30 Nisan 2015 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2890 İNCİ BEYİT

2890. Biz geceleri, ta sabahlara dek yapayalnız sevda dalgaları (İsteğimizin çoğalıp azalması) arasında bocalar dururuz;
İstersen gel, bağışla bizi, istersen git, cefa (Eziyet) et bize.

Benden kaç da sen belaya (İçinden çıkılması güç, sakıncalı durumlara) uğrama;
Selamet yoluna düş (Her türlü korku ve tasa ve tehlikeden uzak, güvenli yolda git), bırak bela yolunu.

Gözyaşları dökerek gam (Tasa, kaygı, üzüntü) bucağında (Yerinde) sürünüyoruz;
Akan gözyaşlarımızın yolunda (O kadar gözyaşı çok ki değirmeni döndürecek kadar), yüz yerde, yüz tane değirmen kur (Benliğini öğüterek toz et).

Zalim, gaddar biri var, mermerden granitten bir gönlü var onun, bizi tutup çeken gaddar, adamı öldürür de kimsecikler, bari kanının pahasını (Kan parasını) ver diyemez ona.

Güzeller padişahına, âşıklara vefa (Sevgiyi, dostluğu sürdürmek) etmek vacip (Yapılması gerekli) değil;
Ey yüzü sapsarı kesilmiş âşık, sen sabret (Ses çıkarmadan bekle) de gör, sen vefakâr (Sevginde devamlı) ol.

Bir dert var ki ölümden başka devası (İlacı, çaresi) yok;
Artık ben, nasıl olur da bu derde çare bul diyebilirim?

Dün gece rüyada bir pir (Yaşlı, olgun, bilgin) gördüm, aşk köyündeydi, eliyle bana yanımıza gel diye işaret etti.

Dedi ki:
“ Yolda ejderha (Sinsilik ve hainlik tuzakları) varsa, sende de zümrüt (Yılana zümrüt gösterilince gözünü kör ettiği varsayılan) gibi bir aşk var;
Yürü, bu zümrüdün şimşek gibi parıltısıyla ejderhayı kov.

Yeter artık kendimde değilim ben, hünerini artırmak istiyorsan var, Abû-Alî’nin (Filozof İbni Sina) (Metafizik, ruh bilim, akıl) tarihinden bahset, Abu-l Alâ’nın (Şair Al-Maarri) (Kötümser ve karamsar şiirleri olan şairin) öğütlerini söyle.

A iki gözüm, gündüzdür, penceremden bir bak;
Güneşin aslı, özü sensin, mademki geldin, seher çağını belirt.
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Âşık olanın sevgisinin bir çoğalıp bir azalarak devamlı olduğunu öğrendik.
2.    Âşık olanın başına çok sıkıntılar gelebileceğini, sıkıntılara dayanma gücü olmayanların bu yola girmemesi gerektiğini öğrendik.
3.    Âşık olan kişinin ben ve benliğinin kalmayacağını, kendini toz duman edeceğini öğrendik.
4.    Âşık olunanın sert yapıda olduğunu baştan kabul etmemiz gerektiğini öğrendik.
5.    Âşıklıktan kurtuluşun ölmeden önce ölmek olduğunu öğrendik.
6.    Aşkın dünyaya ait her hileden, her tuzaktan kurtardığını öğrendik.
7.    Sıradan insanların saygısını kazanmak isteyenlerin metafizik, ruh bilimi, akıl, konularında öğrenim yapmasının, kötümser ve karamsarlık içinde kalmaya razı olmalarının gerektiğini öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretlerinin gözünden ve aydınlık penceresinden hayata ve gerçeklere bakanın hayatın özünü anlayıp kavrayabileceklerini, aşkla bağlanıp katılanların aydınlık çağa gelmiş olacaklarını öğrendik, anladık.
                                 *                

RAVLİ

29 Nisan 2015 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2880 İNCİ BEYİT

2880. İnanç sahibi, afsun (Helal sihir) bilir, okur o ateşe;
Yakıcılığı kalmaz ateşin, aydın Ay kesilir ateş.

Demiri bile eritip iğne gibi incelten ateşi yatıştıran afsuna (Helal sihire)  aferin.

Ateş, pervaneye pencere gibi görünür de o hayvancağız, yalımlı (Alevli) ateşe o yüzden atılır.

Hamza’ya da ok, mızrak, güller saçan bir gül dalı gibi görünür;
Güller saçılırken de hiç kimse, tutup da zırh giyinmez.

Firavun, yoğurt gibi suya gark oldu gitti, hâlbuki Musa, yağ gibi suyun üstünde kaldı.

Cins atlar, padişahı taşırlar;
İşe yaramaz, ahmak atlarsa palan yüklenirler, tezek taşırlar.

Söz, mana değirmenine bir laklaka (Gereksiz, anlamsız, boş söz) bir beyhude dırıltıdır (Yararsız, anlamsız, çekişme, tartışma sözleridir) ancak;
Değirmen suyla döner, dırıltıyla (Bezdirici biçimde söylenen sözlerle) değil.

O aslı olmayan laflar yüzünden buğday, kabından fırlar da değirmen taşının altına düşer, yani anlayacağın, öğünmek için yol budur ancak.

Canım efendim, kızışıyorsun amma dedi-kodudan, laftan dolayı değil, altın madeni gibi ayarı halis Şemseddin’in yüzünden hararetleniyorum ben.
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Allah’ın varlığına ve birliğine inanıp, inancına bağlı olan kişinin dua ile Allah’a sığınarak herkese zarar veren madde ve durumundan kurtulduğunu öğrendik.
2.    Aşkla bağlanmanın helal sihir sahibi ettiğini, Allah’a tamamen güvenip dayanmak gerektiğini, böyle olanlara Allah’tan yardım geleceğini, herkesin yok olduğu durumdan bile kurtulacaklarını öğrendik.
3.    Allah’a yalvarışla, Allah’a sığınmakla Allah’tan yardımın geldiğini, bu yardımın başkalarının gözlerinden gizli yapıldığı için afsun dendiğini öğrendik.
4.    Allah’a aşkla bağlanan kişinin yakıcılığının ışık veren konuma geçirdiğini öğrendik.
5.    Allah’a aşkla bağlanan kişinin cesur olduğunu, doğru olanı yapmaktan vazgeçmeyeceğini, doğru olanı yapacağını, beklentisinin insanlardan değil de Allah’tan olacağını öğrendik.
6.    Cinsi iyi olan insanın Allah’ın ve Allah dostlarının yükünü çekeceğini, cinsi iyi olmayan insanın pisliği değerli bir şey sanarak bu tür işler yapacağını öğrendik.
7.    Söz söylemenin yeterli olmadığını, işi yapan, sonuçlandıran olmamız gerektiğini öğrendik. 
                                 *
İşte böyle yaren;
Hazreti Mevlana’nın Şems Hazretlerinin Allah’a bağlılığının kuvvetini gördükçe, kendisinin çıktığı makamlarda Şems Hazretlerinin izini ve ışığını gördükçe onun gibi olmak, onunla beraber olmak için güçlü istek duyduğunu, bu isteğin aşk ve hayranlık uyandırdığını, bundan dolayı gözüne uyku girmediğini, dertlendiğini öğrendik, anladık.
                                 *                

RAVLİ

28 Nisan 2015 Salı

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2870 İNCİ BEYİT

2870. (Allah’ım) Bizi tutsak ettin şu nefse, fakat kötülüğü emreden nefsin de beyi sensin, bizi bey yap da onu kul et bize.

Umumi lütuflarını (Ayrım yapmadan herkese verdiğinden) haslara (Katışıksız, en iyi cins, saf olanlara da) nasip ettin (Hisse verdin), bu gün de yakınlarına ihsan ettiğin hususi lütuflarını (Özel iyiliklerini) umumileştir (Genelleştir).

Her zerreye, lütfunla bir başka güneş ver;
Lütuf (İyilik) ve ihsan(Bağış) güneşini herkese tam olarak doğdur.

Duayı tatlılaştır bize, dua, ağzımıza süt gibi, bal gibi tatlı gelsin, amin diyene de lütfet, onu, herkesin iyiliğini ister bir hale getir.

Gördün mü karakış ne dedi?
Harman gibi odun yığ, kış soğuk yapmazsa ikisinin de, kışın da, odunun da soğukluğu bana, vebali (Sorumluluğu) boynuma dedi.

Soğuk, baş çekti, şiddetlendi mi ateşe odun at;
Odunu sakınıyor musun, odun mu daha iyi, beden mi, sağlık mı?

Odun yokluk suretidir (Mana aleminde oluşup sonra dünyada şekle bürünendir), ateşse Tanrı aşkıdır;
Ey eteği temiz can, suretleri, şekilleri yak yandır.

Suretleri, nakışları yakmadıkça canın üşür, donar, buz kesilir;
Puta tapanlar gibi bahardan, eminlik yurdundan uzak kalır.

Ateş, Tanrı emriyle erlere lale olur, gül olur, çiçek olur, reyhan, söğüt, süsen kesilir.

Ateşe benzeyen aşka atıl, o ateş içinde, gümüş gibi gönlünü hoş tut, güzelleş;
Mademki Halil’in oğlusun;
Ateş yurdundur senin.
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Dünyaya ve ahrete, hayallerle birleşen isteklerle bağlayan, hoşlanma duygusu veren, ihtiyaç duygusu oluşturan nefsimize hakimiyeti dua ederek, Allah’a yalvararak elde edebileceğimizi öğrendik.
2.    Allah’ın RAHMAN sıfatından herkese iyiliklerde bulunduğunu öğrendik.
3.    Allah’ın RAHİM sıfatından katışıksız, temiz, saf kullarına özel iyiliklerde bulunduğunu öğrendik.
4.    Herkesin iyiliğini isteyen biri olmamız gerektiğini öğrendik.
5.    Allah’a yalvarış içinde olmamız, yani sevdiğimiz bizi seven bir büyüğümüze nasıl davranıyorsak öyle yaklaşımda bulunmamız, halimizi, durumumuzu dille söyleyip yardım istememiz ve yardım gelmesini beklememiz gerektiğini öğrendik.
6.    Döngü olan zor durumların bilinmesi gerektiğini, bu günler için birikim yapmamız gerektiğini öğrendik.
7.    Sağlığımız için birikimimi harcamaktan çekinmememiz gerektiğini öğrendik.
8.    Maddeyi Allah sevgisiyle ve emri doğrultusunda mana yolunda harcamamız gerektiğini öğrendik.
9.    Dünyanın şekillerini, güzelliklerini önemseyenlerin emniyetli, sakıncasız bir hayata kavuşamayacaklarını öğrendik.
                         *
İşte böyle yaren;
Tüm yanlışlardan, yetersizliklerden, ümitsizliklerden, kavgalardan, kargaşalardan kurtularak sağlıklı ve sevinç içinde bir yaşamı elde etmenin yolunun Tanrı aşk olduğunu, bu önce ateş gibi yakıcı algılansa bile aslında güzelliklerin bulunduğu yer olduğunu öğrendik, anladık.
                                 *                

RAVLİ

27 Nisan 2015 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2860 İNCİ BEYİT

2860. Bu kafesten kurtuldun mu (Ruhunu, canını, gönlünü vücudundan kurtardığın zaman) yurdun, gül bahçesidir;
Bu sedefi (Kabuğu) kırdın mı incidir (Şekli eritilip değiştirilmeyen değerdir) sanki ölüm.

Tanrı seni çağırdı mı (Yaklaş kulum dediği zaman), kendi yanına çekti mi gitmek, cennet gibidir, ölmekse Kevser’e (Yüksek âleme hizmet edenlerin iyiliklerine) benzer.

Ölüm bir aynadır (Doğruyu olduğu gibi gösterir), güzelliğin oraya vurur, arada görünür, ayna seni, sana gösteren bir şey olduğunu, sana söyler durur.

İnanç sahibiysen (Bu söylenenlere inanansan), tatlıysan (Çekici, insanı rahatlatan, dinlendiren, sevindiren biriysen) ölümüm de eminliktir (Şüphelerden, kararsızlıktan kurtarır), hoşluktur (Beğenidir, duyguları okşayandır);
Kâfirsen (Tanrının varlığına ve birliğine inanmayansan), acıysan (Üzüntü, keder, elem, kırıcı, üzüntü veren, inciten, rahatsızlık veren biriysen) ölüm de acıdır, kötüdür (Korku ve endişe, kuşku verir) sana.

Yusuf’san (Allah’ın yazdığı kadere razı olan biriysen), güzelsen (Soyluluk ve ahlaki üstünlük düşüncesi olan biriysen) aynan da güzeldir;
Çirkinsen (Sözlerin ve davranışların yersiz ve yakışıksız olan biriysen) ölüm de çaresiz çirkinliğini gösterir sana.

Sus ki tatlı dillisin, Hızır gibi ebedisin;
Ölümse abıhayata karşı kördür, sağırdır.

Sevgili (Şems Hazretleri), önce bizi adam et, daima er olmamızı sağla;
Sonra şarap sun (Kendimizden geçirecek sözler söyle) bize, şarap kadehini durmadan döndür (Kadeh boşaldıkça doldur).

Ey can, bizden de bir şey gelmez, tapımızdan (Giriş kapısından) da;
Yapıyı sen kurmaya başladın, gene sen tamamla.

Esenlik (Sağlık, afiyet, sıhhat, korkudan, tasadan, tehlikeden uzak güvende olma) yurdumuzu kınanma yurdu haline getirdin (Yaptığımız işin kötü olduğunu söyleyerek ayıpladın);

Kınanma yurdumuzu da esenlik yurdu (Sağlıklı, afiyetli, sıhhatli, selametli yer) haline getir.

Bu sonsuz yol uzaktır, uzundur;
Fakat (Allahım) sonsuz lütfunla iki adımlık bir yol haline getir.
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Ruhumuzun, canımızın, gönlümüzün yüksek âleme ait olduğunu, dünyada bunların topraktan olan vücudumuza bağlandığını, ölümle ruhumuzun, canımızın, gönlümüzün geldiği yüksek âleme yani esas ait olduğu yere gittiğini öğrendik.
2.    Tanrı kulunu kendisine yaklaştırmak istediği zaman Hak dostlarından yaşayan veya ahrete gitmiş birini sevdirdiğini, sevdirdiği dostun bu kişiyi Tanrı huzuruna çıkacak duruma getirdiğini, terbiye ettiğini öğrendik.
3.    İyi biri olmak, sevinç içinde yaşamak istiyorsan Allah’ın varlığına ve birliğine inanan olmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Şems ve Mevlana Hazretlerinin bizi terbiye edecek, yardım edecek kuvvetlere sahip olduğunu öğrendik.

                         *                                  
İşte böyle yaren;
Allah’a ulaşma yolu uzun ve uzak olduğunu, bu yolda kararlı olanlara yolun kısaldığını öğrendik, anladık.

Allah’ın iyiliğinin bu yolda olanlara geldiğini, kararlığımızın defalarca sınanacağını, başımıza gelen ne olursa olsun bu yola devam etmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.

Bu yolun merakını gidermek isteyenlerin gideceği bir yol olmadığını öğrendik, anladık.
                                 *                

RAVLİ

26 Nisan 2015 Pazar

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2850 İNCİ BEYİT

2850. Zurna, bomboş bir hale gelmişti, gözünü bile açmamıştı, yalnız, dudağını, kendisini üfleyenin dudağına koymuştu;
Diyordu ki:
Sen de böyle yap

Âdem, kırk yıl özürler getirdi, yas tutup ağladı;
Çocuklarına, “Siz de böyle hareket edin” diyordu.

Sus, sabret, sonucu katı kayadan ibret al, o bile susmada, fakat ağlamada, “ Benim gibi hareket et demede” adeta.

Tebrizli Şemseddin’i gör, can ışığıyla ovayı kaplamış, ululukla yazıyı doldurmuş;
Benim gibi yap” diyor sanki.

Canı sen aldıktan sonra ölüm şeker gibidir;
Seninle olduktan sonra ölmek tatlı candanda tatlıdır bize.

Kaldır şu örtüyü, gizleme gerçeği;
Ölüm ateş gibidir amma Tanrı Halil’ine (İbrahim Peygamberin ateşete yakılmak istenmesi, ateşin onu yakmaması)  bahçedir, abıhayattır.

Ölüm bu yandadır, hâlbuki o yanda (Mana âleminde) doğmaktır ölüm;
 Orada, hayır, hiç kimse ölmez, ölüm buradadır ancak.

Bırak bedeni de can ol, oynaya-oynaya o dünyaya  (Mana dünyasına) git;
Ölüm acıdır, kötüdür şimdi, fakat korkma ölümden.

Dokuz göğün de kendisine toprak kesildiği Tanrı’nın tertemiz zatına and olsun ki ölüm, vuslat (Buluşma) şekeriyle helva pişiren helvacıya benzer.

Ne diye candan kaçayım?
Can vermek, candır, cana ulaşmaktır;
Madenden niçin kaçayım?
Altın madenidir ölüm.
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Bilgimiz, görgümüz olmasa bile Şems ve Mevlana Hazretlerinin sözlerini can kulağı ile dinlememiz gerektiğini öğrendik.
2.    Ses çıkarmadan sonuç alınana kadar beklemeyi öğrenmemiz ve uygulamamız gerektiğini öğrendik.
3.    Şems Hazretleri ile beraber ve onun yolunda ölmenin her yaşamdan daha güzel ve ebedi olduğunu öğrendik.
4.    Şems Hazretlerine canımızı vermenin onun canına ulaşmak olduğunu, böyle ölmenin yeniden doğmak olduğunu öğrendik.
5.    Ateşin yakıcı olduğunu ancak Hak dostlarını yakmadığını, bunun için Hak yolunda olanların korkmaması gerektiğini öğrendik.
                         *                                   
İşte böyle yaren;
Ölümden herkes korkar ve çekinir, hâlbuki ölüm herkesi bulur.
Ölmeden önce ölünüz hadisi ile Peygamber efendimiz nasıl ki yeniden aklımız başımızdayken doğmamızı istediği gibi Şems Hazretlerine ve Mevlana Hazretlerine canımızı teslim edersek yeniden doğacağımızı öğrendik, anladık

Can vermenin daha iyi anlaşılması için Googleden RAVLİ KUMLARIN ÖYKÜSÜ HİKÂYESİ yazarak okumamız gerekmektedir.
                                 *                

RAVLİ

25 Nisan 2015 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2840 İNCİ BEYİT

2840. Padişahım  (Hazretleri Şems’im), (Seni sevenler senin yolunda) öldüler, kendilerinden geçtiler, sarhoş oldular, şarap iştiler amma gene de rintlerin (Gönül erlerinin) selamı var sana, bir yol uğrat, o yana uğra.

Kaf dağındaki Zümrüdüanka (Yücelerde kendine yer edinmişler) bile Tebrizli Şems’in aşkıyla kalkıp uçar;

Sen de o varlık kanadını (Dünyada sahip olduğun ve güvenip bağlandığın her ne varsa) kökünden kopar, yol, at da aşktan kol kanat edin.

Pervane (Kelebeği) ateşe atıldı da sen de böyle hareket et, atıl ateşe dedi.
Yanıp yakılıyor, ateşler içinde kanat çırpıyor, sen de böyle yap diyordu.

Kandil, yağı konmuş, fitili örülmüş, kırık boynuyla hem yanıyordu, hem de yumuşacık, sende böyle ol diyordu.

Mum, hem yanıyordu, hem eriyordu, kendisini hararete, ıstıraba vermişti;
Bana da, benim gibi ol, sen de böyle yan, böyle eri demedeydi.

Bu dünyanın kârını elde etmek için altın, gümüş saçsan sana hiçbir faydası yok, ancak böyle yanmaya, erimeye bak diyordu.

Deniz eteğini incilerle doldurmuş, başköşeye geçmiş kurulmuş, belli etmemek için de kendisini acı göstermeye kalkışmış yani sen de böyle ol demeden gelmişti.

Zümrüdüanka, iyiden de kesilmiş, kötüden de;
Bütün tuzaklardan uçup kurtulmuş, Kaf dağına gitmişti, yani benim gibi ol, benim gibi yap diyordu.

Yüzünü artmıştı gül, kaftanını yırtmıştı, dikenlere sabrediyor, âdeta, sen de benim gibi hareket et diyordu.

Şarap yüzlerce adı sanı bırakmış, ârdan (Mahcup olmak baskısından), hayâdan (Utanmadan, sıkılmadan) geçmiş, akılla düşman olmuş, adamın beyninde koşmaya girişmişti, sen de benim gibi yap diyordu adeta.
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Kim hangi makamda olursa olsun daha yücelere gitmek için Şems Hazretlerinin aşkına ihtiyaç duyduğunu öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin yolunda olanların dünya bağlarından kurtulmaları, korkmamaları, yumuşak davranışlarda olmaları, utanma, sıkılma gibi kendi kendini durduran duygulardan kurtulması, malını mülkünü bu yolda harcaması gerektiğini öğrendik.
3.    Yol gösteren ve aydınlatanın yüzünün ekşi olmasından rahatsız olmamamız, onun büyüklüğünün içindeki sırlara talip olmamız gerektiğini öğrendik.
                         *                                  
İşte böyle yaren;
Aklımızla yücelere uçmamıza yeterli olmadığını, aşkı tanıyarak ve yaşayarak yolda olmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *                

RAVLİ

24 Nisan 2015 Cuma

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2830 İNCİ BEYİT

2830. Bir çeşit yılan vardır ki başında panzehir vardır, panzehiri elde etmek istiyorsan zehirinden vazgeç.

Tûbâ (Hoşluk, güzellik, iyilik) ağacını istiyorsan işte Tanrı güneşi Tebrizli Şems;
Ebedi bir zevk (Hoşa giden veya çekici bir şeyin düşünülmesinden, elde edilmesinden oluşan haz), safa (Gönül rahatlığı, rahatlık, hoş gören ve sakinlik kazanımı), ebedi bir ömür mü istiyorsun?
O ağacın gölgesinde otur (Koruması altına gir).

Ey yola düşen, yolda, yolculukta yok olan, yokluktan da yola düş, onu da terk et;
Gönülden bir göz at (Bakarak) da gönlün ta kendisine, özüne (Bütünü oluşturan, bütünden ayrıştırıldığında da kendi başına anlam taşıyan parçaya) bak.

Gönül, Çin aynasıdır (Olanı olduğu gibi gösteren aynadır), gönülle oturursan karşında yüz tane kılıç bile görsen korkma, gözünü kalkan et, tut o kılıçlara karşı.

Biliyorum, her şeyden vazgeçtin, gönülde yok oldun (Ben ve ben merkezli düşünceden ve davranışlardan temizlendin), yokluğun (Tasa, düzenleme, hazırlama âleminin) ta içindesin, fakat bir saldırış daha lazım.

Bir kere daha saldır da şu kaynağın yanında avını yakalayıp parala;
Ey gönül ormanının aslanı, pençele ciğerini (Dertlen, acı duy, sıkıntı duy).

Eşi bulunmaz bir inci (Mana) için kilimi mademki rehin (Daha sonra almak üzere alacaklıya malını) verdin;
Pek büyük sınamayla davran, elini kemerine at.

Güneşin ışığındaki zerreleriz biz, zerreden birazcık toprak al da sürme gibi çek ayın gözüne.(Güneşe ait ışığız, yansıtma ışık ile işimiz yok)

Delilikten, sevdadan can kalmadı bizde;
Ey gören, bilen padişah sen, kendinden haber ver bize.

Şu şekillerle, resimlerle dolu âlemdeki bütün şekilleri, bütün nakışları sil süpür de kendinde bir canlı şekil yarat ey ateşe benzeyen aşk.
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Büyük üzüntü, acı, keder, sıkıntı veren durumların vücut kimyasını bozduğunu, normal ve doğal işleyen görevleri yapılamaz duruma getirdiğini, yavaş-yavaş zehirleyerek hayatı sonlandırdığını öğrendik.
2.    Devamlı sevinç, neşe, mutluluk veren durumlara yönelmemiz, arayışı içinde olmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Şems Hazretlerinin öğretisi ile uzun süreli hoşluğa, güzelliğe, iyiliğe ulaşma yollarını öğreneceğimizi, Şems Hazretlerinden yardım göreceğimizi öğrendik.
4.    Gönül sahibi insanlarla beraberlik kurmamızın gerektiğini, onların hakikati olduğu gibi gösterdiğini, hakikate alışık olmasak da, canımız sıkılsa da kısa sürede alışacağımızı, sağlıklı yaşama devam edeceğimizi öğrendik.
5.    Zorluklarda, sıkıntılarda, darlıklarla kendimizi aldatmadan, geçici çözümlerle kendimizi kandırmadan önce ruh sağlığımızı sonra beden sağlığımızı nasıl koruyacağımızı gönül sahibi Hak dostlarından öğrenebileceğimizi öğrendik.
                         *                                  
İşte böyle yaren;
İstemezsek de toplu yaşam şartlarında ruh sağlığımı bozan yönlendirmeler ve zorlamalar olacağını, bunları yok sayamayacağımıza göre sağlam olmamız, kendimizi de bozmamamız için kuvvetli değerlere (İnci) sahip olmamız gerektiğini öğrendik, anladık.

Eritilip şekli değiştirilmeyen, değeri geçerli ve olan sırların inci üzerinden anlatıldığını öğrendik, anladık.

Şems Hazretlerinin, Mevlana Hazretlerinin ve dostlarının hiçbir zaman değişmeyen değerler olan sırlara sahip olduklarını, kendilerine sevgiyle bağlanıp hizmet etme yolunu seçenlere bu sevinçli yaşama sırlarından bağışlarda bulunduklarını öğrendik, anladık.
                                 *                

RAVLİ

23 Nisan 2015 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2820 İNCİ BEYİT

2820. Ey taş yürekli (Merhametsiz), canı incilerle (Şekil değiştirmeyen değerlerle) dolu bir deniz haline getir;
Ey sevgilin geceye benzer saçları, gece yarısında bir seher yarat.

Gönlün, canın çaldığı çengi, aşkla nağmelendir, dilsiz neyleri, o bal gibi güzelin aşkıyla şekerle doldur.

Kulağında, gözünde yüz binlerce incin var, o incilerden (Sırlardan) bir tanecik de körlere (Göremeyenlere), sağırlara (Duyamayanlara) ihsan et.

Buram-buram tüten, burcu-burcu aşk kokan o ciğer kanlarından lütfet de gönül ehline (Ustasına) bir kalya (Deniz bitkilerinin yakılmasıyla elde edilen tuz) ihsan (İyilik) et, gıda ver (Mana olarak besle) onları.

Pek çok yollara düştü canlar, fakat yol alamadılar bir türlü;
Ey canların derdine çare bulan, onlara bir başka yol-yordam öğret.

Su kuşlarının da kanatları balçığa saplandı, karakuşlarının da;
Ey devlet kuşu, kanat çırp, uç.

Şeytan gibi yol al, koş, dolan dünyaya da o periyi gör;
Onun gümüşe benzer göğsüne karşı gönlünü altına döndür, ona ulaşmak için sol (Tazeliğini, diriliğini, parlaklığını), sarar (Kork, üzül, coşkudan rengin sararması).

Nasılı, niçin-i bırak (Eskiden benimsediğin ölçü ve değerleri yeni değerler için yok boşalt) diye her şeyden bir buyruk, bir işaret geliyor sana, o ay yüzlünün sert huyuyla at başı beraber yürü, fakat o sertleştikçe sen yalvar.

Karınca ayağı mesabesindeki canı, onun tapısına armağan götür, o Süleyman’ın geçeceği her yol uğrağında derlen (Hedefini, amacını gözetle), toplan (Belirlenen ölçülere uy), bekle onu.

Deniz, acı bir sudur amma altında inci madeni var, sen acı suyundan geç de dal dibine.
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Dünya sevgileriyle nefsimizde, aklımızda, gönlümüzde işe yaramaz sayısız birikim olduğunu, bu birikimlerden temizlenip değeri hiçbir zaman kaybolmayan manaları Allah dostlarını sevip, yakınlaşıp, malaları çoğaltmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Allah dostlarında sayısız işimize yarayacak bilgiler olduğunu öğrendik.
3.    Allah dostları bulmak için aralıksız arayış içinde olmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Bu işin biçimini, hangi yolla elde edeceğini, hareket ve yapılış biçimini, hangi amaca ulaşacağım, hangi sebeple, hangi nedenle gibi sorularla uğraşmaktan kendimizi kurtarıp derdinden ve sayısız bizi meraklandıran sorulardan kurtuluşun Allah dostunu bulmakla bittiğini öğrendik.
5.    Allah dostunun sert davranışlarını bahane ederek uzaklaşmanın yanlış olduğunu öğrendik.
6.    Allah dostlarına karşı hazırlık yapmamız ve hazırlıklı olmamız, yollarında hazır beklememiz gerektiğini öğrendik.
                         *                                  
İşte böyle yaren;
Allah dostlarının deniz gibi büyük olduğunu, her isteyeni kabul etmediğini, kendilerini korumak ve rahat etmek için çeşitli acılıklarla engeller kurdukları bilinciyle o muhterem kişinin gönlünde yer etmek için sevgiyle bağlanıp hizmete hazır olmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *                

RAVLİ

22 Nisan 2015 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2810 İNCİ BEYİT

2810. (Şems Hazretleri sözleriyle) Öylesine çözülmez şeyler buyurdu, o sözlerde de öylesine şaşılacak öğütler var ki;
Sus, onları dile getirmek, hiç de kolay değil.

O güzeli ara, işte güzeller arasında;
Biri, uyuyan fitneyi (Karışıklığı, kargaşayı) uyandırma derse dinleme sözü.

Hayali, gönülde yer etti mi can, neşeyle gülmeye başlar;
Sabırlı kişilerin (Acı, yoksulluk, haksızlık gibi üzüntü duyulan durumlar karşısında; ses çıkarmadan geçmesini bekleme erdemi olanların) çektikleri acılardan yüz çeşit tatlılık coşar zaten.

Ayın on dördü gibi parıl-parıl parlayan yüzünden gözlere ne ışıklar vurur, ne ışıklar;
Fakat körlerin (Olguları sezme ve kavrama yetisi, dikkati olmayan kişinin) gözlerine ne vurabilir ki?

Ey gönül, hurilerin (Güzellikleri üretenlerin) padişahından, sabredenlerin kıblesinden  (Olacak ve gelecek sıkıntılardan yardım etmesi umularak beklenilen yerden telaş etmeden beklemekten ) kaçma, ondan uzak kalmışlar gibi, sen ayaklandırma, sen uyandırma fitneyi.

Ben, zaten fitne arayan (Alışılmış davranışların dışına çıkan) biriyim, onu terk edemem, vazgeçemem, el yuyamam (Vazgeçemem) ondan sen ayaklandırma, sen uyandırma fitneyi.

Âşıkların başıyım, işten, güçten kalanların ustasıyım, filana âşığım ben, asıl sen ayaklandırma, sen uyandırma fitneyi (Desteğin ve yetkin yoksa karışıklık, kargaşa çıkarma).

Nasılım, sorma bana, bak da gör, işte kanlara gark olmuşum, hatta bundan da daha fazla bir şey olmuşum, asıl sen ayaklandırma, sen uyandırma fitneyi.

Rüstem’im (Ön sırada savaşan yiğidim), ruhum, Nuh kavminin tufanıyım (Kurtulmak için inananları, sığınanları korur, diğerlerine fırtına estiririm), o seher çağı içilen şarabın sarhoşuyum ben, asıl sen uyandırma fitneyi.

Sen bu yazıyı okuyamazsın, çünkü bu dünyaya bağlısın, ancak şu kadarcık bilirsin, asıl sen ayaklandırma, sen uyandırma fitneyi.
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Allah’tan haber veren kişileri kıskananların, kötüleyenlerin çok olduğunu, bu nurlu kişileri karalamak veya tek benim dostum olsun başkaları yaklaşmasın isteğinde olanların çok olacağını, bizim bu yapay engellerde kalmadan Hak dostuna yakınlaşmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Sevdiğimizi gönlümüze resmettiğimiz zaman canımızın sevinç içinde olacağını, kavuşmak için acele etmememiz gerektiğini öğrendik.
3.    Karanlıktan sonra aydınlığın geldiği gibi acılardan sonra tatlılığın geleceğini öğrendik.
4.    Şems Hazretlerinin kaynağı içte olan aydınlık veren yüzü olduğunu, gören göze sahip olanın gördüğünü, gözünü kapatanın, görmek istemeyenin göremeyeceğini öğrendik.
5.    Şems Hazretlerinin güzel insanların, perilerin padişahı olduğunu, sabredenlerin yüz tuttuğu bu kişiden uzak kalmamamız gerektiğini öğrendik.
6.    Âşıkların başı ve ustası olan Hazreti Mevlana’nın karışıklıktan, kargaşadan korkmadığını, doğru olanı yaptığını öğrendik.
7.    Hazreti Mevlana’nın sevdiği kişiyi açıkça söylediğini öğrendik.
8.    Hazreti Mevlana’nın sevdiği kişinin uğrunda savaş vermekten, ortalığı birbirine katmaktan çekinmediğini öğrendik.
                         *                                  
İşte böyle yaren;
Bizim anladığımız bize aktarılan kadar olduğunu, Allah’a ulaşma yolunda cinsiyet gözetmeksizin Hak âşıklarını sevmemiz,  aşkı tanımamız ve yaşayarak öğrenmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
Her insan kendi kabına göre alacağından çok mana öğrenmek isteyenlerin dünyalık isteklerine kendini bağlılıktan kurtarmaları gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *                

RAVLİ

Popüler Yayınlar