3820.(
Mevlana Hazretleri Tanrı Tebrizli Şemsîni anlatıyor)
Şu
hikâyeyi bırak, çok susamışız;
Sense
çekinmeden, esirgemeden veren gani (Varlıklı),
kerem sahibi (Ululuğun, asilliğin, büyüklüğün gereğini
yapan) sakisin (İnsan ruhuna Allah’ı sevdiren,
Allah nuru saçan kişisin).
Âşıkların
hay-huyları (Gürültüleri, taşkınlıkları), hep
bir gül bahçesinin kokusundan meydana gelmede, fakat kimseciklerin haberi yok,
nasıl bir bahçe, ne biçim bir güllük (Gül bahçesi),
gülistanlık (Huzurlu, rahatlık ve zenginlik dolu yer)?
Sus
da bir ancağız olsun sağa-sola bak;
A
taş yürekli, söyle, ne vakte kadar söylenip duracaksın?
Boş
yere niceye bir söyleyeceksin, sus artık, yeter;
Söze
buyruk yok, dilsizliği takın.
Tebrizli Tanrı Şems’i bir ferahlık vermedikçe bu söz söyleme kabiliyeti, sesle-harfle bir fayda vermez kimseye.
Ne
vakte kadar ayrılıkla inleteceksin beni, feryadımı duymayacaksın, feryat
ettireceksin bana, kırıp dökeceksin beni?
Ayrılık
elin, elimi kırdı, işten-güçten kaldım;
Bir
bilseydim, daha ne vaktedek kıracaksın beni?
A
ayrılık şişesiyle oynayıp duran, dikkat et, taşlık bir yere geldik, şu sırça
gönlüm daraldı, aman, aklını başına al, sakın kırmayasın.
Şu
ayrılık taşlığından buluşma yeşilliğine varmak için tez olmalısın, burayı
bırakmazsan çaresiz kırarsın beni.
Kanım,
gönlümde dondu, nar tanelerine döndü, narı yardın mı kanı böyle akar işte.
***
DİVAN-I
KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
**
Neler
öğrendik;
1.
Tanrı Şemsi Tebrizli ferahlık verince ancak sözümüzün kabul edilip
uygulanabileceğini öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretlerinin Şems Hazretlerine özleminin
dayanılmaz şekilde arttığını, kırgınlaşacağını, fazla nazlanmamasını istediğini
öğrendik, anladık.
*
RAVLİ