Ey şeriatı mamur bir hale getiren er!
Can Yusuf’u kuyudan kurtulunca (Ölünce) seni filan yere gömelim.
Şeyh dedi ki:
Sakın ha sakın!
Orası büyüklerin, hayırlı
kişilerin yeridir.
Ben kim oluyorum, benim gibi
yüzlerce elsiz, ayaksız kim oluyor ki mezarımızın öyle bir yerde olmasını
isteyelim?
Ona, ey temiz gönüllü er,
nereye gömelim, neresini istiyorsun? Dediler.
Dertli bir halde cevap verdi:
Mezarımı şu tepenin üstüne
kazın.
Orada bir hayli sarhoş var.
Elinde hiç hayır ve sevap olmayan hırsızlardan
bir hırsız da orada gömülü.
Kötü kişilerin birçoğu
oradadır.
Oradakilerin hepsi
günahkârdır.
Beni onların yanına gömün.
Başımı onların ayağına koyun.
Ben daima onlara layığım,
hakikatte ben de hırsızlara benzerim.
İşim günahkârların
arasındadır.
O kâmil (Olgun) insanlara
karışmaya kudretim yok benim.
Bu kavim (Topluluk), pek kara, pek karanlıktır ama Tanrı’nın
rahmet nuruna yakındır.
Susuzluk, bir yerde
son hadde vardı mı nihayet susuz, suyu bulur suya kavuşur.
Acizlik de nerede
fazlaysa rahmet nazarı (Bakışı) oraya daha ziyade (Fazla) gelir.
İLAHİNAME FERİDÜDDİN-İ ATTAR M.E. B. YAY. 392
*
İşte böyle yaren,
Kendi yanlışlarını bilen kişi
üstünlük iddiasında bulunmadığı gibi, başkalarının övgülerine bakarak yolunu ve
davranışlarını değiştirmez.
Allah’ın rahmetini kazanmak
için acizlerin yanında yer almak istemesi ancak, bilenler içindir.
*
RAVLİ ACİZ yazarak bu konuyu Googleden incelemelisin.
*
RAVLİ