bir kerecik olsun, aç saçlarını.
And olsun güneşe, and olsun kuşluk çağına ki aşk, sevgi, öldürdü beni.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                             ***
Neler öğrendik;
1.    Cesur olan kişinin Mevlana Hazretlerinin söylediği işleri yapmaya çalıştığını öğrendik.
2.    Allah dostunu sevip bağlanmamız, sevgilimiz gibi onun nazıyla ilgilenmemiz, her şartta bu sevgi ve bağlılığı devam ettirmemiz gerektiğini, ulaşamadığımız, göremediğimiz zamanda da ağlayıp yalvarışla sevgiliyi istememiz gerektiğini öğrendik.
3.    Dış yönden halkla beraber olmamız, iç yönümüzle halktan ayrılmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Bize ağız tadımızı saylayacak Allah dostunu aramamız, bulmamız, onun izni ile içeri girmemiz gerektiğini öğrendik.
5.    Mevlana Hazretleri nasıl Şems’i Tebrizi’yi arıyorsa bizim de onun gibi Allah dostlarını aramamız gerektiğini öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Bir hastalığımızın olması yani aşk delisi-divanesi olmamız gerektiğini, diğer tüm hastalıklardan uzak kalacağımızı Mevlana Hazretlerin öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

9 Eylül 2016 Cuma

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 4050 İNCİ BEYİT

4050.( Mevlana Hazretleri Allah dostu Şems Hazretlerini anlatıyor)
A canın canına can olan, bir gün açtın da o örttüğün perdeyi çektin mi a benim canım.

Kararları kalmayan gönüller, görürler-anlarlar, ayrılığa, yalvarmayı, özlemeyi neden vermişsin.

Sus da sözleri o can söylesin artık, ortaya çıkardığın oyunbazlık, ne de uzunmuş, ne de bitmez-tükenmezmiş
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Ayrılığın, yalvarmanın, özlemenin gönülde görüp anlamak gerektiğini öğrendik.
2.    Sevgili gibi özenle sevdiğimiz kişinin yüzünü bizden kaçırması ile oluşan ruhsal çalkantının gönlümüzde görme ve anlama oluşturduğunu öğrendik.
3.    Sevgili olanın oyuncu olduğunu, bitmez-tükenmez oyunlarla kendine uygun biri olmamızı sağladığını öğrendik.
                               *                             
İşte böyle yaren;
Allah’a şükürler olsun ki DİVAN-I KEBİR’in ikinci cildini de dünyanın neresinde olursanız olun, hangi zamanda olursanız olun size yaklaştırma ve yararlanma imkânı sundum.

Görüp anlayanlardan, düşünüp anlayanlardan, duyup anlayanlardan farklı olarak severek, âşık olarak anlamayı öğreten, doğru güzel insanı arayıp bulduran, Allah dostlarını sevip âşık olmayı öğreten bu öğretiyi inşallah anlamaya başlamışsınızdır.

Dünya hayatının bir yansıma olduğunu her insan anlayamaz.
Yansımanın esas gerçeğe ulaşmak: Allah’ı aramakla izlenen aşk yolundan olursa yansımanın şaşkınlığından kurtularak hakikate ulaşabildiğimizi öğrendik, anladık.

Hakikate ulaşmak için kişinin Mevlevilik yolunu izlemesi, bu yoldan merakını giderdikten sonra da ayrılmaması gerektiğini, çünkü Allah izin vermedikçe aklımızın doğru olanı görmeyeceğini, ansal körlükte olarak gerçeklerle yüz yüze gelmeden yaşamaya devam edeceğimizi öğrendik, anladık.

Aklımız, fikrimiz, düşüncemiz, yargılarımız, seçeneklerimiz, tercihlerimiz doğru olanı görmeden, doğru olanı yapmadan asla sakinleşmediğini, doğru olanı hep aradığını, doğru olanı bulamayanların şaşkın ve kararsız bir dünya yaşamına kendilerini mahrum ettiklerini öğrendik, anladık.

Mevlana Hazretleri ve dostları bize gerçekliği, gerçekle yüzleşmeyi, gerçeği kabul etmeyi ve gerçek olanı yapmayı, gerçekle ebedi mutluluğa ulaşılabileceğini, ince ve çok zarif bu teknikle beynimizde olan kimyayı değiştirerek Allah’ın tertemiz verdiği ama bizim kaybettiğimiz kişiliği tekrar kazanmamıza yardımcı olduğunu öğrendik, anladık.
                                *

RAVLİ

8 Eylül 2016 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 4040 İNCİ BEYİT

4040.( Mevlana Hazretleri Allah dostu Şems Hazretlerini anlatıyor)
Kılıç, kalkan zahmetine katlanmadan düşmanlardan korunmak için tekrarlanan yedi âyetin (Fatiha’nın) içine bir mülktür, kurmuşsun.

Susamış kuşlara, kendi yakınlık meyhanende mana küpleri, mana şarapları hazırlamışsın.

Geceleri yol alan yolcun için hiçbir sakinin (İnsan ruhuna Allah sevgisi veren, Allah nuru saçan), hiçbir sarhoşun (Kendinden geçenin) kokusunu bile alamadığı küpü (Tanrı şarabının bulunduğu kabı) hazırlamışsın ki o yolcuyu ancak sen bilirsin.

Göz karartısının altından ışık dalgası akıtmışsın;
Dünyaya ihtiyarlar, gençler vermişsin.

Hayalde kurulan şeyleri kalemsiz-parmaksız yazması için gönüle parmaklar ihsan etmişsin.

Üstünde bunca et, sinir perdeleri varken gene de tutmuşsun, gönüle bunlardan geçmek, gizlice gezip seyretmek kudretini bağışlamışsın.

Ne de şaşılacak şeydir ki bakışa, ok gibi uçup gitme, kaşa, yay gibi ok atıp vurma kabiliyeti vermişsin.

Kaplara benzeyen bedenlere acı, tatlı şaraplar gibi çeşitli huylar bağışlamışsın.

Şu gizli şarap, dilden sızar;
Üstü kapalı duran sözü dille meydana çıkarmış, anlatmışsın.

Her Ay’ın (Güzel, parlak yüzün), her araz (Belirtilerini), ağzını yummuş bir goncadır (Gizlemişsin);
Onu, ırz ehli (Kendine dokundurmayan, saygı duyulmasını isteyen usta) kadınlara adeta bir örtü etmişsin.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Hiç savaş etmeden kötülerle savaş yapmadan, onların kötülüklerinden korunma yolunun Fatiha okuyup Allah’a sığınma olduğunu öğrendik.
2.    Şems Hazretlerine yakın olanın ancak onun sırlarından fayda görebileceğini öğrendik.
3.    Şems Hazretlerinin Allah’ı arayanları sarhoş edecek, elinden tutacak güç ve olanağa sahip olduğunu öğrendik.
4.    Gönlümüzün sayısız yeteneğinin olduğunu, bu yeteneklerin güzelliklerini Şems Hazretlerinin ortaya çıkarıp görünür hale getirdiğini öğrendik.
5.    Şems Hazretlerinin huyumuzu, karakterimizi, kişiliğimizi değiştirecek güce sahip olduğunu öğrendik.
6.    İlahi kapalı sözleri açık, anlaşılır, bilinir hale Şems Hazretlerinin getirdiğini öğrendik.
                               *                              
İşte böyle yaren;
Güzel ve güzelliğin herkes tarafından sahip olunmak istediğinden gizlenmesi gerektiğini, güzel bir örtü ile kapanılması gerektiğini, kendine saygı duyulmasını isteyen kadınlara bir örtü oluşturanın Şems Hazretlerinin olduğunu öğrendik, anladık.
                                *

RAVLİ

7 Eylül 2016 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 4030 İNCİ BEYİT

4030.( Mevlana Hazretleri Allah dostu Şems Hazretlerini anlatıyor)
Ey büyük dünya, yüzünün güzelliğinden, ancak bir eser olan,
Maksat senin güzelliğindir, öbürleri hep bahaneden ibaret.

Seni resmetmede yüzün kıble değilse maksadı neydi o resmi yapmaktan, şu evi kurmaktan?

A halka-halka güzelim saçları boynumuza geçen güzel, o halka içinde gönül kuşuna bir yuva kurun gitsin.

A güzelim, yüz binlerce mum, bir yalım elde etmek, o yalımla uyanıp yanmak, eriyip bitmek ümidiyle aşk tandırının (Hamların pişirildiği yerin) çevresine oturmuş.

O padişahın meclisine nasıl varayım, nasıl ulaşayım;
Ne onun haddi-sınırı var, ne bunun kıyısı-bucağı diyorsun.

Bu lütfu (İyiliği) kim verebilir?
Tebriz’in övündüğü Şemseddin ancak, bir tohumdan bir ağaç ihsan ettiği gibi gene o devletle seni bu meclise ulaştırır o.

A kuşbaz (Süs kuşları yetiştiren), gizliden gizli bir tuzaktır, kurmuşsun;
Kıldan kurduğun o tuzağın üstüne de dumanla örtmüşsün.

Bu kadar bin kuşu bu düzenle öldürmüşsün, tüylerini yolmuş, anlaşılsın-bilinsin diye tuzağın üstüne koymuşsun.

Bekçi kuşların naralar atmada, hay-huylar etmede;
Onların hay-huylarında ne anlamlar gizlemişsin.

Sabrı (Olacak veya gelecek bir şeyi telaş göstermeden beklemeyi), tövbeyi (İşlediği suç ve günaha pişman olup bir daha yapmama kararı vermesinin oluşturduğu) korunma kalkanıyla yoğurmuşsun;

Kızgınlığa (Öfkeye), cefaya (Eziyete) bir mızrak keskinliği vermişsin.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    İstenilenin, amaçlanılanın, ulaşılmak istenilenin Allah dostlarının güzelliğini görmek, onların güzelliği içinde Allah’ı görmek olduğunu, diğer tüm istek ve amaçların gerçek sebepler gizlenerek ileri sürülen uydurma sebepler olduğunu öğrendik.
2.    Yücelerde bir araya gelmiş Allah dostlarına Şems Hazretlerinin ulaştırabileceğini öğrendik.
3.    Şems Hazretlerinin bu yolculuğa hedeflediği kimseleri önce tuzağına düşürdüğünü, herkes görsün bilsin diye açık ettiğini, bu tuzağa düşenlerin bağrışları içine anlamları serpiştirdiğini öğrendik.
                               *                             
İşte böyle yaren;
Sabrı yani acılar, yoksulluklar, haksızlıklar ve bunlara benzer durumlar karşısında ses çıkarmadan bu sıkıntıların geçmesini bekleme olgunluğunu suç ve günahlarımızın farkına varıp pişmanlık göstermenin koruma kalkanı oluşunu Şems Hazretlerinden öğrenebileceğimizi öğrendik, anladık.

Şems Hazretlerinin elinden tuttuğunun yücelere ulaşabileceğini Hazreti Mevlana’dan öğrendik, anladık.
                                *

RAVLİ

6 Eylül 2016 Salı

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 4020 İNCİ BEYİT

4020.( Mevlana Hazretleri Allah dostu Şems Hazretlerini anlatıyor)
Ay yüzlü, parıl-parıl apaydın elbiseli bir güzel gördün mü?
Bir güzel, bir ateş, bir bela (İçinden çıkılması güç durum)gördün mü sen?

İnsanı, olduğundan yüz binlerce defa daha da sarhoş eden bir göz, seher yelinden de latif (Yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan) bir cisim gördün mü hiç?

Devlet-ikbal (Büyük, mevki, baht açıklığı), herkese şifadır (Sağlık, mutluluk verendir), hâlbuki devlet, havasına kapılmış da bir şifa gördün mü diye peşinden koşuyor.

Devlet kuşunu (Beklenmedik bir iyiliği) padişahlar arar, sınar;
Hâlbuki bu devlet kuşu, devlet kuşunu gördün mü diye padişahı aramada.

A gökyüzü, doğru söyle, bunca demdir dönmedesin, o çeşit bir güneş yüzlü, Ay yüzlü güzel gördün mü sen?
Gönül, bu aşkta yok mu oldun, yoksa bu yokluğun aşkında bir varlık mı gördün?

Her ağlayış, gülüşü arar;
Bugünse gülüşler, öyle bir ağlayış gördün mü diye göze yalvarmada.

Ayrılığın, lütfu da, keremi (Büyüklüğü, ululuğu, yüceliği) de yakan-yandıran bir vebadır (Öldürücü hastalıktır) cana;
Ayrılıktan daha fazla helak edici bir veba gördün mü hiç?

O cefaya toprak kesilmişsin, yerlere döşenmişsin, laf değil ya bu;
Şu cefada (Üzüntüde) bir vefa (Sevgi ile bağlanış) gördün mü sen?

Sahibimiz Şemseddin gibi bir padişah duydun mu?
A Tebriz senin padişahın gibi bir padişahı bir yerde gördün mü hiç?
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Her canlı varlığın kendi cinsindeki varlığı aradığını öğrendik.
2.    Her ağlayışın gülüşü aradığını, öğrendik.
3.    İnsanın sevdiğinden ayrı düşmesinin çok zor olduğunu fakat bu zorluğun insanı olgunlaştırdığını öğrendik.
                               *                             
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerinin bir padişah gibi görünmeyen âlemden hükmettiğini, hükmünün eserlerini açıkça gördüğümüzü, varlığını bize açıkça gösterdiğini öğrendik, anladık.

DİKKAT!
(Eğer sen Şems Hazretlerin ve Mevlana Hazretlerinin varlığından ve etkilerinden şüphen varsa ve bunlara aklın ermiyorsa, anlayamıyorsan sen bizden değilsin.
Eğer ben sizdenim aynı cinstenim diyorsan başa dön ve yeniden ve yazıları atlamadan bu yazıya kadar tekraren gelmelisin)
                                *

RAVLİ

5 Eylül 2016 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 4010 İNCİ BEYİT

4010.( Mevlana Hazretleri Allah dostu Şems Hazretlerini özleyişini anlatıyor)
A Tebriz’in övündüğü padişahlar padişahı Şemseddin, yeryüzündekilerin nurusun sen, zamanenin (İçinde bulunduğumuz zamanın) güzelliği alımı.

A bana candan da güzel, gözden de değerli olan, canımda ne gördüysem ben görmedim, sen gördün.

 Evet, beni sen seçmişsin, bu seçiş kakı için söylüyorum;
Ayrılığından ateşten yapılmış bir tabut seçtim, onun içindeyim ben.

Gözüme sor;
Demir çarıklarla ayrılık yolunda nerelere vardın de.

Ona şunu da sor, de ki:
Güzellikte, alımda ona benzer kimsecikler var mı, hiçbir dilden böyle bir söz işittin mi?

Şu sözü de söyle:
Yüzü güneş değilse derdi, elemi, bulut gibi parça-parça edip nasıl dağıtmış?
Nefesinden anlaşılıyor, göbeğinde misk var;
Hangi çayırda-çimende, hangi ovada-yazıda yayılmışsın?

Anlaşılıyor kibir gök görmüşsün a gönül, çünkü yeryüzündeki dilberlerden kaçmışsın sen.

Anlıyorum ki gözlerinle bir Yusuf görmüşsün de sarhoşlukla turunç-a (Akdeniz meyvesine) da doğramışsın ellerini de.

Maksat Tebriz’dir, Şemseddin’dir, öbürleri hep bahaneler;
İki âleme (Madde ve Mana) de bir yok çizgisi çizivermiş, gitmişsin de yalnız ona yönelmişsin.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Aslında Mevlana Hazretlerini dost ve sevgili olarak Şems Hazretlerinin seçtiğini öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin Mevlana Hazretlerinin canında olanı görünür, sözü edilir bir şekilde ortaya çıkararak Mevlana Hazretlerinin görmesini sağladığını öğrendik.
                               *                             
İşte böyle yaren;
Ulaşılmak istenilenin kişinin Tebriz’li Tanrı Şems’i olduğunu, diğer tüm ilgili anlatımların bahaneler olduğunu, Şems Hazretlerini kendini gösterince nurundan yıldızların görünemez hale geldiğini gibi adeta yok çizgisinde olacaklarını Mevlana Hazretlerinden öğrendik, anladık.
                                *

RAVLİ

4 Eylül 2016 Pazar

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 4000 İNCİ BEYİT

4000.( Mevlana Hazretleri Allah dostu Şems Hazretlerini özleyişini anlatıyor)
A kulağı kesilen can (Duyması engellenen), içinden duy, sana her yol başında bir yoldaş (Yol arkadaşı olacak-Ortak görüşü anlatacak) var; Ne diye oturmuşsun?

Kendine gel (Aklını başına al-İsteklerle kendinden uzaklaşma), (Kendini ön de) dinle de duy, gönlünün boğazından kopup çıkan vuslat naraları (Sevgili gibi sevdiğin ile buluşmanın oluşturduğu bağrışı), gülüşler, kahkahalar, ta Arşa ulaştı;
Ne diye oturmuşsun?

Dün sabah gönül, canımın eteğini tuttu, o can geldi-erişti, o gönül ulaştı, eyvah dedi;
Ne diye oturmuş kalmışsın?

Şemseddin Tebriz’den gelen bir devlet dolabıdır, el çırp, feyizde (Bolluk, bereket de) ondan;
Ne diye şu kuyunun dibinde otura kalmışsın?

A aşk, ta ezelden beri bizimle bir tek sen varsın, bir-bir söyle sırları, bizimle aynı evdensin sen.

Ateşinden korktuk da ağzımızı yumduk, sözü bıraktık;
Çünkü sen de ateşsin, ne yalımın (Alevin) vardır senin.

Akıl şehri her an senin yüzünden yıkılıp gitmededir;
Akıl mumuna yelsin (Söndüren rüzgâr), muğların (Ateşe tapanların-Zerdüştlerin yıllanmış) şarabısın sen.

Dostla dostsun, düşmanla düşmansın sen yahut da ikisinin arasında, ikisine de benzer bir şeysin sen.

Akıllılar, âşıkların sözleri masaldır derler;
Gerçekten de masalsan geceyi nasıl oluyor da gündüze döndürüyorsun sen?

A güzelliği fitneler (Karışıklıklar) belirten güzel, fitne olan aşkındır senin, sen o aşkın bir eserisin, onun bir belirtisisin ancak.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Allah’ı görmek, bulmak isteyenlerin oturup beklememesi gerektiğini, iç 5 duyguyu geliştirmemiz gerektiğini öğrendik.
2.    Aradığımız, istediğimiz, umduğumuz her ne varsa Şems Hazretlerinde bulabileceğimizi öğrendik.
3.    Sadece dış kulakla duyulmadığını, iç kulakla da duyulduğunu öğrendik.
4.    Söz söylemeyi bırakıp Allah dostlarını aramamız, bulmamız, dinlememiz gerektiğini öğrendik.
                               *                             
İşte böyle yaren;
Aşkın karışıklar çıkarmasının aşkın belirtisi, eseri olduğunu, şaşırıp veya korkup kaçmanın yanlış olacağını öğrendik, anladık.

RAVLİ İÇ 5 DUYGU
RAVLİ TANRI ŞARABI yazarak daha fazla bilgi için Gooogle den bloğa girerek okumalısın.
                                *

RAVLİ

3 Eylül 2016 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3990 İNCİ BEYİT

3990.( Mevlana Hazretleri Allah dostu Şems Hazretlerini özleyişini anlatıyor)
A yüzünü sevgilinin güzelim yüzünde gören (Allah’ın güzelliğini Allah dostunun güzel yüzünde gören kişi), pek büyük, apaydın bir ayna elde etmişsin sen.

A gönül, her an yaprak gibi ne diye titrer, çırpınırsın?
Muzaffer bir Kubâd’ın eteğini elde etmişsin.

A göz, her an ne diye ağlarsın?
Mesih (İsa) peygamberin sürmesine (Doğruyu olduğu gibi görmeye yardım eden sürmesine) ulaşmalısın.

On sekiz bin âlem senin olsa sevgilinin yüzü yoksa pek aşağılık, pek hor-hakıyr (Hakir) bir şey elde etmişsin ancak.

Gökyüzünün kır atını bile geçecek kudretin var, ne diye tembelleşmişsin, ne diye eşek huyuna sahip olmuşsun.

Sus, bir başka dille söyle, bir yeni tarzda söze giriş;
Şu eski vadide ne diye sözlerini tekrar eder durursun?

Gökyüzüne bir uğultudur düştü;
A Ay, ne diye oturmuşsun diyorlar;
Diyorlar ki:
Otağı, otağ yerini nurlandır, ne diye oturup kalmışsın?

A her şeyden haberi olan, a her şeyi bilen güzel, şu donmuş-buz kesilmiş olanlar, belki de seni, senin ateşini bilmezler, fakat sen ne diye oturmuşsun?

Yolda ateş yiyenler var, yol başında bekleyip duruyorlar seni;
Sen aptal akıllılarla (Ön yargılarla, tutkularına bağlanmışlarla, sanılarla değerlendirme yapanlarla) ne diye oturup kalmışsın?

Gönül, ormandaki aslan, fakat başı sensin o aslanın;

Gönül Tanrı ordusu, ordunun başbuğu, padişahı sensin, ne diye oturmuşsun yani?
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Hak dostlarının yüzünü ayna gibi görenlerin merak ettikleri sevgilisini de o yüzde görebileceğini, bunun güzel bir davranış olduğunu öğrendik.
2.    Sevdiğimizin hoşgörüsüne güvenerek ve sığınarak bakanların görünebilecek yönlerimizi açıkça bize göstermesinin, söylemesinin bize aydınlık verdini öğrendik.
3.    Güzel ve çirkin görünümümüzü bize göstermesinin bize aydınlık, doğru tercih imkânı verdiğini, doğruyu olduğu gibi görme, doğru yolda ilerleme olanağını verdiğini öğrendik.
4.    Peşinen Allah’ın güzellikleri Âdemoğluna verdiğini, ancak bu özelliklerimizi Hak dostlarının yüzlerinde, onların sözlerinde bulabileceğimizi ve de gereğini yapabileceğimizi öğrendik.
                               *                             
İşte böyle yaren;
Aptal akıllılarla oturup vakit geçirmenin, bekleyiş içinde olmanın doğru olmadığını, Gönül ormanına yani gönül-ü bilenlerin, yücelerde halka yapıp toplantı yapan Hak dostlarının yanına hareketlenmemiz, kişileri ve yolları bilmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                                *

RAVLİ

2 Eylül 2016 Cuma

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3980 İNCİ BEYİT

3980.( Mevlana Hazretleri Allah dostu Şems Hazretlerini özleyişini anlatıyor)
Şekerler içinde bir ev kuralı a gül, elbiseler yırttın, âşıksın.
A yel (Rüzgâr), o ikiye ayrılmış, amberleşmiş saçların misk gibi kokularına büründün, fakat ululanmaktan sakın.

A sarhoş bakışlı güzel, mademki saki (İnsan ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçan) sensin, sun (Bize Allah’ı anlat, onun nurundan ikram et).

Mademki kadehi aldın eline (Tanrı şarabı elinde), bir an bile susma.
Tebriz’in övündüğü Şemseddin’e saçmak için kuyumcudan altınlar almışın, saç ey sapsarı yüz.

Ey o kıpkızıl şarap kadehini eline alan saki!
Ey o terü-taze (Çok taze) güzelim gazeli tutturan çalgıcı.

Ey gökyüzüne ateş salan Zühre (Güzellik ve zarafet yıldızı), Mirrih’e (Uğursuzluğu, kutsuzluğu öldürecek olana) söyle nasıl bir hançer elde etmişsin.

A ayrılığı kıyamet gününden de uzun süren, bu ne kıyamettir ki yeni baştan koparmışsın sen?

A gökyüzü, onunla sohbet edenlerin halkasını görmüşsün de sen de dönerken yuvarlak, değirmi (Yuvarlak) bir şekil almışsın.

Aslan yürekli filler bile sana ram (Boyun eğmiş) olmuş;
Şu birkaç sineği ne diye avucuna almışsın?

Aklını başına devşir (Getir, derlen, toplan) a yoksul, yoksulluktan şikâyet etme;
Çünkü Sencer’in ülkesi gibi (Büyük) yüzlerce ülke elde etmişsin.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Âşıklığa ulaşanın veya bulanın bu durumu kaybetmemesi için kendini ululamaktan kaçınması gerektiğini öğrendik.
2.    İnsanı kendinden geçiren Hak şarabının Şems Hazretlerinin elinde olduğunu öğrendik.
3.    Şems Hazretlerine armağanlar vererek onun elindeki Hak şarabı bizlere ikram etmesini sağlamamız gerektiğini öğrendik.
4.    Şems Hazretlerini vereceği Hak şarabının bir damlasının bile insanı kutsuzluktan, uğursuzluktan kurtaracağını öğrendik.
5.    Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerine yerini ve değerini hatırlatarak aşağı kişilerle uğraşısına son vererek kendisine dönmesini arzu ettiğini öğrendik.
                               *                             
İşte böyle yaren;
Bizlerin yoksul olmaktan şikayet etmememiz gerektiğini, yoksulluğun aslında büyük imkanlara sahip olmak olduğunu öğrendik, anladık.
                                *

RAVLİ

1 Eylül 2016 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3970 İNCİ BEYİT

3970.( Mevlana Hazretleri Allah dostu Şems Hazretlerini özleyişini anlatıyor)
Gönülden kaybolduysan şu gönülde ne işin var, (Gönlümden gitmedin) ne yapıyorsun orada?
Yok, gönüldeysen sevda işiyle (Aşırı ve güçlü tutkulu istek ile) ne haldesin?

Ey Tebriz’in övündüğü eşsiz-benzersiz padişah Şems, “ İki yay kadar kaldı araları, daha da yakın” durağında ( Necm suresi 9) ne âlemdesin?

Ey o kıpkızıl şarap kadehini (İçi şarap dolu Tanrı kadehini) eline alan saki (İnsan ruhuna Allah sevgisi, Allah nuru saçan kimse), ey o terü-taze (Çok taze) güzelim gazeli tutturan çalgıcı.

A dilber (Alımlı, güzel), sen o dolunaya benzer (Parlaklık) yüzünden örtüyü kaldırdın da saki de yok oldu gitti, çalgıcı da.

A meclisin sahibi, adını aşk koymuşlar;
Bu ne kıyamettir ki yeni baştan kopardın gitti.

A koskoca küp, her gamın (Sıkıntının) ilacısın sen;
Hasta değilsin, başın da ağrımıyor, ne diye başını çatmışsın?

Bir can var, pek latif (Yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan);
Bir cihan var, pek zarif (Söz ve davranışlarıyla hoşa giden, beğenilen);

Fakat sen şu iki perdeyi (Görüşe engel olan latiflik ve zarifliği) de kaldırıvermişsin ortadan.

Candan, cihandan âşığın gönlünü kapmışsın;
Gerçekten de pek nazik, pek arık (Zayıf-cılız) bir av avlamışsın.

A böylesine tuzağa av olan, binlerce Husrev’in, binlerce Sencer’in tacına-tahtına, malına-ülkesine sahip olmuşsun.

Ucu-bucağı, dibi-kıyısı olmayan bir denizdesin, su ancak topuğuna çıkmış;
Ateştesin, semenderin (Ateşte yaşayan ve ateşten çıkınca ölen hayvanın) huyunu almışsın, yanmıyorsun.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1. Vücut başka bir yere gitse bile gönülde sevgi ile yer edilenin unutulmayacağını, daima çekim gücü oluşturacağını, sevgi ve ilginin bağının devam edecek olan ilişkiyi canlı tuttuğunu öğrendik.
                               *                             
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerinin büyük bir rahmet ve bereket birikimine sahip olduğu halde ölümsüz bir yaşamı tercih edip yaşam bçimi haline getirdiğini öğrendik, anladık.
                                *

RAVLİ

Popüler Yayınlar