1240. A köpeğe benzeyen nefis (Bedenin hissi istekleri), niceye bir diş bileyip (Kötülük yapmak, hıncını almak için fırsat bekleyip)
duracaksın?
Başkalarının ululanmasından (Büyüklenmesinden, kibirlenmesinden) inciniyorsun (Üzüntü duyuyorsun, güceniyorsun, kırılıyorsun) amma
sende yüzlerce kat fazla ululanma var.
Ağlıyorsun, zehirle dopdolusun (Büyük acılarla, acı, keder, sıkıntılarla dolusun),
halka bu kahrın (Ezmek, üzmek, perişan etmek)
ne?
Pişmiş kebap olmuş kelle gibi sırıtıyorsun (Dişlerini göstererek aptallık, şaşkınlık, kurnazlık veya alay
belirtir biçimde gülüyorsun) da gülüyorum diyorsun.
Ben soflar (Bir çeşit
sertçe, ince yünlü kumaş) giyinmiş bir sûfiyim (Kendini
Tanrı’ya adamış kimseyim), iyilikleri buyuran bir adamım diyorsun;
Zindanda bulunan kişi, nasıl olur da şahnelik (Polislik, bekçilik) eder?
Mazursun (Özürlüsün, bahane
buluyorsun), yalnız kendini görüyorsun, kendi kendini sıkıp üzülüyorsun,
sonra da hüner sahibi olgun kişiler gibi başkalarını mazur (Özürlü) görmeye kalkışıyor, onların özürlerini
dilemeye girişiyorsun.
Kur’an’ı kendi bilgine, kendi haline göre tevil
ediyorsun (Söze ayrı mana vermeye kalkışıyorsun)
da tutuyorsun, halk içinde örse vurur gibi Kur’ana vuruyorsun (Sözü Kur’ana bağlıyor, ilişkilendiriyorsun).
Yola (Allah dostlarına)
toprak kesilirsen (Ölü durumuna gelirsen) abıhayatı
bulursun;
Fakat ululanır (Büyüklenmek,
kibirlenmek), kendini büyük görürsen bağlarla bağlanır da ateşlere
atılırsın.
Şu geçitten geç, Tebrizli Tanrı Şems’inden
başkasına, o şekerler gibi tatlı dosttan gayrisine kapıyı kapa.
Birlikte mekânsız (Herkesin
girmesinin yasak olduğu yere girmek için uygun) bir hale gel, yokluğun
ta (Dünyada görünür olmadan önceki tasarım yerinde)
kendisinde yer edin, ikilik fikrini taşıyan her başı kes, as puta tapanın
boynuna.
Bu kutsi dudu kuşunu (Güçlü,
saygı uyandıran, uyandırıcı sözlerin), kanatları belirmeden (Sende belirmesinden önce), varlık kafesinde (Vücudunda), şükrane olarak (Yapılan
iyiliğin farkında olan, bilen kişi olarak) şekerle besle (Kendini tatlı ile ödüllendir).
Ezel sarhoşu (Var oluşun
başlangıcına gidip gördüklerinden hayranlığından kendinden geçmiş) oldun
mu ebed kılıcını (Sonu olmayan zamana kadar gücü ve
yetkiyi) al, bir Hintliye (Çirkin vücuda)
benzeyen varlığı Türkçesine (Türk akıncısı gibi)
yağmaya koyul (Elde etmeye başla).
***
DİVAN-I
KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik;
1.
Kişi kendini
bilmek ve tanımak yerine kendini görürse, yani ben iyiyim, ben doğruyum, ben bilgiliyim,
ben başkalarından üstünüm derse ve böyle davranırsa nefsinin etkisinde
olacağını, yanlış yapacağını öğrendik.
2.
Kur’anı kerimi
anlayıp yaşantımıza katmak yerine kendi anlayış ve çıkarımıza delil olarak
kullanmanın yanlış olduğunu öğrendik.
3.
Doğru kimseden
eğitim almayanın, onun yüzüne karşı eleştirilerini almayan ve kabul etmeyen
kişinin kendi değer yargılarına göre kendini doğru ve haklı görüp üstünlük
taslayacağını, böylece ruh hastalığına yakalanacağını öğrendik.
4.
Tatlı bir kişi
olmak için Şems Hazretlerinin öğretisinin yeterli olacağını öğrendik.
5.
Şems
Hazretlerinin istediği uygunluğa gelenlere görünmeyen âlemi gösterip
öğrettiğini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Mevlana
Hazretleri Şems Hazretlerinin öğretisine hiç kaygı ve kuşku duymadan, tereddüt
etmeden katılmamız gerektiğini bize öğütlediğini öğrendik, anladık.
Şems
Hazretlerinin söylediklerini anlamamız için önce Mevlana Hazretlerinin
söylediklerini anlamamız ve bu anlayış için Mevlana Hazretlerinin bizi
yetiştirmesi gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ