31 Ağustos 2013 Cumartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 84

Her ki bi nakş-i sine sadedud
Nakışhay-ı gayb ra âyine şud
( Hazreti Mevlana, Mesnevi 1.inci cilt 3146 inci beyit açıklaması)

“ Sinesi (Kalbi, gönlü) fâni (Sonu olan, geçici) nakışlardan azade (Bağlardan, kayıtlardan kurtulmuş, hür) olan, gaybi (Görünmeyen, gelecekte olacak olan) nakışlara ayna (Uyku ile uyanıklık arasında görür) olur.”

Bu sûri varlık (Görünenlere bağlanmış, hakiki olmayan, ciddi ve samimi olmayan), bu nakışlar, bu süs-püs payidar (Sonsuza kadar kalıcı) olmaz, akıbet (Sonuç olarak) yok olur.

Onun için koş; yaratan ve tek olan eşsiz Allah’tan ebediyen bâkiy (Sonsuza kadar) kalacak bir varlık iste.

Senin gözüne boncuklar inci (Şekli değiştirilmeyen değer) görünüyor da onun için sen bu geçici varlıkla kanaat ediyorsun.

Bu naçiz varlığı, bu toprakla karışık bulanık damlayı bir şey sanıyorsun.

Sen kendini kâmil (Olgunlaşmış, erdem sahibi) bir adam sanıyorsun da onun için gönül sahibi bir mürşit (Doğru yola, Hak yoluna kılavuzlayan, yol gösteren ve aydınlatan) aramıyorsun.

                                  ***
Gülşen-i tevhid İbrahim Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkılap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.


                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Var olan, etkisi her an anlaşılan, gizlenmiş veya sırası geldiğinde görünecek olanları görmek isteyenlerin; ömrü olan her şeyin bağından, önem vermekten, sevgi ile bağlanmaktan kendisini kurtarıp özgürlüğü elde etmesi gerektiğini öğrendik.

2.    Özgür olan kişinin uyku ile uyanıklık arasında veya rüyada gelecekte olan olayların gösterildiğini, gördüğünü, uyarıldığını, haber aldığını, hazırlık yapması için zaman tanındığını öğrendik.

3.   Gönlümüzden, canımızdan, kalbimizden hiç yok olmayacak Yüce Allah’ı istememiz ve onunla birlikte olma yollarını araştırmamız ve çalışma yapmamız gerektiğini öğrendik.

4.   Çok değerliye çok değer, az değerliye az değer vermemiz gerektiğini öğrendik.

5.   İnsanın kendisini olgun, yetişmiş, değerli sandığını hâlbuki insanın değerinin Allah ile birlikte olmasından olduğunu öğrendik.

6.   İnsanın kendi kendini yetiştirmesinin çok zor olduğunu, gittiği yoldan emin olamayacağı için ilerleyemeyeceğini, amaçladığı hedefe ulaşmada çok zorluk çekeceğini; bundan dolayı amaçladığı yolu bilen, aydınlatan, yol inceliklerini öğreten yaşlı bir Pir bulması ve ona hizmet ederek, sevgi ile bağlanarak, dediklerini doğru kabul ederek yetişmesi gerektiğini öğrendik.

                                             *
İşte böyle yaren,

RAVLİ BEN VE BEN MERKEZ yazarak bu konuyu okumalısın.

                                               *
RAVLİ

30 Ağustos 2013 Cuma

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 83

Hestiyet der hesti an hesti nuvâz
Hemçü mis der kimya ender gudâz
( Hazreti Mevlana, Mesnevi 1.inci cilt 3011 inci beyit açıklaması)

“ Varlığını, o varlığı okşayan Allah’ın varlığında bakırın kimyada erimesi gibi erit.”

Sendeki bu varlık zaten onun varlığından geldi, fakat bu varlık sonunda fani (Yok) olacaktır.

Bu varlığını onun varlığında mahvet.
Fani varlığı ver, bâkiy (Baki= yok olmayacak) varlığı al.

Fani varlığı feda edersen karşılığı bâkiy olan varlığı bulursun.
Bu nakışları, bu hisleri Hak sana, sen istemeden verdi.

Eğer ister ve niyaz edersen (İhtiyaç duyup yalvarmak) sana neler vereceğini artık sen kıyas et.

Bu sûrî (Görünüşe ait) olan nakışlardan sadeleşirsen gaybi (Görünmeyenlere ait) olan nakışlarla süslenirsin.

                                  ***
Gülşen-i tevhid İbrahim Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkılap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.


                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Kişisel duyuş, düşünüş ve davranışlarımı yok edip Allah’ın emrettiği, istediği şekle getirmemiz gerektiğini öğrendik.

2.   Kişiliğimiz ve sahip olduğumuz her şeyin Allah’tan verildiğini öğrendik.

3.   Allah’ın verdiklerini geri aldığını öğrendik.

4.   Dünya hayatını yaşarken Allah’ın verdiklerini gönül rızasıyla verdiğimiz takdirde beğenileceğimizi öğrendik.

5.   Görünenleri, belli olanları Allah istemeden geri verdiğimiz takdirde görünmeyen, gizlenmiş, perdelenmiş, halen hazır olmamış âlemleri görür hale geleceğimizi öğrendik.

6.   Basit, karışık olmayan, katıksız, saf, gösterişsiz, gereksizlerden temizlenmiş, süssüz, aşırı düşüncelere kendini vermemiş, yalnız olmayı sevmiş biri olursak herkesin göremeyeceği şeyleri görebileceğimizi öğrendik.

                                       *
İşte böyle yaren,

Sıradan bir kişi olursak toplumun yönlendirdiği, oradan oraya savurduğu bir kişi oluruz ki bize bunu gör, bunu söyle, bunu, konuş gibi yönlendirmelerle kendimizi asla bulamayız ve göremeyiz.

Toplumu yönlendirenlerin sihir etkisi yapan söz ve davranışları bildiklerinden ve kolayca inandırdıklarından o toplumun içinde ve tesirine açık olduğumuz müddetçe bir bulanıklık içinde ömrümüzü tüketiriz.

En yüksek yer olan Allah katını ulaşmayı amaç haline getirirsek elde edişlerimiz kalıcı ve beğenilen olur.

Allah katından verilecek hediyelerin elbette ki sıradan bir şeyler olmayacağını biliriz.

Sıradan biri olmaktan kurtulmak için sıradan çıkmamız, doğru ve sağlam yolu seçmemiz, bunun içinde doğru ve sağlam yol gösteren, yolu aydınlatan büyükleri bulup bağlanmamız gerekmektedir.

                                         *
RAVLİ GAYB yazarak Googleden okumalısın.

                                          *
RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 82

Çişt tevhid-i Huda amûhten
Hışten ra piş-i vâhid sûhten
( Hazreti Mevlana, Mesnevi 1.inci cilt 3009 inci beyit açıklaması)

“ Hakkı birlemek nedir?
Tek olan Allah’ın önünde kendini yakmak olduğunu öğrenmektir.”

Mum yanmakla fani (Yok) oluyorsa, ev onunla ziya (Işık) ile dolup aydınlanıyor.

Eğer mum yanmazsa nur içinde mahvolmaz, kendiliğinde kalır ve nurdan uzak düşer.

Mum yanarken ziyadır (Işıktır).
Fani (Yok) olunca ziyası da yok olur.

Fakat âşık, tek olan Allah’ın aşk ateşiyle yanarsa nuru, ebediyen kalır.
Senin varlığın, Hakkın varlığında fani (Yok) oldu mu, bakırın kimyada yok olması gibi olursun.

                                 ***
Gülşen-i tevhid İbrahim Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkılap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.


                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Kendini yakmak, ölmek tabiri kullanılarak verilen yol işaretinin kendimizi Allah yolunda tüketerek yeni bir kişi olmamız öğütlenmektedir.

2.   Anlamamızı sağlamak için mum örnek gösterildiğini öğrendik.

3.   Tek başımıza var olmak ve bu varlığında ısrar etmenin bir gün sona ereceğini ve yanlış olduğunu, Allah ile buluşmamız, onda yok olmamız gerektiğini öğrendik.

                                    *
İşte böyle yaren,

Aklını iyi kullanan, işi iyi öğrenip ve bilenler en garantili ölümsüzlüğün Allah’a katılmak ve onunla birlikte varlığını devam ettirmekle olduğunu bilirler, anlarlar ve bu anlayışın gerektirdiği işleri yaparlar.

Âşıklık yolundan gitmek isteyenler Hazreti Mevlana’nın işaretlerine, önerilerine, emirlerine, yapmayın dediklerine çok dikkat ederek önerilen yolu izlerler.

Hazreti Mevlana Peygamber efendimizin yolunu izlemiş ve bu yolu doğrulamış, bizlerin de yararlanması için inceliklerini büyüklüğünden dolayı ücretsiz hediye etmiştir.

Dünyanın oyalayıcı etkilerinden sıyrılıp sonum ne olacak sorusunu soranlar bu konularla ilgilenirler.

RAVLİ KAKNUS yazarak Googleden okumalısın.

                                         *
RAVLİ

29 Ağustos 2013 Perşembe

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 81

Çist tâzim-i Huda efrâşten
Hişten ra hâr-ı hâki dâşten
( Hazreti Mevlana, Mesnevi 1.inci cilt 3008 inci beyit açıklaması)

“ Allah-ü Teâlâ’ya tazimini yüceltmek nedir?
( Allah’ı yüksek, ulu, büyük sayıp ona saygı göstermek nedir?)

Hakka karşı kendini huşu ve alçak gönüllülükle niyazda tutmaktır.”
(Kendini aşağıda görüp, Allah’ı yüceltmek, yalvarmaktır)

Zevalsiz (Yok olmayacak) olan Celal sahibi Allah’ın kadrine (Değerine, onuruna, şerefine, güvenilirliğine) karşı senin kadrin, tıpkı ayaklar altında kalan toprak mesabesindedir (Derecesinde).

İnsanın önce aslı neydi?

Hor görülen birazcık su.
Sonu da yere gömülen lâşe (leş).

İşte o birazcık sudan o padişah sana varlık verdi.
Sonunda da o varlığı yok eder.

Ey zavallı!
Sen, o büyük padişahın izzet (Değersize değer veren, ona ikramda bulunan) ve celali (Ölçülemeyecek kadar büyüklüğü) karşısında artık kendine nasıl azamet ve benlik veriyorsun?

Gönül mumunu Vahdet (Birlik, beraberlik) nurundan parıldatarak tek olan Allah’ın huzurunda kendini yak.

                                 ***
Gülşen-i tevhid İbrahim Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkılap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.


                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Allah’ı tanımak, kim ve ne olduğunu bilmek, doğru ve tam bilgi edinmek, başkalarından ayırmak, seçmek,  ayırt etmek, onun yargısına boyun eğmek, yargısına uymak, saygı göstermek için yani kendi gerçek yüzünü göstermesini istemek ve bilmek için kendimizi alçaltmamız Allah’ı özelliklerini dile getirerek övmek ve yalvarışta bulunmak gerektiğini öğrendik.

2.   Kendimizin değersiz bir varlık olduğumuzu, Allah ile kıymetli hale geldiğimizi öğrendik.

3.   Allah’ı istiyorsak kendimizi onda yok etmemiz gerektiğini öğrendik.

                                    *
İşte böyle yaren,

Allah’ın yüzünü, gerçekliğini çalışmayla elde edemeyiz ama bu yolda çalışanların ümidi yüksektir.

Allah isterse, perdeleri kaldırarak kendisini göstermesiyle ancak bir şeyler elde edebiliriz.   

Yani bizim Allah’ı arayış içinde olmamız ve huşu içinde sevdiği davranışları yapmamız gerekmektedir.      

Benlik yapanın, kendi varlığına güvenenin kendi gerçekliğiyle, sanılarla, hayallerle oyalanıp ömrünü tükettiklerini öğrendik, anladık.

Bize verilen her şeyin Allah’tan verildiğini, bir zaman sonra geri alınacağını bilen ve bu bilinçte olan kendini bir şekilde Allah ile birlikte yaşama imkânına kavuşmak için düşünür, çalışır.

                                    *
RAVLİ HUŞU yazarak Googleden huşuyu öğrenmelisin.

                                   *
RAVLİ

28 Ağustos 2013 Çarşamba

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 80

Her ki mürd ender ten-i o nefs-i kebr
Mervera fermanbered hurşid u ebr
( Hazreti Mevlana, Mesnevi 1.inci cilt 3004 inci beyit açıklaması)

“ Teninde Mecusi nefsi (Ateşli isteği) ölen kimsenin güneş ve bulutlar ferman-beridirler (Aldığı emri yerine getiren).”

Öldürülmeye lâyık olan Mecusi, zalim nefistir.
Böyle iken sen ona izzet ve ikram edersin.

O, sana düşmandır, sen ise ona dostsun.
O düşmanken sen ona nasıl dostluk gösteriyorsun?

Kardeş!
Senin nefsin, senin varlık ve benliğindir.

Hakikatte onu öldürmek, kendini öldürmek demektir ki, bunun doğru bir hareket olduğunu (‘Mûtû kalbe en temûtû’= ‘Ölmeden önce ölünüz’ Hadisi Şerifi’nin hakiki manasına işaret edilerek açıklamaktadır) bil.

Bunu yakinen (Sağlam bilgi ile) bil ki, senin düşmanın yine sensin.
Sen bu benlikten ve varlıktan öldün mü, ikilikten kurtuldun.

Sen kendini hakir (Aşağı görünen) ve değersiz bir yaratık bilme ki, yardımı niyaz edilen Allah’ın ululuk ve Kibriya-i izzetini anlayasın.

                                 ***
Gülşen-i tevhid İbrahim Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkılap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.


                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Allah’ın büyüklüğünü değerini, kuvvetini, kudretini, şerefini, kıymetini, saygınlığını, itibarlı olduğunu, sözü geçer olduğunu anlayabileceğimizi öğrendik.

2.   Allah’ı anlamak için; nefsimizi bilmemizi ve onu etkisiz hale getirmemiz gerektiğini öğrendik.

3.   Allah’ı anlamak için; ben ve ben merkezli düşünceden ve davranıştan kurtulmamız gerektiğini öğrendik.

4.   Allah’ı anlamak için; benliğimize ve sahip olunan varlığa güvenmekten vazgeçilmesi gerektiğini öğrendik.

5.   Benlikten, senlikten kurtulup nefsini etkisiz hale getirenin güneşe, bulutlara istediğini yaptırabileceği yetkiye sahip olabileceğini öğrendik.

                                              *
İşte böyle yaren,

Allah bizi çok değerli olarak yarattığını, bizim kendi değerimizi anlamak için Allah’ı sağlam bilgi ile tanımamızla olabileceğini öğrendik, anladık.

                                              *
Daha geniş bilgi için:

RAVLİ ÖLMEDEN ÖNCE ÖLÜNÜZ
RAVLİ NEFS

RAVLİ BEN
RAVLİ FARKINDA OLMAK,

RAVLİ KONTROL yazarak Googleden bu konuda büyüklerimizin bilgilerinden yararlanmalısın.

                                                 *
RAVLİ

27 Ağustos 2013 Salı

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 79

Der başer rupuş kerdest âftâb
Fehm kün vallah-ü âlem bissevap
( Hazreti Mevlana, Mesnevi 1.inci cilt 2964 inci beyit açıklaması)

“ Güneş, yüzünü beşeriyet vasıflarıyla örtmüştür, bunu anlayıver.
(Tanrı erleri insan gibi görünür ama aslında Allah’ın nurudur)
Doğruyu en iyi bilen Allah’tır.”

Eğer onu istiyorsan, gönülden dışarı çıkma, gönlünü hemen ma-sivâdan (Bir şeyden başka olan şeylerin hepsi) yıka.

Kâfir nefs (Dünya ve ahrete isteklerle bağlayan, hoşlanma duygusu veren, isteği ihtiyaç gösteren) gönül kalesinin hâkimidir.

Kâfirin elinden kaleyi almak müşküldür (Güç, zor, çetin).

Sonsuz hazine bu kalede gömülüdür.
Fakat o kâfir nefs bundan gafildir (Habersiz).

Sen kaleyi yıkarak kâfirin elinden al da, o gizli hazineyi bul.
Kâfir nefs fani olursa can, o sonsuz değerli hazineyi gönlünde bulur.

                                  ***
Gülşen-i tevhid İbrahim Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkilap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.


                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Nefsimizi disipline edip dünyaya ait isteklerin zorlayıcı kuvvetini yok etmemiz gerektiğini öğrendik.

2.   Nefsimizi terbiye etmez, denetim ve kontrol altına almazsak; gönlümüzün hâkimiyetini isteklerin, cinlerin ve şeytanın hâkimiyeti altına gireceğini, bizi istediği gibi yönlendireceğini, zorlayacağını öğrendik.

3.   Allah’a inanmanın, peygamberi kabul etmenin can ile olduğunu, can ile gönülde saklanmış iman hazinesinin saklandığı yere ulaşıldığını öğrendik.

4.    Hazreti Muhammed’in peygamberliğini kabul etmeyenlerin, yolunu izlemeyenlerin; nefislerinin zorlayıcı etkisinden kurtulamayacaklarını öğrendik.

5.   Tanrı erlerinin normal bir insan gibi gözüktüklerini, rahat etmek için deli, divane, sarhoş görüntüsü verdiklerini, aslında onların Allah’ın nuru olduklarını öğrendik.

                                                        *
İşte böyle yaren,

Gönlümüzü çer çöpten temizlemek sadece istemekle mümkün değildir.

Daha fazla seveceğimiz, daha önemseyeceğimiz, uğrunda can vereceğimiz bir sevgili bulup o sevgili ile ilgilenmemiz gerekiyor.

 Bizi yolumuzdan geri koyan nefsimizin engelleyici ve zorlayıcı etkilerinden kurtulmamız için âşık olmamız gereklidir ve aşk tek çaredir.

Kim ki Allah’ı kendisine sevgili ederse görünen ve görünmeyen bağlardan kurtularak sevgilisi ile buluşma imkânına kavuşur.

Bir sevgilin olsun o da Allah
Bir derdin olsun o da aşk olsun.

RAVLİ CAN
RAVLİ NEFS yazarak daha geniş incelemelisin.

                                               *
RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 78

Ba hava vu ârzu kem bâş dost
Çun “ yudıllük an sebilillâhi” dost
( Hazreti Mevlana, Mesnevi 1.inci cilt 2957 inci beyit açıklaması)

“ Nefsinin heva ve hevesiyle pek dost olma.
Çünkü Allah yolundan seni sapıtan (Doğru yoldan ayrılan) odur.”

Cihana (Dünyaya) ait bütün muratlarını (İstek ve dilekleri) terk et.

Yalnız o baki (Ebedi) olan maşukun (Sevgilinin) visalini (Sevdiğine ulaşma, kavuşma, ayrılıktan kurtulma) iste.
(Allah’la buluşmak, birlikte olmak dileğin olsun)

Onun visalini istiyorsan onu aramakta, istemekte tez ol, çevik ol.
Maşuku (Sevgiliyi), Allah adamının kalbinde ara, başka yerde arama.

Onun visalini, ona vasıl (Sevgiliye ulaşandan, kavuşandan, onunla birlikte) olandan iste.

Çünkü o, gönül sahibinin gönlünden dışarı değildir.
Haydi; maşuku başka bir yerde arama, başka yerde bulamazsın.

Ancak beşerde (İnsanda) bulursun.

                                 ***
Gülşen-i tevhid İbrahim Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkilap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.


                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Nefsimizi bilmezsek ve isteklerini kontrol altına almazsak doğru yoldan, Allah yolundan ayrılmamıza neden olacağını öğrendik.

2.   Aradığımız sevgili olan Allah’ı nefsimizin oluşturduğu perdelerin karanlığından ve sevgilinin nurunun parlaklığından göremeyeceğimizi, ancak insan olarak yaşayan veya ahrete gitmiş âşık büyüklerimizin şahsında görebileceğimizi öğrendik.

                                      *

İşte böyle yaren,

Hakikatin, gerçeğin, doğrunun güzelliği ve değeri yüksek olduğundan herkes saldırmasın, kirletip bozmasın diye perdelerle gizlendiğini, örtü üstüne örtü atılarak saklandığını, yanlış ellere kolayca geçmesin diye kilitli sır hazinelerine konduğunu, buralara giriş kapısının anahtarlarının Tanrı erlerinde olduğunu, halkın gerçek diye tanıdığı hayalle yaşadığını öğrendik, anladık.

Hayalden kurtulayım derken şeytan rahat bırakmaz.
Sen kendi kendine temizlenmeye uğraşsan; çevren seni sana bırakmaz.

Toplumdan ayrı bir yere gitsen nefsin istekleri bir an olsun sana rahat yüzü göstermez.

Birkaç cümleyle ifade edilen gönlünü temizle, gönlünü hazırla, sağlıklı düşün ve davran gibi önerilenleri kendi kendimize uygulamamız ve kalıcı kılmamız çok zordur.

İşimiz çok karışık, iç içe ve gizli olarak işe karışanların çok olduğundan normal akıl sağlıklı öz bilgi almadan, mâna’yı bulmadan bu işlerin üstesinden gelemez.

Aradığımız her ne ise Tanrı erine, Allah’a âşık olmuş, ulaşmış ve bizlere faydalı olmak için hazır olan kişinin yardımıyla bulabileceğimizi öğrendik, anladık.

Yani yaren, doğru kişinin rehberliğine, yönlendirmesine, yüzleşmene yardım etmesine, yol göstermesine, yolu aydınlatmasına, yolun inceliklerini sana öğretmesine, seni açık ve gizli korumasına ihtiyaç vardır.

RAVLİ SÖZ
RAVLİ VELİ

RAVLİ İNSAN VE HAYAL
RAVLİ İNSAN VE ŞEYTAN

RAVLİ ARİF YOLU yazarak Googleden incelemelisin ve olgunlaşmak için yola girmelisin.

                                                *
RAVLİ

26 Ağustos 2013 Pazartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 77

Pirra bugizin ki bi pir in sfer
Hest bes pur afet u havf ü hatar
( Hazreti Mevlana, Mesnevi 1.inci cilt 2943 inci beyit açıklaması)

“ Piri kendine rehber (Birinin doğruyu bulmasına yardımcı olan, yol gösteren kimse, delil, şahit)et.

Pir(Deneyimli, yaşlı bilgin)siz bu Hak yolunda (Eksiklikleri, yanlışları bütün çıplaklığıyla ortaya koyan, doğruluk ve insafı gösteren) sefer korku, âfet ve muhatara (Tehlike, zarar, ziyanla) doludur.

Pir sana kılavuz ve mürşit olursa seni Cenab-ı Kibriya’nın bargâhına (İzinle girilen, yüksek düzeydeki büyüklerin olduğu yer) kadar götürür.

Eğer yol bilen Pir’e yol arkadaşı değilsen lâmekân (Adresi olmayan yer) şehrine yol bulamazsın.

Her ne kadar o yol korku ve muhatara ile dolu olsa da rehber olan Pir’in himmeti (Yardımı, kayırması), seni onlardan kurtarır.

Şu kadar ki, sen can ve gönülden ona teslim ol, onun muradından bir adım dışarı çıkma, nefsinin hava ve hevesinden yüz çevir.

Ne derse emrine uy.

                                  ***
Gülşen-i tevhid İbrahim Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkilap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.


                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Öncelikle eksikliklerimizi, yanlışlarımızı yüzümüze söyleyen, yüzleşmemizi sağlayan, doğru sözlü bu yolu bilen ve yolu aydınlatan ve gösteren yaşlı bir büyüğü bulmamız, sevgiyle bağlanarak onun tüm isteklerini yerine getirerek hizmet etmemiz gerektiğini öğrendik.

2.   Tanrı çok şeyi perdelediği ve değerli olanı görünmez hale (Sır) getirdiği için doğruyu bulmanın ve uygun davranmanın, hakikati tanımanın, doğru olanı yapmanın zor olduğunu, bu alana izinli girilebileceğini öğrendik.

3.    Yetki ve izin verilmiş kişilerin önderliği olmadan, doğru bilerek birçok yanlışlar yapabileceğimizi, yanlış yol izlemekle zarara, uğrayacağımızı, bu yolda gitmekten korkup çekineceğimizi, vazgeçmemiz için birçok engel ve hilelerle şaşırtıldığımızı öğrendik.

                                              *
İşte böyle yaren,

Herkes doğruyum, iyiyim, haklıyım, yaptıklarım iyi der ama bu pazarda ölçü ve tartıya vurulmadan bir şeyin gerçek değeri söylemekle belli olmaz.

İlle de ölçü, örnek, bir karşılığı, delili, şahidi olması ve sonucunun görünür olması lazımdır.

Mevlana Hazretleri hep “ Yarabbi, beni doğruları yüzüme söyleyen dosttan mahrum etme” mealen söylemektedir.

Yüzleşmek zordur.

Yeniden yapılanmak için yüzleşerek eksikliklerimizin, hatalarımızın, kusurlarımızın, günahlarımızın ortaya konup tanımlanması ve bilinmesi gerekir.

Bir pirin yardımıyla bilinmesi ile sonra kabul etme ve bunlardan temizlenmek gerekir.

Pir gerekli temizlik yapılmasını sağlayarak; temel ve bu temel üzerine inşa edilecek doğru ve gerçeklikleri özenle inşa eder.

Kabul ettiğimiz ve savunduğumuz sonra da yanlış olduğunu anlasak bile, kendi kendimizi ne kadar telkin etsek de yine eski yanlışına çok çabuk dönebileceğimiz için;  bize anlatıp yol gösterecek Pir gereklidir.

Kendimizden kurtulup kendimize başka biri gibi eleştirebilecek duruma gelmek için başka bir Pirin bizi eğittikten sonra ki yapabilir durumdur.

Yani ben kendimi bilir, tanırım demek yeterli ve doğru bir tanımlama değildir.

Herkes hayal dünyasında kendi gerçek dediği hayalleriyle yaşar sıradan biri olarak bu dünyaya gelir ve giderler.
 
Uykuda olan ne söylersen söyle dinlemez, anlamaz, yapmaz.
Uyanmış, ışığa kavuşmuş, yolu gören kişiye ne mutlu.

Sayılı ve ebedi yaşamı hedefleyen bu önerilen davranışlara istekli olur, zorluklarına katlanır ve sevinç içinde yaşama sırlarına ulaşır.

                                              *
RAVLİ YÜZLEŞMEK yazarak Googleden incelemelisin.

                                              *
RAVLİ

25 Ağustos 2013 Pazar

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 76

Çun der i mâ’ni ezin bazet kunend
Perr-i Fikret zen ki şehbazet kunend
( Hazreti Mevlana, Mesnevi 1.inci cilt 2870 inci beyit açıklaması)

“ Bu beşeri vasıflardan kurtarıp sana mâna kapısını açtılar mı, kanatlarını çırpmaya bak ki seni Şah’a layık doğan yapsınlar.”

Gevşek davranma, araştırmakta çevik ol, ırmak gibi o denize koş.

Ne istersen elde edersin ama bunun için sana Veli’nin dostluğu ve himmetinin (Yardım ve kayırma) yardımı gerektir.

Sen bir selsin, Veli akar bir ırmaktır.
Irmağa ulaştın mı kendini artık denizde bil.

Çünkü o ırmak, denize ulaşmıştır.
Sahrada olsa bile.

Sen ırmaksız denize nereden ulaşacaksın?

                                  ***
Gülşen-i tevhid İbrahim Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkilap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.


                                 ***
Neler öğrendik:

1.   İnsanlık bağlarından kurtulup melekler seviyesine yükselirsek bize mana kapılarının açıldığını, anlayışımızın arttığını, gerçeklerin üzerindeki perdelerin kalkarak gerçeğin bize açıldığını öğrendik.

2.   Dünya bağlarından kurtulup özgür olur ve istekle çalışmaya devam edersek Allah’a yakın olabileceğimizi öğrendik.

3.   Doğan kuşunun kendi avladığı avı yediğini veya sahibinin elinden beslendiğini öğrendik.

4.   Veli’ye bağlanıp onun yardımı ve kayırmasıyla daha ileri ve yükseğe gidebilme imkânı bulabileceğimizi öğrendik.

5.   Mâna âlemine ulaşmayan kişinin gerçeklerden habersiz zannetmeler ile hayatını bitireceğini öğrendik.

                                                 *
İşte böyle yaren,

RAVLİ NASIL BAŞLAYAYIM
RAVLİ KUMLARIN ÖYKÜSÜ HİKÂYESİ yazarak muhakkak Googleden bu hikâyeyi okumalısın.

                                                   *
RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 75

Çun bimurdi tu zievsaf-ı beşer
Bahr ı esraret nihend ber fark ı ser
( Hazreti Mevlana, Mesnevi 1.inci cilt 2843 inci beyit açıklaması)

“ Sen beşeri vasıflardan fani (İnsan olarak seni esir ederek bağlayan bağlardan kurtulduğun zaman) oldun mu, o vakit Allah’ın sırlar denizi seni baş üstünde tutar.”

Sen bu beşeri vasıflardan (İnsanoğlu davranışlarından) ötürü beşersin (İnsansın).

Bu vasıflardan fani oldun mu, beşerlikten çıkarsın.
Beşeri vasıflardan ayrıldın mı, sana Allah’ın vasıfları, huyları gelir.

Daima Allah’a şöyle niyaz et:

Ey sırları bilen Allah’ım!
Beni kabul et.

Bu naçiz (Değersiz, önemsiz) kulunu benlikten yarattın, bu âlemi değiştir de beni benlikten kurtar.

Ya Rabbi!
Bendeki bu benliği sende yok et, beni vahdete gark (Birlik denizine sokarak) ederek ikilikten kurtar

                                  ***
Gülşen-i tevhid İbrahim Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkilap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.


                                 ***
Neler öğrendik:

1.   İnsan olarak bizi bağlayan, sevgiye layık olmayan, bizi hapseden, hareketsiz bırakan her türlü bağdan kurtulduktan sonra sırlar âlemine girebileceğimizi öğrendik.

2.   Benlikten kurtulmanın kolayca olmadığını, Allah’tan yardım isteyerek kendi benliğine katmayı kabul ederse, o zaman benliğimizden kurtulabileceğimizi öğrendik.

                                      *
Önemseyerek, amaç edinerek Tanrı benliğinde yer alabilmek için uğraşmamız ve Allah’a dua ederek yardım istememiz ve bir veliye bağlanarak neler yapmamız gerektiğini öğrenip bilinçli bir şekilde çalışmamız gerekiyor.

Nasıl ki ağaç üstüne ağaç dikemiyorsak, eski ev üzerine yeni kat çıkamıyorsak; bir değeri yok edip yeni değere yer ve temel oluşturacak alan açmamız gerekiyor.

Vazgeçmeden, yoldan ayrılmadan kararlılığımızla kendi benliğimizi daha üstün üst benliğe ulaştırmamız ve burada yer edinmemiz gerekmektedir.

Kolay bir iş değildir ama imkânsız da değildir.
Sıradan biri olmaktan kurtulmak isteyen, sayılan ve sevilen biri olmak için uğraşmaya değer bir çalışma yoludur.

Rücu: Ezeldeki ruhlar vakti gelince bu madde âlemine (Dünya) iner, önce cemandadır (Cansız), sonra nebata (Bitki), hayvana, insana nihayet insan-ı kâmile (Güzel huy ve tabiat ve yüksek erdeme (fazilet) geçer, oradan ilk indiği büyük ruha, yani Allah’a ittisal (Kavuşma) peyda eder.

İşte o inişle bu çıkışa nüzul ve uruc (Rücu) denir.

Daha geniş bilgi için:
RAVLİ BENLİK yazarak en büyük engeli Googleden okumalısın.

                                            *
RAVLİ

24 Ağustos 2013 Cumartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 74

İn heme enva i daniş ruz i merk
Daniş-i fakrest saz ı rah u berk
( Hazreti Mevlana, Mesnevi 1.inci cilt 2834 inci beyit açıklaması)

“ Bu çeşit bilgilerden ölüm günü ancak Hazreti Ahmed’in fakr u fena bilgisidir ki Hak yolunu ve azığını temin etti.”

Kim halisane (Temiz yürekle) ibadet için değil de, sırf kibir etmek (Kendini beğenmek, başkalarından üstün tutmak, büyüklenmek, benlik) gurur (Kendini beğenme, büyüklenme, benlik, kibir) böbürlenmek (Övünerek kabarmak, üstünlük taslamak, kurulmak) münakaşa ile çatışmak için ilim öğrendiyse, hakikatte cahil ondan iyidir.

Çünkü cahil hiç olmazsa kibir ve azamet şarabiyle sarhoş değildir.
Cahil, cehlini itiraf eder, öteki ise kendi faziletinden (Erdem) bahisle boş yere övünür.

Haydi, gönlünü açan, her müşkülünü çözen bir ilmi öğren.
Senin beşeri vasıfların yıkandıktan (İnsanlık özelliklerin temizlendikten sonra) sonradır ki, sana Allah’ın sırları münkeşif (Açılmış, meydana çıkarılmış, keşfolunan, yeni bulunmuş.) olur.

                                 ***
Gülşen-i tevhid İbrahim Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkilap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.


                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Hak yolunu doğru anlatan ve gösterenin Hazreti Muhammed olduğunu öğrendik.

2.   Hazreti Muhammed’in gösterdiği doğru yolun fakr u fena yolu olduğunu öğrendik.

3.   Hazreti Muhammed’in ilminin büyük ve görünmeyen her sorunu en güzel, en çabuk ve en faydalı çözen bir ilim olduğunu öğrendik.

4.   Allah’ın sırlarına kavuşmak için hayvani özelliklerden temizlenip insanı özelliklere kavuşmamızın gerektiğini öğrendik.

                                                 *
İşte böyle yaren,

Doğru yolu bulmak, bu yolda ilerlemek için önce doğru kişiyi bulmamız, severek bağlanmamız, her sözünü doğru kabul ederek uygulamamız, hizmet etmemiz gerekmektedir.

Önceki bize yol gösteren, bu yola heveslendiren büyüklerimiz Hazreti Peygamberimizin gidip geldiği, bize önerdiği yolu seçmişler ve ebedi mutluluğa kavuşmuşlardır, sevinç içinde yaşama sırlarına erişmişler ve bizlerin de faydalanmamız için inceliklerini anlatmışlardır.

Bizden yaptıklarına karşılık hiçbir maddi karşılık beklemeyen büyüklerimize gönülden inanmamız ve onları severek saygı göstermemiz gerekmektedir.

Bu yolu anlatanlar maddi beklenti içinde olanları bilmelisin ki bizden değillerdir, ilahi âlemi görmemişlerdir ve görenlerin sözlerini sanki görmüş gibi takdim ederler.

İkiyüzlü sahtekâr din adamlarını yalnız sözleri ile değil yaşam şekliyle de tanımalısın ki böylelerinden uzak durmalısın.

                                       *
RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 73

Ber sema-ı rast herkes çir nist
Lokma-i her murgaki incir nist
( Hazreti Mevlana, Mesnevi 1.inci cilt 2763 inci beyit açıklaması)

“ Herkes doğru anlamaya muktedir  (Erk) değildir.
Her kuşcağızın lokması incir değildir.”

Alçaklar ekmek için ilim öğrenirler.
Onların aşağılık dünyayı kazanmaktan başka maksatları yoktur.

Hâlbuki ilim şeytanla cenkleşmek (Büyük çaba, uğraş, kavga, çekişme) ve dini kemale erdirmek (Bilgi ve erdem bakımından olgunluk, yetkinlik, erginlik, eksiksizlik) içindir.

Bayağı adamların maksatları, Allah’a yakınlık hâsıl etmek için değildir.
Rütbe ve makam elde etmek için ilim öğrenirler, kendilerini marifet sahibi sanırlar.

Hâlbuki Hak onlara Kur’an-ı mübininde “Lâya’lemûn= Bilmezler” dedi.
O kimseler türlü-türlü ilimleri öğrendiler ama, Hazreti Ahmed’in fakr u fena bilgisinden habersizlikleriyle nefislerine pek zulmettiler.

                                  ***
Gülşen-i tevhid İbrahim Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkilap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.


                                 ***
Neler öğrendik:

  1. Her insan Allah sözlerini doğru anlama, yaşama, anlatma gücünü bulamaz, sözünde geçerlik, istediğini yaptırabilme gücünü, nüfuzunu bulamaz.
  2. Allah’ın tatlı, lezzetli, yok olmayan sözlerini her kişi kendisine gıda edemeyeceğini öğrendik.
  3. Aşağılık bayağı kişilerin Allah sözlerini söyleseler bile maksatları kişisel kârları olduğundan Allah sözlerinin manasına eremediklerini, dinleyenlere o tatlılığı, besleyiciliği, doyuruculuğu veremediklerini öğrendik.
  4. Allah sözlerini Allah’a yakınlaşmak için anlamaya çalışmamız başka bir maksat gütmememiz gerektiğini öğrendik.
  5. Allah’a yakınlaşmak için; bilgi bakımından olgunlaşmak ve şeytanın kandırmalarına, aldatmalarına karşı savaşmak için olması gerektiğini öğrendik.
  6. Hazreti Muhammed’in yolu olan yalnız Allah’a muhtaç olmak ve Allah’tan gelen her şeye razı olmakla olduğunu öğrendik.
                                             *
FAKR:
Yoksul manasına gelir.
Sofiler ise, kalbi ve eli boş olan, zenginliğe karşı arzu ve meyli bulunmayan kimseye fakir derler.
 
Rivayete göre peygamberden “ Fakir kimdir?” diye sormuşlar.
O da “ Fakir, kendisinde zenginlik sebeplerinden hiçbir şey bulunmayan, halktan bir şey dilemekten utanan ve kendi durumunu da halk tarafından bilinmediği için sadaka verilmeyen kimsedir” demiştir.
 
Fakirin, kendisini Tanrı’dan uzaklaştıran her düşünce ve meyli bir tarafa atması gerekir.
 
Hakiki fakir, dünya ve ahret ayakkabısını ayağından atan ve kendi varlığından tamamıyla geçen insandır.
 
Böyle bir fakir, hiçbir işi veya duyguyu veyahut da sıfatı kendisine mal etmez.
 
FENA:
Salikin (Bir yol arayan, bir yolda giden) kesret (Çokluk) âleminden aldığı renklerden yani bağlardan sıyrılıp çıkması ve yok olması.
(Dünya âleminin çok renkliliğinden ve aldatıcılığından, oyalayıcılığından kendini kurtarmak)
(Tek renk olma, çokluktan tekliğe ulaşma, resimden onu yapan ressama ulaşma)
 
İşte böyle yaren,
 
Hazreti Muhammed’in yolundan gidenlerin, yol işaretlerini önemseyenlerin doğru anlayışa sahip olabileceklerini öğrendik, anladık.
 
RAVLİ FAKR U FENA yazarak Googledan bu konuyu incelebilirsin.
                                        *
RAVLİ
 
 

Popüler Yayınlar