İskender-i Rumi, bir yere
ulaştı; orada tanıdık bir kişi arayıp duruyordu.
Kontrole ait bilen birine
öğrencilik edeceği bilgin elde etmek istiyordu.
Cihana padişah olsan,
gene bilgiye muhtaçsın:
Bilgiyi elde edersen
Zül-Karneyn kesilirsin.( Büyük İskender)
İskender-i Rumi’ye dediler
ki:
Burada öyle bir er var ki din
hususunda herhangi bir bahiste onunla başa çıkacak kimse yoktur.
Bir bölük halk ona deli der,
bir bölük halk da onu olgunluk sahibi bir er bilir.
Evi kale kapısının
yanındadır, âlemde yalnızlıkla ün almıştır.
İskender, ona birisini
yollayıp çağırdıysa da, o oraya gideni kendisini çağırmaya geleni kovdu.
Padişah elçisi, o adama,
kalk, oturma, inada kalkışma, padişah çağırıyor seni.
Bu iş sana ağır gelse bile,
git, çünkü Zül-Karyn, cihan padişahı deyince,
O eşsiz er, ağzını açtı da
dedi ki:
Ben hürüm; zamane
padişahının hükmü altında değilim.
Senin padişahının kul (Sevgi ile bağlanarak hizmet eden) olduğu kişiye ben
efendiyim.
Artık onu nasıl sevebilirim
ben?
Senin padişahın, kulumuzun
kullarındandır, benim, onun kapısına giymem doğru değil.
Elçi gelip adamın dediklerini
haber verince, o adı şanı güzel, padişah kızdı, sonra da
Ya delinin biri dedi; yahut
da bilgisiz, hiç bir şey bilmez bir adam.
Ben hem Tanrı kuluyum, hem de
Tanrı dostu; kim, yüce Tanrı onun kuludur der?
Padişah olsun, yoksul olsun,
kimse bana kulumun kullarından diyemez.
Adamın yanına gitti, selam
verdi; adam, onun şanına layık bir surette selamını aldı.
Padişah dedi ki:
Tecrübe ve görüş sahibi isen
(Basiret), ne diye bana kulumuzun kullarından
diyorsun?
Adam, padişahım diye cevap
verdi, uzun bir yola düştün, bütün dünyayı çiğnedin de,
Abıhayatı (İçenin ölmeyeceği
su) elde etmek, bu surette ölmemek, ebedi hayata erişmek istedin.
*Şimdicik buna istek, dilek derler padişahım;
İstek, seni yoksullar gibi yollara düşürür.
İstek, seni yoksullar gibi yollara düşürür.
Yedi iklime ( İnsanların yaşadığı yer) sahip olasın diye yüzlerce
ordu topladın.
Bilirsin buna hırs derler işte.
Sen ona beli bağlı
bir kulsun.
Hırsa, isteğe kul oldun sen;
senin efendinse benim kulumdur.
Hırsla, istekle yırtınıp
durdukça benim kulumun kulusun sen.
Emel, arzu,
dallanıp budaklanınca ebediliği istemeğe
kalkıştı da o yüzden senden abıhayat ( ölümsüzlük)
dileğine girişti.
Fakat hırsın da senden dünyayı istiyordu; sana bunca ordu toplattı.
Canı, cihanı dileyen kişinin
cana da sahip olmaması bu yüzdendir, cihana da sahip olmaması, bu yüzden.
Canın, cihanın üstüne
titreyip durdukça canın da bir pula değmez, cihanda da bir pul etmezsin.
Fakat şu cana, şu cihana
kapılmazsan, işte o vakit can da ebedi olarak senindir, cihan da.
İskender’in gözlerinden
kanlar aktı.
Gönlünden diyordu ki:
İnsan, bu gamla kan
kesilebilir.
Divane değil bu adam; dünyada
ondan akıllı bir er yok.
Ruhum, onun sözünden
tamamıyla huzura erdi; bu seferden bu ganimet yeter bana.
*
İskender, ölüm korkusundan
abıhayatı aradı da gençliğinde ölüp gitti.
İskender set’ tinin hikâyesini
ne diye sorar duruyorsun?
Senin settin (Engelin), kendi varlığın;
varlığından geçmeye bak.
Varlığın, önünde bir
engeldir.
Sen daimi olarak o sette,
kendi varlığında kalakalmışsın.
(Kendi
yaptığın duvar görünmezdir ama geçilmezdir.
O duvara toslar durursun
da bana bir şeyler oluyor ama çevremde kimse de yok, sebep yok, neden böyle
oluyor diye şaşkınlaşırsın)
Setinde Ye’cüc de sensin,
Me’cüc de sen.
Üc gibi boynunu bir set
tutmuş.
Önünden şu perdeyi kaldır;
Ücoğlu Unuk’un seni sürükleyen, bağlayan boynuna takılan şu halkayı, boyundan
çıkarır, kurtulursan bütün bu üzüntülerden kurtulur, hür olursun.
Yoksa yüz binlerce perde
görürsün.
Perde ardında bir bakarsın ki
canın çıkıp gitmiş.
Ateşten geçmek istersen, ateş
yurdu olan dünyayı görmemen gerek.
Kıl kadar hıyanet (İhanet) edersen ateşten bir dağ, perde kesilir sana;
perde ardında kalırsın.
Ateş içinden geçmek, yolun ta
kendisiyle tutalım Sıyavûş suçsuz olsun, ne sorarsan onu, ne bahsedersin ondan?
Eğer Tanrı sana hoş
göstermeseydi, bir an seni istemezdi.
Halkın baş eğmesi, korkup çekinmektendir; korkup çekinmek olmasaydı doğru
bile eğri olur giderdi.
Önünde bunca bela varken sen,
kendinden ne istersin?
Bir söyle bakalım.
Bütün dünya düşman olmuş,
etrafını sarmış.
Ölümden kork; önünde, sonunda öleceksin sen.
***
İlahiname Ferideddin-i Atar
M.E. B. Şark-İslam klasikleri.
*
Yaren,
İmkân sahibi olsan bile
bilgiye, bilgiliye muhtaçsın.
Güç sahibinden daha güçlü
olan kimdir?
Hür olandır.
Dilek sahibi olursan bu isteğe
dönüşür, istek hırsa dönüşür, hırs seni öyle bir sevgiyle hizmetine
bağlar ki, sen köle, isteğin efendin olur.
Dileklerine ulaştıkça yeni ve
daha zor dilekler baş gösterir.
*
İskender, ölüm korkusuna
düşünce içenin hiç ölmeyeceği suyu aradı da gençliğinde öldü.
Suyu bulmak nasip olmadı.
En büyük engelin kendine
kendinsin.
Bu gerçeği görebilirsen yolun
açılır gider.
Ahlak bozukluğun, fenalığın,
kötülüğün, ara bozman, anlaşmaz oluşun; sadece kendi varlığına bağlı, kendi
benliğine ve ben merkezli davranışlarına sebep olur ve böylece kendi gelişmene
kendin engel olursun.
Masallarda bahsedilen Kafdağı
sensin yani insandır.
Ne kadar yetenekli ve
imkânlara kavuşmuş olursan ol, bir isteğe bağlanmışsan özgür değilsin.
Özgür olmayışın seni
gerçekleri olduğu gibi görmene engel olur.
Dünya isteklerine çok önem
vermek insana acı verir.
Verdiğin önem derecesinde de
önüne engeller çıkar.
Korkmak çekinmek yanlış
yapmaktan ala kor.
Ölümden kork, etrafın seni
öldürmek için sarmışken hayatta kalabilmek için sağlam ve doğru işler yap ki
ölümden sonra yaşamaya devam et.
Kork dediysek saklan,
pısırıklaş, pasif ol anlamında değil.
Bu şartlar içinde hayatta ve
ayakta kalabilmenin yollarını öğren ve uygula.
Ruh sağlığı olmayan yasak
koyar.
Yaşam enerjisini doğru
kullanamayan erken bitirir.Bilen, daha iyi ve doğru bilenleri bilmemiz ve onları daima bulmaya çalışmalıyız.
Bunları okuyup da sakın korkan, çekinen, iş yapmaktan kaçan biri haline gelme!
Bu öneriler dikkatli ilerlemen içindir!
İlerleyişinde durmamalısın, kendine gereksiz engellere koymamalısın, bu engelleri yok etmelisin, yoldan geri kalmamalısın!
*
RAVLİ
RAVLİ