30 Haziran 2015 Salı

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3370 İNCİ BEYİT

3370. (Tanrı) Sana şarap (Hak şarabı) sunar da ey zerre der, iç şunu;
İçtin mi de yok olursun, can güneşinin varlığında yokluğa (Dünyada varlığı görünen ve bilinen her şeyin öncesinde oluşumu sağlanan, sonra görünen âleme) erersin (Tanırsın, bilirsin, iş yaparsın).

Tecelli (Belirme, görünme, ortaya çıkma) devletinin sayesinde, bir kadeh şarap içmekle zerre, “ Beni kesin olarak söyleyeyim, hiç göremezsin” (A’raf suresi 143) kınaması olmaksızın güneş olur gider.

Biz ham meyveleriz;
Güneşinin ışığı, harareti altında oynayalım da oynayalım, çünkü olduran, yetiştiren sensin (Tanrım).

Aferin ey olgunlaşan, alkış sana ey olgunlaşma!
Ey izinin tozu belirmeyen, eseri görülmeyen can güneşinin yüzünden olup yetişme.

Herkesin hizmet ettiği Şemseddin’im, Tebriz’den yetişen öylesine bir padişahlar padişahısın ki!
Ey can!
Ey gönül!
Sen de bilirsin, canlar sana teslim olmuştur.

Ey Tanrı incisi (Şekil değiştirmeyen değerlere sahip olan Şems Hazretleri), manalar aynası, yüzünün ışığıyla her an, arşa bir armağansın sen.

Arş bile Tanrı’dan, bana vuran bu ışık, kimin ışığı diye sorar da Tanrı, kıskanır onu, söylemez arşa, sen der” Bu ışığı bilmezsin”.

Tanrı’nın bu kıskançlığına arş şaşırır kalır, çünkü “ Beni kesin olarak hiç göremezsin” haberi de kıskançlıktan gelir.

O ışığın bir parıltısı göğe vursaydı gökte yüzlerce Ay belirirdi;
Her Ay’ın yüzünde ezeli lütuf yüz gösterirdi, her aşık, canının dilediği sevgiyi görürdü.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Tanrı’nın sarhoş ettiği kişinin dünyalık sevgilerden sıyrılarak can âlemine ulaşacağını, buradan da can verene doğru yol alacağını öğrendik.
2.    Tanrı şarap verip sarhoş ettiği kişiye kendini gösterdiğini, Tanrıyı görenin güneşin bile kıskanacağı özelliklere sahip olacağını öğrendik.
3.    Ham kişi olduğumuzu kabul etmemiz, Tanrıdan nur geldiği zaman ancak olgunlaşabileceğimizi öğrendik.
4.    Can güneşinde olgunlaşmanın beğenilen bir olgunlaşma olduğunu öğrendik.
5.    Şems Hazretlerinin can ve gönüllere hükmeden olduğunu öğrendik.
6.    Şems Hazretlerinin Allah’ın insanlara bir armağanı olduğunu, değiştirilemeyen değerlerle dolu olduğunu, her varlığın hayran olduğu, kıskandığı biri olduğunu Mevlana Hazretlerinden öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Allah’ı görmek isteyenleri âşıklara Şems Hazretlerinin yardım ettiğini, diledikleri sevgiye ve sevgiliye ulaştırdığını, gücünün ve yetkisinin olduğunu öğrendik, anladık.
RAVLİ TANRI ŞARABI
RAVLİ YOKLUK MAKAMI  Yazarak Googleden tekrar okumalısın.
                                 *
RAVLİ


29 Haziran 2015 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3360 İNCİ BEYİT

3360. Musa, kendisine dost olsun, işine yarasın diye sopa alıyor, sen o sopayı yılan (Sevimsiz ve soğuk) yapıyor, yılan gibi tutup çekiyorsun.

Musa, yılanı tutunca sopasını buluyor;
Tersine çakılmış nala benzeyen (Gidiş yolunu ters olarak göstermek için) bu çeşit işleri boyuna düzüp koşuyorsun.

Ateşe düşene bir yol açıyorsun, suya salıyorsun onu;
Suya dalanıysa tutuyor, ateşe çekiyorsun.

Şarap içmiş, sarhoş, baş açık….
Ne de hoş gönül, onu sarığından tutuyor, perde ardından çekip meydana çıkarıyorsun.

Bizi başkasına verme de kendisine çekip götürmesin;
Sen çek bizi, çünkü padişahça, pek güzel çekiyorsun bizi.

Dost diri oldukça önüne bir dağı çekiyor, yolunu kesiyorsun, fakat gamla onu öldürdün mü mağaraya çekiyorsun, dost ediniyorsun onu.

Sus da bu sırrı susarak iç, çünkü susunca esrar çekiyorsun adeta.
Oynayın ey altın varaklar, gümüş kırpıntıları, madenin aslının aslısınız;
Bil ki neyi arıyorsan, onun aynısın, aradığın sendedir.

Güneş yüz gösterir de zerrenin oynamasını ister, iyisi mi ey zerre, boyuna oynaman, boyuna etek çekmen (Hareket halinde olman) daha iyi.

Bir gün gelir de ey zerre, güneş kucaklar, kucağına alır seni, bu nükteyi (İnce anlamlı, düşündürücü, şakalı sözü) bilir misin?
                            ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Allah’ı ve Allah’ın biz dediği dostlarını tehlikeli görmeyip üzerinde çalışmaya başlamak, incelemek, araştırmak, iş edinmek gerektiğini öğrendik.
2.    Uygun olmayanların bu yola girmemesi, hakikat sırlarını öğrenmemeleri, sahtekârlıkla bu yolda olan temiz kişileri şüpheye düşürmemeleri için bazı anlatım ve ifade edişin ters olacağını, dikkat etmemiz gerektiğini öğrendik.
3.    Allah’ın dost edineceklerini herkesin görüp anlayamayacağı gizli bir çekim ile kendine çektiğini, dostları vasıtasıyla huzuruna almaya hazırlattığını öğrendik.
4.    Kıskançlık olmasın, kolayca elde edişin değersizleştirici anlayışından kişileri kurtarmak için Hak dostlarının sıra dışı ters davranabileceklerini öğrendik.
5.    Birbirine inanan ve güvenen dostların mağara dostu olduğunu, bu dostluğu Hazreti Peygamber ile Ebu Bekir hazretlerinin dostluklarından öğrendik.
6.    Küçük olduğumuza bakmadan kabul edileceğimiz ana kadar ümidimizi yitirmememiz gerektiğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Neyi arıyorsak, kimi arıyorsak er geç ona ulaşacağımızı, kavuşacağımızı, aradığımızın da uzakta olmayıp kendimizde olduğunu öğrendik, anladık.
                                 *
RAVLİ


28 Haziran 2015 Pazar

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3350 İNCİ BEYİT

3350. Gamın, hiddetle, şiddetle, kan dökme vakti geldi, kanını dökeceğim der;
Artık ey gönül, sen nesin, ey can, sen de kim oluyorsun ona karşı?

Ey can!
Daha doğduğun gece baş koydun, teslim oldun ona, vereceğini verdin ona, candan muti oldun (Yumuşak başlı, itaat eden oldun), râm oldun (Boyun eğdin, itaat ettin) ona.

Ey ruh!
Uçtun da bir kıyıya gittin, gezdin, tozdun, yayıldın, geliştin orada, gönül verdin de kul, köle (Tutkulu bir sevgiyle bağlanıp hizmetinde) olduğun güzeli elde ettin orada.

Ey her aklı gitmiş, fikri çelinmiş kişinin Şems’i, ey Tebriz’in nizamı (Düzeni), düzeni, ister rind (Gönül eri) ol, ister kalleş (Sözünde durmayıp bir işi yüzüstü kalmasına yol açan), bizimle kapı yoldaşısın, bize eşsin sen (Arkadaşsın).

Rica yayını tele çektin (Dileğini açıkladın), niyaz mızrabını tele vurdun mu (Yalvarışa, yakarışa başladın mı) yolda tembellik edenleri çevikleştiriyor, işe güce çekiyorsun.

Ey aşk!
O güzellikle, o gönül alıcılıkla geldin mi canın eteğini tutuyor da çekiyorsun (Yönlendiriyorsan) ta sevgiliye dek (Sevgilisine kavuşana kadar çekiciliğin devam etsin) onu.

Yoldaki körlerin inadına cana bir emniyettir, veriyorsun;
Gönül çalanları tutuyor, darağacına asıyorsun (yok ediyorsun).

Can sevdalılarına ferahlatıcı (İç sıkıntısını gideren) bir ilaç sunuyorsun, altına kapılıp sararanlara ise ağlatıp inleterek sürüyorsun.

Sevgiliden ayrı düşüp diken çekenlere gül bahçesini gösteriyorsun, tiken huylu, fakat gül yüzlü olanları da tutuyor, dikenliğe götürüyorsun.

Karada yürüyen Musa’yı denize salıyorsun, ululuk dileyen Firavun’u ayıplara, kötülüklere sürüyorsun.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Şems Hazretlerinin içimize sıkıntılardan, karanlıklardan, bulanıklıktan, kararsızlıklardan kendine severek yönelmişleri kurtardığını öğrendik.
2.    Şems Hazretlerine sevgiyle bağlanarak baş eğersek yumuşak huylu hale gelebileceğimizi öğrendik.
3.    Ruhumuzun baş eğeceğimiz, sevgiyle bağlanacağımız, hizmet edeceğimiz arayışı tamamlayıp ulaşabileceğimiz en güzel insanın Şems Hazretleri olduğu bilincine varmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Şems Hazretlerinin Hazreti Mevlana ile arkadaş, yoldaş, eş, ortak görüşü benimseyen, aynı hedefe yolculuk edenler olduğunu öğrendik.
5.    Allah’a yalvararak sevdiği dostlarından biriyle yakınlaşmak isteyenin niyetini Allah’a açıkça söylemesi gerektiğini öğrendik.
6.    İnsana Allah ve Allah dostlarının sevgisi gelince bu yolun çekiciliği başladığını, kişinin emniyet duygusu içine girdiğini, ferahlayıp rahatladığını, kolaylıkla ve çabuklukla hareket eder hale geleceğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Aşk yolunda olanların ululuk dilememesi gerektiğini, ululuk dileyenlerin, meşhur olmak isteyenlerin utanılacak, kötülüklere yönelen durumlara düşeceklerini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

27 Haziran 2015 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3340 İNCİ BEYİT

3340. Tebriz(Şehri), Şemseddin’imin doğup ışımasından (Aydınlatmaktan) dolayı neşelensin;
Çünkü güneş, doğup da yürüdü mü iki (Madde ve mana) doğuyu da korur, her yana ışık salar.

Ey can!
İyi bir ad-san sahibi olmayı gönlünden tamamıyla sök, at da bütün sırları, birer-birer, tamamıyla anla.

Ey Tanrı aşığı!
Halkın kınamasından korkuyor, âr (Utanma, utanç duyma), hayâ (Ahlaki düşünce) kaydına düşüyorsun;
Aşk âleminde âr, hayâ kaydına düşmek, padişahlığa kalkışmak, hamlıktır.

Aşığın şeker gibi (Yumuşak huylu, yumuşak davranan, sevimli) olması, nasıl olur, nice (Ne şekilde) olur kayıtlarından (Sınırlamadan, davranışlarının çerçevelenmesinden) kurtulması, yüce bir cana sahip olması gerektir, çünkü o tapı, pek yücedir.

Baştan aşağıya bütün varlığın gözünde bitmiş bir siğilden ibarettir;
Akşam gibi simsiyah saçlara âşıksan Rum zünnarını kaybet gitsin.

Aşk âleminde bilgi, bilgisizliktir;
Bilginin şerefi pek de o kadar önemli sayılmaz.
Aşkın cahili, şu sıra bilgilerinin âlimlerinden (Bilginlerden) yücedir, üstündür.

İzi eseri belirmeyen taraftan, o bilgisizlik, o bilgi tarafından, o canının canına can olan yerden aşk geldi sana, esenlik (Sağlık, sıhhat, afiyet selamet, güvenlik içinde olma) sana.

Yapısı olmayan dam üstünde, aydın ay gibi gördüm onu;
O yüce şivelerine hayran oldum da kapıda kalakaldım.

İster sarhoş olayım, ister şarap;
Tef-in, ney-in sarhoşu değilim, onun şivelerini içmişim, o yüzden sarhoş olmuşum.

O gönüller çeken saçlarla örtülü ateş gibi yüz yok mu?
Can, o saçların tuzağına tutuldu, o halkalara boyun verdi, kendi isteğiyle bir hoşça tutsak oldu gitti.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Şems Hazretlerinin madde ve manayı aydınlatarak aklımızla görüp anlayabileceğimiz duruma getirdiğini, sorunları kolayca çözmek için bilgi verdiğini, bilinmeyeni görünür hale getirdiğini, bizi sevinçli kıldığını öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin aydınlattıklarını anlayabilmek için saygın ve meşhur olmak isteğini istekler topluluğu olan gönlümüzden söküp atmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Allah’ı tutkuyla seven kişinin ahlak ve utanma duygusundan, halkın kınamasından kurtulması gerektiğini öğrendik.
4.    Allah’ı tutkuyla seven ve bağlanan kişinin bu yüksek kapıya ulaşması için şeker gibi olması yani yumuşak huylu, yumuşak davranan, sevimli olması,  böylece canını soylu ve asil bir hale getirmesi gerektiğini öğrendik.
5.    Aşkta bilgi ve bilgili olmak gerekmediği, aşkın doğru görüş kazandırdığını, cahil olan bir aşığın okuyarak öğrenmiş olan âlimlerden üstün ve yüce olduğunu öğrendik.
6.    Allah’ı ve Allah dostlarını tutkulu seven kişiye bu sevginin canımıza can veren yerden hediye olarak geldiğini, sağlık, sıhhat, güvende olma rahatlığı ve afiyet getirdiğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerin Allah’ı anlatışına, sırları söyleyiş biçimine, Allah'ın nurlarını saçarken söyleyiş özelliğinin güzelliğine hayran olan Hazreti Mevlana’yı kendinden geçirdiğini, adeta mıknatısın demiri kendine çektiği gibi Mevlana Hazretlerini kendine çektiğini, kendisine esir ettiğini, Mevlana Hazretlerinin sözünden öğrendik, anladık.
                                 *
RAVLİ


26 Haziran 2015 Cuma

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3330 İNCİ BEYİT

3330. Mademki şarapla sarhoşsun, kendini vur taşa şişe gibi, kırılsın gitsin  (İçmeden sarhoş oldun ise maddenin önemi kalmaz);
Can aşkıyla adın kötüye çıksın, iyi bir ad-san (Kimlik) sahibi olmak da budur işte.

Oturursan sürahi gibi zevklerle (Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygularla, hazlarla) dol da otur;
Kalkarsan kadeh gibi topluma zevkler (Hoş duygular, hazlar) vermek için kalk.

Aklın bir ayak bağıdır (Duygularını, düşüncelerini, hareketlerini kısıtlayandır), aşkınsa yücelik;
Akıl kınanma âlemindir (Çirkini görür, beğenmezlik eder), aşk, boyuna (Ara vermeden, duraksamadan) içip esriyiş (Coşup kendinden geçmek) âleminde.

Seher çağı horoz, gecenin bozguna uğradığını bildirir, öter;
Sabah, karanlıkların gönlünden belirir, doğar.

Bizden başka yoktur sevgili (Sevgiyle bağlanacağın), kanımızdan (Soyumuzdan) başka şarap (Kendinden zevkle geçirecek) yok;
Efendilik eden (Kibarlık ve ağırbaşlılık gösteren) de can, kulluk eden (Aşırı derecede sevgiyle bağlanan, boyun eğen) de.

Gönlü yaktın (Güçlü sevgi uyandırdın), kavurdun (Ayrılığınla çok üzdün), kebap ettin (Ateşe attın), kanı şarap haline getirdin (Kanı mutluluk hormonu haline getirdin) ey ruhum (Şems Hazretleri)!
 Canına feda olasıca, ey insanların ulusu, yaratıkların başbuğu!

Şu yıllanmış (Tatlanmış, kendine gelmiş, aşırılıkları bastırılmış, yumuşak, kalitesi artmış), tamamıyla olmuş şaraptan içmek istiyorsan düşünce atından in (İncelemekten, karşılaştırma yapmaktan, ilgili olanları birleştirip düşünce üretmekten vazgeç), yaya ol (İstediğin şeyi yapamaz ol).

Müstef’ilün (Uzun adımlarla yürüyüş), faûlün (Sistemli adımlarla yürüyüş), ateşlenme (Kızıştırma, kışkırtma), coşup köpürme (Duygu ve düşünceleri güçlü bir tepki ile dışarı vurmada, heyecanlanmada, içten içe kaynamada, aşırı duygulanmada);

Çünkü olgunluk vakti geldi, artık hamlıkta bulunma (Bilgi, görgü ve hoşgörü bakımından gereği kadar gelişmiş olan kişi yersiz ve yakışıksız davranamaz).

Şarap yel gibi esmede (Allah sevgisi, Allah nuru çabucak gelmede), gam (Tasa, kaygı, üzüntü) sinek gibi kaçmada;
Sarhoşları unutmayın, feda olayım size, ağırlayın onları.

Dilediğini söyle, buyruğun yürür (İstediğin yapılır), padişahsın sen;
Ey azizim (Sevgide üstün tuttuğum), esenlik (Sağlık, afiyet, sıhhat, her türlü korkudan, tehlikeden uzak, güvende olmak), senden, sana teslim olduk, buyruğun kabulümüz.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Gelecekte iyi bir adımız olması için toplumun kınama baskısını önemsemeden canımızı aşka vermemiz gerektiğini öğrendik.
2.    İçimizi hoşa giden aşk duygularıyla doldurmamız, bu duyguyu koruyup kollamamız gerektiğini, her nereye gidersek de bu duygular içinde olmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Aşkın insanı sıra dışı zevkli hareketler ettirdiğini, toplum baskısından kurtardığını öğrendik.
4.    Sevme duygusunun beynimizde mutluluk hormonu ürettiğini, tutkulu sevgiye geçince de âşık kanımızın mutluluk hormonuyla dolacağını, uzun süreli bu zevkten sarhoş olacağımızı öğrendik.
5.    Şems Hazretlerine âşık olmak ile insanların ulusuna, yaratılmışların padişahına âşık olmuş olacağımızı öğrendik.
6.    Aşk sarhoşu olmuş kişide gam, tasa, üzüntü olmayacağını, böyle kişilere ikram ederek yakınlaşmamız gerektiğini öğrendik.
7.    Şems Hazretlerini büyüğümüz, sevgilimiz, emredenimiz olarak sevinçle kabul etmemiz gerektiğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Düşünmekle, akıl yormakla, kimyasal ilaçlar almakla ancak kısa süreli mutluğa ulaşabileceğimizi;
Oysa sevgiden tutkulu bir sevgiye geçmekle üretim kaynağı içimizde olan ve uzun süreli etkisi olan mutluluk kimyasını kendimizin üretebileceğimizi öğrendik, anladık.

Aşkın hamlık davranışlarından sonra coşma devri geldiğini, bundan sonra da hamlıktan kurtulup olgun davranışlarda bulunma zamanının geleceğini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

25 Haziran 2015 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3320 İNCİ BEYİT

3320. Aşk, olduğundan da güzeldir, yokluk bulunduğundan da sağlam;
Bu ikisinin elini öpersen gökyüzüne ayak basarsın.

Can, bir ışıktır ki beden leğeninin altında gizli;
Güneş bile onun nuruna karşı baş eğer, yaltaklık eder.

Yüz çeşit malı-mülkü var onun, yüzlerce tahtı var, bahtı var;
Tahtı, yüceliklerden yapılmadır, gece gibi kapkara abanoz (Koyu, parlak, siyah) tahtasından değil.

Malı-mülkü, mutlak nurdandır, Tanrı’nın sandığında korunur;
Onlar, ne bir seyisin beygirine yüklenir, ne de güve düşer onlara da delinir.

Gömül ateşinin zevkinden, gönlün bir hoşça yanışından ateşe tapar oldum, fakat Mecusi’nin ateşine kapılma yüzünden değil.

Garip can, bir-iki gün, bedenle yoldaş oldu amma Mergazlıyla Reyli, mağripliyle Tûslu gibi (Birbirine uymayan iki kişi gibi) hani.

Dünya bir elektir, bizse ona konmuş unuz (Öğütülerek toz haline gelmişiz) sanki;
Elekten geçtin mi arısın, geçmedin mi kılçıksın, samansın.

Her gün, çarşı-pazarda, şu aşağılık kişilerin dükkânlarında şu sesler duyulur.
Ey ham adam, bize gel, bizim malımız sağlam, bizim kumaşımız yıpranmaz.

Kır kalıp testisini (Vücuduna önem vermeyi bırak) de dudağına dek dolu kadehi al (Sunulan Allah sevgisini, Allah nurunu al);
Ne vaktedek çanak yalayacaksın, ne zamana kadar yaltaklanıp duracaksın?

İzin veriyor musun, bunun tamamını söyleyeyim de kutsuzluğu, yomsuzluğu (Uğursuzluğu) olmayan bir baht (Gelecekteki olayları kaçınılmaz bir biçimde belirleyen ilahi iradenin insan ve toplum için çizdiği yaşayış biçimi, kader), bir devlet, doğuyu da kaplasın, batıyı da?
                            ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Gökyüzüne ulaşmak için varlıktan vazgeçip yokluğu sevmemiz, Tanrı’yı ve Tanrı dostlarını sevmemiz gerektiğini öğrendik.
2.    Canımızın çok aydın olduğunu fakat bedenimizin bu ışığı gizlediğini öğrendik.
3.    Canımızın malının mülkünün makamının nurdan olduğunu, Tanrı tarafından korunduğunu öğrendik.
4.    Bedenimizle canımızın farklı yapıda ve bir arada olduğunu, fakat uyum içinde olmadıklarını öğrendik.
5.    Yücelere gitmemiz için her gün çağrılar geldiğini, bu çağrıyı duyup yönümüzü çağrılan yere döndürmemiz gerektiğini öğrendik.               
                                *
İşte böyle yaren;
Gönülden isteyişle yanma derecesine ulaşmamız, tapacak kadar sevgi ile kendimizi doldurmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

24 Haziran 2015 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3310 İNCİ BEYİT

3310. (Şems Hazretlerine çağrı)
Gönlümü horlama, bizden bir yana çekilme (Ayrılma), gör-gözet (Koru, yardım et, gözünden ayırma), halimizi bil, geçip gitme, ömrümüzü acılaştırma (Kırıcı, üzücü, incitici, kötü söz söyleme). 

Ruhun has sakisisin (İnsan ruhuna Allah sevgisini, Allah nurunu en iyi şekilde, katışıksız saçan) sen, sabah şarabını sun (Sersemlikten çıkart);
Gece yüz çevirdi, geçip gitti, dolunay (Karanlıkta kalanların yolunu aydınlatan) gizlendi.

Ey aklımızı alan (Görüşünü aldığımız), fikrimizi çelen, dün gece ne haldeydik, bir hatırla;
Kadeh üstüne kadeh sunmuştun bize (İnsan ruhuna Allah sevgisi, Allah nuru saçmıştın), hale mahmuruz (Sarhoşluğun sebep olduğu sersemlikteyiz) biz.

Bizi yıktın, şaraba boğdun (Allah sözler ile tamamıyla sardın), sonucu gizlediğimiz meydana çıktı, yayıldı gitti.

Bizim Padişahımızsın, gecemizin Leyla’sısın ey gecelerin lezzeti, gündüzlerin güzelliği, alımı.

Ey Tûrusînâ’nın sırrı (Allah ile aracısız konuşan), ey görür gözün nuru, aramızda büyük sensin, küçüklere acı.

İşte şimdicek geldi delilik nöbeti, fazlalaştı sarhoşluğumuz ey akılları estiren (Aklımızı bir yönden diğer yöne aktıran), ey ârı (Temiz, katışıksız, günahsız), vekârı (Ölçülü, olgun, ciddi davranışları) yıkan güzel.

Söz padişahı geldi, söz dalgası coştu, köpürdü;
Fakat biz sesten ibaretiz (Meydana geleniz), seslenen odur (Ol diyen Allah’tır), en hayırlı şeyler okuyan (Çağıran, davet eden), en güzel sözler söyleyen Tanrı’dır.

Bize ısmarlandı, bizimdir hem zevk, safa, hem düğün;
Her Müslüman’ın zevki artsın, her sapığın gözü kör olsun diye bize verildi bunlar.

Her gün yeni bir hutbemiz (Halka öğüdümüz) okunmada, her gece yeni bir gerdeğe girmekteyiz (Bir ve beraber olmak için bir yerdeyiz);
Her an, elle avuçla alınmadan inciler (Şekli değişmeyen hakikatler) saçılmada bize.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Şems Hazretlerinin özelliklerini Mevlana Hazretlerinin anlatımından öğrendik.
2.    Allah’ın kendisine yakın olmayanlardan gizlediği çok sırlar olduğunu, bu sırları kendisine yaklaşanların taşıyabilecekleri oranda sır ve nur verdiğini öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerinden Allah’ın ait bilmediğimiz sır olan bilgilerden yararlanabileceğimizi, Şems Hazretlerinin Allah’ın özelliklerini ve nurunu görebileceğimiz ve anlayabileceğimiz şekilde gösterdiğini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

23 Haziran 2015 Salı

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3300 İNCİ BEYİT

3300. İster tamamıyla tembel, yorgun ol yahut da adam akıllı kocalmış ol, gene de kendini Meryem gibi hurma ağacının altına atmaya bak (Meryem suresi 23-34).

Hurma ağacının gölgeliklerinde hurma gibi tatlılaşırsın, hurmanın olgunluğundan sen de olgunlaşırsın.

Bana inciler yağdırasın diye toprak kesildim sana;
Başımı kaşıyasın diye kıl gibi inceldim sana karşı.

Elimi tutasın diye varlığımdan el yudum;
 Gönlüme gelesin diye hayale döndüm.

Gönül doğusundan Ay gibi doğup baş gösteresin diye gece-gündüz, âşıklığa düştüm, aşkla yakalar yırttım.

Güzellik ilkbaharın beni de bahara döndürür dedim de bahar bulutları gibi gözyaşları döktüm.

Lütfun yardım eder dedim, ona güvendim de göklerin bile kabul etmedikleri emaneti boynuma aldım, yüklendim (Azhâb suresi 72)

Padişahım, puta tapanlar için gönül levhasına her an bir suret, bir şekil yaparsın ya.

Bu kudretin için lütfet de gönle sığmayacak bir suret, bir şekil göster;
Göster de puta tapan da tapmaktan kurtulsun, put yapan da yapmaktan.

A sevgilim, ne de güzel vakit, dostluk hakkı için, sevgi aşkına dinle;
Gönlümün dileğine merhamet et, beni zarara, zahmete sokmaya çalışma.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***

Neler öğrendik:
1.    Çaresizlik içinde olduğumuz zaman Hurma ağacı gibi besleyici ve taze gıdalar sunan Allah dostlarının gölgesine girip sevgi ile bağlanmamız, hizmet etmemiz gerektiğini öğrendik.
2.    Bulunduğumuz yer,  iklim ve şartların huyumuza tesir ettiğini fakat Allah dostlarının korumasıyla zararlı etkilerden korunup onların tatlılaşacağımızı ve olgunluklarından olgunlaşabileceğimizi öğrendik.
3.    Allah dostunu hep arayışta ve özleminde olmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Gönlümüze öyle bir güzellik koymalıyız ki başka bir güzelliğe yer olmamasının gerektiğini öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Allah’ın gölgesi olan Allah dostlarına sıkıntılarımızda, bunalımlarımızda, çaresizliklerimizde sığınmamız gerektiğini, Allah’ın yardımının bu güzel insanlar aracılığıyla verileceğini ve geleceğini Hazreti Mevlana’dan öğrendik, anladık.
                                 *
RAVLİ


22 Haziran 2015 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3290 İNCİ BEYİT

3290. Bu yandan o Çin dilberinin bir telini görsen ne zir (Müzikte bir perde) perdesi kalır, ne de ağlayıp feryat ediş.

Artık ne koruk kaynatırsın, ne sirke satarsın;
Ancak şarap içersin, ancak üzüm sıkarsın.

Şu varlık üzümünü sıkmak, fayda verir sana;
Tut ki hiç varlığın yok, niceye bir bu ilgi?

Tebrizli Şems’in civarına kaçıp vardığın zaman Allah bilir, orda ne çeşit bir laleliğe girersin.

Dostum, ister gönlü aydın birisi ol, ister yüreği kapkara biri;
Her iki halde de sevgiliden vazgeçme, ayrılma ondan.

Her iki halde de ondan geri çekilmek kâfirliktir;
Hatta âşıklarca sevgiliden kaçmak, yüz kat kâfirlikten de üstün bir kâfirliktir.

Güzelden vazgeçtin mi temizin pis olur, fakat kaynağa daldın, gark oldun mu pis bile temizlenir, arınır.

Aslanın kuyruğuna yapışırsan kebapsız kalır mısın hiç;
Bir beye arkadaş olursan nasıl olur da azıksız kalırsın?

Gizli tuttuğun kötülükten vazgeç, kendini gizleme;
Akıllılıkta, anlayışta, süt içinde görünen kıl gibisin sen.

Zehir içtin de bundan Tanrı’ya ne noksan gelir dedin;
Doğru;
Tanrı müstağnidir (Doygun-dur), zehirden sen ölürsün.
                            ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***

Neler öğrendik:
1.    Allah’ın güzelliğini, nurunu yansıttığı güzeli görmekle kendimizden geçeceğimizi, sarhoş bir hale geleceğimizi öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin şahsının güzelliğinde her güzelden daha farklı güzellikler olduğunu öğrendik.
3.    Ne durumda olursak olalım Şems Hazretlerini sevmekten vazgeçmememiz gerektiğini öğrendik.
4.    Güzelden ve güzelliklerden vazgeçenin kirleneceğini, vazgeçmeyen-in tertemiz bir hale geleceğini öğrendik.
5.    Ulu ve asil bir öndere yakın olanın mahrum kalmayacağını öğrendik.
6.    Önderimizle olan birliktelikte kötü ve karamsar düşüncelerden kurtulmak için kendimizi gizlemekten vazgeçmemiz, akıl ve anlayışla düzeltilmemizi istememiz, başlangıçta büyük üzüntü, acı, keder, sıkıntı gelse bile sonucun güzel olacağını öğrendik.
                                    *                                                                                            
İşte böyle yaren;
Üzüntü, acı, keder ve sıkıntıların insanı öldürdüğünü, bu etkenlerden kurtulmak için Mevlana Hazretlerine, Şems Hazretlerine sevgiyle bağlanıp, her dediklerini doğru kabul ederek önerdikleri istikamette gitmemiz, bağımızı hiçbir zaman koparmamamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *
RAVLİ


Popüler Yayınlar