O tertemiz zat şöyle
demiştir:
Tanrı emriyle öldü mü?
Ona, ölümün ilk günü, ikinci
ve üçüncü günü yas tutar ağlarsın.
Yedinci günü geçinceye dek bu
böyle gider.
Fakat yedinci gün geçti de
sekizinci gün geldi mi ne yapacaksın?
Mademki sonuncu gün Tanrıya
teslim olacaksın, önceden bunlara alışsana, ne diye kıvranıp durursun?
Bütün bedenin, yılan gibi
ayak olsa, baştanbaşa ayak kesilsen hiçbir yere kaçmana imkân yok.
Yılanı, giderken görmedin mi
hiç?
Yolda kıvrılarak, bükülerek
gider.
Fakat deliğe geldi mi onda
bir kıl ucu kadar bile eğrilik kalmaz.
O bükülüp kıvrılmayı terk
etmedikçe deliğine katiyen yol bulamaz.
Sen de sendeki eğriliği bırak
da ondan sonra doğruluğun yüzünden yola düzül, ulaşacağın kovuğa git.
Sen kör gibi atacağın adımı
şaşırırsan, körler gibi perde arkasında kala kalırsın.
Halkı görmez misin?
Körlükte ne ayakları kalmış,
ne başları. Her tarafları yara bere içinde, kapıda kalmışlar.
Kufi yazıda elif dümdüzdür
ya, işte sofi de apaçık böyle olmalı.
TASAVVUF NEDİR?
Sabretmek, bütün dünyadan
doymazlığını kesmektir.
TEVEKKÜL NEDİR?
Dilini ağzında konuşmadan
tutmak, halkın kendisinden daha iyi olmasını dilemektir.
YOK, OLMAK, gönlünü candan
kesmek, her şeyi atıp yokluğa almak.
***
İLAHİNAME. FERİDÜDDİN-İ ATTAR
M.E. B. YAY. 392*
Tanrıya teslim olmak suretiyle ölüme hazır olmak adına:
Her şeyin Allah tarafından geldiğini bilerek şikâyetçi olmadan kabul etmeliyiz.
İhtiyacımız dışında mal,
mülk, para biriktirmek hastalığına düşmemeye çalışmalıyız.
Her şeye karışmamalıyız.
Herkes için iyilik yaparak ve duacı olmalıyız.
Bu dünyadan ahrete mal, mülk,
para götüremeyeceğimiz gerçeğiyle, ihtiyacın dışında elde etmek için çok
uğraşmamalıyız.
Ne kadar varlığımız varsa, o
kadar hesap sorulacak olduğundan az varlıkla kısa bir hesap vermemiz gerekiyor.
Yok olmak, yokluk diye
önermeleri ahret hesabının az olması için olduğunu iyice anladım.
*
RAVLİ