31 Ekim 2015 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 960 İNCİ BEYİT

960. Uçup kaçan düşünce bu yanıp yakılmış âşıktan kaçtı gitti;
Çünkü ben, gâh daracık bir kafesim, gâh Cafer-i Tayyar (Hazreti Muhammed’in amca oğullarındandır.
Mote savaşında bayraktardı.
Kolları kesilerek şehit edilmiş ve Muhammed iki kolu yerine iki kanat verildiğini ve cennete uçmakta olduğunu söylediği için “Tayyar” denmiştir).

Can hekimine gittim de nabzımı ele al dedim, bir muayene et beni;
Hem gönlüm bende değil, hem hastayım, hem aşığım, hem sarhoş.

Yüz çeşit derdim, illetim var, keşki bir olsaydı;
Bütün bu illetlerle beraber bir de tutmuşum, işin ötesini araştırmaya kalkışmışım.

Bana, sen ölmedin mi dedi;
Evet dedim, ölmüştüm amma kokunu aldım da mezarımdan sıçrayıp kalktım.

O ruhani güzelliğe sahip güzel, o Tanrı doğusuna mensup dilber, o yüzüne, güzelliğine dalıp da ellerimi kesip doğradığım Yusuf-ı Ken’an.

Güzel-güzel yanıma geldi, elini gönlüme koydu da “Ne eldensin (Nereye aitsin), ne haldesin (Durumdasın)” dedi.
Dedim ki:” Bu eldenim, halim de meydanda.”

Çekişmeye, kavga etmeye kalkışınca tuttu, bir kadeh şarap sundu bana;
Sapsarı yüzüm yalımlandı (Alevlendi), alev-alev yanmaya başladı da çekişten, kavgadan vazgeçtim.

Derken elbisemden soyundum (Bu ana kadar doğru iyi diye üstüme aldığım, benimsediğim, savunduğum, her ne varsa bunlardan ayrıldım) , sarhoşçasına deli-divane oldum, o sarhoşların halkasına girdim, sağ yana oturdum, kurtuldum

Yüzlerce kat libaslar (Elbiseler) giyindim, yüzlerce çeşit coşkunluklarda bulundum.
Yüzlerce kâse döktüm, yüzlerce kâse kırdım.

O kavim (Hz. Musa kavmi), altından yapılmış buzağıya tapmıştı, ben aşka tapmazsam yünden, yapağıdan (Koyun tüyünden) yapılmış yalancı buzağı (Yeni doğmuş, ana sütüyle beslenen sığır yavrusu) olayım.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik;
1.    Allah’ın bir kulunu kendine çekince kişide olan değişiklerin ne olacağını öğrendik.
2.    Allah’ın sebebe bağlamadığı işler yaptığını öğrendik.
                                  *
İşte böyle yaren;
Halen yaşarken Allah’tan dünyaya geldiğimiz yoldan tekrar Allah’a dönmemiz, yeniden yaratan tarafından düzeltilip dünyaya dönmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.

Allah’a gidip dönmenin en etken ve hızlı olmasının aşkla ve aşk yolundan olduğunu, aşk yolunu öğreten bir önderin kılavuzluğuyla bu işi yapmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

30 Ekim 2015 Cuma

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 950 İNCİ BEYİT

950. Âşıksan aşk davasında gerçeksen bana (Mevlana Hazretlerine) uy (Bağlı kal, uygun hareket et), benimle otur (Beni benimse, yerleş, kökleş), çünkü seher çağlarına dek, sabahlara kadar uykum gelmiyor benim, uyumuyorum ben.

Ressamım, her an bir güzel resmi yaparım, fakat seni gördüm mü bütün yaptığım resimleri huzurunda yırtar, bozarım.

Yüzlerce resim yaparım, adeta can veririm onlara, fakat senin güzelliğini görünce hepsini de ateşlere atar, yakarım.

Sen ya sakisin (İnsan ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah’ın nurunu saçan), şarap (Tanrı şarabı) sunmadasın yahut ayıkların düşmanısın yahut da her yaptığım, her düzüp koştuğum (Düzene koyduğum, düzene soktuğum, sıraladığım, elverişli duruma getirdiğim, oluşturduğum, meydana çıkarttığım) evi yıkıp dağıtan birisin.

Can dökülüp saçıldı, sana doğru akıp gitti, sana karıştı, seninle birleşti;
Canda senin kokun var, onun için hele bir, şu canı hoş tutayım, sevip okşayayım.

Benden coşup akan kan sana, senin toprağına, seninle aynı renktenim, aşkınla ortağım diyor.

Şu balçık evde sen olmadıkça gönül harap bir halde kalakalmış;
Sevgili, ya eve gel yahut da evi kökünden yıkayım gitsin.

Şu suçumdan asla tövbe etmem;
Hatta bu işten, bu olaydan tövbe edenden de uzağım ben.

A benim canı, Mecnun Leyla’nın aşkından tövbe etmedi, hâlbuki bende, benim sırlarımda yüzlerce Leyla’nın yüzlerce Mecnun’un aşkı var.

Nasıl başsız-ayaksız, önsüz-sonsuz bir aşk bu ki âşığım (Tutkulu bir sevgiyle sevenim), maşukum (Tutkulu bir sevgiyle sevilenim);
Hem ağlayıp inliyorum, hastayım, hem de hastanın derdine dermanım.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretlerinin Şems Hazretlerine tamamen kendini verdiğini, kendi tüm değer ve varlığını yok edip Şems Hazretlerine katıldığını, onun varlığıyla var olduğunu öğrendik.
2.    Âşık olanlardan hiç kimsenin pişmanlık duymadığını öğrendik, anladık.
3.    Aşkın bir hastalık olduğunu, fakat diğer hastalıkların ilacı olduğunu Hazreti Mevlana’dan öğrendik.
4.    Hazreti Mevlana’nın aşk hastası olduğunu, hasta olmasına rağmen başkaların tüm dertlerine çare olduğunu öğrendik.
                                  *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretlerinin Şems Hazretlerine âşık olması; her hangi bir kişinin başka kişiye âşık olması gibi olmadığını, kendini yetiştirmiş, bu ulu insanların birbirine gönülden bağlanmasının sayısız bize açıklamadıkları yüce sırları olduğunu öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

29 Ekim 2015 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 940 İNCİ BEYİT

940. Şu oyunda dedim, sarılacak bir sebep göster, üst olacak bir vesile (Elverişli durum, fırsat, bahane) bul.
Dedi ki (Şems Hazretleri):
Ben sebeplerin dışında girdim bu oyuna

Her topluluk, bir kavme yakındır, o kavmin soyundandır;
Benim de senin aşkının gamıyla yakınlığım var, o gamla soydaşım.

A sevilen, beğenilen nur, gözümde karar et;
Dûr (Uzak) olma gözden;
Çünkü nurun devleti sayesinde isteğin istediği şeye bile sahibim ben.

Öyle bir kişiyim ki her ahım göklere yücelmede, gökleri alev-alev yakıp yandırmada;
Bu kızgın, bu hırçın ateşi;
Yalım-yalım (Alev-alev) yanan aşktan elde etmişim.

Ey aşk, uykumu alt-üst etmişsin;
Uykum, senin yüzünden ciğerimin kanlarına gark olmuş, gitmiş.

Hadiselere gebe olan şu gece vakti, şeker madenini arayıp aktarma, düşüncelere dalma yüzünden uykum, şeker gibi eridi gitti.

Vuslatının lütfuna eremedim  (Sevgiliyle buluşamadım ) da inceldim, onun yeni Ay’a benzeyen kaşlarına döndüm;
Artık bu Ay devrinde geceye ulaşmama, uykuya kavuşmama imkân yok.

Bütün bu uyanık olmama rağmen gene de gece olunca sevdalara dalar da ey aşk, uykumu al, götür demeye koyulurum.

Uyku beni görünce oturmaya kudreti kalmaz, kaçıp gider, benden kaçar da bir başkasını yakalar, onu bastırır.

Melekûti (Tanrı’nın yönetimini ve sahip olduğu gücü gören)  aşk, yücelik, temizlik sevgisi, beşeri gözlerimden uykuyu almış, götürmüştür de bu yüzden, gücüm yettikçe dostları bırakmamışım, onları da uyutmamışımdır.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik;
1.    Aşkın verdiği üzüntü ile yüce insanların soyuna, mezhebine, kavmine, topluluğuna yakınlaşabileceğimizi öğrendik.
2.    Her oluşumun bir sebebe dayandığı gibi sebepsiz oluşumların da olduğunu öğrendik.
                                  *
İşte böyle yaren;
Sevgiliyi uyanık olarak beklememiz gerektiğini, sevgili bizi uykuda görünce yüzünü göstermeden geri gideceğini öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

28 Ekim 2015 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 930 İNCİ BEYİT

930. Adeta tahtadan bir (Hareketsiz duran)  adamcağızsın sen, biraz daha yaklaşsan, biraz daha ileriye gelsen de canlansan yüzlerce can Dicle’si (Canımızı ulu denize götürecek kişiler) görürsün;
Fakat yavaş gel, çünkü sarhoşum ben.

Tembellik etme ey saki (İnsan ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçan), hepsini içmedik, şarabımız var daha;
Doldur o arı-duru (Saf, tertemiz) şarabı, sun bize, yalnız yavaş gel, çünkü sarhoşum ben.

Gama (Kendini üzüntüye teslim edenler), gussaya (Kedere, üzüntülü düşünceye, kötü bir şey olacakmış düşüncesiyle ortaya çıkan ve sebebi belli olmayan, bilinmezlikten oluşan gerginlik duygusuna kendisini kaptıranların, endişe ile korkuya kendisini teslim edip) batanlar bu yolda aklı az olanlardır, onlar pek soğuk kişilerdir, pek saçma adamlardır;
Yavaş gel, çünkü sarhoşum ben.

Her şeyden Hür Tanrı Şem’i Tebriz arı-duru (Saf, tertemiz) şarap!
Artık mahşere kadar yıkılmış kalmışım ben;
Yavaş gel, çünkü sarhoşum ben.

Aynada (Gönül aynasında) yüzünü görünce söze başlarım;
Fakat ayna soluk istemez, söz istemez, buğulanır;
Vay benim sözlerime vay.

Seni suda görürüm, suya el atarım;
Fakat su da bulanır, işim gücüm de.

Ey dost, aramıza, ey dost sözü bile sığmıyor.
A sevgili demeye kalkışırsam, a sevgili bile diyemiyorum işte.

Ah bile ne yandan geldiyse o yana geçip gidiyor;
Ağzımın yolunu kapadım, feryat bile edemiyorum artık.

Feryat etsem bile, ah etsem bile o Ay’ın bulutlar arasına girişindendir bu feryat, onu göremediğimdendir bu ah;
A benim Ay’ın on dördü dilberim, Ay’a bakmak elbette daha hoş.

Bir Ay yüzlü dilbere, senin yüzünden yüz çeşit zevke, neşeye dalmışım dedim;
Benim ondan başka daha yüz çeşit şaşılacak şeylerim var dedi.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik;
1.    Bizi canlandıracak, yani hareketlendirecek gönlünde Allah aşkı olan kişiyi aramamız, gönlüne girmemiz gerektiğini öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin gönlünde Allah’tan başka bir sevgi bulunmadığını, bundan dolayı hür olduğunu öğrendik.
                                  *
İşte böyle yaren;
Mevlana hazretlerine gönül verirsek, sever sayar, dediklerini doğru kabul edip bağlanırsak bizimle ilgileneceğini, ölü ruhumuzu canlandıracağını, yardım edeceğini, yol göstereceğini, bizi alıp güzel insanlarla tanıştıracağını, güzellikleri göstereceğini öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

27 Ekim 2015 Salı

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 920 İNCİ BEYİT

920. Rintsin (Gönül erisin), hovardalık (Zevki için para harcamaktan kaçınmayansın), kayıtsızlık (İlgisizlik) dininde benim gibi sen de ortaya düşmüşsün;
Ne diye perde ardında duruyor, ne diye kendini gizlemeye çalışıyorsun, gel yavaşça, çık perdeden, sarhoşum ben.

A şarap, senden daha beter hale geldim, senden daha fazla benim şarap, senden daha fazla coşup köpürüyorum, yavaş davran sarhoşum ben.

Coşup köpüren şarapla aynı cinstenim, (Şarap almak için) hırkalarını satanlardanım, ne diye sevgiliden gizleneyim, örtüneyim,
Yavaş davran, sarhoşum ben.

Kendimden geçtim de senin aşkını seçtim;
Sonra da gördüm ki tamamıyla yok olmuş gitmişim;
Artık sen de yavaş davran, çünkü sarhoşum ben.

Her ne kadar âlemi aldatıyorum, keşiş kılığına girmişim amma İdris’in gönlündeki nurum (İlimde, fende ileri seviyedeyim, insanlara ustaca yazılmış yazılarımla dışına elbise içine ışık veririm) ;
Yavaş davran, çünkü sarhoşum ben.

Mezhep kaydından kurtulanların mezhebinde bildiklerin yabancılığı, bilmezlikten gelişi bile değersizdir;
Bir yeldir onlara bu bile;
Yavaş davran, çünkü sarhoşum ben.

A yüzlerce fitneler koparan, düzenler düzen, vakit geçti, sarhoşlar sızdı;
Sen şu gençleri de al götür, sözlerimi de rehin al da şarap sun;
Fakat yavaş davran, çünkü sarhoşum ben.

O Rüstem’in meclisine kavga etmeye, gürültü çıkarmaya geldim de geçtim oturdum;
Yüzlerce kadeh kırdım, yavaş gel, çünkü sarhoşum ben.

Ey saçma-sapan söyleyip duran, hem dümbelek çalan (Anlayışsız, sersem), hem gülen, hem eşek olan, hem eşeğe kul-köle kesilen yavaş gel, çünkü sarhoşum ben.

A lök (Hareketsiz oturan) gibi çöküp kalan akıllı, a yüzü demircinin yüzü gibi kapkara kesilmiş kişi, gel de dilberimi gör, onu seyret;
Amma yavaş gel, çünkü sarhoşum ben.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik;
1.    Gönül eri olup zevk için para harcamaktan çekinmeyen, dine bağlılığımız yoksa Mevlana Hazretlerine yaklaşmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Coşup köpüren biri isek Mevlana Hazretlerine yaklaşmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Kendimizden geçerek, benliğimizden sıyrılarak ne yaptığımızın farkına varmadan isek Mevlana Hazretlerine yaklaşmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Saçma sapan konuşan biri olsak bile isek Mevlana Hazretlerine yaklaşmamız gerektiğini öğrendik.
5.    Anlayışsız sersem biri olsak bile isek Mevlana Hazretlerine yaklaşmamız gerektiğini öğrendik.
6.    Hareketsiz, ne yapacağını bilemeyen kişi isek Mevlana Hazretlerine yaklaşmamız gerektiğini öğrendik.
7.    Çalışmaktan hayatın anlamını yitirmiş bir kişi bile olsak Mevlana Hazretlerine yaklaşmamız gerektiğini öğrendik.
                                  *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretlerinin kendisine yaklaşanlara güzeli ve güzellikleri gösterdiğini öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

26 Ekim 2015 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 910 İNCİ BEYİT

910. Benim yakınımsan ey dost!
Bak da seyret, nasıl kendimden geçmişim (Kendimi aşıp başka bir yere ulaşmışım) ben;

Ne diye sırlar (Gizlenmiş ne var) sorarsın bana?
Zaten meşhur (Herkesçe bilinen) olmuşum, ortaya düşmüşüm ben.

O aslan (Şems Hazretleri), âşığın (Kendisine tutkulu sevgiyle bağlanmışın) gönül kanından başka bir şey içmez;
Ben de yavrusuyum o aslanın, gönül arıyorum, kan içiyorum ben.

Hastayım, biliyorsun da Fatiha okuyorsun;
Fakat a dostum, görmüyor musun ki zaten Fatiha’dan hastayım ben.

Gerçeği işaretle anlatan Hallac’ı halk, darağacına çekti,
Hallaç sağ olsaydı sırlarımın azametinden (Büyüklüğünden, ululuğundan) o kurardı darağacımı (İdam sehpamı) benim.

Hocam, istersen sen ikrar etme (Tanıma, kabul etme);
Zaten ben sana söylemiyorum ki!
Ben ölü yıkamıyorum, kaya kaşımıyorum ki.

Ey âlemin kul-köle kesildiği Tebrizli Tanrı Şems’i inkâr (Tanımayan, kabul etmeyen) eden kişi, senin gibi körün ikrarından (Saklamayıp doğruyu açıkça söylemenden), zaten bezmişim (Dünyada yaşama iş görme isteğini yitirmiş olmandan), usanmışım (Sıkılıyorum, hoşlanmıyorum) ben.

Ne gönlün var, ne ilâm (Çok isteğim);
Ayağım da aşkınla bağlandı gitti;

Hâlbuki nice bağlar kopardım, nice kayıtlardan (Davranışımı çerçeveleyenlerden sınırlayanlardan) kurtuldum;

Yavaş a güleç dilberim;
Yavaş davran, sarhoşum ben.

Hayranlık meclisinde (Beğenilen toplukta), hani o bildiğin, tanıdığın padişahtan can gibi bir kadeh sunuldu bana;
Yavaş davran, sarhoşum ben.

Canım benim, bir ancağız beri gel, bundan fazla incitmebeni a güleç dilberim;
Yavaş davran, sarhoşum ben.

Ey sevgilinin sakisi (İnsan ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah nuru döken kişi), vazgeç şu ağırcanlılardan (Çok yavaş iş yapan, tembel), bırak şu sakil (Sıkıntılı, can sıkan) ruhluları, keşişlerden (Din ve ibadet için kendini toplumdan soyutlamış kişilerden) hırsızlamaca sun bana yavaşça, sun ki sarhoşum ben.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretlerinin içten gelen bir sevgiyle Şems Hazretlerine bağlandığını, kendisine de böyle bağlanılması gerektiğini, böyle bağlanan kişiye de dost dediğini öğrendik.
2.    Tüm sahip olduğumuz değerleri yok etmeyi göze alıp özümüzü Hazreti Mevlana’ya düzeltmesi için içten gelen bir yönelişle vermemiz, onun bizi sıfırdan yetiştirmesini için vereceği görevleri yapmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Hazreti Mevlana’nın açıkça söylemediği fakat kendisine dost olanla gizli bir yol olan gönül yoluyla paylaştığını öğrendik.
4.    Mevlana Hazretlerinin kolayca Mevlana olmadığını, zorluklarına katlandığını, sonuçta Tanrı şarabından içtiğini öğrendik.
                                  *
İşte böyle yaren;
Güzel, yüce bir topluluğun içinde olmak istiyorsak mevcut benliğimizden kurtulmamız, Tanrının verdiği temiz benliğe sahip olmamız gerektiğini, bu uğraşının zor, çetin olduğunu, fakat hiç pişmanlık duyulmayacak sonuçlar elde edeceğimizi öğrendik, anladık.
RAVLİ TANRI ŞARABI
RAVLİ MEVLANA VE HALLAC-İMANSUR
RAVLİ ALLAH’A ULAŞAN HALKIN LAFINA BAKMAZ
RAVLİ MEVLANA VE SÖZLERİNİ ANLAMAK yazarak Googleden okumalısın.
                               *

RAVLİ

25 Ekim 2015 Pazar

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 900 İNCİ BEYİT

900. Ateşlerle dolu âlemde yok olmaya, yokluğa kavuşmaya çalış;
Dikkat et de gör, varlık âleminde kakım (Kürkü makbul olan bir cins kedi) bile postu için oklanır, öldürülür.

Şu ateş göğünün altında uyanıklık halkasının başbuğusun amma sonucu ne baş kalır sende, ne kuyruk.

Zahmete uğradıkça uğrar, derdi artar durur, sonuçta mahvolur gider,  bayrama erişir;
Bundan ötesi de bir davuldur dövülür;
Dum, dum (Davuldan çıkan ses).

 Halimdeki perişanlığı sözlerimden anla;
A odun, o ateşe gir de “ Sizden bir tek kişi bile yoktur ki oraya uğramasın” ayetini (Meryem suresi 71) oku.

Böyle bir (Dünyaya ait) ovada sofralarla dolu lokmadan başka ne biter?
Şu yün tırnaklı merkep yücelere nasıl ağabilir (Çıkabilir).

Akbaba gibi uçsa bile sonucu yeryüzü gene çeker onu;
Bilirim her şey döner- dolaşır, aslına gelir.

İnsansan o gizli mücevhere (Can) yüz tut, çünkü o, küpe benzeyen bedende abıhayattır adeta.

Ey Tebrizli Tanrı Şems’i, biz, kalk diyeceğin vaktedek kanadının altında coşup kaynayan bir yumurtanız sanki.

O sevgiye âşık oldum olalı hem işten-güçten kaldım, hem işteyim güçteyim.

Başım dönmede, ayağımı diremişim de diremişim, tıpkı pergele benziyorum.

Mirrih  (Merih) gibi Ay’a kızgınım, gökyüzüne de;
Altın külahlı gökyüzünden bile sıkılıyorum, utanıyorum adeta.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik;
1.    Dünyada insanlar tarafından icat edilmiş, çekici kılınmış mal, para, mevki, makam gibi tutkuların kişilerin uyanıklığını elinden aldığını, uykulu bir sersemlik verdiğini öğrendik.
2.    İstisnasız herkesin cehenneme uğrayacağını, burada dünyaya bağlanmış olanların uzun süre kalacağını, dünyaya bağlanmamış iman sahiplerinin cehennemden zarar görmeden geçip gideceklerini öğrendik.
3.    Dünyaya bağlılığın insanı kısa süreli bir mutluluk vereceğini, ebedi mutluluktan yararlanamayacaklarını öğrendik.
                                  *
İşte böyle yaren;
Mutsuzluklardan, uğursuzluklardan kurtulmak için gönlünde Allah’tan başka bir sevgi bulunmayan Hak dostlarına tutkulu bir sevgiyle yaklaşmamız, öğretisiyle ebedi mutluluğa kavuşmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

24 Ekim 2015 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 890 İNCİ BEYİT

890. Gel, gel meclise (Mevlevi topluluğuna) ayak bas da yeni baştan işrete (Tanrı şarabından içmeye) koyulayım.
Bana karşı acı davranışlarda bulunmada sana şeker yükü kesileyim.

A dilber (Alımlı güzel), renksiz, şekilsiz aşkına battım gitti, şu küpten çek, çıkar beni de bir başka renge boyanayım.

Gönlüm, mümin gözünden de dar (Gönlüm, Allah’a güvenerek inancımdan dolayı sıkıntılı), çünkü umuyorum, korku içindeyim.
İkiye bölünmüş bir değirmiyim (Yuvarlağım), Ay şeklindeyim çünkü.

Ey can padişahının yüzünden yüzlerce piyade sultan kesilen, buyruk yürüten, ata bin a benim canım, bin de eyer örtünü ben taşıyayım.

İnat yeli (Direnme rüzgârı) yüzünden, iyiye-kötüye gam yiyordum, kendimdeydim;
Fakat and olsun Tanrı’ya artık daha da beter sarılacağım sana (Sana büyük bir istekle kendimi vereceğim, benimseyeceğim).

Senin sayende emniyetteyim, ey Ay yüzlü, senin yüzünden eminliğe (Güvenliğe, emniyete, tehlikesizliğe) ulaşmışım;

Artık bu yandan da ya emniyete kavuşurum yahut tehlikeli bir yola atılır giderim.
Selvi, benim yüzümden eğildi de gül bahçesi benden feyiz (Bolluk, bereket) aldı.
İman (Güçlü inanç) da benden kaçtı gitti, korkuyorum, küfür (İnkâr) yolunu tutacağım.

Öylesine bir bakışa sahipsin ki oktan kalkan düzmektesin;
Artık sen ok atarsan nasıl siper kullanabilirim ben?

Aşkımın altı da Tebrizli Tanrı Şems’i, üstü de;
Canımı onun aşkıyla alt-üst ettim gitti.

Varlık âleminde baş gösterme (Malım, mülküm, makamım, adım, şanım var diye güven duymakta önde olma) de yolunu yitirme;
Erlerin ovasında değil sen, ayakkabıların bile yok olur gider.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretlerinin Şems Hazretlerini tutkulu sevmesinden dolayı Allah’ın beni kıskanabilir, cezalandırabilir diye endişe edip korktuğunu öğrendik.
2.    Mevlana Hazretlerinin sevdiğine hizmet etmek yoluyla sevgi ve ilgi bağını devam ettirdiğini, güçlendirdiğini öğrendik.
3.    Gönlünde Allah sevgisinden başka bir sevgiye yer vermeyen Şems Hazretlerine gönül verdiğini, kendisini güvende, bolluk ve bereket içinde bulduğunu öğrendik.
                                  *
İşte böyle yaren;
Allah dostlarının yanına yaklaşmak isteyen kişi; 
Bilgisine, malına ve makamına güvenen biri olarak yaklaşmasının yanlış bir yaklaşım olduğunu, yani boş biri olarak yaklaşmasının gerektiğini öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

23 Ekim 2015 Cuma

KARACAAHMET HAZRETLERİ NASIL BİRİDİR

 Afyon ili İhsaniye kasabasına yakın Karacaahmet ve köyünde türbesi olan vardır.

Türbeye Perşembe günü gidilmesi ve Cuma namazı vaktine kadar hastanın kapalı odada kalması gerekmektedir.
Hastaya refakat edenlerin orada namaz kılıp zikrederek Allah’tan yardım istemesi gerekmektedir.

Perşembe gecesi Karacaahmet Hazretleri ve yanında 4 dervişi ile beyaz giysiler içinde geldiğini, orada yatan genç derviş asker delikanlıların ayaklanıp beyaz giysiler, beyaz külah şeklinde başlıklarla  Karacaahmet Hazretlerinin etrafında toplandıklarını, gelen hastalarla ilgilendiklerini bizzat biliyorum, gördüm, gerçekledim, şahidim.

Karacaahmet Hazretlerini kısa boylu, zayıf, Türkmen yüzlü, beyaz giysili, başında sivri beyaz külahı olarak gördüm.

Allah’ın verdiği yetki ile türbeye iyileşmek için gelenlere yardım ettiğini önceden de biliyoruz, gördüm, şüphesiz inanıyorum.

Prof.Dr. Feridun Nafiz Uzluk da ruhsal rahatsızlıkta olan hemşerilerine yaşamı boyunca Karacahmete gitmelerini, yardım almalarını önermiş ve iyi sonuçlarını gördüğünü bize anlatmıştır.

Babam eski Afyon Kara hisar müftüsü Fehmi Bayraşa’da beyin kimyası bozulmuş büyüklerin, laf söz dinlemeyen çocukların, yanlış yapmaya yönelen delikanlı kızların ve erkeklerin bu ocaktan nasiplenmesi için Karacaahmet Hazretlerine yönlendirmiştir.
                                        *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 880 İNCİ BEYİT

880. Aşkta Süleyman (Yok olandan vazgeçip devamlı olanı arayan kişi) kesilmişim, kuşların hemdemi (Sıkı-fıkı arkadaşı) olmuşum;
Hem peri aşkı var bende, hem periyi çağıran kişiyim ben.

Kim daha ziyade (Fazla) peri huyluysa hemen onu tutar şişeye hapsederim;
Ona bir afsun (Büyülü sözler) okurumda işlek kılıcımı sallar, onu korkutur dururum.

Bu işten dolayı da dehşete düşmüşüm, hem aklım başımda, hem kendimden geçmişim.

Hem söz söylüyorum, hem susmadayım, hem susanların, susarak konuşanların taştahtasıyım (Tahta üzerinde oynanan oyunun taşıyım) ben.

Feryat (Yüksek sesle söylerim) ki o Meryem  (İsa’ya hamile olunca) şimdi bir başka renge girdi, bir başka hale büründü.
Feryat şu halden ki feryat etmeyi de bilemiyorum artık.

O renkten (Kendine özgü, ilginç, çarpıcı özelliklere sahip kişi olarak) nasıl da renksiz (Davranış ve düşünce yönünden belli bir özelliği olmayan) bir hale geldim, o alına dökülen kıvrım-kıvrım saçlar yüzünden salkıma (Parçalara ayrılmışa) döndüm;

Yarabbi, o mum (Işık veren) yüzünden pervane (Kelebeği) gibi nasıl da darmadağın oldum gittim.

Dedim ki a Ay (Şems Hazretleri), cansın sen, bugün bir başka güzelliğin var.
Git dedi, bana insan gözüyle bakma (Kalp gözüyle bak).

A hoca, adamsan ne diye kuruntulara düşer, üzülür durursun?
Senin hırs (Sonu gelmeyen isteklerin kızgınlık) ateşinden canım dumanlar içinde kalıyor.

Ya deli-divane bir âşık ol (Bizim rengimize bürün) yahut git yanımızdan.

Perdeye (Kapımıza muhtaç olarak gel) varlığınla gelme de perdeyi örtmeyeyim yüzüne.

Ben hem kanım (Damarlarda dolaşıp hayatı devam ettirenim), hem süt (Beslerim, kuvvetlendiririm, geliştiririm).

Hem çocuğum (Yaşama sevincine sahibim), hem ihtiyar (Seçme gücüne sahibim).

Hem kulum (Allah’a tutkuyla bağlıyım), hem bey (İleri gelenim).
Hem buyum, hem o.

Hem şekerler damlatan Şems’im, hem Tebriz ülkesi.
Hem sakiyim (İnsana Allah’ı sevdiririm, Allah nuru saçarım), hem sarhoşum (Beliğimden geçerek zevk içindeyim), hem meşhurum apaçık, hem gizliyim (Yabancı olandan saklıyım), gören yok beni (Farklı oluşumu her kişi anlayıp göremez beni).
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretlerinin çok özelliklere sahip olduğunu, Şems Hazretleri dâhil olmak üzere diğer ermiş, evliya, derviş ve velilerin, peygamberlerin özelliklerinden özellik aldığını, güzelliklerini içinde barındırdığını öğrendik.
2.    Allah aşkıyla varlığını doldurmuş olan Mevlana Hazretlerinin tüm Allah’a inanmışları içinde barındırdığını, yardım ettiğini, aşk sanatını herkes öğrensin diye çeşitli özelliklerle bizi kendisine çektiğini öğrendik.
                                  *
İşte böyle yaren;
Allah’ı görmediği halde sevenlerin, saygı duyup emrettiklerini yapanların, yasakladıklarından kaçınanların sarhoşçasına mutlu, huzurlu, güvenli, emin bir yaşantıda yaşayacaklarını, aşk yolu ile en yakın seviyeye geleceklerini öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

Popüler Yayınlar