11 Temmuz 2013 Perşembe

İLAHİNAMENİN BAŞLANGICI

260 
İlahi, kitaba başladım, kitabın kapısını, senin adınla açtım

Dile fesahate (güzel ve açık konuşma) doğru yol verdim; ağzı belagatle (düzgün, pürüzsüz) açtım.

Allah’a dayanarak, kusuru kendime vererek bu son kitabı önüme koydum.

Gönlümü arıtıp bu kitabın yazmasına verdim; güzel yazdıysam topu kaptım demektir.

Söz hanesinin kapısını açtım; bu kitaba İLAHİNAME adını verdim.

İlahi, kitabın adı senin adındır, kitap da senin kitabın; evet, ’Kalem yazdı ve mürekkebi kurudu. ’sözü, senin kalemin, senin takdirin hakkındadır.

Bu kitaba sen başlattın; sonunu da lütfet, sen bitirt.

Tabı’ma (çalışmama)sen lütfunu, inayetini (yardımı) yoldaş et, sen başarı ver; hatırıma düşüncede bocalama verme.

Lütfet de şu kitabı sana getireyim; insanları da, canları da huzura kavuşturayım.

Ebedi olarak halka doğru yolu gösteren sensin; gizli, açık, her şeyi bilirsin sen.

Sırrımın başlangıcını sona eriştir de canım bedenimde oldukça başımı yücelteyim.

İlahi, lütfunu yar et baba; rahmetle bir nazar et işimize
Lütfet de canımın dilediğini elde edeyim; bir gönül olsun, kabul etsin bunu

Bir gönül bile bu şiirden hoşnut olursa canım muradına erer; gönlümün dilediği tezce meydana gelir.

Söz benden hidayet Tanrı’dan; İlahi, sen beni kendinden Lütfü'nden ayırma
Bu işi Lütfü'ne havale ettim; sen tembellikten koru beni

Bu sözler, rızana uygun olsun; beni kabul et, sözlerim makbul olsun; bunlara halkın rağbetini arttır

Önce canımın dileğini ver; lütuflarını esirgeme, kerem et.

Bana, birliğini övüp anlatma için bir tercüman ver; yetiştirip geliştirmene dair şu şairliğime bir iz göster, bir nişane belirt.

Ey nişanı olmayan, bir nişane belirt de gönlümün dileğince dilimi açayım, söze başlayayım.

Bir dudu kuşuna benziyken canımı güzel nağmelerle öttürmeye başlayayım: anlatmama, şiirimden şekerler bağışlayayım.

Senin lütfunu anlatmaya başlasın; denizden, madenden bahsediş ayıbından kurtarayım onu.

Tamamıyla can olayım, teni bırakayım; ruhu gönülden de kurtarayım, candan da

Baştan ayağa dek nur olayım; misksem (koku), kâfur (ilaç ham maddesi) haline geleyim

İlahi, dilime doğru sözü ilham et; kulunun duasını kabul eyle.

Tortuyla dopdolu gönlümü arıt; Lütfü'nle nazar et; sözlerime karşı şekeri bile abes, beyhude bir hale getir

Beni kapında muradına erişmiş bir kul et; eğri büğrü söylemekten koru
Bana başarı ver de sana haddedeyim; sıfatlarını, zatını dile getireyim.

Senin dergâhından aman dilemekteyim işte; yarabbi,  maksadıma ulaştır beni.

Söz ona erince birliğinden bahsetmeye koyulayım; seni öveyim, ululuğunu söyleyeyim.

Baharlardaki bülbül gibi çileyeyim, şakıyayım; göz bulutlarından yağmur yağdırayım.

Can gönül zincirlerini oynatıp şakırdatayım; balçığı ruh haline getireyim, can haline sokayım

Münacata (yalvarmaya) koyulup dua elini açayım; ağlıya inliye, ey hacetleri reva eden, ey dilekleri veren diyeyim:        

Beni, sana hamt etmekte sahip-kıran (güçlü, üstün) et,  şiirim gibi dilimi de aç, sözümü de akıt.

İçimi muradımca düzelt; dile, bir tercümanlık beratı ver.
Tanrım, anlatmaktan yoruldum; neşe yaygısını dürdüm, devşirdim.

Artık zatını övmeye başlayayım; sıfatlarını anlatmaya koyulalım.

Tanrım, senin vergilerin umumidir; herkesi, her şeyi kavrayan inayetlerinin ( yardım) daimidir.

Bizi bir avuç topraktan yarattın; bir balçık parçasıyken bütün varlıklardan bizi seçtin.

Ümmetlerin hayırlısı dedin de bu söz yüzünden başımız yüceldi; bu lütufla senin itaat libasına (örtüne) büründük.

Bu ihsanla, bu hil’atla (kaftanla) padişah kesildik; ’Âdemoğullarını yücelttik’’

Ayetiyle uluyuz, murada ermişiz.
(Sure İsra, 70)

Tanrım bilensin, adalet ve lütuf sahibisin; zatının sıfatları, ’Tanrı uludur’ ’sözüyle anlatılmıştır.

Kadının, yakının, oğlun yoktur; münezzehsin (temiz, arı, uzak) bunlardan; sana otak, eşit, benzer olamaz.

Oğlu olmayan, evveline evvel düşünülemeyen bir Tanrısın; yakını bulunmayan ve her an tedbir ve tasarrufta olan bir zatsın. Zenginin sığınağısın; yoksulun övüncüsün.

Bir dumandan göğü yarattın; bir avuç topraktan bütün insanları halk ettin. (Yarattın)

Göğü direksiz tuttun; toprağı bir sevap üstüne kurdun.

Bir yelden, Meryem oğlu İsa’yı yarattın; bir ateşten, Âdem’in düşmanını halk eyledin.

Kaf ile nun (Kün-ol) sözüyle varlığı meydana getirdin; insanlara da, cinlere de cihanı, canı sen verdin.


Yolar, beller, senin yüzünden ayıktır, sarhoştur; ülkeler, senin Lütfü'nle varlığa erişmiştir.

Gerçekten de padişahlık sana yaraşır, seninle bezenir; bir aydan bir başka ay meydana getirir, Ay'ı balık burcuna alır, gösterirsin sen.

Görünen, görünmeyen her mahlûka rızık veren sensin; her bileni, her bilmeyeni yaratan sensin.

‘’Hiçbir mahlûk yoktur ki’ ’ayeti, padişahlığının fermanı, ’Bilmez misin’ ayeti buyruğunun yürürlüğüne delildir.

Sen vardın, ne gökler vardı ne dünya, ne ahret, sen vardın, şu ‘’İki yay arası’’ bile yoktu.
(Sure: Necm, 9)

Kalan sensin, ne varsa fanidir; senin takdirinle var olanlar da yüce değildir, hepsi de alçalmıştır sana karşı.

Dirilten sensin, ölenleriz biz; sensin padişah, bir avuç yoksullarız biz.

Suçluyuz ama muhtacız sana; Müslüman’ız, o yoldan lütuf ihsan şehrindeyiz.

Dünya, müminlerin zindanıdır ama müminin malı mülkü, kazancı ordadır.

Lütfun, halime yoldaş olursa yıkık dökük varım, varlığım, tümden mevki kesilir, mal mülk olur.

Kula lütfeder, inayet buyurursan yüz yıllık kulluğun bile ne değeri olur.

Tanrım koruyucu sensin, hazır nazır olan sensin; kullarını hallerini görüp gözeten sensin.

Şu hatalarımızı bir çizgi çekip yapılmamış say; Lütfü'nle suçlarımıza bir kalem çek gitsin.

Bizi bağışlarsan kerem sahibisin; bağışlayabilirsin; bizi ulularsan lütfedersin; ulular ulususun.

Bizden bir suç meydana gelirse, bizdendir bu; unutkanlığımız da özürlerimizdendir.

Havva ile Âdem bile yanıldı; yaptıkları ne oyundu, ne oyuncak

Unuttular, yanıldılar da o suça düştüler; ey padişahım, onları bağışladın, suçlarından geçtin.

Biz çaresizlerin suçlarımızdan da geçersen padişahlık etmiş olursun.
Bu kapının toprağına çökmüş oturmuşuz; ah etmeye, eş olmuşuz, eyvah demeye koyulmuşuz.

Emaneti avucumuza almışız; dilimiz boyuna seni anmakta.

Tertemiz zatını övmedeyiz; ağzımız, dilimiz, seni anıp anlatmakla nağmeler terennüm etmekte

Yüzlerce feryat ve figanla, yüzlerce ağlayıp sızılıya kurtuluş yolunu arayıp durmaktayız.

‘’Bana dua edin. ’emrine uymuşuz; ’icabet ederim’ ’vaadiyle haberler okumaktayız.
(Sure: Gafir, 60)

Allah’ım, senden başka kimseyi istemiyoruz; o yüzden san sığınmışız ancak.

Allah’ım, duamızı kabul et; Allah’ım, Lütfü'nü kılavuz et bize.

ATTAR’ın gönlünü Beytül-Harem haline getir; nazarınla şereflendir, hürmete mazhar bir hale getir.

Hüzünler kulübümüze kadem bas; bas da bunu canımıza minnet bilelim.

ATTAR’ın gönlü, derdinle yıkık dökük bir haldedir; yıkık dökük yerlerden geçmek doğrudur.

Tanrım, canımıza nazar et; hüzünler kulübümüze Lütfü'nü bir uğrat.

Bizi, kendi aşkına müptela kıl; aklımızı da, bizden razı olacağın yola sahip et.

                                            ***
        İLAHİNAME II FERİDEDDİN-İ ATTAR M.E. B.                              
           ŞARK İSLAM KLASİKLERİ

                                               *
Yaren,

22.02.2010 Pazartesi günü sabaha doğru rüya yoluyla ATTAR Hazretleri kendini gösterdi,

’Beni anlat’ dedi ve görüntü kayboldu.

Göz göze bakışarak konuştuk, çünkü o âlemde ses de yoktur, harf de yoktur.

Esmer yüzlü, yüzü dolgun, derviş hırkası giymiş, fesi devetüyü sarısında, fesin üstü kesik (Düz). 1.70 boylarında dolgun vücutlu, 45-50 yaşlarında görünüşlü.

Olgun yüz ve bakışa sahip.

07 . Mayıs 2010 Cuma günü ikindi ezanı okunmak üzere iken, Sema’ya doğru çekildim.
ATTAR hazretlerinin huzuruna vardım.

Göz göze geldik ama ne alış veriş yaptığımı bilmiyorum.

Beyaz yüzlü, kaşları beyazlamış, sakalı bir tutan uzunlukta beyaz,
Başında beyaz bir sarık vardı.

Sarık gelişigüzel sarılmıştı.
Yaşlı, olgun, nurlu bir haldeydi.

Siyah hırkası vardı.
Beyaz blok taşların arasında karşılaştık, görüştük.

Attar büyüğümüzün verdiği görevi İnşallah layıkıyla yerine getirmişimdir.

RAVLİ: hikâye eden, anlatan anlamına geliyor ve bu ad öbür âlemdeki adımdır.

Bu satırlara kadar geldiysen aferin sana aferin bana.
Şimdi sana sorsam bu hikâyelerden çok azını anlatabilirsin.

Bu hikâyelerle gönlüne Tuba ağacının meyvelerinden tattırıldı.
Bu gönlünde olan işlerdir.

Aklın bunun çok azını anlar fakat çok tesirlidir.
Gönlünde anlayış gözü açıldı daha sonra kalp gözün ve daha da sonra can gözün açılacak.

Bu gelişmeleri kendin anlayamayabilirsin ama yakın çevren ifade eder.
Yakın çevrenden insanlara bakarsan çok şeyleri bildiklerini görürsün, fakat anladıklarını söyleyemezsin.

Hatta kızarsın.

Bunu biliyordu ama gene hataya düştü diye.
Bunun cevabı biliyor ama anlamamıştır.

Anlama olmadan, kavrama olmaz, kavrama olmadan bütün içinde yeri ve değerini doğru belirleyemezsin, anladığın bir doğruyu diğer yerlerde faydalı olarak kullanamazsın.

Ey yaren bunları öğrenince heyecanla başka birilerini eğitmeye kalkma.
Sen daha yolun başındasın.

Kendin için öğrendiğinin farkında lığından dışarı çıkma.

Başkasına öğretmek isteğine, paylaşmak adına diye asla başlama.
Bu yolculuk içe doğrudur.
Dışa değil.

Bu nur yüklenmiş ve gönlüne hitap eden İLAHİNAME
Seni aydınlatır.

Karanlıklardan kurtarır, kafa karışıklığını giderir.
Ne yaptığının farkına vardırır.

Doğru kararlar aldırır.
Kuran’ını kerim ve Peygamberimizin hadisleriyle asla çelişki ve ayrılık yoktur.

 Çünkü bu bir gerçeğe giden yolun takibidir.
Kişi görüşleri araya karışsa da bütünlük içinde değeri kalmaz.

Gönlüne çok faydalı fidanlar dikildi.
Meyve vermesi, meyvenin olgunlaşması için zaman gereklidir.

Çocukluk ile ergen olma arasında okuduğum bu kitabın düşün de ne zaman sonra beni olgunlaştığını anla.

Ey yaren,
Dervişlik için yol gösteren yaşayan birini aradım bulamadım.
Babam da rahmetli olmuştu.

İlahi name kitabını sonra çok aradım, yana döne aradım.
Ancak sonraları nasip oldu.

Sana ekranına kadar yaklaştık, sunuş yaptık, çok kıymetli olduğunu bilerek gönlüne indir.

Önem verdiğin, değer verdiğin için muhakkak faydalanacaksın.
Allah nasip etti de bu yere ulaştık.
Şükürler olsun.

Hazreti Mevlana’nın övdüğü, kişiyi dünya aleminde yaşarken ilahi aleme hazırlayan bu kitap anlayan ve bilenler için hazine seviyesindedir.

Temiz yürekle size çalışmalarıyla faydalı olarak hizmet eden kullara bir Fatiha isteriz.

Kabirlerinde sevinç içinde yatmaları sizin göndereceğiniz Fatihalarla olacaktır.

Gönül frekansımız aynı olması dileğiyle.

                                                   *
RAVLİ

Popüler Yayınlar