31 Mayıs 2015 Pazar

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3070 İNCİ BEYİT

3070.  Can güneşini (Şems Hazretlerini rüyanda) görürsen ordusuz bir padişah kesilirsin, hem gayb (Görünmeyen âlemimin) mülkünü (Kullanma hakkını) elde edersin, hem gizli sırları bilene kavuşursun.

Duyup sevdasına kapıldığın defineyi yeryüzünde görmediysen gökyüzünde bulursun.

Aşkta hıyanet etmezsen (Güveni kötüye kullanmazsan, sevgiyi sürdürürsen, dostluk bağlılığına devam edersen), emin olursan (İnanılır güvenilir olursan), nice Çin güzellerini bedava görürsün, bedavaca (Emeksiz, parasız) elde edersiz.

O kutlu gönül aynasında, o şeksiz şüphesiz tertemiz, ârı-duru aynada, bu dünyadayken cennetteki güzelleri, güzellikleri, bir-bir bulursun, görürsün.

Aşk okuyla oklandın mı, sevgili seni sarhoş etti mi can, elinden giderse kaygılanma, onun gibi yüzlerce can elde edersin.

Gönül vesveselerinden (Şüphelerden, kararsızlıklardan, aslı olmayan kuşkulardan) bir an aman bulursan çözümlenmesi zor tılsımın (Herkesin bilemediği, çözemediği gizli şeylerin) anahtarını bulursun, o tılsımı bozarsın.

Can padişahının aşkına putları kır, dök de onları yapan ressamı apaçık gör.

Hak’la Hak (Varlığını Allah ile birleştirerek bir) olmuş, Tebrizli Tanrı ve şeriat Şemsinden kayıtsız, şartsız remizleri (Güç anlaşılan, işaretle anlatılan, gizli ve kapalı anlatımları) bilip anlamak için yüzlerce tercüman elde edersin.

Ey aşk imamı (Önderi), sarhoşsun (Kendide değilsin) madem, tekbir (Tanrının büyüklüğünü ve yüceliğini dile) getir, iki elini sal yanına, usan varlıktan (Uzun süre aynı şeyi yapmaktan hoşlanmaz ve sıkılır duruma geldiğin yaşamdan), vazgeç şu benlikten (Kendi kişiliğine önem vermekten, kendini üstün görmekten, kendini beğenmekten, büyüklenmekten, övmekten vazgeç).

Vakit (Allah’ı görmek, zamanın gelmesini) bekliyordun, acele ediyordun ya;
Namaz vakti (Allah’ın huzuruna çıkma zamanı) geldi işte, kalk sıçra, neden oturuyorsun?
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Allah’a ulaşmak için Allah dostlarından birini önder olarak kabul etmemiz, kalbimizi ona bağlamamız, her sözünü doğru kabul ederek istediklerini yaparak yol almamız gerektiğini öğrendik.
2.    Allah’ı arzu edenlerin dilinde sonra kelimesinin olmadığını, hemen kalkıp yapılması gerekenleri hemen yapanlar olduğunu öğrendik.
                                       *                                                                                            
İşte böyle yaren;
Allah’a ulaşmak yolu uzun,  zor ve güç olduğunu, Allah dostlarından yardım almadıkça sunuca ulaşılamayacağını, Mevlana Hazretlerinin veya Şems Hazretlerinin ruhani yardımlarını almamız gerektiğini, onların bizi terbiye edip Allah huzuruna hazırlamaları gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

30 Mayıs 2015 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3060 İNCİ BEYİT

3060.  Bu (Tanrı elinden, temiz, yabancı maddelerden arınmış, katışıksız, saf, günahsız Hak) şarabı içersen birlik meclisinin kurulduğu yerde, ne dilersen bulursun, ne istersen elde edersin;
Mihnetlerin (Sıkıntıların) savaş yurdundaysa (Dünyada) gâh(Bazen) o bulunmaz, gâh şu.

Gamlara dalan, dert üstüne derde düşen cana Tebrizli Tanrı Şems’inden, hem de eski, yıpranmış değil, yeniden yeniye neşeler gelir, neşesine neşeler katılır.

Ey düzenleri tatlı, hileleri hoş güzel, ne vakte dek beni kandırıp duracaksın;
Kendine mal ettiğin kişiyi ne diye aldatırsın?

Bütün âlem zaten uğurdan senin mülkün;
Mülkünden dışarı kim var ki kimi kandırıyorsun?

Davud’u mülk, devlet tuzağıyla aldatırsın, Eyyub’u bir başka şekilde, belalarla aldatırsın.

Onu yem-e sürersin (Oyundan kaçan olmasın diye oyun başında bilinçli kazandırırsın), bunu tuzağa götürürsün, a güzel yüzlü, değil mi ki aldatan sensin, o tuzak, yem olmuştur adeta.

Firavun, bütün dünyayı kandırır, fakat o hain alçak bilmez ki onu da alacaklılarla kandıran sensin.

En aşağı aldatışın bile onun gibi yüzlercesinin kan diyetine değer;
Ne değerlidir o kişi ki onu, hiçbir değerli şey göstermeden bizzat kandırır, kendine çekersin.
                                *     
A gönül, Tanrı’nın, birisini nasıl kandırdığını nihayet bilir, anlarsın da o zaman sen, her şeyi kandırır, Tanrı’dan elde edersin.

Gözlere görünmeyen, gizlenip duran o güzelden bir can kokusu alırsan, ondan bir iz, bir eser bulursan yüzlerce dünyaya bile sığamaz olursun.
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Hak şarabı içenlerin birlik ruhunun önem ve değerini bilenlerin yanlarına gitmemiz, burasının bütün dileklerin kabul edildiği, istediğimizi elde ettiğimiz, sıkıntılardan kurtulduğumuz yer olduğunu öğrendik.
2.    Şems Hazretlerini tutkulu bir sevgiyle sevip bağlananların neşelere kavuşacağını, sevinç içinde olacaklarını öğrendik.
3.    Şems Hazretleri aldatarak tuzağına çekse bile bu tuzağın iyi bir tuzak olduğunu, iyilikler getirdiğini öğrendik.
                        *                                                                                             
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerine aşkla bağlanmakla canımızın Şems Hazretlerinden izler göreceğini, onun gizli tuttuklarını sezeceğimizi, sırlarından faydalanacağımızı, Tanrıyı elde edecek duruma geleceğimizi öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

29 Mayıs 2015 Cuma

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3050 İNCİ BEYİT

3050. Ay yüzlü bir saki (İnsan ruhuna Allah sevgisi, Allah nuru saçan kişi) elinde bir testi (Bilgi birikimi ile), bir bucaktan çıka geldi de testiyi ortaya koydu (Herkesin yararlanması için ikram etti).

Önce alev-alev yanan şarapla kadehi doldurdu, hiç suyun yalım-yalım (Alev-alev) yandığını gördün mü sen?

Gönüller alan dilbere sunmak için o kadehi eline aldı, sonra secde (Yere kapandı) etti, eşiği öptü.

Sevgili, sakinin (İnsan ruhuna Allah sevgisi, nuru saçan kişinin) sunduğu kadehi aldı, o şarabı içti, o şarabın yalımları (Alevleri) yüzünü kapladı.

Güzelliğini görüyordu da kötü gözlere diyordu ki:
Şu dünyaya benim gibisi ne gelmiştir, ne de gelir.

Ey akıllı er, şarap kabını aç, gönül aynasına dikkat et, paslanmasında araya kibir, kin düşmesin.

Sırçayı kırdın mı, evet, çok ayaklar yaralanır;
Zaten bu da aşağılık bir iştir.

Fakat merhem getirir, özür bildirir, yaralının başını okşar, kaşırsan binlerce yaralı, bereli sevgi ayakkabına kapanır, ayaklarını öper.

İçtikçe iç şarabı, güzelleş, iyi bir hale gel, beşten (İslam’ın şartlarından) de dışarı çık, altıdan (İmanın şartlarından) da;
Gönül evinin çevresinde hiçbir kötülük bırakma.

Fakat yerden biten üzümden yapılan şarabı değil, Tanrı elinden, küpsüz, fıçısız, arılık âleminden sunulan şarabı iç.
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Ruhunda Allah sevgisi olanın insanın güzellikleri görebileceğini öğrendik.
2.    İnsan ruhuna Allah sevgisi, Allah nuru saçan kimseye bulduk mu çok saygı ve sevgi göstermemiz gerektiğini öğrendik.
3.    Hak dostunun bize verdiği nurlara doymamamız daha fazlasını isteyen ve bekleyen olmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Hak dostunun bizdeki ruhsal yarayı deştiğini, iltihabı akıttığını, yaraya merhem koyarak iyileştirdiğini, yara deşilirken çekeceğimiz acıdan kaçmamamız gerektiğini öğrendik.
5.    Hak dostlarının sözlerinin insanı sarhoş ettiğini yani kendinden geçirerek acısız olumlu değişimler sağladığını, korkmamak, çekinmemek, uzak durmamak gerektiğini öğrendik.
6.    Gönül aynamızı büyüklenmenin ve gizli düşmanlık yapmanın karartacağını, Haktan gelen haberleri olduğu gibi görme olanağımızın azalacağını öğrendik.
                                              *                                                                          İşte böyle yaren;
Ruhsal değişimi insan istese de kararlı olsa da kendi kendine başarı sağlayamayacağını, Hak dostunun görünen ve görünmeyen yardımlarını alması, bunu önemsemesi gerektiğini öğrendik, anladık.

İslam’ın ve imanın sınırlarında kalmayarak daha da ileri giderek Tanrı aşkını istememiz gerektiğini öğrendik, anladık.

RAVLİ ŞARAP yazarak Googleden bu konuda büyüklerimizin anlatımlarını iyice anlamamız gerekir, çünkü kavramsal öğreti olduğundan ve şarabın etkileri üzerinden bilmemiz gerekenler anlatılmaktadır.
                                 *

RAVLİ

28 Mayıs 2015 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3040 İNCİ BEYİT

3040. Gönlün bile güç erişeceği bir meze (İçki ile alınan yiyecek), mutlak nurdan bir şarap kadehi;
Hak odur ancak halvetinde ebedi bir meclistir (Hiç yok olmayacak beraberlik) kurmuş.

Şarap içenlerin meclisinde nice düzenbazlar (Aldatmak ve yanıltmak için oyun yapan), nice hilye (Hile) satanlar var;
Aklını başına devşir ey saf, yumuşak er, aklını başına devşir de hilelerine kapılma, tuzaklarına düşme.

Kayıtsızlık halkasına girdin de kayıtsız erlerle oturdun mu sakın gonca gibi gözü yumulu (Gözünü açık tut), gül gibi ağzı açık olma (Konuşma dinleyici ol).

Âlem bir aynaya benzer, ona vuran, onda görünen olgunluk sureti aştır;
Ey adamlar, tümden artık parçayı kim görmüştür?

Sen, yeşillik gibi yaya ol (Kendi gidişini ve davranışını başkalarına benzetme) şu gül bahçesinde;
Çünkü burada yalnız sevgili, gül gibi ata binmiştir, geri kalanların hepsi de yayadır.

Hem kılıçtır o, hem kılıcı çeken.
Hem öldürmüştür o, hem odur öldüren.
Hem baştanbaşa akıl kesilmiştir o, hem odur aklı yele veren.

O padişah, Selahaddin’dir;
Ebedi olsun, yaşadıkça yaşasın de (Söyle);
Kerem (Ululuk, büyüklük, soyluluk, asalet) ve ihsan (Karşılık beklemeden yardım eden) eli, daima boynuma bir gerdanlıktır benim.

Sevgilimi gördüm, evin çevresinde dolanıyordu;
Eline bir rebap almıştı, bir teranedir (Ezgi, nağme) tutturmuştu, çalıp durmadaydı.

Ateş gibi vuruşlarla hoş bir teraneye (Ezgiye) dalmıştı, muğların (Ateşe tapanların) şarabıyla sarhoştu, haraptı, gönüller çekmedeydi o haliyle.

Irak perdesinden bir ezgi tutturmuştu, sakinin adına çalıp duruyordu, fakat maksadı şaraptı, sakiyi (Şarap sunanı) bahane ediyordu.
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Şems Hazretleri ile Mevlana hazretlerinin baş başa kalmalarındaki konunun Allah olduğunu, bu bir araya gelmenin ölümsüz ve sonsuza kadar devam eden bir araya gelme olduğunu öğrendik.
2.    Hangi toplum içinde olursa olsun gözümüzü açmamız, ağzımızı kapatmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Dünyada gördüklerimizin bütünün bir parçası olduğunu, bütünü görmek için gayret sarf etmemiz gerektiğini öğrendik.
4.    Güzel insanların bulunduğu yere gitmemiz aşağılarda gezinerek kendini gösteren güzelleri görmemiz gerektiğini öğrendik.
                                       *                                                                                            
İşte böyle yaren;
Şeyh Salâhaddin hazretlerinin kendini değiştirmek ve yenilemek isteyen insanların işe yaramaz kimliğini ve kişiliğini yok ederek yeni özgür kişilik kazandırdığını, eski işe yaramaz aklını yok ederek akıl üstü görüş ve değerlendirme yeteneği kazandırdığını Mevlana Hazretlerinin sözünden öğrendik, anladık.
                                 *
RAVLİ ŞEYH SELAHADDİN KİMDİR
RAVLİ ŞEYH SELAHADDİN KİMDEN ÖĞRENDİ yazarak Googleden öğrenmelisin. 
                                   *              

RAVLİ

27 Mayıs 2015 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3030 İNCİ BEYİT

3030. Bizi, şu bildiğin sarhoşlar gibi görme, o gözle bakma bize;
Ben ne yersem şarap oluyor, yediğim ekmek afyon haline geliyor de gözlerimi mahmurlaştırıyor.

O kıyamet alâmeti (Yok eden), o kıyametin ta kendisi (Yeniden var eden) dilber (Kendine çekici güzel), o gözlerin görmediği, kulakların duymadığı güzel, riyazet yapmaya (Nefsin isteklerini yerine getirmem için) bırakmıyor beni.

O abıhayat (Ölümsüzlük sunan), bana bedavaca öylesine bir şarap sundu ki katresinden (Damlasından) bir Firdevs (Cennetin altıncı katında) bağı bitti (Büyük bir bahçe), yeşerdi.

Sevgiliye ait ne söylediysem hep dışa ait;
Öze ait sırlardan canın ne haberi var, kuyruğu güdük (Eksik yanı olan, tamamlanmamış, kısa) söz, sırları nasıl anlatabilir?

Böyle olmakla beraber eğer gayreti, ağzımı tutmasaydı, bana söz söyletseydi görürdün sen;
Yüzlerce göğün perdeleri yırtılır giderdi.

Donmuş, buz kesilmiş yer, güneşi ne bilir, ışığından ne haberi olur?
Yaratılmış canın yaratıştan haberi mi olur?

Bilmemekle beraber gene de bir yudumcuk aldı mı sarhoşluk, harap eder onu, kendisinden geçirir.

Ey Tebriz, sen Şemseddin’in sırlarını nerden bileceksin?
Şu iki büklüm olmuş feleğin çarkından dışarıya sıçramamışsın ki.

A canım benim, kimdir o gönül evinde duran?
Padişahın tahtında padişahtan, şehzadeden (Padişah olmaya hazırlanandan) başka kim oturabilir ki?

Eliyle, benden ne istiyorsun?
Söyle diye işaret etti, şarapla mahmur (Sarhoşluğun sebep olduğu sersemlikte) olan, mezeden (Eğlenceden, yiyecekten), şarap kadehinden başka ne ister ki?
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Mevlana Hazretlerinin sarhoşluğunun içki içmekle veya uyuşturan madde almakla olmadığını öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin kendisine aşkla bağlananları öldürdüğünü sonra yeniden dirilttiğini yani peygamber efendimizin ölmeden önce ölünüz hadisini gerçekleştirdiğini öğrendik.
3.    Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerinin dıştan görülebilen güzelliklerini anlattığını, Şems Hazretlerinin özünün güzelliğini kelimelerle anlatılamayacak güzellikte olduğunu öğrendik.
4.    Taş kalbin, buz kesilmiş gönlün Şems Hazretlerini anlayamayacağını öğrendik.
5.    Yıldızların, burçların tesirinde kalmış, benlikten ve dünya bağlarından kurtulamamış, her şeyi kendi zevki ve isteği göre düzenlemeye çalışanların; Şems Hazretlerinden bir damla nur alamayacaklarını öğrendik.
6.    Şems Hazretlerinin sırlarını ancak kendisine aşkla bağlananların anlayabileceğini, faydalanıp yaşayabileceğini öğrendik.  
                                       *                                                                                             
İşte böyle yaren;
İnsan ruhuna Allah sevgisi, Allah nuru saçan Şems Hazretlerinden bizi yok etmesini, yeniden var etmesini, bunu yaparken de bizi sarhoş edip kendimizden geçirerek gerçekleştirmesini dilememiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *                

RAVLİ

13 Mayıs 2015 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3020 İNCİ BEYİT

3020. Ham sofulara (Müslümanlığın gereklerini yapan fakat inceliklerini bilmeyenlere) haber olsun:
Tövbe etme zamanı, geldi o belalı devir;
Fakat onda bu güzellik, bu alım varken yeri mi tövbenin, sırası mı tövbenin?

Sofuluk (Körü körüne inanmak) da bitti, tövbe de tövbe etmeye tövbe etti (Yapılan yanlışlardan pişman olma hali de kalmadı);
Çünkü âşıkların tövbeden başka işleri var şimdi.

Hani dünyadan kaçtın, kurtuldun, can ışığına ulaştın, mum gibi kendi başını kestin mi kır artık ayağını tövbenin de.

Aşkın şartı, Tatar ülkesinin ceylanına (Güzeline) karşı kararsız bir hale gelmektir (Ne yapacağını bilememektir);
Hıtay Türkü geldi mi tövbe etmek ne hatadır hata.

Bir avlanmaya koyuldu mu nice canlar kapar o.
Bir bakış oku (Tanrı erinin bakışı), tövbenin yüzlerce kan pahasına değer zaten.

Her seher çağı hayali, âşıklara gelir çatar, çiğner geçer.
Atının kopardığı toz, tövbenin gözlerine yüzlerce şifalar veren bir tutyadır (Sürmedir).

Tanrı güneşi Tebrizli Şems yokken tövbe etmişsin amma o, bir gün gelir de yüzünü gösterirse vay tövbenin başına gelenlere, vay-vay.

Uyan, sıçra, uykudan kalk da bak, bir başka sabah ağarmada, dostları arayıp sorarak, ayak vurup raks ederek bambaşka bir sabah geliyor gökyüzünden.

A canım, ne diye oturdun, şarap içme, sarhoş olma çağı;
Şu çekişip savaşma, şu çekip sızma âleminden (İçki içmek sebebiyle kendinden geçerek uyuyakalmak) hiç kimsecik ayağını çekemez.

Sarhoşluğun, bir sarhoşun hatırı için kalk, el çırp, kadehi al eline, bil ki seçilmiş, yüce gök kubbenin sayvanını (Dam saçağını) bile aştın.
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Dünya bağlarından, benlikten kendini kurtaranın kendisini kararsızlıklar içinde bulacağını, ne yapıp yapmayacağını şaşırdığını öğrendik.
2.    Bu kararsızlıklar içinde insanın geçmişte yaptığı yanlışları görme ve anlama fırsatı bularak tövbe etmeye başladığını öğrendik.
3.    Tövbe etmenin de insanı kararsızlıklardan kurtarmadığını, sakinleştirmediğini yine hatalar yaptırdığını, yine tövbe ederek tövbe döngüsüne gireceğini öğrendik.
4.    Dünya ve benlikten kurtulup öz eleştirileri yaptıktan sonra can ışığına yani canımızı hür hale getirdikten sonra canımızın geldiği yeri özlediğini, can dostlarını aramaya başladığını öğrendik.
5.    Can dostlarını arayışa geçtiğimiz zaman canımıza can katan, canımızı ışık veren Tanrı dostu Şems Hazretlerinin kendini gösterdiğini, yalnız ve çaresiz olmadığımızı bize gösterip ispat edeceğini öğrendik.
6.    Tanrı dostuna aşk başladığında günahların, sevapların, pişmanlıkların, tövbelerin değerinin ve öneminin kalmadığını, âşık olan insanın doğru-yanlış değerlendirmeleri aşıp gerçekliğe geçeceğini öğrendik.
                                    *
İşte böyle yaren;
Doğru: Akla, mantığa, gerçeğe ve kurala uygun, yasa, yöntem ve ahlaka bağlılıktır.
Hakikat: Gerçekliği tüm zamanlarda değişmeyen, aklın algılamasından daha yüksek bilinç, arka yüzün, gizlenenler, saklanmış, üstü örtülmüş olanın yani sırların bilinmesi ile sonucu değişmeyen temel bilgi, duygu ve düşüncede şüphelerden arınma sağlayan anlama ve kavramadır.

Doğru kelimesi yaşamımızda yetersizdir.
Örnek verecek olursak çok uzakta gördüğümüz bir ağaç için ağaçtır deriz bu doğrudur.

O ağaca yaklaşırsak… ağacı deriz bu da doğrudur.
Daha da yaklaşırız… ağacının üstünde meyveleri var veya yok diye tanımlarız bu da doğrudur.

Tohuma, tohum içindeki öze varıncaya kadar tanımlamalar devam eder.
O halde doğrular kişinin tanımladığına yaklaştıkça anlatım şekli değişir ve başkalarının algılarında yetersizlik oluşturur.

Hakikatte öze varılmadan, kabuk kırılmadan, perde açılmadan, sanılardan ve benzerliklerden kurtulmadıkça yani sırrına ulaşmadıkça biliyorum diyemeyiz.

Şems Hazretleri Tanrı sırlarına sahip olduğundan bizim 4000 sene uğraşarak elde edebileceğimiz bir hakikati bize bir anda, bir bakışla verebileceğini öğrendik, anladık.

Sırların yabancılara söylenmesi yasaktır.
O halde Şems Hazretlerine, Mevlana Hazretlerine yabancı olmayalım ki bize hediye edecekleri sırdan sevinç duyalım, sarhoş olalım, kendimizden geçelim, şakır-şakır oynayalım.

Çünkü yarenler büyüklerimizin sofrasının etrafında onların bize doğru attıklarından beslenelim, gelişelim, elimizden tutmamızı semalara çıkartmalarını bekleyelim.
Şükürler olsun.
                                 *                

RAVLİ

12 Mayıs 2015 Salı

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3010 İNCİ BEYİT

3010. Göz, kendisini görmemiş amma şimdi her göz, senin aynan sayesinde kendisini, aynada görmüş.

Ey Tebrizli Tanrı Şems’i, devlet zurnan, can rebabın kulağını burmuş da can rebabı, onun sesini duymuş, işitmiş.

Gene o hanende (Şarkıcı) gelmiş de çenge (Müziğe) uyup şarkı söylemeye başlamış;
Çalgı neşe kapısını aşka, ardına açmış.

Yusufların pazarını hapisten kurtarmış, şeker dükkânlarının her birini yüceltmiş, değerlendirmiş.

Uluların başlarını kılıçla yerlere dökmüş, fakat mana bakımından da onların başlarını yüceltmiş, onlara gerçekten bir ululuk vermiş.

Âşıkları kendisi kesmiş, öldürmüş, geçmiş, kanlarının ortasına oturmuş, derken gene kalkmış da her birinin namazını kendisi kılmış.

Saçlarının halkaları kime nasip olacak, bilmem ki!
O halkalara karşı biz de, dışarıdan boynumuzu uzatmışım güzelim.

Ebedi baht (Gelecekteki olayları kaçınılmaz bir biçimde belirleyen ilahi iradenin insan ve toplum için çizdiği yaşayış biçimini sonsuz ve ölümsüz kılan), ben senin en aşağılık kulunum diye ayağına yüz sürmüş de sen ona bile naz etmişsin.

Senin nazına (İsteksiz gibi görünmene)  karşı Tanrı, nazeninlerin (Cilvelilerin, nazlıların) başlarını, nazlı ayaklarının bastığı toprağa niyaz ettirmiş (Yalvartmış, yakartmış).

Ey gerçekler kuyumcusu, ey Tebrizli Tanrı Şems’i;
Sen beni gâh asma çotuğu gibi budamışsın (Yeni filiz sürmesi için düzgün bir biçim vermek, iyi ürün almak için dallarımı kesmişsin), gâh da budayacak bıçak haline getirmişsin.
                             ***    
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Şems Hazretlerine tutkulu bir sevgiyle bağlanan kişi; kendisinin asla göremeyeceği güzellikleri ve çirkinlikleri Şems Hazretlerinin gönül aynasında görebileceğini öğrendik.
2.    Şems Hazretleri kendisine aşkla bağlananlara neşe, sevinç kapısını sonuna kadar açacağını öğrendik.
3.    Şems Hazretleri kendisine aşkla bağlananlara insanı hapseden, esir eden diğer bağlardan kurtaracağını, bizi değerli bir hale getireceğini öğrendik.
4.    Şems Hazretleri kendisine aşkla bağlanan ulu kimselere bile ululuğun anlamını öğrettiğini öğrendik.
                                    *
İşte böyle yaren;
Gerçekleri değerleri ve değerli olanları bilen, onları istediğine verenin Şems Hazretleri olduğunu öğrendik, anladık.

                                 *                

RAVLİ

11 Mayıs 2015 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3000 İNCİ BEYİT

3000. (Hazreti Mevlana Şems Hazretlerine hitap ediyor)
Diyorum ki:
Tacımız (Soyluluk, iktidar, güç ve iktidar sembolümüz) sen olasın da sonra başımız yarılsın;
Mağarada dostumuz  (Abû-Bekr) sen olasın da dostlarımız tutsak olsun, reva (Yakışır, uygun, yerinde) mı bu?

O diyor ki:
Ağlamayı bırak, ağlamanın geldiği yana bak;
Âşıklar ruh kesilmişler, reyhanımı (Fesleğeni) elde etmişler.

Gönülleri kırık (Sevgi, istek, düşünüş, anmak, hatırlamakla ilgili kalpte oluşan duygularla üzülmüş, kırılmış) dostlar, gönül evinin başköşesine geçmişler, kurulmuşlar;
Sarhoşlar, şaraba tapanlar, meydanımı doldurmuşlar.

Av köpeği gibi avını avla, şarabını (Allah sevgisini, Allah nurunu) elde et;
Samanlığıma dalan havlayan köpekler gibi olma (Konuşan ama iş yapmayan biri olma).

Tebrizli Şemseddin’i görürsün ki can göğünde doğmuş;
Yüzünün nuru da bütün dünyamı kaplamış, parlatmış.

A güzelim, kehribara benzeyen (Samanı kendine çeker gibi çeken) aşkın, gönlü kendisine çekmiş;
Gönül sana gitmiş, âşıklar gibi biz de onun peşine düşmüşüz, koşup duruyoruz.

Gönül, güzelliğinden bir yük aşk elbisesi çalmış;
Ayrılık şahnen (Bekçi) de duymuş, gönlün ellerini kesmiş.

Canım, aşk Mısırında o kadar çok şeker yemiş ki feryadımdan, neyin özünde şekerler bitmiş.

Ey arşa konmuş güzelim devlet kuşu, aşkının gölgeliklerinde her an, can doğanları havalanıp ta arşa kadar uçmuş.

Ne de kutlu bir çayırlık, çimenlik ki orda güller var, nesrinler var;
Hepsi de aşk suyuyla bitmiş, şu ceylanlar da orda yayılmış.
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Lider ve dost olarak Şemsi Tebriz'i seçmemiz kabul etmemiz gerektiğini öğrendik.
2.    Ağlamada kalmamamız  gerektiğini, ağlayışın yalvarışın geldiği yerin farkına varmak, anlamak, bakış ve anlayışımızı o yöne çevirmek, ilgilenmek, incelemek, denemek, başka bir şeyle ilgilenmeyip bu işle uğraşmak gerektiğini öğrendik.
3.    Tanrı sırlarını bilen Şems Hazretlerini aramamız, peşine düşmemiz gerektiğini öğrendik.
4.    Biz Şems Hazretlerini arayışa geçtiğimizde aslında Şems Hazretlerinin bizi kendisine çektiğini bilmemiz gerektiğini öğrendik.
                                    *
İşte böyle yaren;
Aşk yoluyla arş yücelmek, orada aşkla oluşmuş çiçek bahçelerinde olmak için bizi hazırlayacak, yardım edecek, doğru yolu gösterip aydınlatacak Allah dostlarına ihtiyacımız olduğunu öğrendik, anladık.

Allah’a ağlayışla yakınlaşmak isteyene, bu isteğinde kararlı olanlara Allah’ın dostlarından birini bize sevdirdiğini, yardım ve desteğini o dostunun yaptığını öğrendik, anladık.
                                 *                

RAVLİ

10 Mayıs 2015 Pazar

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2990 İNCİ BEYİT

2990. Biri gizli burada, şeker kamışındaki şeker sanki tatlı mı tatlı bir şekerci, dükkânımı elimden almış.

Büyücü, gözbağcı, kimseciklerin gözleri görmüyor onu;
Usûl boylu (Gösterişli, düzgün vücudu uzun boyu olan), yol yordam (Bir amaca ulaşmak için izlenen yolu, usulü, sistemi) bilir bir tacir, terazimi elimden kapmış (Ölçü ve tartı yapamaz hale gelmişim).

Onunla gülbeşeker gibi kaynaşmışım;
Ben onun huyunu (Yaradılış ve ruh özelliklerinin bütününü) almışım, o benim alımımı (Çekim gücümü) elde etmiş.

Dünya güzelleri gözüme girmiyor (Beğenmiyorum);
Dikkat et de bak, güzelim hayali kirpiklerime bile sinmiş.

Hastayım, âlemin çevresinde dönüp dolaştım, kimseden bir derman görmedim, sonucu onun derdini gördüm ki dermanımı da elden almış.

Senin de gönlün yanmış, kebap (Çok seven ve isteyen) olmuşsa buyruğunu tutar da derdin çevresinde döner dolaşırsan dermanını bulursun elbet.

Ümitsizlik denizine dalar da kendinden ümidini kesersen bu denizden, inci mi, mercan mı elde ederek baş gösterirsin.

Suret tılsımını kır da (Benliğinle, vücudunla uğraşmaktan vazgeç de) can gözünü aç, aç da gör;
Kudretim, saltanatım, doğruyu da tutmuş, batıyı da.

Can gözünü açtın mı görürsün ki gayb sakisi (İnsan ruhuna Allah sevgisi, Allah nuru saçan kişi) gelmiş, sana selam vermede;
Ahdımı (Sözümü) tutmuş, şarap kadehini sunuyor.

Ben, ey ruhu bile gören nuh (İnat etme, ayak direme), bak da gör, bütün dünyayı tufanım (Yoğunluğum) kaplamış diye eteğine yapışmışım, çekiyorum.
                             ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Mevlana Hazretlerinin Şems Hazretlerinin yaradılış ve ruh özelliklerini aldığını öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin Mevlana Hazretlerinden çekiciliği aldığını öğrendik.
3.    Mevlana Hazretlerinin tüm ruhları çekecek kuvvette olduğunu öğrendik.
4.    Can gözünü açan kişiye Allah sevgisi ve nurunu getiren büyüklerimizden birini tanıdığını, sevip bağlandığını, yardım ettiğini öğrendik.
                                  *
İşte böyle yaren;
İster Şems Hazretlerine, ister Mevlana Hazretlerine yönel her ikisinde de aynı özellikleri, değerleri bulabileceğimizi, ikisinin birbirine olan aşklarıyla bir olmayı sağladıklarını, dünya yaşamının kavgalarından, gürültülerinden, hilelerinden kendilerini kurtardıklarını öğrendik, anladık.
Can gözünü açmak için RAVLİ CAN yazarak Google yazarak okumamız önemlidir.
                                 *                

RAVLİ

Popüler Yayınlar