Zengin, hayır isteyen, makam
sahibi, çok zaman görmüş ve büyüklerin sohbetine erişmiş bir adamdı.
Ariflerin sultanı Çelebi
Celaleddin Arif (Tanrı onun sırrını kutlasın) hazretleri Bayburd’a gittiği
vakit, oranın erkek ve kadın bütün ahalisi onun kulu ve müridi oldular.
Emir Ahmed şöyle hikâye etti
ki:
Gençliğimde sizin ceddiniz
Mevlana hazretlerinin güzel şöhreti ağızdan ağza Bayburd’a ulaşınca ve onun “
hal” ve “kal” inin yüceliğini seyyahlar anlatınca, ben de, babamdan müsaade
dileyip Konya’ya gitmek ve o hazretin elini öpmek şerefine nail olmak hevesi
uyandı.
Fakat annem ve babam müsaade
etmediler.
Ben “ Niçin olmasın, niçin
olmasın” diyerek gitme zamanını düşünüyordum.
Bir gece son derece arzu ve
aşkla kalktım, birkaç rekât hacet namazı kıldım ve Tanrı’nın nimet ihsan etmesi
yardımcım olur da sürüden ayrılıp o ziyaretle müşerref olurum ümidi ile kırk defa
En’am suresini okudum.
Sabaha yakın başımı koyup
uykuya daldığım vakit rüyamda müritlerden ve seyyahlardan işittiğim şekilde
Mevlana’yı gördüm:
Mevlana ferece (Pardösü) giymiş, duman
renginde bir sarık başına sarmış olduğu halde evimize giriyordu.
Ben daha önce koşarak baş
koydum, yüzümü onun ayaklarına sürdüm ve yalvarıp yakardım.
O, bir dosttan makas istedi,
saçlarımı kesti, yüzümü öptü ve birkaç defa “ Tanrı mübarek etsin” dedikten
sonra, bu Mesnevi şeyhidir “ buyurdu.
Ben sevincimden uyandığım
vakit, kesilmiş saçlarımı yastığım üzerinde buldum.
Bu vaziyetten dolayı bende
bir şaşkınlık belirdi.
O zevkin şevkinde birkaç gün
deli gibi dağlarda dolaştım.
Nihayet büyük bir posta
oturma merasimi yaparak ferece giydim, semaa, toplantılar tertip etmeğe ve
Mesnevi okumaya başladım.
Ondan sonra muhtelif
şeylerden hazırlanmış güzel bir armağanı Mevlana’ya gönderip kendi halimi
bildirdim.
Bunun üzerine Mevlana hilafet
şerecesini gönderip ( Tarikata katılmış ve yolda ilerlemiş aydınlatma, öğretme
derecesine gelmiş isteklileri aydınlatma ve terbiye etme yetkisi şeyh
tarafından verilen mühürlü izin kağıdı) bu kulu müritliğe kabul etti.
Siz Çelebi Celaleddin
hazretlerinin bu diyarı şereflendirip benim
İl-el yakinimi (kati olarak
edinilmiş bilgiyi)
Ayn-el yakine (bir şeyi gözle
görüp mahiyetini bilme) çevirmeniz ve beni Hakk-el yakine (gerçekliğine hiç
şüphe olmayan şekilde bilme) ulaştırmanız da kabulümün alametedir.
*
Sultan Veled, Emir Ahmed’e
daima kardeş ve dost diye çağırırdı.
O Yeniden tam bir doğrulukla
Çelebi Arif Hazretlerinin müridi olup bütün
çocuklarını ve dostlarını o sultanın müridi yaptı.
*
Mevlana Hazretlerini bir
derviş rüyada görüp mürit oldu.Mevlana onun rüyada saçını kesti.
Derviş sabahleyin erkenden
rüyasını ulu arkadaşlara anlattı.
Arkadaşlar onu, yeniden mürit
olsun diye ve (İşte evvelce gördüğüm rüyanın, bu tabiridir.
Rabbim onu hak etti (Gerçekleştirdi)
(Yusuf suresi 100) ayetini okusun diye Mevlana Hazretlerine götürdüler.
(Yusuf suresi 100) ayetini okusun diye Mevlana Hazretlerine götürdüler.
Mevlana Hazretleri dervişi
görünce “ Onun saçını daha dün kesmiş, müritliğe kabul etmiştim.
Bu kâfidir “ buyurdu.Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
Mevlana Hazretleri hakkında
anlatanlardan gönlü açık olanların zevk aldığını, sevdiğini, yakınlaşmak için
çareler aradığını öğrendik.
Rüya yolu ile de Hazreti
Mevlana ile görüşebileceğimizi öğrendik.
Kalben bağlanıp ve çalışarak
Mevlevi topluluğundan olabileceğimizi öğrendik.
İşte böyle yaren,
Doğru yolda doğrulukla gitmek
istersen Tanrı zaman ve mekân kısıtlamasında olmadan bize imkân sunuyor.
Yeter ki sen isteyici ol ve
arayış çalışmalarına yardımın geldiğini görür ve tanık olarak emin vaziyete
gelirsin.
Bu yolda şüphe, zan, hayal
yoktur.
Gerçek vardır ve gerçeği
tanıyarak emin olarak yoluna devam edersin.
Yüzleşmekten korkanlar bu
yolda bir adım dahi atamazlar.
Gerçeği acısıyla tatlısıyla
kabul edeceğini, gerçeği olduğu gibi görmek istediğini yüksek sesle söyle ki iç
dünyan da, dış dünyan da senin hangi yolda olduğunu bilsin, ona göre pozisyon
alsın.
Sonucu iyi olan bir işten
kaçmayacak kadar cesursak bu iş bizim işimizdir.
*
RAVLİ