Bir gün Mevlana Hazretleri “
Bizim müritlerimiz (Sevgiyle ve tam bir doğrulukla bağlı olanlar) türbemizi,
uzak mesafelerden görülmesi için yüksek yapsınlar.
Kim bizim türbemizi uzaktan
görür, itikat (gönülden bağlanarak inanır) eder ve bizim velayetimize (Tanrı
dostu olduğumuza ‘veli") güvenirse, yüce Tanrı onu rahmete kavuşmuşlar arasına
kor.
Hususuyla tam bir aşkla,
riyasız doğrulukla (Başka ve gizli maksat ), mecazsız bir hakikat (Dolaylı
olmayan) ve içinde şüphe olmayan bir bilgi ile gelip türbemizi ziyaret eden ve
namaz kılan bir kimsenin her hacetini (ihtiyacını) yüce Tanrı yerine getirir ve
kendi maksatlarına ulaştırır.
Onun dine ve dünyaya ait
istekleri hâsıl (Ortaya çıkar, görünür) olur.
Şiir:
“ Fazla dua yaptığımdan ötürü
vücudum dua oldu.
O kadar ki, kim yüzümü
görürse duayı hatırlar”. Ve yine buyurdu ki:
Dua bir ok gibidir.
Müritlerin (âmin) leri de o
okun kanatlarıdır.
(Okun kanatları, oka dönüş vererek, okun düzgün gitmesini sağlar, zırhı deler)
Şiir:
“ Ey gönül istediğini iste,
ihsan peşindir ve padişah da hazırdır.
Çünkü o ay yüzlü padişah,
gelecek seneye kadar bekle demez.”
***
Bir gün Mevlana Hazretleri
buyurdu ki:
“ Bizim türbemizi yedi defa
yapacaklar.
Sonuncu defada zengin bir
Türk çıkacak, türbemizi, bir tuğlasını altından, bir tuğlasını da ham gümüşten
olmak üzere yapacaktır.
Bizim türbemizin etrafında da
bir şehir olacak sonra türbemiz bu şehrin ortasında kalacak.
O zaman da Mesnevi’miz manevi
şeyhlik edecektir.”
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Mevlana
Hazretlerine tam bir doğrulukla veli olduğuna inanarak güvenir ve gönlümüzden
bağlanırsak Tanrı’nın rahmete ulaşmışların arasına konacağımızı öğrendik.
2.
Şüphe duymadan,
gizli maksat taşımadan, tam bir doğrulukla ve bilgiyle türbeye gidip namaz
kılarsak yüce Tanrı’nın bizim dileğimizi kendi dileği olarak kabul edip
gerçekleştireceğini öğrendik.
3.
Mevlana
Hazretlerinin çok dua ettiğinden dolayı ruhunun, kalbinin, canının, gönlünün,
nefsinin, vücudunun dua olduğunu öğrendik.
4.
Mürit olarak
duaya âmin dememizle istek duamızın (naz) istediğimiz istikamete doğru
gittiğini öğrendik.
5.
Gönlünden
istediğimiz zaman seneye ertelemeden peşin olarak vermeye Tanrı’nın hazır olduğunu
öğrendik.
6.
Mesnevi’nin
manevi şeyhlik yaparak doğru yolu gösterdiğini öğrendik.
TÜRBE ZİYARETİ
Yaren,
Velilerin, evliyaların
türbelerine yaklaştığın zaman temiz olman ve temiz duygular taşımalısın.
Onların kabri herhangi bir
kabir değildir.
Canlı orada oturuyormuş gibi
saygıyla yaklaşmalısın.
Mezarı orada, ruhu ruhlar
âleminin en güzel yerindedir.
Elbette ki mezarına
saygısızlık yapana dersini verecektir.
Afyonda Mevlevi Camii'nde
bulunan Sultan Divani hazretlerinin ve çevresinde yatanlara ziyarete gittiğimiz
zaman böyle davranırız.
Çünkü HUZURA ÇIKIYORSUN.
Yüce makamlarda olan
büyüğümüzün ruhaniyetine ulaşıp bir zaman konuşmak için bu gereklidir.
Büyüklerimiz mezar ziyaretine
gitmeden önce vakit namazını kılmış olmalısın.
Ayrıca Allah rızası için 2
rekât namaz kılmalısın.
Ziyaret yapacağın büyüğün ve
çevresindekileri ne 1 Fatiha, 11 İhlâs okuyarak sevabını bağışlamalısın.
Namaz bittikten sonra dua
ederek, görüşmek için Allah’tan izin istemelisin.
Sakin bir köşeye çekilerek:
3 defa uzunca bir Allah
demelisin.
(Uzakta birini çağırır gibi)
Sonra Al kelimesini lah
kelimesine vurarak Allah demelisin.
Her yüz kere Allah dedikten
sonra La ilahe illallah Muhammed’in Rasulullah diye salâvat getirmelisin.
İçine bir ferahlık gelene
kadar devam etmelisin.
Sonra yavaş ve saygılı
hareketle ziyaret edeceğin büyüğümüzün yakınına gelerek Allah’ın selamını
vermelisin.
Yavaşça dizlerinin üstüne
oturarak gözlerini kapamalısın.
Aklına gelen düşüncelerle baş
başa kalmalısın.
O büyüğümüz Allah’ın izniyle
sana yardım edecektir, doğru çözümleri sana anlatacaktır.
Allah’tan aldığını sana
aktaracaktır.
Konuşman gönlünden olacak
duyuşun sanki kulağından duymuş gibi kalp bölgesinden duyacaksın.
Eğer bu dediğim gibi
olmuyorsa eksikliğin var demektir.
Huzura gitmiş olursun ama
kapı açılmamış olur.
Kendi nefsini kontrol ederek,
temizleyerek (Beden ve ruhunu) tekrar denemelisin.
Yaren, velilerle, ermişlerle,
evliyalarla murakabe (İç âlemine bakmak, kendinden geçerek görüşmek istediğinle
konuşma) böyle olur.
Ey yaren, biliyorsun ki Allah
direk konuşmaz, aracı vasıtasıyla konuşur.
Veliler, evliyalar ermişler
ne güzel aracıdır.
Dervişler nefsini kontrol
altında bulundurarak, Allah ile birlikte olmak bilincini diri tutmak için,
Allah'tan bolluk ve bereket beklentisini geliştirmek için bu fikir ve çalışmadan
ayrılmazlar.
Fakir kelimesinin anlamı
buradadır.
Allah’a karşı fakir ve muhtaç
durumunu yaşamaktır.
Allah’ı görürmüşçesine iç
âleme dalarak yaparlar.
Kimi derviş namaz sonrası
tekrar secdeye kapanarak,
Kimi derviş oturduğu yerde
Yakaza dediğimiz (Uyku ile uyanıklık arası) yapar.
Kimi derviş oturduğu yerde
üstüne örtü atarak yaparlar.
Önce kişinin iç âlemine
dönmesi, kendi öz eleştirisini yapması, yanlışlıklarının farkına varması,
pişman olup af dilemesi ile kendini kötülüklerden uzak tutabilmesi için,
yaptığı hatalardan geri dönmesi için murakabe yapar.
İnsan nefsinin hükmünde
olduğu zaman yaptığı her şeyin doğru ve hak olduğuna inandığı için yanlışa
düşer.
Ölçün, Tanrı ölçüsü olduğu
zaman rahatsız oluyorsan yanlıştasındır demektir.
Vicdan dediğimiz ve bize
daima uyarı gönderen duygumuz ancak Tanrı isteklerine uyum sağladığında rahat
eder.
Kişi ustalaşmadan önce
velilerimizin ruhaniyetlerinden faydalanırlar.
*
İşte böyle yaren,
Önce iç âlemine yöneleceksin
görünmez bir âlemdir (Karanlık).
Sonra büyüklerimize sevgi ve
hizmet bağıyla bağlanıp onların gösterdiği (aydınlık) ışıklı yoldan ve
ruhaniyetlerinin yardımıyla ilerleyeceksin.
Ta ki Peygamberimiz
efendimize kadar bu manevi yolculuğun sürecek.
Peygamber efendimiz yolunu
aydınlatarak ruhaniyetinden yardım ederek Allah’ın kapısına kadar gideceksin.
Allah ne der, ne yapar
bilemeyiz.
Nice şimdi evliya dediğimiz kişi o kapıya defalarca gidip geri döndürülmüşler fakat onlar bu gidişten vazgeçmemişler buyur kulum diyene kadar o kapıdan ayrılmamışlardır.
Not:
Bu gerçekliği bilmeyenler
türbelere gidenleri cahilcesine kınarlar.İç âlemi bilen biri asla bu konuda bir kınayış içine girmez.
Türbedeki ruhaniyet güç ve
kuvvetinden habersizdirler.
Kelimeler arasında
boğuşmaktan düşünce, anlama ve kavrama boyutuna geçememiş ama Kuran ve hadisten
konusuna uygun gelen yerleri bilen ve konuşanlar bu durumu anlayamazlar.
Unvanı ne olursa olsun,
etiketi ne olursa olsun böyle kimseler unutulur gider, sözlerine de kimse değer
vermez.
*
RAVLİ