Mustafa’nın kadınları, bir gün hep birden ona
sordular, dediler ki:
Ey âlemin büyüğü!
İçimizde en fazla hangimizi
seviyorsun?
Söylersen hoş olur.
Peygamber, ey gönül
aydınlatanlar dedi, bu gün sabretmeniz gerek.
Yarın bildiğimi söyler, imkân
bulursam hepinize cevap veririm.
Gece, ayrılık günü gibi
kapkaranlık bir halde gelip çatınca onların her birini yalnızca yanına çağırdı.
Gizlice her kadına bir yüzük
verdi, hepsinin yarasına muhtaç olduğu merhemi koydu.
Her birine, bu yüzüğü
verdiğini öbürlerine söylememesini tembih etti, her birinden bu yolda söz aldı.
Bu sırrı gizlemesini,
perdenin dışına ses vermemesini söyledi.
Ertesi gün olunca kadınlar,
yine peygamberin yanına gelip.
Aynı soruyu sordular.
Peygamber ağzını açıp dedi
ki:Bütün âlem içinde, kendisine gizlice bir yüzük verdiğim kadını severim ben.
Kadınlar, bu sözü duyunca
sevindiler, gizlice neşelendiler.
Birbirine bakındılar.
Bu sırrı sanki kimse
bilmiyordu.
Her birinin tek başına bu
sırdan haberi vardı.
Fakat peygamberin Ayşe ile
işi başkaydı.
*
A çaresiz adam, sana gönül
gerekse, mutlaka perde arkasından bir iş görmek dilersin. (sevmede gizlilik istemek)
Ciğerini ye, onunla geçin,
neşelen.
Fakat gönül kanını dökmede
kayıtsız ol.
(İçinden sev, sevin.
Sevgili için yapacağına sınır
koyma)
Çünkü ayrılıkla kan
yutmazsın, bilen ve tanıyan sırrına erişmeye yol bulamazsın.
***
İLAHİNAME. FERİDÜDDİN-İ ATTAR
M.E.B. YAY. 392
*
Bu hikâye Nasrettin hocaya da
ait olarak anlatılır.Hocanın kadınları, hocaya:
Hangimizi daha çok seviyorsun
diye sorarlar.
Hoca her birine mavi boncuk
verip bunun sevgi işareti olduğunu, fakat ortaklarına bu durumu söylememelerini
ister.
Kadılar ne vakit böyle
sorular sorsalar, Hoca:
Mavi boncuk kimdeyse benim
gönlüm ondadır. Dermiş.
Kadınların her biri
sevinirmiş.
Bu söz, atalar sözü gibi söylenir.
*
Allah her yarattığını sever.
Ama daha özel sevdikleri de vardır.
*
RAVLİ