31 Aralık 2013 Salı

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 274

Çun sücudi ya rükûi merdkist
Şud deran âlem sücud-i o bahişt
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 3.inci cilt 3457 inci beyit açıklaması)

“ İnsan, bir sücud (Secdeye varmak.
Cenab-ı Hakkın huzurunda hiçliği, aczini teslimiyetle yere kapanıp dua ve tesbih etmek) yahut bir rükû ekti mi onun sücudu, rükûu (Huzur-u ilâhide eğilmek.
Namazda elleri dize dayamak suretiyle yere doğru eğilirken baş ile sırtı düz hale getirmek.) o âlemde cennet olur”

Bu rükûu, bu sücudu tohum bil.
Burada diktin mi, insanları çok seven Allah, onları öteki âlemde bitirir.

Kötülük tohumunu diktinse onun misli de o âlemde biter.
Haksız olarak bir kimseden aldığını, kıyamet gününde aynen verirsin.

Burada şarap içerek hoş oldun mu, cehennemde onun azaplarını çekersin.

                                                     ***
Neler öğrendik:
1.    Bu dünyada Allah’ın emirlerine önem verip emrin olduğu gibi yapılmasının karşılığının ödül olarak ahrette vereceğini öğrendik.
2.    Allah rızası kazanmaya çalışanların hem bu dünyada hem de ahrette ödüllendirildiğini öğrendik.
                                               *
İşte böyle yaren,
Dine aykırı yapılan iş, çalışma cezayı gerektirir.

Allah’ın emirlerine uygun olmayan iş ve çalışmanın kalbimize tesir ederek katılaştırdığını, görüş ve düşüncemizi körleştirdiğini, doğru kararlar almamıza engel olduğunu öğrendik, anladık.

Her günah işleyen Allah’tan korkmaz, yok sayar ve önemsemez, çıkarı için her şeyi yapabilecek duruma gelerek huyları bozulur (Kişilik bozukluğu, bunalıma düşmek).

İnsanı yaratan Allah’ın bu insanın nasıl davranması gerektiğini teknik talimat olarak Kur’anı Kerimi ve bunu zamana göre uygulayacak uata Peygamber ve veliler göndererek en ince noktasına kadar açıkça anlatılmıştır.

Allah emirlerini yapmamak suçtur, bu suçu ağırlaştıran ikinci bir suç ise de Allah’ın emirlerini öğrenmemektir.

Hem bu dünyada hem de ahrette sevinç içinde yaşamak isteyenin Allah’a sevgi ile bağlanıp her yaptığı işte Allah rızası aramak ve katmakla yaşaması gereklidir, önemlidir, önemseyerek hep akılda tutulmalıdır.


                                               *   
RAVLİ 

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 273

Ger bahari haste-i hod kiştei
Ver harir-ü kaz deri hod rişte-i
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 3.inci cilt 3444 inci beyit açıklaması)

“ Bir dikenle yaralanmışsan, o dikeni sen dikmişsindir.
Atlas (İnce ipekten sık dokunmuş düz renkli sert ve parlak, altın ve gümüş tellerle işlenmiş kumaş) olsun, ipek olsun ne giymişsen kendin eğirmişsindir.”

Dünyada zulmedersen (Haksızlık edersen), cehennemde sana kahır (Zorlama) ve meşakkat (Zahmet, sıkıntı, güçlük, zorluk) gelir.

İyilikler (Karşılık beklemeden yapılan yardım) edersen cennetlerde ebedi olarak rahat kalırsın.
Dünyada iyilik tohumunu ekene, Allah cennette mahsulünü verir.

Dünyada ne ektin  ise öteki alemde biter.
Burada aslından (Kendine ait olandan) yaptığın hayırların (İyiliklerin)Tanrı, sana ahrette on mislini verir.

                                                     ***
Neler öğrendik:
1.    Hayatta her karşılaştığımız iyi veya kötü davranışın sebebi ve oluşmasına olanak verenin kendimiz olduğunu öğrendik.
2.    İyi olanda kötü olanda bizden yetiştiğini öğrendik.
3.    Çirkinliği ve güzelliği kendi seçip yaptıklarımızla meydana getirdiğimizi öğrendik.
4.    Günahsız birine kötülük yapıldığında bize suçlama geleceğini öğrendik.
5.    Sadakanın, zekâtın bize iyilik olarak döndüğünü öğrendik.
6.    Doğru seçenekle hareketin meydana iyiliğin, başka bir şekilde bize iyilik olarak geleceğini öğrendik.
                                               *
İşte böyle yaren,

Allah’ın iyilere iyiliğinin karşılığı olarak hem bu dünyada hem de ahrette isteğinin yerine gelmesi için olanakları emrine verdiğini öğrendik, anladık.

Günahsız birine eziyet eder sıkıntı çektirirsen hem bu dünyada hem de ahrette ceza alacağımızı öğrendik, anladık.

Öfkeli, hiddetli, kızgınlıkla yaptıklarımızın ceza karşılığını cehennemde göreceğimizi öğrendik, anladık


                                              *                                                                                 RAVLİ 

30 Aralık 2013 Pazartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 272

Magz-i nagzi dared âhir âdemi
Yekdemi anra taleb gerzan demi
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 3.inci cilt 3413 inci beyit açıklaması)

“ İnsan pek latif (Cisimle alakası olmayan, göze görünmeyen, derinliği ve gizli özellikleri olan, güzel, yumuşak, nazik) bir öze maliktir (Sahiptir).
İnsansan bir an olsun onu ara, onu iste.”

Ey aşağı bilgisiz!
Latif olan bu özü içinde bulmazsan özsüz bir kabuktan ibaretsin.

İyi ki sen insan değilsin.
Belki de öküz ve eşek cinsindensin.

Öküze, eşeğe cehennemde azap yoktur.
Özsüz insana cehennem meskendir.

Dünyada işlediğin suçların hepsini kara bir defterde okuyacaksın.

                                                     ***
Neler öğrendik:
1.    İnsanda iki ruh olduğunu, birincisi hayvani ruh, diğerinin insani ruh olduğunu öğrendik.
2.    İnsani ruhun özü latif olduğundan kendimizin o ruhu aramamız, özü aktif hale getirmemiz gerektiğini öğrendik.
3.    Hayvanın hayvanlık yapmasının normal bir davranış olduğunu öğrendik.
4.    İnsanın hayvan gibi davranmasının cezalandırılacağını öğrendik.
                                               *
İşte böyle yaren,
Bu dünyada yaptığımız her şey kâtiben melekleri tarafından her insanda olan deftere yazılarak kayıt altına alınır.

Birisi amir melektir, ikincisi kayıt eden melektir.
O insan iyilik ettiği zaman amir melek Allah’ın emrettiği miktarda misliyle ödül vererek hemen kayıt ettirir.

O insan bir günah işlediğinde amir melek bunu hemen yazdırmaz beklemeye alır.

O insanın bu hatasından pişman olmasını, Allah’tan affını istemesini, kul hakkının ödenmesi için zaman tanır.

O insan yaptığı fenalığın farkına varır da Allah’tan af diler, zarar verdiği insandan özür diler, verdiği zararı karşılayarak hoş ederse amir melek bu suçu hiç işlenilmemiş gibi yazdırmaz.

O insan bu suçunu unutursa veya önemsiz sayarsa bunu amir meleğin emretmesiyle fenalık olduğu gibi yazılır.

Allah rızasını arayanlar sevap kazanmak için dikkatli davranırlar.

                                               *                                                                                                                                                    
RAVLİ


DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 271

Sırr-ı gayb anrasezet âmuhten
Ki ziguften leb tunaved dûhten
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 3.inci cilt 3387 inci beyit açıklaması)

“ Dudağını yumup söylemeyen, sırrı gizleyebilen, gayb sırrını öğrenmeye layıktır.”
(Sırr: İnsan aklının ulaşamayacağı, okumakla, düşünmekle, hayal etme ile elde edemeyeceği kişiye özel, aslı gizlenmiş, esası, özelliği, gerçek olan, doğru olan bilgi.
Allah’ın insan gönlüne, kalbine verdiği bilgi)

Gizli sırra vakıf oldunsa sakla, kimseye söyleme.
Hakkın sırrını içine gömersen sırlar hazinesinin emini olursun.

Gönül Hak sırlarının hazinesidir.
Gönül Tanrı cemalinin aynasıdır.

Ulu arşa sığmayan lâmekân Şahı, gönüldedir.
Gönlün özdür, tenin kabuktur.

Öz olan gönül, ten kabuğunda gizlenmiştir.
Hayırdan, şerden ne topladınsa hepsinin faydasını da, zararını da göreceksin.

                                                     ***
Neler öğrendik:
1.    Allah’tan özel bir bilgi alanın bu bilgiyi saklaması gerektiğini, uygun olmayan birine bunu aktarınca o kişinin mahvına sebep olacağını öğrendik.
2.    Gönül aynasında Hak sırlarının gözükmesi için gönlümüzü temiz etmemiz gerektiğini öğrendik.
                                               *
İşte böyle yaren,

Aklımızı, topladığımız bilgilerin, görüşümüzün gönlümüzün temizlenmesi için yönlenmesi gerekmektedir.

Gönlü bilmeyenin yaşamında sadece başındaki gözle gördükleri ile kalacağından görünmeyen ama her an varlığını bize hissettiren âlemi görüp tanıyamayacağını öğrendik, anladık.

Daha geniş bilgi için:
RAVLİ SIR yazıp Googleden incelemelisin.
                                              *                                                                                 RAVLİ


29 Aralık 2013 Pazar

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 270

Âkil evvel bined âhirra bedil
Ender âhir bined ezdaniş mukil
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 3.inci cilt 3372 inci beyit açıklaması)

“ Akıllı kişi bir işin sonunu, önceden gönlünde görür.
Aklı az olan ise sonunda görür.”

Sonunda meydana çıkacak şeyi sen önceden ibret (Uyanıklığa sebep olan ders) gözüyle gör.
Gönül aynasını temizle, cilalandır ki, orada Tanrı sırlarını göresin.

Gönül aynası berrak olursa, su ve toprağın ötesindeki tasvirleri (Direk olarak görme kudretimizin yetmediği fakat yansımasını his yoluyla varlığını görebileceğimiz, anlayabildiğimiz, tekrar-tekrar yapılan tecrübeden sonra ulaşılan bilgi ve sonuç ) görürsün.

Gönlünde, Hakkın sırları keşfolunur, Tanrı nurlarıyla dolarsın.

Gaib (Görünmeyen âlem) sırrını, Allah sana öğretir de seni, kendine sırdaş ve mahrem eder.

                                                     ***
Neler öğrendik:
1.    Aklımızı doğru kullandığımız zaman işin sonucunu doğru tahmin edebileceğimizi, zarar görmeden kurtulabileceğimizi, işin başında doğru seçip yapma olanağına sahip olduğumuzu öğrendik.
2.    Gelişi güzel yaşamanın yanlış olduğunu, gideceğimiz yolun sonunda ne elde edeceğimizi önceden düşünmemiz gerektiğini öğrendik.
3.    Dünyaya, toprağa, mevkie, makama veya bir ideolojiye bağlı, taraftar olmakla aklımızı bağladığımızı, gönlümüzün iş yapabilir gücünü tanımaktan ve kullanmaktan uzak kaldığımızı öğrendik.
4.    İnsanların oluşturdukları düzeni öğrenip uyum sağlayarak yararlanmaktan daha üstün olan; Allah’ın düzenini tanıyıp yararlanmanın aydınlık verdiğini ve kaybolup gitmeyen faydalar sağladığını öğrendik.
5.    Gönül aynasının temiz ve berrak olması için Tanrı’ya ulaşmak, kavuşmak yolunda yolculuk etmek, emirlerini yapmak, yasakladığı şeylerden uzak durmak gerektiğini öğrendik.
                                               *
İşte böyle yaren,

Tanrı âleminin sadece gördüğümüz âlem olmadığını, on sekiz bin âlem içinde küçük, sınırlı olduğunu öğrendik, anladık.

Dünya ve insanların oluşturduğu yapıdan kendimizi soyutlamadan diğer âlemleri göremeyeceğimizi öğrendik, anladık.

Allah âlemini kendi kendimize öğrenemeyeceğimizi, bunları Allah’ın anlatarak gösterdiğini, bizim bu duruma layık olmak için bağlardan kendimizi kurtararak aşk yoluyla Allah’ı arayış içinde olmamız gerektiğini öğrendik.

RAVLİ GÖNÜL
RAVLİ AKIL
RAVLİ GAYB yazarak Googleden konuları okuyup incelemelisin.

                                               *
RAVLİ 

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 269

Murden-i ten der riyazet zindegist
Renci-i in ten ruhra pâyendegist
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 3.inci cilt 3365 inci beyit açıklaması)

“Riyazette (Çok yemek ve içmeyi terk ederek faydalı fikirlerle, ibadet ve ilimle uğraşı) nefsinle savaş.
Düşmanına, seni yenmek için asla mecal (Fırsat) verme.

Riyazette tenini yok edersen (Vücudunu beslemeyi önemsemezsen), pâk (Temiz, saf, katışıksız) olan can ebediyen bakiy (Baki-Kalıcı) kalır.
Mademki akıbet (Sonuçta) ten toprak olacaktır, onun fani (Yok) olan zevk ve sefası için canını boşuna hırpalama.

Mademki bu beden akıbet (Sonuçta) harap (Yıkık, perişan) olacaktır, onun tamiri için ne koşup yoruluyorsun.

Akıl gözünü aç da, sonunda göreceğin şeyin ne olduğunu önce gör.

                                                     ***
Neler öğrendik:
1.    Toprak ürünlerini çok yiyen kişide sevgi toprağa oluşacağından can âleminin sevgisinin tatlılığından mahrum kalacağını öğrendik.
2.    Can âleminin tatlılığını alan kişinin ot yese bile o otları tatlılaştırdığını öğrendik.
3.    Dervişlerin riyazetlerle cisimlerini tükettikleri için canlarını ölümsüz hale getirdiklerini öğrendik.
                                               *
İşte böyle yaren,

Değersiz, sonu yok olan her ne ise onu sever ve bağlanırsak ebedi olan canımızı elimizden kaçıracağımızı öğrendik.

Dervişler az gıda ile yaşamayı tercih ederek dikkatlerini can arayışına yoğunlaştırmışlardır.

Malını parasını can yolunda harcamayanların elde edişleri olamaz.
Allah nasıl ki karşılıksız cömertçe bağışta bulunuyorsa bizim de bu huyu sevip benimsememiz gerekeni yapmamız gerekmektedir.


                                              *                                                                                 RAVLİ 

KİRÂMEN KÂTİBİN MELEKLERİ

Bu dünyada yaptığımız her şey kâtiben melekleri tarafından her insanda olan deftere yazılarak kayıt altına alınır.

Birisi amir melektir, ikincisi kayıt eden melektir.
O insan iyilik ettiği zaman amir melek Allah’ın emrettiği miktarda misliyle ödül vererek hemen kayıt ettirir.


İyilik yapmayı düşündüğün zaman bu iyiliği yapamadıysan bile yine misliyle ödül verilmek üzere kayıt yapılır.

Günah, fenalık yapmayı düşünüp de yapmadıysan kayda alınmaz.

O insan bir günah işlediğinde amir melek bunu hemen yazdırmaz beklemeye alır.

O insanın bu hatasından pişman olmasını, Allah’tan affını istemesini, kul hakkının ödenmesi için zaman tanır.

O insan yaptığı fenalığın farkına varır da Allah’tan af diler, zarar verdiği insandan özür diler, verdiği zararı karşılayarak hoş ederse amir melek bu suçu hiç işlenmemiş gibi yazdırmaz.

O insan bu suçunu unutursa veya önemsiz sayarsa bunu amir meleğin emretmesi İle fenalık olduğu gibi yazılır.

Allah rızasını arayanlar sevap kazanmak için dikkatli davranırlar.


                                               *                                                                              
RAVLİ 

28 Aralık 2013 Cumartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 268

Âdemi ber hıng-i kerremna suvar
Derkef-i derkeş inan-i ihtiyar
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 3.inci cilt 3300 inci beyit açıklaması)

“ İnsan, Hakkın ‘Keremna’(İsrâ suresi 70), biz Âdemoğullarını ağırlayarak şereflendirdik diye övdüğü kır atına binmiştir ve ihtiyar dizginini de akıl eline almıştır.

Senin vücudunda ruhun Cenab-ı Mustafa’dır.
Safi olan aklın da Cebrail’indir.

Aşk Burak’ına binersen Hazret-i Muhammed’in Mirac gecesinde Allah’a kavuşmasını, Hakkın: “Fekâne kabe kayseyn-i ev edna” “İki yay uzunluğunda veya daha yakındı” (Necm suresi 9) diye övmesindeki sır, sana aşikâr olur.

Fakat eğer senin vücudunda canın Ebucehl’e (İslam düşmanına) benzer, aklın inatçı şeytan olursa ve sen de hırs ( Aç gözlülük, doymazlık, azgınlık, şiddetli istek ve arzu), heva ve heves ( Zevk ve eğlence ile içi boş ve geçici istekler) atına biniyorsan, Tanrı’nın visalinden (Kavuşmaktan, buluşmaktan) mahrum kalırsın.

O attan in, yaya ol.
Riyazetlerle (Kanaat içinde yaşamayı seç, faydalı fikirlerle, ibadetlerle ve ilimle meşgul ol) var meşakkat (Zahmet, sıkıntı, güçlük, zorluk) çek.
                                                     ***
Neler öğrendik:
1.    Ruhumuzun Peygamber efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa’nın ruhuyla aynı olduğunu öğrendik.
2.    Katışıksız, bozuk olmayan, temiz aklımızın Cebrail Aleyhisselâm ile aynı olduğunu öğrendik.
3.    Allah’a yaklaşmak, kavuşmak, buluşmak isteyenin aşk vasıtasıyla bu amaca ulaşabileceğini öğrendik.
4.    Din düşmanlığı yapanların, aç gözlülük edenlerin, doymazlık yapanların, azgınlık yapanların, dünyaya ait istekleri kuvvetli olanların, zevk ve eğlenceye düşkün olanların, içi boş ve geçici isteklerle yaşayanların Allah’a kavuşmaktan, ulaşmaktan mahrum kalacaklarını öğrendik.
                                               *
İşte böyle yaren,
Aç gözlülükten, hırstan kendimizi temizleyerek, az bile olsa kısmetimizden fazlasını istemekten kendimizi kurtararak, helal ile yetinip haramlardan temizlenmek suretiyle, Allah’ın taksimine razı olmakla Allah’a ulaşma, kavuşma ümidimiz olur.

                                               *                                                                                                                                                                   RAVLİ 

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 267

Kudretet sermaye-i sudest hin
Vakt-ı kudretra nigehdâr-ü bibin
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 3.inci cilt 3299 inci beyit açıklaması)

“ Kendine gel!
Kudretin, kâr elde etmek için bir sermayedir.
Kudret vaktini kaçırma, kıymetini bil.”

Tez ol, fırsatı kaçırma.
Çalış ki bu sermayeden kâr elde edesin.

Sermayeni sevap (Allah tarafından mükâfatlandırılacak doğruluk ve iyilik karşılığı Allah’ın rızasını kazanmaya mahsus emri veya vazifeyi yerine getirmek) yolunda sarf et ki, Tanrı’dan sayısız nimetlerle faydalanasın.

Sermayeni günah yolunda ziyan edersen sonra mahrumiyet içinde AH edersin.

Kendine gel, kendini gör!
Sen insansın, içyüzün sonsuz bir âlemdir.

İnsan nişansız olan hüsn-i mutlak’ın (Kayıtsız şartsız güzelliğe sahip Allah’ın) aynasıdır.
İnsan gizli hazine olan Tanrı’nın definesidir.
                                                     ***
Neler öğrendik:
1.    Her şeyin zamanında, yerinde, dozajında, sınırları içinde ve sonuca ulaşana kadar yapılması ile kâr elde edildiğini öğrendik.
2.    Allah’tan bir şeyler istiyorsak ve bekliyorsak Allah’ın istediklerini yerine getiren bir ruh ve davranış içinde olmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Ömrünü zevke, sefaya, Allah’ın koyduğu yasakları yapmak yolunda harcayanların sonuç olarak pişmanlık içine düşeceklerini öğrendik.
4.    Aradığımız her şeyin bizde olduğunu, içe dönerek bu hazineyi bulmamız gerektiğini öğrendik.
                                               *
İşte böyle yaren,
Müslüman dengeli bir zihin yapısıyla hal sahibi olması gereklidir.

Oyalayıcı ve karışıklıkla dolu dünyada kısa süren bir yaşamda çok kişi kendi değerini ve kuvvetini tanımadan, kendisinin bir hazine olduğunu bilmeden ölüp gider.

Sıradan biri olmaktan sıyrılıp kendi değerini bilenler sayılı kimselerdir ve bunlar ölümsüzlüğe kavuşmuşlardır.

Allah kendi definesini bizim içimize koymuş, bizim oyalayıcı, karışık dış dünyadan kendimizi kurtarıp bu hazineyi görmemiz ve yararlanmamız gerekmektedir.

Tanrı gerçeğini muhakkak olduğu gibi göreceğiz.
Aklı başında olanlar bu dünyada yaşarken görürler ve faydasını görürler.

Aklı başında olmayanlar ölünce geri dönüşün olmadığından mahrum kalırlar ve AH ederler.

 RAVLİ VAKTİN OĞLU
RAVLİ ANI YAŞAMAK
RAVLİ AH yazarak Googleden bu konuda yazılanları okumalısın.

                                               *                                                                                          RAVLİ    

27 Aralık 2013 Cuma

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 266

Ehl-i ilham-i Huda ayn-ül hayat
Ehl-i tesvir-i heva sem-mül memat
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 3.inci cilt 3295 inci beyit açıklaması)

“ Allah ilhamını ehil (Uygun, usta) olanlar hayat kaynağıdır.

Heva ve hevesin (Zevkin, aşırı isteklerin, boş ve geçici şeylerin) çirkin olan şeyi güzel göstermesine aldananlarsa ölüm zehridir.”

Kur’an-ı mübine (Parlak, aydınlık veren kitaba) uyarsan melun (Kovulmuş) şeytandan kurtulursun.

Din kalesinin sığınağına girersen şeytanın vesvesesinden (Şüphelerden, tereddütlerden, aslı esası olmayan korkulardan) emin olursun.

İbadet hizmetini iş edinirsen saadet devleti sana yâr (Sevgili) olur.
Fısk (Allah’ın emirlerini terk etmek, Allah’a isyan etmek ve doğru yoldan sapıp çıkmak) ve fesatla (Bozukluklarla, fenalıklarla, karışıklarla uğraşmak, hak sınırlarını geçip yanlış işler yapmakla) meşgul olursan ömrünün sermayesini havaya sarf etmiş olursun.

Mademki Tanrı sana kuvvet ve kudret verdi, sen de O’nun (Allah’ın) rızasını kazanma yolunda çalış, yürü.

                                                     ***
Neler öğrendik:
1.    Şeytanın oyuncağı olmaktan, nefsimizin kontrolsüz yönlendirmelerinden kendimizi kurtarmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Kendimizi pisliklerden kurtarmak için din ve onun gereklerini yerine getirerek Allah’tan yardım almak için uygun hale gelmemiz gerektiğini öğrendik.
3.    Hayatın oyalayıcı hareketliliğinden kendimize sakin bir ortam sağlamamız gerektiğini öğrendik.
                                               *
İşte böyle yaren,
İnsanın gönlüne Allah’tan uyarılar, başarı için öneriler geldiğini, gönül aynasını temizlemiş kimselerin bunları duyup gerekenleri geciktirmeden yapacaklarını öğrendik, anladık.

Allah’a sevgi bağıyla bağlı olup ibadet yapanların Allah’ın koruma halkasında yer alıp eminlik içinde yaşadıklarını öğrendik, anladık.

Allah’ın emirlerini yok sayan, görmemezlikten gelen, duyduğunu önemsemeyen kişilerin nefislerinin ve şeytanın oyuncağı olacaklarını öğrendik.

Allah’ın bize verdiği kuvveti doğru, yerinde ve gerektiği şekilde kullanmak için Allah’ın bizden memnun olacağı davranışları yapmamız gerektiğini öğrendik, anladık.

Basit olarak anlatayım:
İçimizde bir ayna vardır.
Bu ayna temiz olursa Allah’tan gelen haberleri görürüz ve buna göre seçim yaparak davranışlarımızı yaparız.

Bu ayna nefsimizin zorlayan sonu gelmeyen istekleri ile bozukluklarla, fenalıklarla, karışıklarla uğraşarak, hak sınırlarını geçip yanlış işler yapmakla kirleşmişse Haktan gelen haberleri net anlaşılır biçimde göremeyiz.

Bir yazı tahtası düşün, yazılar silinmemiş ve üstüne tekrar yazılar yazılmış olsun.
Biz buradaki yazıları doğru dürüst okuyamadığımız için zanlarımızla anlamaya çalışırız ki burada şeytan devreye girerek bizi yanıltır.

Allah’ın emirlerini yapanların bu yazı tahtası üzerindeki yazılar ibadetlerinin meydana getirdiği sevaplarla temizlenir.

Mümin kul böylece doğru görüşe sahip olur, kargaşadan kendini kurtarır, Allah’a karşı yanlış yapmanın cezalandırılacağını bildiği için korkar ve sabır yolunu seçerek Allah iradesinin kendini göstermesini bekler.

RAVLİ İLHAM
RAVLİ GÖNÜL AYNASI
RAVLİ NEFİS VE ŞEYTAN yazarak bu konuları Googleden okuyup incelemelisin.


                                               *                                                                              
RAVLİ    

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 265

İhtiyar âmed ibâdetra nemek
Verne migerded benahah infelek
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 3.inci cilt 3287 inci beyit açıklaması)

“ İnsanlardaki dileyerek yapmak kudreti, ibadetin özü ve lezzetidir.
Yoksa bu gökyüzü de dönüyor ama ihtiyarsız (İnsan isteğine bağlı olmadan) dönüp durmadadır.”

Kerim (Şerefli, cömert, hemen cezalandırmayan, bağışlarda bulunan, kudret sahibi) ve aziz (Nuru çok olan dost) olan mabuda ibadet edersen, dileyerek et.

Kendi ihtiyarınla ( Kendi seçiminle, tercihinle) günah işlersen (Allah’ın yasaklarını yaparak Allah’a meydan okursan) kötü bahtlı (Kader, kısmet), hor (Kıymetsiz, önemsiz) ve yüzü kara (Utanılacak durumda ) olursun.

Sana dilek kudretini veren Tanrı’nın rızasını daima kazanmaya bak.

Dileğin eğer Hakkın rızası olursa, ilhamlarına (Allah tarafından vasıtasız olarak kalbe gelen uyarıcı ve anlamlı söz.) ehliyet (Ustalık) kazanırsın.

Şeytanın emrine uyarsan heva ve hevesin (Zevkin, aşırı isteklerin, boş ve geçici şeylerin tesirinde olan kişiye) çirkini güzel göstermelerine aldananlardan olursun.
                                                     ***
Neler öğrendik:
1.    Bütün kâinatın insanların isteklerini bağlı olmadan kendi kuvvetine ve kanunlarına göre devam ettiğini öğrendik.
2.    Allah insanlara gereksinim duyduğu konuda kendi istek ve görüşüne göre ilgi ile yakınlık kurmasına, kendine bunu iş veya görev kabul edip yerine getirmek için amaçladığını öğrendik.
3.    İstek ve dileğimizin Tanrı’ya ulaşmaya ve kavuşmaya yönlendirilmesi gerektiğini, bu dilek ve istekle Allah’ın sanatını anlayabileceğimizi ve bu işleyişin sırlarına kavuşabileceğimizi öğrendik.
                                               *
İşte böyle yaren,
Allah ile bağ kurmamız, işlerimizde Allah’ın emir ve yasaklarını dikkate almamız, önemsememiz gerekmektedir.

Herhangi bir şeye isteği Allah da verdiği gibi şeytanın da verdiğini bilerek farkında olmamız ve şeytanın oyuncağı olmaktan kendimizi kurtarmamız gerektiğini öğrendik, anladık.


                                    *                                                                                            RAVLİ    

26 Aralık 2013 Perşembe

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 264

Âdemira acz-u fakr âmed emân
Ez belây-i nefs-ü pür hırs-u gemân
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 3.inci cilt 3283 inci beyit açıklaması)

“ Acizlik (Güçsüz olduğunu kabul etmek) ve benliksizlik (Ben merkezli davranmaktan kendini temizleyen), insana hırslarla (Aşırı istekleri ihtiyaç olarak görme hastalığı), gamlarla (Üzüntülü sonuçlar aldıran) dolu olan nefis belasından (Verdiği sıkıntılardan) âmân  (Emniyet ve yardım ) verir.”

Bu kararsız (Devamlı değişen) cihandaki Hakka karşı aczin ve benliksizliğin, kıyamet gününde sana kudret ve metanet (Sağlamlık) verir.

İbadet yönünden bu ayakta duruşa, bu rükûa (Eğilmek), bu sücuda (Secdeye varmak) mükâfat, sevgili Tanrı’dan beka (Devamlı olan) cennetidir.

Oruçtan, zekâttan ve yaptığın hayırlardan (İyilikler) o beka mülkünde (Ebedi hayatı yaşayacağımız yer) nice tavizlere (Kayırmalara) nail (Kavuşmuş) olursun.

Tanrı senin eline kudret dizginini verdi de sen de kudret atına bindin.

Haydi gel!
İhtiyar (İsteğe bağlı, seçmeli olan, seçimlik) ve kudretini Allah’a karşı taatlerde (Allah’ın emirlerini yerine getirmekte) kullan.

                                           ***
Neler öğrendik:
1.    Allah’a karşı kendinin güçsüz olduğunu kabul eden ve ben demekten kendini temizleyenin kendini Allah’ın yardımına hazırladığını öğrendik.
2.    Allah’ın insana verdiği gücü her insanın doğru kullanmayacağını, ancak Allah’tan korkan ve kendi güçsüzlüğünü kabul eden insanın bu gücü kullanabileceğini öğrendik.
3.    Acizliğini kabul etmeyen, kendini kuvvetli gören insanın sabrını yitireceğinden nefsinin ve hırsının getireceği sıkıntılara düşeceğini öğrendik.
4.    Allah’ın emirlerini yerine getirerek ve yasaklarından sakınarak sevilen biri olacağımızı ve sıradan bir kişi olmaktan kurtulup Allah’ın bağışlarına kavuşabileceğimizi öğrendik.
                                               *
İşte böyle yaren,
Halktan kurtulup Hak katına gitmek istiyorsak peygamberlerin ve velilerin izlediği yolu kendimize örnek alarak yola çıkmamız gerekmektedir.

Peygamberlerin ve velilerin söylediği her kelimeyi doğru kabul ederek gerçek yolu bulmamız için gayret sarf etmemiz gerekmektedir.

Peygamberlerin, velilerin kılık kıyafetini taklit edenin ve sözlerini söyleyenlerin taklit konumunda oldukları açıktır ve çevreyi kandırmaya yöneliktir.

Peygamberlerin ve velilerin işaret ettiği yolun aydınlık olduğunu, doğru olduğunu görmelisin, önemini anlamalısın ve yaşamalısın.

Bu yola girenlerin sayısız imtihanlara gireceğini, yolda samimiyetin imtihan edileceğini, engeller konacağını bilmelisin ve baştan kabul etmelisin.

Bu yolda hiç beklemediğimiz değerlendirmeler ile nimetlere kavuşuruz veya kendi halimize bırakılırız.

Amacından vazgeçmeden bu yolda kalmaya devam etmelisin.
Amaçladığın yere varınca geçmişte başına gelen sıkıntılara gülüp geçersin.
                                       *                                                                                                      RAVLİ   


DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 263

İbret-ü bidari ez Yezdan talep
Nez kitab-ü ez mekal-ü harf-ü leb
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 3.inci cilt 3271 inci beyit açıklaması)

“İbret (Olaydan alınan ders, uyarıcı sonuç) almayı, uyanıklığı Allah’tan dile.
Kitaptan, sözden, harften, dudaktan değil.”

Ululuk sahibi Allah’ın feyzinden (Verimlilik, gürlük, ongunluk, bereket. 2. Artma, çoğalma. 3. İlerleme, kültürel gelişme, olgunlukJ) ibret (Ders almayı, uyarıcı sonuçları görmeyi) iste.
Yoksa kitaptan, sözden değil.

Hak sana ibret ve uyanıklık bahşederse Hakka karşı olan yalvarıp yakarmanı ve huşu-unu (Hayranlık ve korkunun karıştığı birleştik duyguyu) artır.

Âlemlerin Rabbi olan Tanrı’nın visali (Ulaşma, buluşma) iştiyakından (Özleminden) binlerce niyazını Hakkın kabulüne ulaştırmaya şevk (İstek ve heves) ile çalışırsın.

O Zülcelâl’ın izzetini (Allah’ın büyüklük yücelik ve ululuk sahibi olduğunu), kendi aczini (Güçsüz olduğunu), yokluğunu anlarsın.
Bu aciz ve yoklukla da köpek mesabesinde olan nefsin zararından, hırsından, yarasından kurtulursun.

                                           ***
Neler öğrendik:
1.    Çok kitap okumakla, çok dinlemekle, çok konuşmakla anlama seviyesine ulaşamayacağımızı, Allah’ın bizi ansal körlükten kurtarması için yalvarmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Akıl, söz ve harekette uygunluk ile bilme, anlama, sezme yeteneği Allah’tan insana verilen bağış olduğunu öğrendik.
3.    İnsanın Allah desteği olmadan kendi kendine bilgin hale getirme isteği ile çalışmasının tehlikeli bir çalışma olduğunu öğrendik.
4.    Yaratılmış her varlığın kendine özgü bir dili olduğunu, insanın normal olarak su ve ekmeğin dilinden anladığını öğrendik.
                                               *
İşte böyle yaren,
İbret almak için anlamanın basamakları ve yolu:
1.    Bilgi.
2.    Aklın sağlam bilgi ile işbirliği yapması.
3.    Düşünceye ulaşmak. (İnancın, kalbin, gönlün, nurun etkilemeye başlaması).
4.    Bilginin yalnız olarak değerlendirilmesi aşaması.
5.    Bilginin yaşam bütünlüğü içindeki yeri ve değerinin değerlendirilmesi aşaması.
6.    Elde edilen bilginin ait olduğu konunun dışına çıkartılarak ifade ettiği gerçekliği.
7.    Elde edilen bilginin yeni olan olaylarda kullanım ilişkisi ve kuvveti.
8.    Elde edilen bilgiden yararlanarak yeni bir fikir edinilip paylaşılması.
9.    Paylaşılan yeni fikrin doğruluğunun onaylanması.
10.                      Bilginin değişik şekilde kullanımından yola çıkılarak özüne ulaşılması.
11.                      Bilginin zaman değişse de özünün değişmediği gerçekliği bulmak ve unutmamak, bozulmasına engel olmak ve sağlam tutmak isteğinin kuvvetlenmesi.
12.                      Bu seviyeye gelmede ilk manaya ulaşma sağlanır.
13.                      İlk mananın beğenilen ve doğru kullanıma gelme aşaması.
14.                      Kazanımın yaygınlaştırılması aşaması.
15.                      Kazanımın örnek ve delil olarak kullanılması.
16.                      Kazanımın bütünlük halinde kullanılması.
17.                      Deyiş ve sözcük haline getirilip kolayca hatırlanmasını sağlamak.
18.                      Görünen ve görünmeyen faydaların ifade edilir duruma getirilmesi.
19.                      Bu aşamaya gelenlerin başlangıcında sonu görmek yeteneği başlar.
20.                      Kişi öğüt veren ve öğütleri kabul edilen duruma gelmesi.
21.                      Allah’ın dediklerini bir bütünlük halinde görmek ve anlamak.
22.                      İyi örnekleri gündemde tutmak, yaygınlaştırmak.
23.                      Alt seviyedeki kişileri yönlendirme ve harekete geçirme becerisinin kazanılması.
24.                      Kişinin bilgi, görüş açlığından kurtulup doygunluğa ulaşması.
25.                      Kaliteli bilgiler karşısında huyunda değişikliği kolayca kabul etme ve uyum sağlama becerisi.
26.                      Kişisel görüş ve düşüncenin tamamen etkenlikten çıkartılması.
27.                      Görünen ve tesirinden anladığımız gerçeklerin görünmeyen yanlarını da görmeye başlamak.
28.                      Önem ve önceliklerin doğru sıralanması.
29.                      Geçmişte yaşamış, büyük ve halen saygı gören büyüklerin yaşam haritasını çıkarmak.
30.                      İnsanları yüzlerine bakmakla bir yüzden diğer yüzü ayıt etme becerisini kazanmak.
31.                      Doğru yere doğrunun söylenmesi ve yerleştirilmesi.
32.                      Allah’ın kurallarına uygunluğunun tamamlanması, olgunluğun başlaması.
Yaren,
Bu aşamaları Allah yardım ederse, sana görünmeyenleri gösterir sırları verirse ancak olgunluğu bulursun.

Bu yolda olgunlaşmak Allah’ı aramakla ve Allah’ın veli kullarını sevmek ve gönülden bağlanmakla olur.

Parlak söz söylemek olgunluk değildir.
Allah’ın nurunu alıp yansıtmak ve kendini işin içine katmamakla olur.   

Allah’ın sonsuz sanatını görmek, bilmek kolayca elde edilemez ama bu yoldaysan Allah sana ikram edebilir.       


                                 *                                                                                              RAVLİ    

Popüler Yayınlar