29 Şubat 2016 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2150 İNCİ BEYİT

2150. (Mevlana Hazretlerinin Yücelerde toplanmış meclisteki Allah âşıklarının durumlarını anlatıyor)
Hepsi de sarhoş, fakat kadehsiz-şarapsız.
Deveye bak da “ Bakmazlar mı” ayetini oku, amma manası o çeşit değil.

Can gözüyle inanana da bak, inanmayana da;
Yarabbi sesinden, yâ Hay (Her şeyi bilen, her şeye gücü yeten) narasından başka hiçbir şeyleri yok.

Orada (Dünya yaşamında) yelip yortuyorsun (Aceleyle telaşlı bir biçimde bir şeyler yapmaya çalışıyorsun) ya, bu taraftan toksun (Doygun), bu yandan (Yücelerdeki âlemleri bilmediğin için istemek ve ulaşmak için çaban yok) haberin yok da ondan;

Yoksa oradan bir kaçsan, ayrılsan lütfundan (Allah’ın iyiliğinden), ihsandan (Bağışından) başka bir şey bulamazsın.

Yarabbi, gönül levhandan düşünce ebcedini( Matematiksel hesaplamayı) sil;
Yokluğa (Maddeden kurtulup manaya kavuşup) ulaşanların mektebinde ne ebcet (Hesap) var ne hutti (Emir).

Ey Tebrizli Tanrı Şems’i, senin kutlulukla bulunduğun yerde güneşinin ziyası (Işığı), harareti (Sıcaklığı) yüzünden kış-güz korkusu yoktur.

O Ay, her an gökyüzünde de, yeryüzünde de parıl-parıl parlayıp durmuyor mu?
Zaten de o Aydan başka hiçbir şeycikleri yok;
Böyle mi, böyle değil mi?

Her yolda, her ormanda, düşünce ordusunun içinde, her çevik, her yavaş kişiye karşı pusudan çıkıyor mu, çıkmıyor mu?

O kendinden kurtulan, o önünü-ardını gören, gelecek günden emin olmuş mu, olmamış mı?
O güne boş vermiş mi, vermemiş mi?

Her adımda bir tuzak var, hem de şeker gibi, badem gibi tatlı;
Emin candan başka bu tuzaktan aman bulmuş, var mı, yok mu?

Yakın gül bahçesine ulaşmak istiyorsan zanna (Sanıya, sezgiye, vehime, şüpheye) pek güvenme;

Zan yüce olsa bile yakıyne (Sağlam bilgiye) benzer mi, benzemez mi?
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1.    İnsanın bildiği veya haberi olduğu şeyleri istediğini öğrendik.
2.    Sıradan bir kişinin dünyada madde ilişkisi içinde olduğunu, madde dışı yaşamdan haberi olmadığını öğrendik.
3.    Mevlana Hazretlerinin yücelerde yaşayan, maddeye hiç ihtiyaç duymayan Allah dostlarının bir araya geldiği, içki içmeden yanı zevkten sarhoş olduğu topluluğu bize tanıttığını, oraya bizim de gitmemizi istediğini öğrendik.
4.    Şems Hazretlerinin yüce topluluğun içinde olduğunu, bulunduğu yerden bütün âlemi ve bizi aydınlattığını öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Yüzeysel tanım yaparak, merakımızı giderek yücelikleri ve burada yer tutmuş büyüklerimizi tanımamız, yakınlaşmamız gerektiğini öğrendik, anladık.

Gerçekliğine hiç şüphe olmayan bilgiye, kişiye, yere ulaşmamız, kendi gözümüzle görüp niteliklerini, özünü, aslını, esasını yani içyüzünü anlayıp sahiplenmemiz ve içselleştirmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.

RAVLİ ZAN yazarak bu zan konusunu incelemelisin.
                                 *

RAVLİ

28 Şubat 2016 Pazar

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2140 İNCİ BEYİT

2140. (Mevlana Hazretlerinin Şems Hazretlerini anlatımı)
Bu fitne (Karışıklık), bu kargaşalık, her yana bir ateştir, sardı;
Bizim ateşimizden, bizim dumanımızdan, âleme bir sayvan (Gölgelik) kuruldu.

Bunca padişahlığıyla o din-iman düşmanı, tuttu da yolda zorla benim özümü (Benliğimi) kaptı.

Açtı, içimden canımı gönlümü aşırdı;
Zaten o, öylesine birisi ki bir canın değeri, onca (Ona göre) bir lokma ekmek.

Dün onun kokusunu aldım da mahallesine gittim;
Ansızın bir bağ, bir gül bahçesi belirdi.

Orada bir gönül gördüm, bir gönül alıcı;
Hem sırları biliyor, hem her şeyi anlıyor, uyanık;
Hem her yana yayılmış, her yanda duyulmuş, hem de gizli mi gizli.

Onun tapısında (Tanrının yaptığı yıkılmaz yapısında) bir işret (İlahi sözlerin söylendiği topluluk) var, bir seyir-seyran (Gidiş, yürüyüş, ilerleyiş, gezinmek);
Onun aşk ateşinde, her yanda bir abıhayat (Ölümsüzlük kazandıran su) kaynağı.

Ey varlığının önü-sonu olmayan!
Ey mülkünün evveli-âhırı (İlki-sonrası), haddi-sınırı (Derecesi-ölçüsü) bulunmayan, senin aşkınla benim canım, ateşte kamış.

Öldürülene diyet (Öldürme karşılığı para) verilir;
Ne mutlu bu öldürene.
Öldürdüğü yüzlerce kişi gördüm;
Hey gidi hey;
Bir tanesi bile diyet istemiyor.

A tuhaf şeyler görmüş kişi, gör de bak, tuhafların tuhafı asıl şu:
Sevgili sevenin kucağında;
Fakat ne onunla beraber, ne de ondan ayrı.

Bugün gel gül bahçesine, gir sarhoşların halkasına, katıl sarhoşluktan hayran olmuş, kendilerinden geçmiş erlerin arasına;
Amma orada ne kadeh var, ne şarap.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1. Şems Hazretlerinin Mevlana Hazretlerinin canını, gönlünü, kimliğini, kişiliğini elinden aldığını, Mevlana Hazretlerine başka bir can, başka bir gönül, başka bir kişilik verdiğini öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Madde ve insan icadı olmadan güzelliklere kavuşmak, her şeye rağmen sevinç içinde yaşamak, ölümsüzlüğü elde etmek isteyenlerin Hazreti Mevlana’nın öğretisini, işaretlerini, doğru kabul ederek, sonuçları görerek ve yaşayarak anlamaya ve kazanım sağlamaya çalışmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

27 Şubat 2016 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2130 İNCİ BEYİT

2130. Sus, az söyle;
Mevki (Makam), şeref  (Saygın kişisel değer) dileyen, ad-şan sahibi olmak (Herkes tarafından bilinmek) isteyen kişi çok söyler.

Hayır-hayır, dosta vefa (Sevgiyi sürdürmenin, sevgi dostluk bağlılığı) göstermenin, bundan da daha üstün olması gerek.

Hayır-hayır, bundan da daha az cefa (Eziyet) etmek, daha az kusur işlemek (Yanlış davranışta bulunmak) lazım.

Sarhoş âşığını elinle vurur, yaralarsan o yarayı gene senden başka kimsecikler iyileştiremez, tedavi edemez.

Senin tuzağındaki lezzeti bir an olsun, tadan (Duyan, hisseden) kuş, bir daha havalanıp uçmak istemez de istemez.

A güzelim, gözlerinin işi-gücü, suçsuz-günahsız, âşık öldürmek;
A dilberim, lâ’l (Kırmızı taş gibi) dudaklarının kârı dilekleri yerine getirmek.

Gönül, aşkınla bir hoş işe düştü ki.
Ne zora bakıp kalıyor, ne usanıp yolculuğu bırakıyor.

Aşkında arılık davası (Yabancı şeylerden arınmış, katışıksız, saf, halis), iyilikten, güzellikten ibarettir;
Tertemiz canla ne yapılır, temizlik nedir, ondan bahsedilir, o anlatılır.

Ey Tebrizli Tanrı Şems’i, gökten nurlar saç da can, o nurlara bürünsün, havalara ağmayı kursun (Aşağılara nurlar gelmesini tasarlasın).

Görünmeyen bir ateşle yanmış-kavrulmuş bir gönlüm var, bir Müslüman’ın elinden feryat ey Müslümanlar.

Ona bal mı diyeyim, şeker mi, inci, mücevher madeni mi, mum mu, seher çağı mı, yoksa eşi bulunmaz padişah mı?
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Sevdiğimiz, güvendiğimiz, yakın arkadaş olarak gördüğümüz, iyi görüştüğümüz Allah’a kendini adamış kimseye dostluk bağlılığını, sevgimizi sürdürmemizin benzerlerine göre yüksek bir davranış şekli olduğunu öğrendik.
2.    Allah dostu bizi yaralasa bile yine kendisinin bizi tedavi edeceğini öğrendik.
3.    Allah dostu hile yapsa da, tuzağa düşürse de dostluk lezzetinden onun yanından ayrılmayacağımızı öğrendik.
4.    Şems Hazretlerinin kendini gösterip nurlar saçması isteğinde olmamız gerektiğini öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretlerinin Müslüman olanın Allah kurallarını uygulamasıyla yetinip kalmaması gerektiğini, Allah dostlarını bulmasını, Allah dostlarından karşılıklı dostça konuşmayı, sevgi duymayı öğrenmeyi ve bu öğrendiklerini yaşamanı katmasını, üstün insanlardan daha üstün olmayı öğrenmesi gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

26 Şubat 2016 Cuma

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2120 İNCİ BEYİT

2120. Bir adam, secdelere kapanarak gelirse emniyete erer, âmâna (Yardıma) kavuşur.
Edepsizlik ederse terbiye için silleler (Tokatlar) yer.

Tanrı hükmüne razı olur, neşelenirse ne âlâ;
Baş çekerse ipi boynunda görür.

Aşka lâyık olursa Şam (Şehri) gibi kutlu bir hale gelir;
Gönüle gönül vermezse Halep (Şehri) gibi viran (Yıkık-dökük) olur gider.

Sebebi nedir ki der, o mamur da bu yıkık-dökük?
Fakat sebebin canını, özünü görmek için Hızır canı gerek.

Rızık veriş de Tanrı ihsanındandır, vermeyiş de;
Bunu böylece görmemiz için, bu hususta da bize bir berat vermesi için dileye-isteye Şaban (Ramazandan önceki ay) da çıkageldi.

Oruç kadehi (Çok sevilen ve istenilen şeylerden uzak durma zamanı) geldi, bu işreti inkâr edenin şarapsız zevki (Sebebe bağlanmamış çok çekici olanın elde edilmesinden veya düşünülmesinden oluşan hoşluğu), şarapsız neşeyi görmesi için tuttu (Maddeye ihtiyaç olmadan mutlu oluştan doğan ve dışa vurulan sevinci görenler), bütün kadehleri kırdı.

Ramazan ayı geldi, ağzı mühürleme zamanı gelip çattı;
Dudaktaki lezzeti göstermek için oruçla dudakları mühürledi.

Manalar sağrağının (Büyük kadehini) sun bomboş mideye, gizli sevgiliyi batıların gözü görür elbet.

Devlete mağrur olana der ki: “ Bu nöbet de gelir geçer elbet.
Hem de bu nöbet geçince devlet sahibi sıtma nöbetine tutulur, sıtma nöbeti görür”

Nöbeti boşla da çabucak Ahmed’in (Hz. Muhammed’in) nöbetini çal.
Çal da varlık karın (Kar) erisin, Arap güneşini gör.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Allah dostlarının yanına gelenlerin tam teslimiyet içinde, Tanrı hükmüne razı oldukları takdirde yardım edileceğini, neşeye kavuşacaklarını öğrendik.
2.    Allah dostlarının yanına gelenlerin terbiye kurallarına uymazlarsa ceza göreceklerini öğrendik.
3.    Allah dostlarının yanına gelenlerin gönlünü o kutlu kişiye verenlerin; kutlu bir şehir gibi işlek bir hale geleceklerini öğrendik.
4.    Allah’ın oluşturduğu sebeplerin özünü görmek için abı hayatı kazanmamız gerektiğini, bu kazanım olmadan yanılgılara düşeceğimizi öğrendik.
5.    Dünyaya ait olup sahiplendiğimiz her ne varsa bir müddet bunların nöbetçisi olduğumuzu, sonra bunların elimizden alınacağını öğrendik.
6.    Ramazan ayının orucunu tutanın oruç zamanında gönül gözünün açılacağını, manaların sunulacağını, sevdiği Allah’ı göreceğini öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Bu dünyada yaşarken Peygamber efendimizin vekili olmak için çalışmamız gerektiğini, soğukluktan kurtulup güneş gibi sıcaklık veren olmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

25 Şubat 2016 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2110 İNCİ BEYİT

2110. Sen bir suya benziyorsun (Akıcı özelliğe sahipsin), bense dereyim (Suyun aktığı yerim), seninle buluşmaktan başka neyi arayayım, neyi isteyeyim?
Suyu açmadın mı derenin bir değeri, bir parlaklığı olmaz.

Ne mutlu sana, herkesten ilerisin, yani herkesten üstünsün;
Fakat Allah’a hamdolsun, kendinde oldun mu bir rahata, bir huzura kavuşamazsın.

Gönlü arıyordum, yolda rastladım, gördüm onu;
Safra illetine tutulanlar gibi bu sevdaya düşmüş, yerlere serilmişti.

Ey Tebrizli Tanrı Şems’i, ayrılığın ezdi-öldürdü beni, fakat yüz kere daha ezsen-öldürsen aşkından ayrılmam, bunu göremezsin.

A hoca, ne kuşsun sen, adın ne, değerin ne?
A tatlılarla beslenen kuş, nu uçarsın, ne yayılırsın.

Deve kuşusun sanki uç diyorlar sana;
Diyorsun ki:” Ben deveyim, deve uçar mı hiç a dayı?

Yük yükleme çağı gelince ben kuşum diyorsun, kuş yük çeker mi, ne diye teklifte bulunuyorsun?

Ne şakıyıp çileyen güzel sesli bülbülsün, ne rengi güzel dudu kuşu;
Ne boynu halkalı üveyksin, ne bizim yeşilliğimize, bağımıza, bahçemize geliyorsun.

Her kuşun boynunda Süleyman’ın bir hakkı var;
Bütün kuşlar oraya uçup gittiler, sen ne diye duruyorsun?

İşte o şaşılacak Ay yüzlüyü görmeye, yolda yanıp yakılanları, onların isteklerini seyretmeye Recep ayı çıkageldi (Allah’ın savaşmayı yasak ettiği ay).
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretleri herkesten ileri, üstün olanların kendisiyle olmasının doğal bir davranış olduğunu söyleyerek bizi davet ettiğini öğrendik.
2.    Parlaklık elde etmek isteyenin Mevlana Hazretleriyle birlikte olması, kendini unutup Mevlana Hazretleriyle birlikte olmanın rahatına ve huzuruna kavuşması gerektiğini öğrendik.
3.    Sevdiğimizden ayrı düşsek bile sevmekten vazgeçmememiz gerektiğini öğrendik.
4.    Din görevi yapanların Allah dostlarını tanımaları, onları sevmeleri ile alımlı bir güzelliğe sahip olacaklarını öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Savaşmayı bırakıp sevgi, anlama, anlaşma zamanının geldiğini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

24 Şubat 2016 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2100 İNCİ BEYİT

2100. Ne kadar çalışırsan çalış, ancak gözünü yumabilir, kendini göremezsin;
Fakat ne vaktedek kendinden (Tanımaktan) kaçacaksın, bir huzura, bir rahata kavuşmayacaksın?

Can dedi ki “ A benim tek güzelim, eşsiz dilberim, şuna and içtim;
O aşk öldüren, o kara sevdalara tutulmuş olan saçlarına and olsun”

Bu ahdi ederken bende ne can vardı, ne beden.
Ey tek, ey eşsiz güzel, bensiz-bizsiz ahdettim ben.

Sarhoş ne yaparsa suçu yoktur, yaptığını şarap yapar.
Suya vurmuştur, orada görünür amma yücelerdedir Ay.

Hadi, hemencecik çek şu kadehi, o Hıristiyan şakiye (Hayduda) Tebrizli Şemseddin’e ait bir nüktecik bile söylemiyorsun.

Ne mutlu gündür o gün ki yoldan dönüp gelirsin, yücelerde Ay gibi can penceresinden pırıl-pırıl içerilere vurursun.

O gittikçe dolan, değirmileşen (Yuvarlaklaşan), o süse ihtiyacı olmayan Ay yüzünle şu yerlere döşenmiş toprağı Arş (Göğün en yüksek katı) gibi bezersin.

O zaman nice ayağı bağlı akıllı kişi kendinden geçer, varlığından kurtulur;
Nice canlar, yeni baştan ballar yemeye, şekerler çiğnemeye koyulur.

Şu altı köşeli konak yerinden nice kervanlar kalkar, bineksiz, azıksız, mekânsızlık âlemine doğru yola düşer.

Canımı aydınlata can, bedene, ayarını uman hoca desin, bırak yarını, bugün beni gör, beni seyret.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Yol gösteren, tolu aydınlatan olmadan kendi kendimize çalışmamızın kendimizi yeteri kadar tanıyamayacağımızı, istenilen ve beklenilen rahat ve huzura kavuşamayacağımızı öğrendik.
2.    Kendisi yeryüzünde gözüken, yücelerde yer tutmuş kişiyi kendimize sevgili yapmamız, âşık olmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Şems Hazretlerinin yüce Arş makamında olduğunu, yeryüzünü de arşa çevirdiğini öğrendik.
4.    Yüce insana aşkla bağlananın diğer tüm bağlardan kurtulacağını, kendini bağlayan benliğinden, varlığından kurtulup tatlı bir hayata başlayacağını öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Gelecekte derdine düşmeden, bugün yücelerde kendilerine yer tutmuş Şems Hazretleri, Mevlana Hazretleri ve onların bize tanıttıkları Allah dostlarını bilmemiz, bulmamız, tanımamız, onları aşkla sevmemiz gerektiğini, bugünden itibaren, hemen bu aziz kişilere canımız gibi bakmamız ve görmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                                  *
RAVLİ


23 Şubat 2016 Salı

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2090 İNCİ BEYİT

2090. Deliliğim, yüzlerce akılıya sermaye (Birikim) kesildi;
Şu acılığım, ballar yeme, şekerler çiğneme denizi haline geldi.

Tûba ağacının (Kökü gökte, dalları ve yaprakları aşağıda olup cenneti dolduran bir ağaç) altında alımlı, güzel mi güzel bir dilber gördüm;

Güzelliğinden âleme nice fitneler (Karışıklıklar) salmıştı, nice kargaşalar çıkarmıştı.

İki (Madde ve mana) âlem de diyordu, benim yüzümden deli-divane  (Çılgın) oldu, bütün sırlar, benim yüzümden meydana çıktı;

Ben geceden (Karanlıktan) de kurtulmuşum, yarından (İleriki zamanda) da;
Nasıl olur da yarından bir şey umarım (Olmasını dilerim, beklerim) artık?

Canıma dedim ki:” Doğduğum, göründüğüm vakit kimin olacağım, kimin canına can katacağım?

Manalar denizi, parasız-pulsuz gör, seyret, Şemseddin Tebriz’den şekilsiz bir deniz halinde belirip görünmüş.

Sevgili, İsa sen olduktan sonra Hıristiyanlık devleti, ne de şaşılacak bir devlet.
Ezeli lâhûtu nâsût (Mutlak varlık olan Tanrı zât (Kendi) âlemini yani bütün sıfatlarını, adlarını, zatına gark olmuş bir durumda şu gördüğümüz) âleminde göstermedesin.

Kâfir saçlarının bir büklümünü açtın mı iman, saçlarından bükülmüş bir acayip zünnar kuşanır gider (Kendini bu işle yoğun olarak uğraşmaya başlar).

Ey şu toprak dünyayı aşkınla bezemek için yüzü, yüzlerce perde ardından parıl-parıl parlatan güzel.

Dün can, sarhoşlukla tuttu da aşkınla bir ahit de bulundu (Kendi kendine söz vererek işi kendi üstüne aldı.).
O biatte (Eğemezliğini tanımada) can, aşkla yapayalnızdı.

Aşk, başını canın kulağına yanaştırdı da gizlice dedi ki;” Hiç adam, kendisiyle ahdeder (Kendi kendine söz verir) mi, sen yoksun ki, var olan tamamıyla biziz”.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretlerinin sıra dışı aşk yolculuğundan akıllılara faydalı kaynak, görüş ve izlenecek yolu gösterdiğini öğrendik.
2.    Mevlana Hazretlerinin ilahi yolculuğunda Şems Hazretlerini gördüğünü, güzelliğine âşık olduğunu öğrendik.
3.    Şems Hazretlerinde para vermeden, mana denizinin belirip görüneceğimizi öğrendik.
4.    Allah âlemini Şems Hazretlerinin gönlüne bakınca onun gönlünde görebileceğimizi öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
İnsanın gerçek yaşayışının canıyla aşkının bir ve birlik olduğu zaman olduğunu öğrendik, anladık.
                                  *
RAVLİ


22 Şubat 2016 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2080 İNCİ BEYİT

2080. Cevir (Eziyet, üzüntü), cefa (Sıkıntı) buysa nice vefa(Sevgiyi sürdürme, sevgi ve dostluk bağlılığı) ekinine (Kültürüne) kesat  (Yokluk, kıtlık) düşmüştür.

A gönül, ne duruyorsun?
Onun cefasına (Verdiği sıkıntıya) karşı canınla oyna, can ver o cefaya (Sıkıntı çektikten sonra oluşan rahatlığın ve mutluluk kalıcı olur).

Bu gün öylesine sarhoşum ki tamamıyla kendimden geçmişim, dostum, tut elimden, nerdeysen oraya çek beni.

Sana ne gerekse gökler onu doğurur (Meydana getirir), hemen sunar sana;
İncin (Şekli değişmeyen değer) azalır mı hiç, zaten denizin ta dibindesin (Derinlere dalmış, kaynağına kavuşmuşsun).

Canım benim, her gözbebeği, sayende adam oldu;
Zaten ey görüşün (Görüş ve düşünce ileri sürenlerin) özü, anlayışın temeli, sen olmadıktan sonra gözün ne değeri var?

Ey can, sarhoşluk devletiyle el çırp;
Varsın, sağ-esensin, hem de birlik âleminin ta içindesin, ne de hoşsun ya.

A can (Ölümsüz olan hayat), ne diye korkuyorsun?
Cansın, ten değilsin (Ten gibi bir zaman sonra toprak olmayacaksın), nefis değilsin (Vücudunun hissi istekleri değilsin) sen.

Beden, korku madeni (Kaynağı) olagelmiştir, sense zevksin (Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygusun), neşesin (Mutlu olmaktan doğan ve dışa vurulan sevinçsin), seyirsin (Hoş bakma yerisin), seyransın (Gezme, gezinti yapma yerisin).

A gün, ne de güzel bir günsün, neşeyi, çalgıyı artırdıkça arttıran bir mumsun, bir gün ona can ulaştır, ağırla, rızıklandır (Yiyecek, içecekle besle) onu.

A sabah çağı, öylesine bir nefesin var ki uyanıklık sermayesi;
Gönülleri uyuyakalmış olanlara İsa nefeslerini üfür (Allah’ın Büyük ismini söyleyerek uyandır, canlandır).

Ey Tebrizli Tanrı Şems’i, doğudan bir göründün mü güneş bile bir yıldız gibi nuruna dalar, görünmez olur.

Şu niyetteyim: Sevdalara dalayım;
Fakat deli-divanenin gönlüne nerden niyet sığacak, del-divane, nerden kurduğunu yapacak?
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Şu anda yaşadığımız hayatın bize kalıcı zevk ve mutluluk vermediğini, kalıcı zevk ve mutluluk kazanmak için Mevlana Hazretlerinin önerilerine katılmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Aklımızın doğru şekilde kullanılması için, doğru yola girip doğru görüşe ve doğru yaşamı bulup ebedi mutluluğa kavuşmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Allah dostlarının bize önerdiği yolun zahmetine katlanıp sonra da zevk ve huzura kavuşmamız gerektiğini öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Bir derdimiz olması, diğer dertlerden kurtulmak için âşık olmamız ve aşk sanatını Allah dostlarından öğrenmemiz ve yaşamamız gerektiğini Mevlana Hazretlerinden öğrendik, anladık.
                                  *

RAVLİ

21 Şubat 2016 Pazar

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2070 İNCİ BEYİT

2070. Ey Tebrizli Tanrı Şems’i, cana (İnsana) ne şekerler (Tatlılık, içtenlik, sevimlilik) dökersin sen;

Tertemiz canlar (Mevleviler), senden başkasıyla uzlaşmazlar, senden başka hiç kimsecik onları huzura kavuşturamaz.

A hercai (Sevdiğini devamlı değiştiren) âşık, küpe (Geniş karınlı, dibi dar toprak kaba) başını koy, ayık, akıllı kişilerle düşüp kalkma, kavgacı kişilerle dost olma.

Ayık olan, aklı başında bulunan kişi, küpe benzer, savaştan, kavgadan başka bir şey bilmez;
Hâlbuki sen Ashâbı Kehf’in köpeğinin cinsindensin (Müminlerin peşini bırakmayan yapıda olansın), savaş, kavga yok sende.

O akıllı köpek meyhane (Mevlevi tekkesi) kapısına başvurdu, çünkü şekeri de o tapıda  (Yerde) gördü, tatlılığı da.

Hocam, şu güzelim yerden dışarı çıkma;
Seyir-seyran burada, sen de seyir-seyran ehlisin.

Nice çalgıyla neşelenip sarhoş olan var ki ahengi bıraktı da o helvalar yiyen tatlı, güzel dudaklara düştü gitti.

Başını küpe daya, testiyi küpün yanına koy, sıçrayıp kalkacaksan sıçra, kalk, küpün yanına var a kavgadan, gürültüden sarhoş olmuş kişi.

Sevgili, bir bak bize, bakışların, görüşlerin canısın çünkü sana nasıl gönlümü aldın diyebilirim ki gönlümüzün ta kendisisin zaten.

Gönlümüzü ayaklar altına aldığın zaman canlar neşelenir, ayak vurarak raksa girer;
Gönlümün ciğerini yaraladığın zaman gönül adeta ballar yer, şekerler çiğner.

Kollarını saldın da oyuna girdin mi beden, canını verir sana.
Cilvelendin, oyunlara giriştin mi ölüye bile bir tuhaf hal olur, canlanır adeta.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
 
                         ***
Ashâbı Kehf: Mağara arkadaşları anlamına gelir,
Rivayete göre Dıkyanus adlı hükümdar hükmettiği halkı puta secde etmeye zorlamış.

Yedi kişi, bu harekette bulunmamak için kaçmaya karar vermişler ve şehirden çıkmışlar.

Kıtmir adlı bir köpek de peşlerine takılmış, kovmuşlar, taş atmışlar, hatta ayağı kırılmış, fakat gene peşlerini bırakmamış.

Bunlar da hoş görmüşler, köpekle beraber bir mağaraya sığınmışlar.
Orada Tanrı, bunlara bir uyku vermiş, tam 309 yıl uyumuşlar.

Yel bir yanları çürümesin diye Tanrı emriyle sağdan sola, soldan sağa çevirmiş.

Köpek de mağaranın ortasında, ön ayaklarını yere yayıp uykuya dalmış.

309 yıl sonra uyanmışlar, bir gün uyuduklarını sanmışlar.
Sonra güneşe bakmışlar, henüz batmadığını görünce yarım gün uyumuşuz demişler.

İçlerinden birini bir şeyler almak için şehre yollamışlar.
Adamın verdiği para geçmemiş, üç asır önceki para olduğunu anlamışlar.

Zamanın hükümdarı iman sahibi imiş, duyunca bunları ziyaret etmeyi kurmuş.

Halkla beraber o adamla mağaraya gitmişler, fakat mağaraya girince Tanrı, bunları köpekleriyle beraber sırretmiş (Kehf suresi 9-26)

Neler öğrendik;
1.    Tatlılık, incelik, anlayış isteyenin Şems Hazretlerinin özümüze dirilik, güç ve yaşam sunduğunu, temiz kişilerin kolayca anlayıp anlaştığını öğrendik.
2.    Akıllı kişilerin savaş ve kavgadan başka bir şey bilmediklerini öğrendik.
3.    Akıllı kişilerden Allah dostlarına yakın ve dost olanların sevimliliği, hoşluğu, şirinliliği elde edeceklerini öğrendik.
4.    Din işleriyle uğraşanın Allah dostlarının yaşamlarına yakın olmaları gerektiğini öğrendik.
5.    Allah dostlarının insanı sarhoş eden Allah sözlerini dinleyen kişinin kavgadan, gürültüden uzak hoş bir yaşam geçireceklerini öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Allah dostlarının bizi eleştirip yaralamasının bile bize kalıcı güzel nitelikler kazandıracağını öğrendik, anladık.
                                  *

RAVLİ

Popüler Yayınlar