28 Şubat 2014 Cuma

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 392

Zin kadem vin akıl rev bizâr şev
Çeşm-i gaybi cûy-u berhurdâr şev
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 3311 inci beyit açıklaması)

“ Bu ayaktan (Bu gidişten), bu akıldan bez (Edindiğin bilgilerin işe yaramadığını anla ve bırak) , yürü.
Kendine gaybı gören (Görünmeyeni gören kalp gözü) bir göz ara da ber-hurdâr ol (Mesut ol, onan).”

Kendini akıllılardan gördün de aklınla, idrakinle (Anlama yeteneğinle, anlayışınla, akıl yürütmenle) mağrur (Kendini beğenmiş) oldun.

Sen marifetler sahibi (Usta) bir âlim oldun da, zevahirden (Görünüşte) mest (Sarhoş), içyüzden gafil (Olup bitenden habersiz, edepsiz, utanmaz) kaldın.

Evet, cihanda müftü (Dini konularda söz söyleyen) oldun, müderris (Öğretmen) oldun, fakat âşıkların aşkından habersiz kaldın.

İzzet (Büyüklük, yücelik, ululuk), mansıp (Makam), âr (Utanma), namus (Dürüstlük, doğruluk), vakar (Ağırbaşlılık) ile aşağılık şeytanın tuzağına tutulmuşlardır.
(Uygun, değerli ve yaraşan olmadığı halde bu özelliklere hak kazanmış gibi davranmaktan oluşan ruhsal bozukluk)

Nice kimse vardır ki, kendisi medresede (Fakültede) talim (Araştırma, öğrenim) ile meşguldür.

Hâlbuki şeytan, onun vesvese (Yanlış ve yersiz düşünce sahibi, kötü ihtimalleri akla getirip üzülme, olmayacak bir şeyi olacak gibi dertlenmek) üstadıdır.
                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                                           ***
Neler öğrendik.
1.    Çevremizin doğru olarak bize tanıtıp bir parçası olmamızı isteyen aklın yanlış bir gidiş olduğunu, hep görünüşle doyum bulmanın, yeter bulmanın daha fazlasını istememenin büyük eksiklik olduğunu öğrendik.
2.    Gördüğümüz her şeyin kabuk olduğunu, bu kabuğun içinde bir öz, bir cevher olduğunu, bunu bilmemiz gerektiğini öğrendik.
3.    Karanlıkta nasıl görmek için ışık gerekliyse dış kaptan içerisini görmek, anlamak ve yararlanmak için başka bir göze, başka bir bakışa, başka bir değerlendirme yapmaya gereksinim olduğunu öğrendik.
                                                *
   İşte böyle yaren,
Nurla görmek başkadır, ışıkla görmek başkadır, karanlıkta kalmak başkadır.

Nurlu bir göze sahip olmak, sırları görmek için Tanrı aşkı ve Tanrı’nın vereceği kalp gözü gerekli olduğunu öğrendik, anladık.

RAVLİ KALP GÖZÜ yazarak Googleden veya bu blogdan ara yerinden okumalısın.
                                                *                                                   

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 391

Hufte mibined ateşhay-ı şedid
Âb akreb minhü min habl-il verid
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 3241 inci beyit açıklaması)

“ Su, şah damarından daha yakındır da uyuyan kimse rüyasında şiddetli susuzluktan kıvranarak yanıp yakıldığını görür.”

İsteyen, istenilendir.
Fakat ne fayda ki sen kendini bilmiyorsun.

Uykuda kaldığın müddetçe bunu anlamak güçtür.
Can uyanırsa o vakit anlamak kolaylaşır.

Bu sırları anlamak aklın işi değildir.
Âşık ol, sakın akla yâr (Sevgili, dost) olma.

Aklını, idrakini (Anlama yeteneği, anlayış, akıl erdirme) aşkın işine feda et.
Akıldan gevşekleş, aşka yar ol.

Yalnız suret işlerini gören aklın bağıyla bağlanma.
Gaybi olan (Görünmeyen kalp gözünü) gözü aç da, didarı (Tanrı yüzünü, hakikatini) gör.
                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                                           ***
Neler öğrendik.
1.     Uyuyan kimsenin hakikati göremeyeceğini, hayallerle, sanılarla ömrünü tüketeceklerini öğrendik.
2.     Kendimize eziyet edersek yani karşılaştığımız her şeyden şikâyetçi olursak, kötü gibi gözüken fakat sonucu iyi olan birçok şeyden yararlanamayacağımızı öğrendik.
3.     Bunalımda isek bizi seven en yakınlarımızın söz ve davranışlarını kötü olarak yorumlayacağımızı öğrendik.
4.     Kıskançlık ve çekememezlik edenlerin doğru görüşe dolayısıyla doğru algılama ve değerlendirme yapamayacaklarını, karanlıkta kalacaklarını, hakikati olduğu gibi göremeyeceklerini öğrendik.
                                                *
   İşte böyle yaren,
Ruh sağlığını sağlayamadıkça bakışımızın, görüşümüzün, değerlendirmemizin, tepkilerimizin yanlış olacağını, yanlış yargılara vararak yanlış seçenekleri doğru yapmış gibi ısrarla yapacağımızı, yanlışı savunan olacağımızı öğrendik, anladık.

Uykuda, karanlıkta, kuyuda, gecede gibi değişik tabirlerle anlatılmak isteyen doğru bakışa sahip olunmadığı durumlar olduğunu öğrendik, anladık.

Bu konu çok önemli olduğundan:
RAVLİ BUNALIM
RAVLİ KENDİMİZİ NASIL KONTROL EDEBİLİRİZ 1 yazarak Googleden okumalısın.
                                                *                                                   

RAVLİ

27 Şubat 2014 Perşembe

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 390

Cehid kün der bihodi horda biyab
Zûtter Vallah-ü a’lem bissavab
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 3218 inci beyit açıklaması)

“ Kendinden (Benlikten) geçmeye çalış da kendin olmadan (Benlik olmadan), kendini bulmaya bak.
Doğrusunu Allah daha iyi bilir.”

Kendinden geçersen (Benlikten) kendine yaklaşırsın.
O zaman kendini bulursun da kendini (Hakikatini) gören olursun.

Ey kendinden haberi olmayan!
İstediğin kendinsin.

Ne şaşılacak şeydir ki göz, kendini görmüyor.
Ömrün bütün(Allah’ı bulmak için) araştırmakla geçti, arayan O (Tanrı) olduğunu bilmedin.

Sevgilinle göğüs göğse, dudak dudağa yatmışsın da, hala onu arıyorsun.

Sen ne vakit ki gaflet (Çevrende olup bitenlerin farkında olmama) uykusundan uyanırsan, işte ancak o vakit visalden meyve yersin.
                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                                           ***
Neler öğrendik.
1.    Ben ve ben merkezli düşünceyi yok ederek yeniden kendimizi bulmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Toplumun bize yüklediği benlikten kurtulup Allah ile bir olmanın benliğine kavuşmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Benlikten ayrılmanın, vazgeçmenin çok zor olduğunu fakat kazancının çok olacağını öğrendik.
                                                *
   İşte böyle yaren,
Dünyalık isteklere saplanıp kalanların bataklığa düşmüş bir eşek gibi olduğu yerde kalacağını öğrendik, anladık.

Peygamberlerin gözleri ileri gördüğü için onların yalan söylemeyeceklerine göre, nurlu gözle baktıklarına göre söylediklerine dikkat edip yararlanacağımız sözler olarak kabul etmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.

Alışkanlıktan kurtulmak, yeni kazanımlar için:
ACI SU yazarak bu blogtan arayıp yazıları okumalısın.

                                                *                                                   

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 389

Ger bibini yek nefes hüsn-i vedud
Ender ateş üfkeni can-u vücud
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 3215 inci beyit açıklaması)

“ Bir nefesçik pek sevgili Tanrı güzelliğini görsen sanını da ateşlere düşürürsün, vücudunu da.”

Hak, bir kuluna can gözü vermezse, o kul, nişansız olan Tanrı’nın cemalini nereden görecek?

Ten karanlığına esir olan (İçindeki canı, ruhu, gönlü özgürleştirmeyen), o her yeri aydınlatan Bedrin nurunu (Ayın en parlak olduğu anı) nereden bulacak?

İnsan her kötülükten temizlenmek, benlik tuzağını parçalamak, varlığını aşka feda etmek ve aşk ile benliğini yok etmek gerektir ki, o cemali (Tanrı yüzünü, hakikatini), o nuru (Allahtan gelen ve her şeyin hakikatini gösteren ışığı) görebilsin.

Kendinden(Benlikten) geçmedikçe ve aşk şarabıyla adamakıllı mest (Sarhoş) olmadıkça kendini, kendi hakikatine perde yaparsın.
                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                                           ***
Neler öğrendik.
1.    Bir şeyin aslını, esasını, gerçekliğini, geçerliliğini, kuvvetini, kontrol gücünü, çalışmasını, etki alanını, görmek için nurlu göze sahip olmak gerektiğini öğrendik.
2.    Pisliği, çirkinliği herkesin göreceğini fakat güzeli ve güzelliği herkesin görme yeteneğinin olmadığını öğrendik.
3.    Uykuda olanların yani uyanık olmayanların gördüklerinin hayal olduğunu ve gerçeklerden uzak olduğunu öğrendik.
                                                *
İşte böyle yaren,
Benlikten kurtulamayanların gördüklerinin sanı ve hayalden başka bir şey olmadığını, gerçeklerden uzak bir yaşamı tercih ettiklerini öğrendik.

Şah damarımızdan yakın olan Allah’ı uyuyan, özlem duymayan, başka şeylerle oyalanan kimsenin görmek için uyanması gerektiğini öğrendik, anladık.

Uyuyan, olan bitenden habersiz kimse parlak sözlere sahip olsa da fikri olsa da hatalıdır ve bunların hata içinde hataya düşmekte olduklarını öğrendik, anladık.

                                                *                                                   

RAVLİ

26 Şubat 2014 Çarşamba

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 388

Ey ki sabret nist ez dünya-yı dûn
Çonet sabrest ez Hudâ ey dost çûn
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 3212 inci beyit açıklaması)

“ Ey aşağılık dünyanın ayrılığına sabredemeyen dost!
Allah ayrılığına nasıl sabredeceksin, nasıl?”

Bu aşağılık dünya bir küme topraktan ibarettir.
O sevgili Tanrı yoktan onu icat etmiştir.

Toprağa öyle güzellikler vermiştir ki, onların suretlerinde nice sanatları belirtmiştir.

Suret ehline suretten tuzaklar kurdu.
Suretin güzelliğiyle onlar aşk oyunu oynadılar.

Şahidi nerede, toprağa cemal bahşetsin.
Ondaki güzellik ne güzellik olur?

Hak, lutfundan (İyiliğinden), velilerine de can gözü verdi ve onlara nişansız, pâk (Temiz, katışıksız, saf, kutsal, mübarek) olan güzelliğini arz etti, gösterdi.

                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                                           ***
Neler öğrendik.
1.    Eskimiş, yıpranmış dünyayı sevmenin, gönül vermenin yanlış yöneliş olduğunu öğrendik.
2.    Dünyanın insanı büyülediğini, kendisine esir ettiğini, dar bir alanda kalmasına sebep olduğunu öğrendik.
3.    Gönül darlığından, gamdan kurtulmak için sabahın Rabbinden yardım dilememiz gerektiğini öğrendik.
4.    Dünyanın pek kuvvetli büyücü bir koca-karı olduğunu, halkın bu sihri bozmasının zor bir iş olduğunu öğrendik.
5.    Dünyanın sihrinin akılla bozulamayacağını, ancak Peygamberin bu büyüyü bozmak için gönderildiğini öğrendik.  
                                                *
   İşte böyle yaren,
Kuvvetli büyüden kurtulmak için her an Hak nefesini isteyerek kurtulabileceğimizi öğrendik, anladık.

RAVLİ NEFES yazarak bu blogta ara veya Googleden arayıp okumalısın.

                                                *                                                   

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 387

Dest ber balây-ı destest ey fetâ
Der fen-ü der zor tâ zat-i Hudâ
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 3162 inci beyit açıklaması)

“ Yiğidim!
El elin üstündedir.
Hünerde de, kuvvette de el elin üstündedir.
Arşa, ta Zat-ı Kibriya’ya varınca.”

Lütuf ve kudret sahibi niteliksiz (Niteliği, aslı, esası, özellikleri bilinmeyen) Tanrı, sonsuz kudretinden bir miktar koku insanlara ihsan (İyilik olarak verdi) etti.

O kokudan cihan gulgulelerle (Gürültülerle, şamatalarla) doldu.
O yüce Tanrı cihana mecaz-i (Aslına benzer) rahatlar ve lezzetler verdi.

O rahat ve lezzetlere karşı da insanlara iştiha (Koku, tat, sıcaklık, soğukluk ile oluşan istek) ve arzu (İstek, dilek) verdi.
Bu zevklerden herkese bir haz (Hoşa giden duygulanma, hoşlanma, zevk) lütfetti.

Fakat bu fani (Yok) olan evin (Dünya) lezzetine batanları Tanrı visalinin (Kavuşmanın, buluşmanın) lezzetinden geri bıraktı.

                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                                           ***
Neler öğrendik.
1.    Bütün ellerin sonuncusu Hakkın eli olduğunu öğrendik.
2.    Bir kimse, kendisinden üstün bir başkasının da olabileceğini bilmemiz gerektiğini öğrendik.
3.    Kendimizden daha üstünü aramamız ve ona yakın olmaya çalışmamız gerektiğini öğrendik.
                                                *
   İşte böyle yaren,
Tanrı sanatının aynada görüldüğü bir yer olan dünyaya bağlanıp kalmanın yetersizliğe sebep olduğunu öğrendik, anladık.

Allah’a ulaşana kadar sayısız hayretler içinde kalacağımız âlemler olduğunu, dünyaya bağlı kalırsak bunlardan habersiz olacağımızı, faydalanamayacağımızı öğrendik, anladık.

Allah ile buluşmanın, Allah’a kavuşmanın, Allah ile konuşmanın, Allah ile bir olmanın üstün lezzetinin dünya lezzetleri ile karşılaştırılmaması gerektiğini öğrendik, anladık.

Dünya lezzetlerinin bir tanıtım, bir istek oluşturması için tattırıldığını, doyum sağlamadığını öğrendik, anladık.

                                                *                                                   

RAVLİ

25 Şubat 2014 Salı

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 386

Sayd-ı din kün tâ resed ender teba’
Hüsn-ü mal-ü sah-u baht-ı müntefa’
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 3141 inci beyit açıklaması)

“ Dini avlamaya bak ki onun ardı sıra güzellik, mal, mevki ve sana fayda veren baht da beraberce gelsin”

Nimetlerin aslı dindir.
Dindar olanlar âlemin derdinden korkmazlar.

Din ve takva ebedi devlettir.
Onun ârı (Günahsız, temiz olması) iftihar (Övünme sebebi), zilleti (Hor, aşağı görülmesi de) izzettir (Büyüklük, yücelik, ululuk sebebidir.).

Din (Allah’a inanma ve bağlanma, kurallarına uyma) ve takva (Allah’tan korkmak ve yasaklarından uzak durma) sahibi olanların hepsini bir mertebede (Seviyede) görme.

Gerçi hepsi bir cevherdendirler ama makam cihetiyle (Yönüyle) birbirinden üstündürler.

Müminler mertebe (Seviye) itibariyle muhtelif payededirler (Rütbedeler).
Yardımı istenilen Tanrı’ya varıncaya kadar birbirinden üstündürler.


                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                                           ***
Neler öğrendik.
1.    Din sahibi olmadan mal, mülk, makam sahibi olanların fena bir sona doğru gittiklerini öğrendik.
2.    Din sahibi olmayanların hırslarından dolayı harama yöneldiklerini öğrendik.
3.    Din derdi olanların Cenab-ı Hakkın çok dertlerden emin eylediğini öğrendik.
4.    Dine talip olanların güzellikleri, malları, mevkileri kutlu bir kadere sahip olacaklarını öğrendik.
                                                *
   İşte böyle yaren,
Allah’a kavuşana kadar müminlerin birbirlerinden makamca üstün olduğunu, Allah’a kavuşulunca üstünlüğün kalmadığını öğrendik, anladık.

Allah yolunda olanlar ileridedir, beraberlerdir, arkadan geliyorlardır; Allah’a kavuşma tamam olunca hepsinin bir olduklarını öğrendik, anladık.
                                               *                                                   

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 385

Kudleti kân ez kanaat vez tukast
Ân zifakr-u kıllet-i dunân cüdâst
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 3133 inci beyit açıklaması)

“ Kanaatten (Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum, kanma, inanma) ve takvadan gelen darlık, aşağılık kişilerin yokluğundan varlığından apayrı bir şeydir.”

Riyazetten hâsıl (Açlıktan meydana gelen) ve ihtiyari (İsteğe bağlı) olan yokluk, izzet (Büyüklük, yücelik, ululuk) ve ikbaldir (Baht açıklığıdır).

Peygamberimiz Efendimizin iftiharıdır (Övüncü, iftiharıdır).
Peygamberlerin iftiharı olan Hazreti Muhammed, bununla iftihar etti.

Bunun kadrini (Değerini, kıymetini) yoksullar (İstenilen nitelikte olmayanlar),bilmezler.

Alçakların iftiharı severlikledir (Başkan, müdür, reis olmakladır), mal ve mülk çokluğu iledir.

Erlerin iftiharı, Allah-i Zülcelâl’e (Büyüklük sahibi olan Allah’a) kulluklardır (Sevgiyle bağlanıp emrettiklerini sevinçle yapmaktır).

Bu cihanın(Dünyanın) mansıp (Devlet hizmeti, memuriyet) ve rütbesinde izzet (Büyüklük, yücelik, ululuk) tasavvur etme (Göz önüne getirme, hayal etme, zihninde canlandırma).

İzzet de, devlet de takvadadır (Allah’ın emrettiklerini yapmak, yasakladıklarından uzak durmaktır.), dindedir (İnanıp bağlanılan düşünce ve inançtadır).

Allah’ın din ve takva ihsan ettiği kimseler, iki âlemde de murat sürerler (İsteklerine dileklerine kavuşan bir ).

                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                                           ***
Neler öğrendik.
1.    Peygamber efendimize Allah’ın ne istersen vereyim hitabına Peygamber efendimizin YOKLUKĞU istediğini öğrendik.
2.    Kendi isteğiyle, dileğiyle sadece Allah’a ihtiyaç duymaya YOKLUK dendiğini öğrendik.
3.    Temiz bir kişi için fakir denmeyeceğini, Cenab-ı Hakkın onların kalbini zengin ettiğini öğrendik.
4.    Temiz kişinin takva ve kanaati kendileri istediklerinden onları tembel ve yoksul saymanın yanlış olacağını öğrendik.
                                                *
   İşte böyle yaren,
Kanaat sahiplerinin geçim zorluğu çekmeleriyle, aşağılık kişilerin yoksulluğunun olan geçim zorluğunun başka olduğunu öğrendik, anladık.
                                               *                                                   

RAVLİ

24 Şubat 2014 Pazartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 384

Şadi-i ten suy-i dünya-vi kamâl
Suy-i ruz-i akıbet nakz-u zevâl
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 3097 inci beyit açıklaması)

“ Ten (Vücut) sevinci dünyaya mensup olana yücelik, fakat ahret gününe göre noksan ve zevaldir (Yıkım).”

“ Ten, dünyada nefsin heva ve hevesleriyle (Boş ve geçici zevklerle) sevinir, gülerse can o âlemde muradına ermez (Dileğine isteğine kavuşamaz).

Ten, Hak yolunda zahmete (Güçlüklere) katlanır, aşk derdi belasını (Sıkıntısını) çekerse can rahat eder, zevk (Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu) ve sefa (Gönül rahatlığı, sakinlik, endişenin kalmaması) içinde hayat sürer.

Kim dünyada mütevazı (Alçak gönüllü) olursa, sonunda bey olur, padişah olur.

Ten, iyş ü işret (Sevilenle beraber olmanın verdiği sarhoşluk) içinde murat (Dilek, istek) sürdükçe can, bakiy (Ebedi) olan işretlerden geri kalır.

Takva (Allah’tan korkup yasaklarından uzak durmak) ve dinden ötürü olan yokluk ve varlığı, zarurette (Mecbur) kalan aciz bir kimsenin yoksunluğu gibi görmeyin.

                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                                           ***
Neler öğrendik.
1.    Arzularını, isteklerini, zevklerini dünyada isteyenlere Allah’ın verdiğini, bu isteklerin dünyada karşılandığı için ahrette nasiplerinin olmayacağını öğrendik.
2.    Zorlukların, zahmetlerin, yorgunlukların, hastalıkların cennet yolu üzerine döşendiğini, cennete gideceklerin bu zahmeti seve-seve çekeceklerini öğrendik.
3.    Hoşa giden, kolayca elde edişlerin cehennem yoluna döşendiğini, cehenneme gideceklerin bu eğlenceye dalarak vakit kaybedeceklerini öğrendik.
                                     *
   İşte böyle yaren,
Allah’a sevgiyle bağlanmış kişilerin davranışlarının kişisel istek ve tercihlerinde olmadığından farklı davrandıklarını bilmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.

Allaha sevgiyle bağlananların Allah’ın verdiği hoşluk, eminlik, mutluluk içinde yaşadıklarını, başlarına her ne gelirse gelsin sevgiliden geldiğini bilerek gönül rızasıyla kabul ettiklerini öğrendik, anladık.

Allah’ın bize verdiği sayısız tatlı nimetler yanında acı da vereceğinden bu acı karşısında şikâyetçi olmamızın yanlış olduğunu öğrendik, anladık.

RAVLİ GÜLŞENİ TEVHİT VE TUHFE-İ ŞAHİDİ yazarak daha geniş bilgi edinmek için Googleden veya  bu blogtan ara- dan okumalısın.
                                               *                                                    

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 383

Şark-ı hurşidi ki şud bâtın furûz
Kışr-u aks-i ân buved hurşid-i rûz
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 3058 inci beyit açıklaması)

“ Gündüz doğan şu güneş, iç âlemini aydınlatan güneşin doğuşundan bir kabuktur, onun bir aksidir (Yansımasıdır) ancak.”

Kim anlayabilir ki bu, Rabbani bir sırdır (Kalbini ve fikrini Allah’a bağlamış ve sadece onunla meşgul olanların anlayabildiği), Süleyman Peygamberin kuşdilidir.

Aynadaki akis hiçtir, fanidir.
Hay ve Kayyum= Diri ve kudrette dimdik duran” asıl olan bakiydir ve ebedidir.

Bütün varlıklar mademki fanide görünen akistir (Yansıma).
Sen, Âdeme git ki Âdem, beka mülküdür (Sonsuza kadar kalınacak yer).

Bu ten, bu suret mademki bakiy kalmaz, o halde sen onlardan elini çek, bakiy olan aşkı iste ve ara.

Sen ten sevincini bırak, nimetler sahibi Tanrı’nın cemalini (Yüzünü, hakikatini) temaşa (Sevinçle seyrederek) ederek canını sevindir.

                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                                           ***
Neler öğrendik.
1.    Görünen etkileri, kuvvetleri, eserleri gördüğümüz zaman bunun bir kabuk olduğunu, bu kabuğun içinde bir öz olduğunu bilmemiz ve bu özün özelliklerini anlayarak fayda sağlamaya çalışmamız gerektiğini öğrendik.
2.     Yüzeysel bir bakışla kanı ve sanı oluşturmanın eksiklik olduğunu öğrendik.
3.    Gördüğümüz her şeyin aynada bir görüntü, televizyonda gelip geçen bir görüntü olduğunu öğrendik.
4.    Her şeyin ışıkla görünür olduğunu bunun da gelip geçici olduğunu öğrendik.
5.    Nurun gösterdiğinin ışığın gösterdiğinden farklı olduğunu fark edip anlamamız gerektiğini öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren,
Kuşdilini öğrenmek isteyen dostlarımızın bu blogta olan KUŞDİLİ MANTIK AL-TAYR VE YEDİ VADİ yazıp tüm yazarak okumalısın.

                                               *                                                    

RAVLİ

23 Şubat 2014 Pazar

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 382

Anki hestet minmayed hest pôst
Vanki fâni minmayed asıl ôst
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 3047 inci beyit açıklaması)

“ Sende var görünen, deriden ve kalpten ibarettir.
Fâni görünen yok mu işte asıl olan odur.”

Var olan ve bakiy (Yok olmayacak, ebedi) olan nişansızdır (Belirleyici bir işareti, alameti, nişanı olmayan), pek gizlidir.
Yok-olan ve fani olan zahirdir (Görülür), meydandadır.

Yok-olan Allah’ın sanatıyla gökler oldu, su oldu, ateş oldu, hava ve toprak oldu.

Bu dört unsurun imtizacıyla (Karışmasıyla, uyum sağlamasıyla, uygunluk sağlanmasıyla, iyi geçinmesiyle, uyuşmasıyla, kaynaşmasıyla) de nebatlar (Bitkiler) oldu, hayvanlar oldu, insanlar oldu.

Nişansız (Belirleyici bir işareti, alameti, nişanı olmayan) olan Hakka, yokluk bir ayna oldu.

Aynada onun aksi göründü ve zuhuru (Ortaya çıkarak, görünerek) sancak dikti.

Asıl (Kök, köken, kaynak) olan Hak, batında (Görünmeyen, içte) gizli bir varlıktır.
Aksi (Yansıması) ise, zahirde (Dış görünüşte) apaçık görünendir.
                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                                           ***
Neler öğrendik.
1.    Allah’ın sahsı görünmediğini ancak sanatının görünür olduğunu öğrendik.
2.    Resme bakarak ressamın ne kadar usta olduğunu anlayabileceğimizi öğrendik.
3.    Kendini gizleyeni göremeyeceğimizi ancak etkilerinden varlığını anlayabileceğimizi öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren,
Allah’ı görmenin mümkün olmadığını ancak onun sanatından güzelliğini, uyumunu, uyuşumu saylamasından anlayabileceğimizi öğrendik, anladık.

Allah’ı görmek istememizin mümkün olmadığını ancak Allah dilerse kendisini gösterdiğini öğrendik, anladık.


Görünmeyen fakat etkilerinden ve eserlerinden var olduğunu anladığımız içimizdeki kalp ve gönlü tanımaya başlamamız gerekli olduğunu öğrendik, anladık.


RAVLİ GÖNÜL 
RAVLİ CAN
RAVLİ KALP yazarak BU BLOGDAN etraflıca incelememiz gereklidir, önemlidir.
                                               *                                                    

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 381

Behr-i ızhar-est in halk-ı cihân
Ta nemaned gene-i hikmetha nihân
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 4.inci cilt 3028 inci beyit açıklaması)

“ Bu âlem halkı, hikmet hazineleri gizli kalmasın, meydana çıksın diye yaratılmıştır.”

Allah, kudretini gösterdi de yoktan bu varlıkları saçtı.
Kudretli Sâni (Yapan, işleyen, meydana getiren, yaratıcıAllah’), cömertliğinden yoğu suretlerde var etti.

Yok, olan şeyler onun ibdai (Özgün) sanatıyla var oldu ve icat şarabıyla mest oldu.

Kaybolan, gizli olan yokluk belirdi ve cihan olup göründü.
Bu sırlar nedir?

Kim bunları hakkiyle anlayabilir?
Ne şaşılacak bir hikmettir:

Yok, vardır, var yoktur.
                                          ***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                                           ***
Neler öğrendik.
1.    Dış görünüşe bağlı kalanların varlık ve yokluk arasındaki ilişkiyi anlama yeteneğinin olamayacağını, anlayış sahibi olamayacağını, akıl erdiremeyeceğini öğrendik.
2.    Halkın içinde temiz ruhlar olduğu gibi bazı kararmış ruhların da olduğunu, bunları birbirinden ayırmak mecburiyet gerektirdiğini öğrendik.
                                     *
İşte böyle yaren,
İnci ile boncuğun, sap ile samanın, iyi ile kötünün ayrıştığı bir dünya aleminde yaşadığımızı öğrendik, anladık.

Temyiz (Ayırt etme) sahibi olanların bunu anlayabileceğini, değerlendirebileceğini, kendilerine bu temyiz ışığı altında tercihler yapabileceklerini öğrendik, anladık.

Daha geniş bilgi için:
RAVLİ TEMYİZ yazarak BU BLOGDA ARA dan okumalısın.
                                               *                                                    

RAVLİ

Popüler Yayınlar