28 Şubat 2015 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2080 İNCİ BEYİT

2080-  (Şems Hazretlerinin güzelliğinin anlatımı)
Gönüller, dudağı yüzünden ta sonuna dek tatlar içinde, şekerler gibi;
Fakat bir an gizlenirse ona düşkün Ferhad (Şirin’e âşık) gibi ağlamaya başlarlar.

Şu topraktan yaratılmış kalıp, lütfuyla (İyilikleriyle) yüzlerce cennet bahçesine dönmüş;
Yel, onun civarından esip geldiği için ölüleri diriltmede İsa’nın bile hasedini (Kıskançlığını) çekmiş.

Külhana benzeyen tabiat âleminden ansızın bir halife gösterdi;
Müminler emîrinin yüzünden Bağdat, onunla övünmeye başladı.

Göklerdeki melekler tespihlerindeki
(Sidre’de 4 bin saf melaike yaratılmıştır her safın sayısı 10 bin melektir.
Birinci saftaki melekler daima secdeye varıp SÜBHANALLAH derler.
İkinci saftaki melekler de daima oturarak ELHAM-DÜ-LİLLAH derler.
Üçüncü saftaki melekler de daima rükûa (eğilerek) varıp (LA İLAHA İLLAL-LAH derler.
Dördüncü saftaki melekler de devamlı olarak ayakta ALLAH-U-EKBER DERLER) zevki onun yüzünün nuruyla buluyorlar.

Bütün ibadet edenlere kılavuzluk gözü (Gidilen yoldaki tehlikeleri, tuzakları gösteren), yol gösterme ışığı (Yolu aydınlatan), onun sayesinde veriliyor.

Binlerce can, onun çevresinde;
Oysa ay gibi ortada.
Sarhoş bir halde salına-salına gitmede, kem gözler değmesin ona.

Ayın on dördünün parlaklığı, onun yüzündeki nurdan.
Şimşadın (Şimşir ağacının), alnına dökülen saçlarındaki amber gibi güzel koku, amber gibi renk, o büklümler, o kıvrımlar, gene ondan.

Aşk padişahının askeri yüzünden bir dünya yıkılırsa ne olur ki?
Canlara can olan yüzlerce dünya yaratır karşılık olarak.

O bakışlar, aşığa zulmederse de güzelliğine, alıma, iki dünyada da lütuflar, ihsanlar, gene ondan.

Nazla, ululukla gökyüzüne ayakbastın;
Yeryüzü, zerre kadar anlasaydı ki bu güzeller padişahı ondan doğdu, onun lütfuyla meydana geldi.

Onun güzelliği yüzünden putlara da yüzlerce kargaşalık düştü, put yapanlara da.
Nihayet put yapanlar, feryada koyuldular da put yapmaz oldular.
                              ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    İsa aleyhisselamın ölü bedenleri dirilttiğini, Şems Hazretlerinin ölü gönülleri dirilttiğini öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin Hz. Muhammed’in vekili olarak hükmettiğini, doğru yolu arayan insanlara görünmeyen, gizlenmiş tehlikeleri ve tuzakları yol gösterme ışığı ile aydınlatıp gösterdiğini öğrendik.
3.    Şems Hazretlerine inanan onun sözlerini doğru kabul edip yapan zarar görüp yıkılsa bile Şems Hazretlerinin karşılık olarak yüzlerce daha iyisini kazandıracağını öğrendik.                                                                                                                               
                              *
İşte böyle yaren,
Şems Hazretlerinin hem görünüş hem de sahip  olduğu nitelikleri bakımından üstün ve güzelliğe güzelliklere sahip olduğu gibi, Allah’a ulaşmak isteyenlere de yardım ettiğini, destek olduğunu öğrendik, anladık.

Şems Hazretleri gibi yüce kişiyi keşfeden bizlere tanıtan, yararlanmamızı sağlayan, özelliklerini gösteren yüce Mevlana Hazretlerine sonsuz şükranlarımızı sunarız.

(Allah’a ulaşana kadar yoldasın, yolda öndekiler vardır, yol arkadaşın vardır, arkadan gelenler vardır)

Şems hazretleri mi üstün, Mevlana Hazretleri mi üstün sorusu yanlıştır, çünkü onlar birbirine dosttur ve aynı değerlere sahiptirler.

Her iki büyükten birine veya onların dostlarından birine ulaşanların nasıl ki yağan yağmur dereden nehre, oradan denize ulaştığı gibi Mevlana Hazretlerine ve Şems Hazretlerine ulaşabileceğini öğrendik, anladık.
                                 *                                          
RAVLİ


27 Şubat 2015 Cuma

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2070 İNCİ BEYİT

2070-  İlk safta şükrediyorum, Hint yapısı kılıç da elimde, üstünlük, yardıma kavuşma bahçesinde, o gül yüzlünün ışığıyla (Şems Hazretlerinin aydınlatmasıyla çevreye) açılıp saçılayım artık.
(Allah’ın yardım ettiği ortamda güçlendim, silahlandım, olgunluğa ulaştım, şimdi dostlara yardım etme zamanı geldi)

Mihnetten (Sıkıntı), gamdan (Üzüntüden) yay gibi iki büklüm olmuştum ya (Allah’a ulaşamamanın verdiği sıkıntı), o zaman geçti;
O vakitler şu bedenim her haris (Açgözlü), her tamahkâr (Doymaz) kişinin elinde bir kemikti sanki.

Var olmak için (Allah’ın) verdiği buyruğun tuğrasındaki büklümle şu köhne yayım yenileşti;
İsa beşiğe bağlı olduğu halde söz söylemeye başladı.
(Allah’tan söz söyleme emri ve yetkisi verildi)

Gönle öylesine bir ateştir, düştü ki önüne hiçbir kötü çıkamaz;
Hiçbir serkeş (Kafa tutan) baş kaldıramaz, kötülüğü buyuran hiçbir nefis kalmadı artık.
(Allah sevgisinin ateşiyle gönlümde isyan, şüphe, kötülük emreden hiçbir şey kalmadı)

Âşıkların dünyası güzelleşti, âşıkların buluşup birleştikleri çağ geldi çattı, âşıkların gönlü her çeşit fitneciden (Karışıklık çıkarandan, arabozuculuk yapandan), düzenbazdan (Hile yoluyla aldatandan) kurtuldu.

Tatlı tuzlu, alımlı can, felek gibi arş üstünde dönmede, artık her yıldız gibi göğün altında dönmez, aşağılık yeri yurt edinmez.

Akıllı can, karıncalar gibi dünya tasına üştüler (Üşüştüler), bir yarık, bir çatlak arayanlara gizlice bir perdedir açıldı orda.

Artık gülfidanı dikenden kurtuldu, çünkü gönülden emin oldu, düşmanı kalmadı, gül derecek, gül yaprağı sığacak hiçbir kimse yok çünkü.

Sus, sus ey dil, süsenlerin dili gibi!
Nergis gibi göz kesil de bahçeye bakadur.

Gönül dün gece harap, sarhoş bir halde onun yüzünden her yana, her yere yıkılıp duruyordu;
Gülfidanına benzeyen boyu-posu yüzünden can, hür süsen (Yaprakları kılıç biçiminde, çiçekleri iri mor renkli, güzel görünüşlü ve kokulu çok yıllık süs bitkisi)  gibi yüzlerce dile sahip oldu.
                              ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Allah’ın yardım edeceği çizgiye, alana gelenlerin yardım göreceklerini, güç kazanacaklarını, görev alıp yiğitlik yaparak iyilere yardım edeceklerini öğrendik.
2.    Canı ile aklını birlikte çalıştıranların kendilerine bir yarık, yol bularak Allah’ın yardım ettiği alana gidebileceklerini öğrendik.
3.    Canına tatlılık, tuzluluk, alımlılık kazandıranların yükseklerde kendilerine yer bulabileceklerini, orada Hak aşıklarıyla birlikte olabileceklerini öğrendik.
                              *
İşte böyle yaren,
Gönlümüzü Allah aşkı ile yorgun, bitkin hale getirirsek canımızı hür hale getirip istediğimiz sözü serbestçe söyleyebileceğimizi öğrendik, anladık.
                                 *                                          
RAVLİ


26 Şubat 2015 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2060 İNCİ BEYİT

2060-  O yana ait akıldır (Görünmeyeni, gizleneni, bütünü görmek isteyen, düşünen akıl “Allah bilgisini kullanan”) güzel akıl, sonucu görmede çeviktir, hırstan (Sonu gelmeyen, iradeleri ve yargıları aşan tutkulardan) şehvetten (Aşırı istekten) arınmıştır, âşıklığa hazırdır o çeşit akıl.

Sus ki söz kuşum (Söylediğim sözler) hızlı-hızlı yeşilliğe doğru uçuyor, bir odacığa konmuş deftere rehin olmaz o (Kafeste beslenmeyen hür kuştur, hür sözdür).

Eteğimi tutmuş, beni put haneye çekiyor bir düzenbaz, yankesici;
Etek gibi peşinden gitmedeyim bir kan içicinin.

Bir an var eder beni, bir an alçaltır, bir an sarhoş eder o yalnız kendisini, yalnız kendi dileğini düşünen sarhoş.

Mühre gibi (Kâğıtları cilalamak için kullanılan ve billurdan yapılmış olan yuvarlak, yumurtaya benzer alet. Bu alet yumurta akına bulanan kâğıdın üstünde yuvarlanarak kâğıt cilalanır) elindeyim onun, balık gibi ağındayım, büyücü bakışlarının yüzünden Babil kuyusuna eğilmişim (Suçlarımın cezasını dünyada çekmekteyim).

Lâhûtum (Mutlak varlık olan Tanrı’nın zat âlemiyim) da Nâsûhum  (Gördüğümüz şu âlemim) da.
Hârut’um da o, Mârut’um (Tanrıdan şehvet isteyen iki melek olup Tanrı da bunlara şehvet verip Babil’e indirmiş, burada bir kadına âşık olmuşlar da cezaya çarptırılmışlar. Tanrı cezanızı nerde çekmek istersiniz diye sorunca dünyada cezalarını çekmeyi istemişler. Babil’de bir kuyuda baş aşağı sarkıtılarak cezalarını çekmekte oldukları, imanını verenlere büyü öğrettikleri hikâye edilmektedir) da.

Kötü işlere girişen herkesin inadına mercanım da o benim, yakutum da.

Güzelim bir su gibi görünmedesin, ateş burcunda bir aysın sanki fakat sevgilinin göğsünde mermerden yapılma bir gönülsün bir kayasın adeta.

O dünya hazinesinin sırlarını gizlice söyleyeyim sana, fakat mühlet ver, mühlet ver de bir parçacık kendime geleyim.

Bir gün, yüzünün hayaliyle ta ırmağına kadar götürdüm testiyi;
Işığın aksini (Yansımasını) bir yıldız gibi suda gördüm.

Gökte aradığımı dedim, yeryüzünde buldum, Tanrı’nın lütfu (Büyüklüğünden gelen iyiliğin), umulmadık bir anda çaresizlere çare oldu.
                              ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
Aklın üç çeşit etkenliği vardır:
1.    Hak bilgisini ile meydana çıkan aklın olduğunu öğrendik.
2.    Nefsin bilgisi ile meydana çıkan aklın olduğunu öğrendik.
3.    İhtiyaç bilgisinden meydana gelmiş aklın olduğunu öğrendik.
                              *
İşte böyle yaren,
Allah’a aşık olmuş kişi Allah’ın elinde şekilden şekle girdiğini, halden hale döndüğünü öğrendik.

Allah’ı bir sevgili olarak bilen kişinin arayış yolunda Allah’ın kendisini gösterdiğini öğrendik, anladık.
                                 *                                           
RAVLİ


DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2050 İNCİ BEYİT

2050-  Şüphenin boynunu vurmak için beye de saldırmada, paşaya da;
Ya aklın başına vurarak usul (Yöntem) tutuyor, ya düzenbazlığın düzenine vurarak tempo tutuyor (Topluma uygun hareket etmek).

Yeter!
Sus da topluluğa (Derviş topluluğuna) gir, erkeğin, kadının toplandığı, buluştuğu yere gel;
Balçıktan şekiller düzen ustanın halvet yurdunda, sanat mekânında sen de suretler yap, sonra da yaptığın suretleri kır dök.

Gül gibi hem söz söylüyorsun, hem susmadasın, yüzünü hiç de ekşitmiyorsun;
Hem gönül evinin başköşesindesin, hem uçar kuş gibi yüceler yücesinde.

Bütün varımızı-yoğumuzu bir nazik (Başkalarına karşı kibar davranan), bir zarif dilber (Alımlı, kibar, beğenilen güzelliğe sahip), bir nazenin oğlu nazenin (İnce yapılı, nazlı) güzel çalmış da götürmüş;
Onun düzeni hiçbir mescitte bir tek seccade bile bırakmamış (İbadeti bıraktırıp kendi güzelliğine çekmiş).

Feleğin hırkası onun yüzünden on parçaya bölünmüş, kamer burcu onun yüzünden delinmiş;
Hele benim gibi bir sâf, bir bön, eline düşerse vay haline onun.
                              ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu kestiremeyenler kararsızlık içinde kalarak ya yöneticileri suçlayıp aşağılayacaklarını ya da yapılan hileleri seyredip tepkisiz kalacaklarını öğrendik.
2.    İkiyüzlülerin, gerçeği saklayanların, duymak istediklerimizi yüzümüze söyleyenlerin hilelerine aldanmamak, boş konuşmalarla zaman kaybetmemek için hakikati olduğu gibi ve yüzümüze rahatça söyleyen derviş topluluğunun içinde kendimize yer bulmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Derviş topluluğuna girmeden önce yalnızlığa çekilerek kendi öz eleştirimizi kaçmadan cesaretle yapmamız, hayallerimizle oluşturduğumuz şekilleri de kırıp yok etmemiz gerektiğini öğrendik.
4.    Sevdiğimizi hayal etmenin hayallerin en güzeli olduğunu öğrendik.
5.    Sevilen güzelin herkesi bulunması gereken yerden alıp götürdüğünü, perişan ettiğini, elde avuçta ne varsa harcatıp perişan ettiğini öğrendik.
6.    Sevdiğine gönül veren kişi sabredendir, sevdiğinden güç alır, sevdiğine güvenir, sevdiğini yeterli gören olduğunu öğrendik.
7.    Sevdiğine gönül veren kişinin sevinç içinde olduğunu, her türlü üzüntüden uzak olduğunu öğrendik.
                              *
İşte böyle yaren,
Gönül verme işinin saç sakal uzatmakla, cinsellik sınırında kalmakla, saçma sapan aşk sözleri söylemekle bir namussuza vurulmak olmadığını öğrendik, anladık.

Gönül veren kişinin akla ve gerçeğe uygun olmayan, gereksiz, yersiz, boş, yararsız işlerle uğraşmadığını öğrendik, anladık.
                                 *                                          

RAVLİ

24 Şubat 2015 Salı

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2040 İNCİ BEYİT

2040-  Dedi ki:
Dünya padişahı, gizlice bir kadeh sundu bana, onu içince bir de baktım ki can şehrinde gezip dolaşan bir yıldız kesilmişim (Işık veren, ün kazanan biri olmuşum).

Şu sınanmış dünyaya (İmtihan dünyasına), şu sınama yurduna geliş de gizlidir, gidiş de;
Her şeyi iyiden iyiye örten Tanrı gayretiyle bu sır, erkekten de saklıdır, kadından da.

Nasıl geçtim de çıktım, şaş da kal, bak da gör, ne yarık gözüküyor, ne kapı;
Sanki kaynağı yokken kayadan fışkıran bir suyum ben.

Ey şekerler lezzeti, hemen o koca sağrağı (Kadehi) sun, analar gibi süt ver bana, çek al beni beşikten.

Ey arif kişilerin varı-yoğu, zevki, neşesi!
Ey nergislerin hayranlığına hayranlık katan!
Ey topraktan yaratılan şu dünyaya, şu dünyadakilere rızık (Yiyecek-içecek) veren!
Ey her avarenin (Başıboşların, aylakların, işsiz güçsüzlerin) maksadı olan!

O bekçiye benzeyen, o hırsızdan, her aşağılık kişiden adamı emin eden şarap (Allah aşkı) yüzünden şimdi, her gönlü sıkılmış kişinin fikri secdelere kapanmada.

Ey ruh arayan, yaralının huzurunu, kararını araştıran kadeh!
Ey güneş yüzlü, her yıldızın kanını döküp duran saki!
Ey gönüllerin rızıklarını veren!

Ey hem adam olanlara, hem olmayanlara can kesilen, hem basıp yağmalayan, hem yağı basarsın, hem düzgünsün, hem ters, uzlaşılmaz biri.

Şu şekillere can vermedesin, sanki sûr (Yok oluş ve yeniden diriliş) sesisin sen, dünyaya mahşere döndürüyor, herkesi birbirine katıyorsun, zincirin, her cebbarın (Kuvvet ve kudreti olana) boynuna sanki bir altın gerdanlık, ona sanki şeref vermede.

Candan akıllıca düşünceleri aldın götürdün, mevkiinden azledilmişe dönen şu aklı çeldin (Yolundan döndürdün, engel oldun);
Bön (Budala, ahmak) kişinin aklını da bilgiyle yankesici, bir düzenbaz yaptın.
                              ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Dünyaya geliş ve gidişin Allah tarafından gizlendiğini öğrendik.
2.    Hazreti Mevlana’nın ışık veren biri olmasının Allah tarafında gizli bir kaynaktan parlatıldığını öğrendik.
3.    Hazreti Mevlana’nın sahip oldukları ile yetinmediğini, Allah’tan aşkının daha çoğalmasını, kendinden daha çok geçmek istediğini öğrendik.
                              *
İşte böyle yaren,
Aşağılık biri de olsak, aşağılık işler de yapsak, aklımız az da olsa, aptalca işler de yapsak; Allah’tan bize sevdiği kulun dilinde sunulun sırların bereketi ile şüphelerden arınacağımızı, tehlikesiz ve güvenli bir yaşam sürerek eminliğe ulaşacağımızı ahret de faydasını göreceğimizi öğrendik, anladık.
                                 *                                          

RAVLİ

23 Şubat 2015 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2030 İNCİ BEYİT

2030-  (Allah’ım)
Gökteki güneş gibi (Bizi) döndür, mücevherler saç, şu gaddar âlemde susuzlara, şu toprak yurdunda oturanlara sun.

Ey büyüler yapan!
Ey hünerlere sahip olan!
Ey deliliğin elindeki, avucundaki varı-yoğu!
İş çağı gelip çattı, bizim hepimizin de o işin ehliyiz zaten!

(Aşktan) Bir kadeh içince hayâ (Utanma) elbisesini attım üstümden, gaddar (Acıması olmayan, başkalarına haksızlık eden, merhametsiz, katı yürekli, insafsız davranan, kıyıcı), mağrur (Kendini beğenmiş, kurumlu, gururlu, kibirli), oyunbaz (Hile yapan) bir güzelle (Şems Hazretleri ile) acayip aşk oyununa giriştim.

Göktekiler (Melekler) bile gökyüzünde o (Aşkın) şarabın (İnsanı kendinden geçiren) kokusuyla sarhoş olmuşlar, başları dönüyor;
Her ulu kişi benim ay yüzlü güzelime (Şems Hazretlerine) karşı secdeler ederek sarhoş bir halde kendinden geçmiş.

Şarap denizleri yer-yer akmada, her yeşillikte elli ırmak;
Artık kızan, öfkelenen adamların inadına vur şu testiyi taşa kır gitsin.
(Bunca zamandır değerli dediğin, yaşam için gerekli dediğin her ne varsa üzerinden at)

Aşağılığa rahmet gelmede (Niteliği düşük kişinin suçları bağışlanmada), yokluk iksiri gelip çatmada (Görünmeyen alemden sebebe bağlı olmadan bağışlar gelmede);
Sarhoşluk padişahı ağır bir orduyla ulaşmada (Allah melekler ordusuyla işler yapmak için gelmede).

Damın üstünden gelip geçenlere bir baksan, bir görsen onları, geçim çadırını sökersin de ateşlere yakarsın (Allah’tan gelen nimetleri gören yeme içme derdine kapılmaz).

Sarhoş dediğin, köpürmüş, coşmuş denizin dalgaları üstünde sağa, sola yuvarlana-yuvarlana, düşe-kalka, aşağı-yukarı, dala-çıka giden gemi gibi yürür, denize atılmış direk gibi eğri-büğrü gider. (Tanrı şarabıyla sarhoş olan devamlı istemsiz hareket halindedir)

Diyorum ki:
Ey iş güç sahibi!
Ey canı illetlerden (Hastalık derecesine varan alışkanlıklardan) kurtulmuş er, pencere yok, kapı perdesi yok!
Nasıl oldun da kurtuldun ecel hapsinden?

Nasıl kurtuldun şu acı, şu ekşi dünyadan, şu çocuğunu yiyen ihtiyar felekten, hem masallar söyleyen, hem söylediği halde susan, hem kul olan, hem buyruk buyuran dünyadan?
                              ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Allah’ın rahmet ve nimetlerini isteyip dilememiz gerektiğini öğrendik.
2.    Varlığımızı sevdiğimiz kişiye vermemiz gerektiğini, paylaşmayın yeterli olmadığını, ilişkimizde toplum ne der baskı ve durdurmasından kurtulmak için utanma duygusundan tamamen kurtulmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Şems Hazretleri ile Mevlana Hazretlerinin aşk ilişkisine gökteki meleklerin bile hayran olduklarını, bu görülmemiş sevginin güzelliğini karşısında kendinden geçecek kadar haz aldıklarını öğrendik.
4.    Aşk ile sevmenin verdiği zevkten sarhoş olmakla hastalıklardan kurtulacağımızı, canımızın beden hapsinden kurtulup sevdiği, hoşlandığı, beğendiği âlemlere gideceğini öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren,
Dünya bizim hükmümüzde olduğu gibi gözükmekte olduğunu, aynı zamanda da bizi bağlayarak da hapsettiğini öğrendik, anladık.

Dünyanın bizi yetiştirdiği ve geliştirdiğini sonra da tüketip yok ettiğini öğrendik, anladık.

Bu dünyanın acılığından-tatlılığından, iyiliğinden-kötülüğünden, bağlayıcılığından canını kurtarana ne mutlu, çünkü yaşam sadece dünya ile sınırlı olmadığını, 17.999 âlemin daha olduğunu bilmemiz ve tanıyıp görmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *                                           

RAVLİ

22 Şubat 2015 Pazar

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2020 İNCİ BEYİT

2020-  Ey gözleri nergise benzeyen!
Uyku gözüme bir diken oldu adeta (Uykusuzluktan bitkin, yorgun, tükenmiş bir haldeyim);
Uyanıkken çok rüyalar görüyorum, fakat yığılmış yüklerin ardından bakıyor (Dünyalık işleri, problemleri kendi haline bırakıyorum, yığılıyorlar, bir şey de yapmıyorum), (Sadece sevgiliyi) gözlüyorum da öyle görüyorum.

Bakkalın bile yoğurdu ekşi olduğu halde gönlü müşteridedir (Malını beğenen alıcı bekler);
Dudağını yummuştur, ta sabaha dek uyumaz, aklı fikri başında, öylece dükkânın bir bucağında oturur durur.

Sabah oldu mu kazanca koşar, alışverişe girişir;
Sonuç olarak müşteri yüzünden kuru nanesi yeşerir, taze nane haline gelir.

Ey tarlayı bırakıp da çöplüğe, çor (Çorak, verimsiz) yere buğday eken!
Ey ışığı pencere sanan, sen tıpkı pervaneye (Ateşe uçup kanatlarını yakan kelebeğe) benziyorsun.

Bir gün gelir, (Allah sana) elbiseler giydirir (Saygınlık verir), anlatış (Bilgi vermek açıklama yapmak), tarif ediş (Yapılış yöntemini açıklama ve belirtme) kabiliyeti verir de Aklı Küll’le cüzlerini birleştirir (Parça aklın bütün akla ulaşır),
Uzlaştırır (Uygunluk ve uyum sağlar),
Bir sevgili ihsan eder (Seveceğin yaşayan birini sevdirerek bağlandırır ve o sayede aşkı öğretir) sana.

Sus, sen bundan kurtulmuşsun, bu tuzaklardan sıçrayıp çıkmışsın;
Canını da, gönlünü de fettan (Gönül ayartıcı, cilveli) bir dilbere (Alımlıya, güzele) vermişsin sen.

Daha seher çağındayız, güzel, ferkad yıldızı (Kutup yıldızı) gibi parlak, selvi gibi yüce, usûl boylu (Bir ilmi öğrenmeden önce öğreneceğimiz ilmin usta kişisini uzunca bir zaman tanımamız, ona sevgiyle bağlanmamız gerekli olan kişi),
Şeker dudaklı (Her sözü tatlılık oluşturan),
Ay parçası saki (Karanlıkta kalanları ışığıyla görünür hale getiren), kadehi doldurdu.

O sarhoş gözleri, alnına düşen o tuzağa benzer büklüm-büklüm saçları, o elindeki kadeh, çaresizin çaresi (Çıkar yol bulamayanların kılavuzu), dertlinin dermanı.

Yaseminlerle dolu bir gül bahçesinde (Görünen ve koklanan güzelliklerin bir arada olduğu), bir kaynağa, bir fıskiyeye karşı kara gözlü huriler, çenklerini kucaklarına almışlar, sağda, solda çalıp duruyorlar.

Ey şirin saki, (Hz.) Ali’nin, Abdul-Alâ’nın (Peygamberin önemli ve çok sözlerini aklında tutarak olduğu gibi söyleyen, canı pahasına değiştirmeyen hadis âlimi) canı için hadi, durma, her derdin, her gamın inadına al kadehi eline sun.
                              ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Âşık olan kişinin uyku ile uyanıklık arasında sevdiğini hayal olarak gördüğünü,  dervişin gelişmesindeki basamaklardan biri olduğunu öğrendik.
2.    Yakaza veya yakza dediğimiz uyanıklık durumunun; akıl ve düşüncemizi odaklandığımızın dışında her ne varsa silindiği, yalnız ve tek olarak istediğimize odaklandığımıza yoğunlaştığını ve sadece onu gördüğümüzü öğrendik.
3.    Her insanın kendinde geliştirdiği, gördüğü güzelliği başkası tarafından beğenilmesini istediğini öğrendik.
4.    Her insanın kazanç yolu aradığını ve gözlediğini öğrendik.
5.    Arayış içinde olanın bulabileceğini öğrendik.
6.    Hazreti Ali’nin peygamberimize bağlandığı gibi Mevlana Hazretlerine bağlanmamız gerektiğini öğrendik.
7.    Hazreti Peygamberimizin sözlerini hiç değiştirmeden yaşamımızda kullanmamız gerektiğini öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren,
Allah’ı arayan, isteyen kişiye Allah’ın dostlarından birini sevdirerek bağlandırdığını, böylece yolu ve davranışları öğrettiğini, yakın olacak ve yardım edecek kişiyi görevlendirdiğini öğrendik, anladık.

İyinin iyiliğini, doğrunun doğruluğunu olduğu gibi görmek ve yararlanmak isteyenin; yani hakikati bilenlerin istediklerini bilmemiz ve istememiz, arayış içinde olmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *                                          

RAVLİ

21 Şubat 2015 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2010 İNCİ BEYİT

2010-  (Allah’a yalvarış)
Ey her gönül bahçesinin parlaklığı!
Ey her evin penceresi, güneşin, her zerreyi bir inci tanesi gibi parlatır.

Ey her çaresizin imdadına yetişen!
Ey her avarenin (İşsiz, güçsüz, başıboş, aylak) yeri yurdu, sığınağı, sen her düzenciyi düzeltir, yola getirirsin, her masaldan maksat sensin, her kıssadan alınan hisse (Anlatılandan ders alan) sensin.

Ey dümdüz, uzun boylu selvinin hasreti (özlemi)!
Ey padişahlar padişahlığının parlaklığı!
Dilerim ki dostlara lâyık bir dost veresin dostlara.

Her başta senin sevdan (Güçlü sevgin, aşkın), fer (Parlaklık, aydınlık, canlılık) dudakta senin şarapların….
Şerbetlerin feyzi (Verimlilik, gürlük, olgunluk, bereket, artma) olmadıkça dünya, bomboş bir kadehten ibaret.

(Şems Hazretlerine övgü)
Her padişah senin yoksulun, şahininin en bayağı avı;
Ey biteviye (Tek düze) her şeyi, herkesi, herkesi halden hale döndürmesi, her deliye zincir kesilen!

Her ışığın bir ateşi vardır, her gülün bir tikeni;
Her yıkık yerdeki defineyi korumak için de bir yılan bulunur.

Ey gül bahçesinde tiken bulunmayan!
Ey tertemiz ışığının ateşi olmayan!
Senin definenin çevresinde ne yılan var, ne yılanın yarası, ne dişi, ne ısırışı.

Bir işarettir düzdün, yüzlerce sınama tohumu ektin, şehrimizde bir tek akıllı fikirli adam bırakmadın.

Düşünceler, sanatlar, hünerler, senin aşkından bir renk almış da güzelleşmiştir.
Geceleri, seher çağına dek (Günün ilk ışığına kadar) çenkler (Çalgılar), senin göğünden doğan aya karşı çalıp çağırır, inler durur.

Akıllılıkla delilik birbirine karışmış, birleşmiş, yola yüzlerce mezeler dökmüş, nimetler döşemiş…..
Düşünce, bir tarak gibi senin o kıvırcık, simsiyah saçlarına asıla kalmış.
                              ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Allah kendisine yakınlaştırmak istediğine dünyada yaşayan veya ahrette olan dostlarından birini sevdirerek kendisine yaklaşma usul ve disiplinini öğrettiğini, yardım ettiğini öğrendik.
2.    Allah’a yaklaşmak isteyenin Mevlana Hazretlerine dost olması gerektiğini öğrendik.
3.    Her güzelliğin, her parlaklığın Allah’tan geldiğini, güç, kuvvet veren sözlerinin de dostlarının ağzından söylendiğini öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren,
Mevlana Hazretlerine Allah’ın dost olarak Şems Hazretlerini gönderdiğini, Şems Hazretlerinin de bu dostu bir sevgili inceliğinde kabul edip nazik davrandığını öğrendik, anladık.
                                 *                                          

RAVLİ

20 Şubat 2015 Cuma

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2000 İNCİ BEYİT

2000-  Zanna kapılıp kabul etmeyiz bunu diyen, Halil gibi kabul ettim teslim oldum demeseydi gölge gibi baş aşağı yere düşen nefsi, başı yücelerde bir güneş kesilirdi. ( Nefsimizin kaybolanı, yerinden ayrılıp gideni hayalle birleştirerek hakikat olarak kabul ettirdiğini, isteklerle bizi zorladığını farkında olan, bilen ve anlayanın; yüce yerden aydınlık ve ışık alıp bizleri aydınlatabileceğini öğrendik)

Beden varlığı yok olsaydı şu nefis yücelirdi, başı göklere ererdi, tamamıyla yok olduktan sonra da varlık birliğine ulaşırdı.
(Dünyaya ve ahrete isteklerle bağlayan, hoşlanma vererek ihtiyaç haline getiren nefsimizin vücudumuzla birlikte devamlı hareket ettiğinde yücelme, yükselme gösteremeyeceğini, vücudun istek ve ihtiyaçlarla bağlayıcılığından kurtulamayacağını öğrendik.)

Yarasaya benzeyen benlik gözünde zayıflık, görmezlik olmasaydı, bir güneşin yerine cana canlar katan yüz güneş doğardı.
(Benliği kuvvetli olanın görüş yeteneğinin zayıf olacağını yani yalnız görmek istediğini, çıkarına ve isteğine uygun olanı göreceğinden diğer çıkarına veya isteğine uymayanları görmezlikten geleceği için zayıf görüşlü olacağını öğrendik)

Tanrı katında, sınama (Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için birini, bir nesneyi veya bir düşünceyi yoklamak, denemek, tecrübe etmek) zamanı iyiyle kötü bir olsaydı ay yüzlü Cebrail’le iblis aynı yüze, aynı güzelliğine sahip olurdu.

İnsan, sırları bilseydi hayırla (İyilik, karşılık beklemeden yardım) şer (Kötülük, fenalık) belirmezdi (Öncesinde görünür veya belli olmayan bir şeyin ortaya çıkması);
Kendisince bilinmeyen her şey de belirirdi, ortaya çıkardı.

Şu her şeyi görüp gözeten, şu casusa benzeyen duygumuz, bizim tutsağımız kesilmiştir, hapsimize düşmüştür bizim;
Mademki hiçbir şeyin aslını görmüyor, keşke büsbütün kör olsaydı.
(Duygularımızın gizlenmiş olanı fark ettiğini fakat aslını göremediğinden bizi tereddüde, kararsızlığa, ikileme düşürdüğünü öğrendik)

Aşağılık nefsin duygusu, sinek gibi (Kötü ve olumsuz) kâsenin kenarına konmuştur;
Sinek, konacak yer olarak kâseyi seçmeseydi derhal zümrüdü Anka kesilirdi.
(Nefsin etkisinde olanlar kötü ve olumsuzu öne çıkararak kuvvetlendirirler)

Yıldızlar  (Bir toplulukta, bir meslekte üstün başarı gösterenler) tıpkı kâselere, tıpkı şu altın taslara benzer;
Tamâ-a (Doymazlığa) düşenler için düzülüp bezenmiştir onlar, keşke süslenip bezenmeselerdi.
(Başarılı insanları kötü ve olumsuz göstermeye çalışanların ben ve ben merkezli düşünen, hakikati olduğu gibi göremeyen, nefsin zorlayıcı baskısında kalanların olduğunu öğrendik)

Sus’
Düşün ki söz, mekânsızlık (Canını ve gönlünü cömertlikle Allah’a ve yoluna feda edenlerin iç) âleminden gelir;
Gözün ordaysa sözle nasıl uçabilirsin oraya?
(Canını ve gönlünü Allah’a feda etmiş kişilerde gözümüz olursa onların sözleri bizi uçurabildiğini, sadece söze bakanların yeterince yararlanamayacağını öğrendik)

Tebrizli Şems’in sayesinde her zerreyi bir yakıyn nuru (Sağlam bilgi, iyi, kesin olarak bilme olarak) bil;
Zevk söylemede, sözde olsaydı her zerre söze gelirdi söylerdi.
                              ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Yarasanın bakışı ve görüşü karanlıkta sadece istediğini görmek ve tehlikelerden haberdar olup kaçmak olduğundan benliğimizin de aynı davranışı yaptığından yarasaya benzediğini öğrendik.
2.    İyilik ve kötülüğün önce görünür ve belli olmayacağını, sonuçta belli olacağını öğrendik.
3.    Nefsinin tesirinde olanların kötülüğü ve olumsuzluğu öne çıkararak daima gündemde tutarak kuvvetlendirdiklerini öğrendik.
4.    Kendini Allah’a verenlerin sözlerine çok değer vermemiz gerektiğini öğrendik.
5.    Şems Hazretlerinin sözlerinin tereddütsüz doğru, iyiliğe götüren, hakikati gösteren sağlam bilgiler olduğunu öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren,
Ben ve ben merkezli olanların görüşlerinin aydın görüş sahibi olmadığını ve korkaklar gibi davrandıklarını öğrendik, anladık.

İyilik ve kötülük tanımını erken yapmamak gerektiğini, alınacak sonuçlara göre değerlendirilmesi yapmamız gerektiğini öğrendik, anladık.

Konuyu öneminden dolayı biraz daha açarsak:
Bizi tuzağa çekmek, bizden istediğini elde etmek isteyenin öncelikle kendisine güven duymamızı sağlaması böylece bizim savunma hattımızı aşıp kendini bizden biri gibi göstermesi gerekmektedir.

Bizden biriymiş, bizi düşünüyormuş, bizi seviyormuş algısı vermek için en etkili ve kolay yolun iyilik yapmak olduğunu bilenler bu yolu kullanırlar.

Bizim istemimiz dışında gelişen adı iyilik olan bu davranışlar bize kendini iyi gösterenin bizden alacağını alıncaya kadar devam edeceğini, aldıktan sonra bizi görmezlikten geleceğini, tekrar bizden bir çıkarı olmadıkça selam bile vermeyeceğini bilmemiz gerekmektedir.

İki yüzlü olarak ve maksatlı yapılan iyiliğin Tanrı katında iyilik olmayacağını, bu işin şeytanın işi ve huyu olduğundan kabul edilmeyeceğini öğrendik, anladık.

Müslüman kişi bir kere aldatılabilir.
Aynı hataya düşen imanını tekrar güçlendirmesi gerekmektedir.

Allah’a kendini adamış kişilerin sözlerinin nefisten, benlikten, şeytan oyunlarından temizlenmiş sözler olduğunu, sağlam bilgi, iyiliğe götüren kesin bilgiler olduğunu bilmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.

Allah’a kendini adamış kişilerin sözlerinin kesin doğru, sağlam bilgi olduğunu anlayanların, yaşayanların sadece sözlerinde kalmadıklarını sevgi bağı kurarak bir sevgili olarak kendilerine bağlandıklarını, Mevlana Hazretleri ile Şems Hazretlerinin ilişkilerini örnek aldıklarını öğrendik, anladık.
                                 *                                          
RAVLİ


Popüler Yayınlar