31 Ağustos 2016 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3960 İNCİ BEYİT

3960.( Mevlana Hazretleri Allah dostu Şems Hazretlerini özleyişini anlatıyor)
A can, a görür iki göz, nasılsın?
A Ay’ın, a gök kubbenin kıskandığı güzel ne âlemdesin?

Biz de, bizim gibi yüzlercesi de sensiz perişan, yıkık-dökük, sarhoş bir hale düştük;
Sensiz bitkin bir haldeyiz a canım, sen bizsiz ne haldesin?

Senin olmadığın yer, akrep oyuğuna benzer (Sessizliğe ve gizliliğe bürünür);
Senden başka kimseciklerin bulunmadığı o yerde nasılsın, ne âlemdesin sen?

A canım benim, canları nice seçmedesin?
A denizden de artık, deryadan da üstün inci, ne âlemdesin?

A arş kuşu, suya, toprağa düşmüşsün?
Kanla, sevdayla, balgamla, safrayla karışmış, katılmışsın (Normal insan olmuşsun), ne haldesin bunlarla?

O güzelim gül bahçesinden gelmişsin de şu külhana düşmüşsün (Aşağı kişilerin bulunduğu yere inmişsin);

Külhandakilerle nasıl geçiniyor, nasıl uzlaşıyorsun (Düşünce ve çıkar ayrılığını, karşılıklı ödünlerle kaldırarak uyuşuyorsun, anlaşıyorsun)?

Dayanıp durmada, irkilmeyip sarsılmada (Şaşırıp duraklanacak durumda) Kafdağına (Yüce dağa) benziyorsun, ne de sabırlısın (Acı, yoksulluk, haksızlık bunlar gibi durumlar karşısında ses çıkarmadan geçmesini bekleme erdemi olansın);

A Zümrüdü Anka (Yücelerde yaşayan kuş gibi) gibi yalnızlığı seçen, ne âlemdesin?

Âlem seninle durmada, sen ne âlemdesin bakalım?
Bedenler seninle diri, sen yapayalnız ne haldesin, bedenlerle nasılsın?

Güneş bile seni görünce kendinden utanıyor, hangi doğudasın o güzel?
Halis zehir bile seninle helva haline geliyor, nasılsın a şeker, a bal?

Ne altımız var ne üstümüz (Giyecek), fakat senin yüzünden alt-üst olduk;
A dünyaya fitneler (Karışıklıklar), kavgalar salan, ne âlemdesin?
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretlerinin Şems Hazretlerini özlediğini öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin yukarı âlemler ve kişilerde kaçıp aşağı âlemdekilerle zaman geçirdiğini öğrendik.
                               *                             
İşte böyle yaren;
Seven kişinin ne altın ne de giysilerle uğraşmadığını, sadece sevdiği kişiyi düşünmekten işten güçten uzaklaştığını, sevdiğine olan ilgisini ve merakını gittikçe artırdığını öğrendik, anladık.
                                *

RAVLİ

30 Ağustos 2016 Salı

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3950 İNCİ BEYİT

3950.( Mevlana Hazretleri Allah dostlarına yakın olanların imkânlarını anlatıyor)
Bedeninin otağı yüzünden bütün bir dünya apaydın, ışıl-ışıl;
A otağa girmiş can, sen, kim bilir, nasılsın?

Ruh, şarabınla ebedi mest olmuş, ayılmasına imkân yok;
Toprak, avucunda ayarı tam halis altın kesilmiş, kalıplaşması mümkün değil.

Seni, örnek getirmeden övsem halk anlamaz, hâlbuki örnek de seni bir şeylere benzetenlerin hayallerini artırmada.

Fakat bir âşık, şekva (Heves ve isteğe) düşse de seni bir şekle soksa, o çeşit övse her şeyden münezzeh (Temizlenmiş) oluş denizi bulunmaz ya.

Yeni Ay’ı nala benzetseler şairlerin şu saçma benzetişleri yüzünden Ay, Ay’lıktan düşmez ya.

Deniz Musa’ya engel olabilir, onun yolunu kesebilir mi?
İsa’ya sığınan kişi nasıl olur da kör kalır?

Bir tek kulu, bir tek kölesi bile olmasa gene herkesin efendisidir o;
Sen onu düzgün saymasan da usul boylu selvidir (Düzgün ve uzun boyludur) o

Musa’sın, fakat henüz çobanlık etmedesin;
Yusuf’sun, fakat henüz kuyunun dibindesin.

O ücretten eline bir şey gelmiyor, faydalanamıyorsun, çünkü bu işe sarılmamışsın, arada bir el ucuyla yapışıyorsun işe.

Sus ki Tanrı yemeği, gayb şarabı (Görünmez âlemden gelen Tanrı şarabı)  olmadıkça bu harf, şu söz, iki üç boş kâseden ibaret.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Allah dostlarını bulup onlara hizmet ve ikram yoluyla yakınlaşmamız, bu şekilde faydalanmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Allah’tan gelen gıdalarla gıda almamız gerektiğini öğrendik.
3.    Bir çıkış, bir yükseliş için Allah dostlarının elimizden tutmasının, yol gösterip yolu aydınlatmasının, gizli ve açık yardım etmesinin gerektiğini öğrendik.
                               *                             
İşte böyle yaren;
Görünmez âlemden gelen nimetler olmadıkça o kişinin sözünün, davranışının boş olacağını öğrendik.
                                *

RAVLİ

29 Ağustos 2016 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3940 İNCİ BEYİT

3940.(Mevlana Hazretleri akıl-fikir ile yaşayanların yanlışlıklarını ve doğru yolun aşk olduğunu anlatıyor)
Felek şu tersine çakılmış nallar yüzünden (Düşmanın gittiğin yolu anlamaması için ve onu şaşırtmak için uygulanan düzen), şu ters anlayıştan ağlayıp inlese yeri var;
Çünkü öküz gibi yük altında!

A bize doyan, bizden bıkıp usanan, bizse düştükçe düşmüşüz sana, istedikçe istiyoruz seni;
A yoldan ayak çeken, yol arkadaşlığının şartı bu muydu, nerde o şart?

Dünyanın özü, içi sensin, sen;
Geri kalanı hep kabuk;
İnsan kabuklarla gelişir, semirir mi hiç?

Yıkılıp giden, altı üstüne gelen her şehir, bir padişahlar padişahının gölgesinden uzak kalmıştır.

Güneş çekilip gitti mi ne kalır?
Kapkaranlık gece;
Baştan akıl-fikir gidince aptallıktan, ahmaklıktan başka ne kalır başta?

A akıl, bütün fitneler senin gidişinden kopuyor da sonra sen tutuyor, akılsız başa suç buluyorsun.

Nerden yüz çevirirsen orada yol bitiriş, savaş yüz gösterir, nereye yüz döner, ne yana yüz gösterirsen orda zevk, sarhoşluk, hayranlık belirir.

On sekiz bin âlem de ancak iki kısma ayrılır;
Yarısı cansızdır, ölmüştür, yarısı diri biliş-anlayış sahibi.

Biliş-anlayış denizi var ya hani, bütün akıllar-fikirler o denizden meydana gelmiş;
İşte en sona varmış akılların en son varacakları yer gene o deniz işte.

A yüzme bilen can, o denize gidiyorsun sen;
A ok gibi fırlayıp şu gökyüzünü geçen can.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Dünya yaşayışının tersliklerle dolu olduğunu, normal insanların her şeyi ters anladıklarını öğrendik.
2.    Mevlana ve dostlarının kendilerinden olmayanlara bu tersliklerin sırlarını vermekten kaçındıklarını, bu yüzden değişik tedbirlere başvurarak kafayı karıştırdıklarını öğrendik.
3.    Mevlana Hazretlerinden doysak da, bu yoldan ayak çeksek de, bıksak da bizi istemeye devam ettiğini, bizimle yol arkadaşlığı yapmak isteğinin bitmediğini öğrendik.
4.    Aklımızın başımızda olarak yol arkadaşlığına devam etmemiz gerektiğini öğrendik.
5.    Mevlana Hazretlerinden kim yüz çevirirse orada yolun bittiğini, savaşın başladığını öğrendik.
6.    Mevlana Hazretleri ile yol arkadaşlığı yapan kişide zevk, sarhoşluk, hayranlık oluştuğunu, bu oluşla kendisinin ve aklının geliştiğini öğrendik.
                               *                             
İşte böyle yaren;
Toplumdaki bireylerde görüş ve inanışın etmenlerinin etkisiyle beliren düşünme yolu, düşünüş biçimi, anlayış, zihniyet ile bilinçli duruma gelmeyi candan istediğimiz takdirde zevkin, sarhoşluğun, hayranlığın oluşabileceğini öğrendik, anladık.
                                *

RAVLİ

28 Ağustos 2016 Pazar

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3930 İNCİ BEYİT

3930.( Mevlana Hazretleri anlayış-biliş ve Allah dostunun özelliklerini anlatıyor)
Ey ney, bülbül gibi o güle âşıksın, sende feryat ediyorsun, inliyorsun;
Boynunu kaşıyıp durma, dikensiz gülden haberin var.

Güle dedim ki:
Dostun hem-demisin (Allah dostunun sıkı arkadaşısın), sırrını gizleme;
Dedi ki:
Tamamıyla duyar, anlarsın helak olur gidersin.

Dedim ki:
Zaten kurtuluşum helak (Yok) olmamda;
Ateş sal, yak-yandır, ne duyuş-biliş kalsın, ne anlayış.

De ki:
Bu kervanın nasıl keseyim yolunu?
Biliyorum ki kervanbaşı, her şeyi bilen, anlayan biri.

Dedim ki:
Mademki dost kaybolanları aramıyor, okşamıyor;
Anlayış bile anlayıştan usanmıştır (Düşünüş biçiminden bıkmıştır) artık.

Kendinden haberin bile yok ki göz kesilmişsin, her şeyi görüyorsun sen;
Bizeyse anlayış-biliş (Görüş ve inanışın etkisiyle beliren düşünme yolu ile bilinçli duruma geliş), göz hicabı olmuş, buluşma perdesi haline gelmiş.

Başını kesmişler de o yüzden bir dudağa hemdem (Çok samimi arkadaş) olmuşsun, bu yolda başa sahip olmak, ne ayıp, biliş-anlayış (Böyle düşünüp anlamak) sahibi olmak, ne âr (Utançtır).

Kendinden sıyrıldın çıktın da sırlarla doldun;
Çünkü kendisine tapanı da biliyorsun artık, inkâr edeni de.

Mademki sevgilinin lâ’l (Kırmızı) dudaklarını tattın, feryat (Haykırmak, çığlık atmak) da ne oluyor?

Bırak da ağlayıp inleyen anlayış-biliş (Görüş ve inanışın etkisiyle beliren düşünme yolu ile bilinçli duruma geliş)feryat etsin (Haykırsın, çığlık atsın).

Hayır-hayır, sen kendin için feryat etmiyorsun a kerem (Büyüklük-ululuk) sahibi;
Ağyar (Yabancı)var sanana, ağyar (Yabancı) bilip görene ağla-inle.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Allah’ın sırlarını bilip anlamanın insanı yok edeceğini öğrendik.
2.    Allah dostlarından hiç rahatsız edici hareketleri olmayanında olduğunu öğrendik.
3.    Anlayış ve bilişin doğru, düzgün ve kuvvetli olması için bu ana kadar sahip olduğumuz anlayış ve bilişi yok etmemiz, Allah dostundan yeni bir anlayış ve biliş istememiz gerektiğini öğrendik.
4.    Kendimizden çıkmamız yani ben ve benlik içeren tüm söz ve davranışlardan kurtulmamız gerektiğini ve bizi bağlayan diğer bağlardan, mal, mülk, makam gibi bizi bağlayan bağlardan kurtulmamızın önemli bir davranış olduğunu öğrendik.
5.    Kendimizi Allah ve dostlarından uzak sanmamamız gerektiğini öğrendik.
                               *                             
İşte böyle yaren;
Allah dostları ile birlikte olmanın lezzetini alanın kendini onlardan soyutlayamayacağını, hep onlarla birlikte olmayı hararetle arayacağını öğrendik, anladık.
                                *

RAVLİ

27 Ağustos 2016 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3920 İNCİ BEYİT

3920.( Mevlana Hazretleri Tanrı Şems’i Şemdedin Tebrizi’nin özelliklerini anlatıyor)
Her gün, bir yeni çardaktan baş gösterirsin, oraya yüz döndüler mi de hemen gizleniverirsin.

Gâh gül kokusu gibi beyinlere lütfeder (İyilik eder), genizleri güzel kokuyla doldurur, açarsın;
Gâh göze eş-dost olursun, gül bahçesi haline gelirsin,

Padişahım, hem eğri-büğrü giden vezirsin, hem doğru giden ruh;
Fakat gene de oyunu sen kazanırsın;
Neylersin, ne edersin, kimsecikler bir şey bilmez.

A izinin tozu belirmeyen aşk, tez-tez, çabuk-çabuk çevir yaprakları da sonucu bir yaprak da karar et, bir izin belirsin, yüzün görünsün.

A gönül, gam-gussa zamanı (Üzüntüler içinde yok ol), dostun adaletinde mahvol (Hakkında kararı dostun versin);
Neşelendiğin vakit de onun lütfunda (İyiliğinde) mahvolur gidersin.

Gülde yok olan su, gül kesilir;
Sen de böyle olursun ayrı huylara, temiz sıfatlara sahip olursun.

O savaş narasını hava gibi her yana götürürsün o zaman, o kahır yakışına, duman gibi tanık kesilirsin o vakit.

A aşk, bunların hepsi sen olursun da gene de bunlardan münezzeh bir hale gelirsin;
Kılıç bile olsan kızış gibi bir şeklin, suretin belirmez.

Şimdi sustun, ben de susayım;
Ne vakit söz olur, anlatış kesilirsen o vakit dile geleyim, söz söyleyeyim.

Ey ney, ne de hoş, sırları biliyorsun;
Bu işi, zaten bütün işleri bilen kişi yapabilir.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerinin Allah’ın davranış biçimi gibi davrandığını, onun rengine ve kişiliğine büründüğünü öğrendik.
2.    Bizim de kendimizi daha güzel kişide yok ederek onun varlığıyla var olmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Varlığında yok olduğumuz kişinin adaletinde sıkıntılardan kurtulup güzellikler içinde yaşayabileceğimizi öğrendik.
4.    Aşkın her işi kolaylaştırdığını bu söylenen işlere yardım ettiği gibi çok daha özel olduğunu öğrendik.
                               *                             
İşte böyle yaren;
Kelimelere dökmeden kulağa gelen ney sesinden sırları bilenlerin anlam çıkarabileceğini, gelen müjdeleri alabileceklerini öğrendik, anladık.
                                *

RAVLİ

26 Ağustos 2016 Cuma

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3910 İNCİ BEYİT

3910.( Mevlana Hazretleri Tanrı Şems’i Şemdedin Tebrizi’nin özelliklerini anlatıyor)

Denizinde gemiden de daha elsiz-ayaksızız;
Sesimiz de sensin, oynamamız da sen;
Sallanmamız da sensin, yürüyüp gidişimiz de sen.

Çarelere başvuran kişinin senden sermayesi yoktur;
Bütün çarelerden vazgeçip çaresiz kalanın çaresisin sen.

Gönül, nelere takılmışsa nelere vurulmuşsa hepsinden soğumuş, vazgeçmiş de ondan sonra gönüle, bize tutulan, vurulan sensin demişsin.

Bazı-bazı, şu yaptıklarımızı biz yapıyoruz sanırız, fakat bu da sendendir, çünkü şüphemizin, zannımızın özü, mayası da sensin.

Çektiğimiz bir şey yok ki onu gerçekte sen çekmeyesin;
Aldığımız bir şey yok ki geçekten onu, bizden alan, sen olmayasın.

Söze tövbe ettim, tanık ol ey padişahım;
Sözsüz, feryatsız, sırlarımızı bilen sensin, sen.

A Tebriz’in övüncü Tanrı Şems’i Şemseddin, şu dönüp duran göğümüzün güneşi de sensin zaten.

Şu âleme güneş, ışık kesildiğin an, ölü dünya doğar, can olursun.
Körün iki gözüne gelirsin de görüş olursun, dilsizin dili kesilir de ona dil verirsin.

Çirkin şeytanla uzlaşır onu Yusuf gibi güzelleştirirsin;
Kurdun ağzına girer, ondan çobanlık edersin.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerinin çok etkili ve yetkili biri olduğunu, sevdiğini koruduğunu, sevdiğine aydınlık verdiğini, sevdiğinin çaresiz kalarak kendine yönelmelerini istediğini öğrendik, anladık.
2.    Şems Hazretleri sevenini tamamen kapladığını, isteklerimizin onun isteği ile dolu olduğunu öğrendik.
                               *                             
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerinin çok etlen olduğunu bir daha Mevlana Hazretlerinin dilinden öğrendik, anladık.
                                *

RAVLİ

25 Ağustos 2016 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3900 İNCİ BEYİT

3900.( Mevlana Hazretleri Tanrı Şems’i Şemdedin Tebrizi’nin özelliklerini anlatıyor)
Bir şimşek gönlüne çaktı da gönül’ün kararsız bir hale düştü ya, bu şimşeği de yağmura benzer gözyaşlarında aramaya bak.

Abû-Hurayra’nın heybesi (Kedicikleri baba gibi koruyan) (Zayıfları koruyan), ancak senin vücudundur;

Muradın (İsteğin, dileğin, amacın) neyse, neyi istiyorsan kendi heybende (Başka yerde arama kendinde her şey var kendinde) ara.

A izinin tozu belirmeyen, nerden, kimden arayayım izinin tozunu;
Sen beni ara;
Lütfunla (İyilik yaparak), ihsanınla (Bağışlarda bulunarak)sen ara beni.

Her gün, seher çağı, bizi arayan sensin;
Uykuya dalmışız, uykuluyuz biz, uyanık devletimiz sensin bizim.

Dükkânımız da sensin, kazancımız da sen, kârımız da sen;
O yüzden her gün, bizi çekersin, işten-güçten, kârdan- kazançtan edersin.

Ne diye dükkâna gidelim?
Madenimiz de sensin, dükkânımız da sensin.
Çarşıya pazara nasıl varalım?
Pazarımız sensin bizim.

Bize can bağışlayan sensin, o yüzden gönlümüz hoş, neşeliyiz;
Sarığımız sensin, o yüzden sarhoşuz, harabız.

Para canlılar gibi gümüşle dopdolu küpü ne yapacağız?
Küpü kıralım, şarap sunan sensin bize.

Dudu gibi şekere düştün, gıdamız şeker oldu, çünkü şeker madenisin sen;
Bülbül gibi şakıyıp çilemedeyiz, gül bahçemiz sensin çünkü.

Yüzlerce baharın var, o yüzden gül bahçesine döndük;
Sevgilimiz sensin, ondan dolayı gönlümüz apaydın.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Aradığımıza, istediğimize, amaçladığımıza bizi ulaştıracak kuvvetin ve olanakların kendi inancımızın içimizde oluğunu, başka bir yerde aramanın yanlık olduğunu öğrendik.
2.    Acizlikten, güçsüzlükten ağlamanın Allah’ı harekete geçirdiğini, Allah’ın kulunun gözyaşı dökmemesi için bizzat işini gördüğünü öğrendik, anladık.
3.    Bize doğru yolu öğretecek, yolu gösterecek, yolumuzu aydınlatacak, görünür ve görünmez yardımlarda bulunacak Allah dostlarını aramamız gerektiğini, biz bulamasak bile gariplere, fakirlere iyilik yaparak, onlara bağışlarda bulunarak Allah dostlarının dikkatini çekmemiz gerektiğini öğrendik.
                               *                              
İşte böyle yaren;
Her ne kadar görünüşte Allah dostlarını biz arayışında olsak da aslında onların; sevinçlerle bizi kendimizden geçirerek kendilerini bize sevgili yapmak için aradıklarını, öğrendik, anladık.             
                                *
RAVLİ


24 Ağustos 2016 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3890 İNCİ BEYİT

3890.( Mevlana Hazretleri Allah’ın özelliklerini anlatıyor)

Aklı başında olan kişi düşer bir şüpheye;
Hâlbuki sen şüpheden de ayrısın, akıldan da, düşünceden de.

Bakış okların asla yanılmadı;
Yanılanın da suçunu, hatasını örter, bağışlarsın sen.

A yatıp uyumuş, gözü kapalı toprak, yeli (Rüzgârı) görmüyorsun amma yel esmeseydi ne sebeple havalanırdın, nasıl havalarda tozardın (Çevreye yayılırdın)?

Yüceldin amma ululuktan uzak ol;
Ululuktan, ululanmaktan utan, ulular ulusuylasın (Ulu kişilerin padişahıyla berabersin) çünkü.

Aydan balığa kadar her şey, senin zevkini (, senin neşeni arıyor;
Pek çokları sana kavuşmayı, seninle buluşmayı özleyip duruyor.

Kaybolan gönlü (İsteklerini) kendi canında ara, canının huzurunu-kararını sevgilinden (Sevgili gibi sevdiğin Allah dostundan)iste.

Şekerkamışında gayb bitkisinin zevki (Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu) var, fakat o zevki da kendi dudağında, kendi dişinde ara.

İki gözünü her gözsüze dikme (Gördüğünü bile doğru algılamayan, anlayamayan, doğru sonuçlar çıkaramayan kişiye değişir diye bakma);
Görene kaç (Doğruyu olduğu gibi algılayan, doğru sonuçlar çıkaran ve doğruyu anlaşılır şekilde söyleyene doğru arayışa geç), onda da kendindekini ara, kendindekini iste.

Tanrı elçisinden rivayet (Söylenti) edilmiştir, insanlar, madenlerdir (Çok değerli şeyleri kapsayan kaynaktır) demiş;
Sen de geçer akçanı (Değeri) kendi madeninde ara.

Beden tahtından (Görünüşe önem vermekten) çık da can tahtına (Ebedi yaşam yerinde) otur;
Gökten geç de kendi Zühal yıldızını (Gamdan, kaygıdan, ahmaklıktan, cahillikten, pintilikten, yalan ve fenalıktan korunma ve arınma yolunu) ara.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Akıldan da düşünceden de uzaklaşarak, Allah ve dostlarına aşık olarak dediklerinin doğru çıktığını görerek ve yaşayarak şüpheden kendimizi temizlememiz gerektiğini öğrendik.
2.    Allah dostlarının kendisine sevgiyle bağlananları yanıltmadığını, yanılanın da suçunu hatasını bağışlayıp temizlediğini öğrendik.
3.    Allah dostlarıyla bir olmanın oluşturduğu yücelmeyle meydana gelen ululuk duygusun uzak olmamız, yolumuzu tıkamamız gerektiğini öğrendik.
                               *                             
İşte böyle yaren;
Hakikati olduğu gibi gösterene, kendimizdeki madenimizi ortaya çıkarmamıza yardım edenlere, doğru yolu aydınlatanları, bize manevi yardım edecekleri aramamız, yaklaşmamız, sevgiyle bağlanmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

23 Ağustos 2016 Salı

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3880 İNCİ BEYİT

3880.( Mevlana Hazretleri Allah’ın özelliklerini anlatıyor)
Ey can!
Ey cihanı gören!
Ey daha da başka bir şey olan!
Ey güneşe, Ay’a bir başka çeşit dönme kabiliyeti veren.

A gönülde yurt edinen, ne de tuhaf gönül açışın var;
Yahut da canın ta içindesin de cana, öylesine canlar katıyorsun ki.

Bizimle karılıp birleşmenle bizden münezzeh (Temiz) oluşun, birbiriyle savaşmada;
Yani sen, bizim canımız mısın acaba, yoksa sen, biz misin?

İster o ol, ister bu, pek tatlısın, bir tat, bir lezzet denizisin;
Baştanbaşa, tamamıyla tatlılıksın, neşesin, lütufsun, bağışsın sen.

Uzaktan ateş gördüm amma yakından baktım, gördüm ki nurmuş;
Ejderha göründün amma sopasını bize.

Sen mutlak amanlıksın (Kesinlikle sığınılacak, yardımı istenecek kişisin), emniyetsin (Güvenilen, inanılan kişisin);

Fakat inancımız şu:
Hamlara (Olgunlaşmamışlara), erişmemişlere (Ulaşamamışlara) korkusun(Tehlike ve tehdit ihtimali olanlara) ümitsin (Kurtarıcı olduğu düşünülen kişisin) sen.

Yusuf gibi hani, kardeşlere tamamıyla kedersin (Acı, üzüntü, dert, sıkıntı, ıstırap, tasa), fakat Yakub’a (Sevene) daima safa içinde sefasın (Gönül rahatlığında, sakinliktesin, eğlence, zevk neşesin).

Leyla’dan bir lütuf (İyilik) elde edelim diye Mecnun olduk gitti;
A aşk, sen bütün akıllara düşmansın.

A akıl, bakırdın, aşkla altın kesildin (Daha eğerli hale geldin);
Kimya (Üstün özellikler taşıyan) değilsin, kimyanın bayrağısın (Üstün özellikleri olan kişilerin önde gidenisin, yön verenisin, önderisin, yönlendirenisin)-(Görenler koşup gelsinler de altın olsunlar diye bayrak gibi baş çekmişsin)

Sırlar bildirmede Cebrail’sin ey aşk, sanki bütün peygamberlere vahiy getiren sensin.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.  Allah’ın anlayabileceğimiz bazı öğeliklerini Mevlana Hazretlerinin anlatımından öğrendik.
                           *                             
İşte böyle yaren;
Allah’ı anlamada ve bilmede, Allah’ın sırlarını öğrenmede aşkın gerekli ve vazgeçilemez olduğunu Hazreti Mevlana’dan öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

22 Ağustos 2016 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3870 İNCİ BEYİT

3870.( Mevlana Hazretleri kendisiyle dost olanın kazanacaklarını anlatıyor)
O aydınlıktan, her an yeni bir aydınlık doğar;
Her güzelden, her an, yeniden yeniye bir, daha güzel belirir, çıkar.

Meyvelere, sonu gelmez bunların, tükenme yok yazısı bunlara yazılmıştır;
Yapraklara güzden emindir bunlar çizisi çizilmiştir.

A göz, göz ucuyla bak, işvelen (Hoş, gönül alıcı davran), göz kırp;
Pek tanınmış pek güzel bir yerdesin;

A gönül, buradan başka bir yere gitme;
Güzel bir yerde konaklamışsın, hoş bir yeri yurt edinmişsin.

Yemyeşil ağaçlar gibi bezenip kuşanan birçok zengin vardır;
Fakat şu görülmemiş, eşsiz ağaç, yeşermeye de doymuştur;
Bezenmeye de aldırış etmez.

Nice bir batmanlık taş vardır ki dağdan yuvarlanır, düşer;
Fakat dağ kesilen kaya, yerinden bile kıpırdamaz, benlikten kurtulmuştur o, kayalıktan çıkmıştır o.

Çünkü yokluktan korkup duran her var, büyük yüce yerden en aşağılık yere düşüverir.

A yokluktan doğan, sen her an biraz daha gençsin;
A dostun aşkına rehin olan, sen her an biraz daha mal olmadasın aşka.

Çırılçıplak atlas kumaşlara, kıldan-çuldan yapılma libaslara (Elbiselere) bürünmektense candan meydana gelmiş deriye bürünmek, elbette daha iyi.

Yahudi’nin gözünde kupkuru bir hurma fidanısın amma Meryem’in derdine deva olmak için yüzlerce taze hurma veriyorsun.

Dışını sırça gibi parıl-parıl bir hale getirmedesin, içini görüş sahibi etmedesin;
Dünya, senin hükmündeyken nasıl olur da aşağılık bir hale gelir?
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    İçimizdeki aydınlıktan her an yeni aydınlıkların doğacağını öğrendik.
2.    Güzel olandan her an yeni güzelliklerin meydana geleceğini öğrendik.
3.    Dış güzelliğe değil iç güzelliği önemsememiz gerektiğini öğrendik.
4.    Yükseklerde kaya gibi işe yaramaz bir biçimde durmaktansa aşağı yuvarlanıp benlikten kurtulmanın daha iyi sonuçlar verdiğini öğrendik.
5.    Benlikten, hayalden, rüyadan kurtulmuş kişinin kuru bir hurma dalı gibi gözükse de dünya onun emrinde onun isteğine göre hareket ettiğini öğrendik.
                           *                             
İşte böyle yaren;
İç dünyamızın parlaklığının, ışığının, güzelliğinin görünen ışıktan, güzellikten, parlaklıktan daha üstün ve yaptırım gücünün daha etkin olduğunu öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

Popüler Yayınlar