Günlerden bir gün yüce padişah
Sencer, tenha bir yerde Abbasa’nin yanına gitti.
Uzlaşamadılar, padişah, bir
müddet Abbasa’nin yanında oturdu, sonra kalkıp gitti.
Birisi, Abbase’ye, neden sustun?
Ne bir şey söyledin, ne de
bir söz dinledin, dedi.
Abbase şöyle cevap verdi:
Gözüm padişaha ilişince
Bir de baktım ki sert
dallarla, budaklarla dolu bir âlem; elimde de kör bir orakçık var.
O orakla o dalları, budakları budamama, kesmeme imkân yok, susmaktan başka bir çare bulamadım.
*Sen dünyadaki mevkile
neşeliysen ahret makamından mahrum kalırsın.
*Mal ve mevki senin çevrene
toplandı mı malın yılan olur, mevkiin kuyu kesilir sana.
***Gönlün nedir?
Musa, nefsin de Firavun.
Dünya ise yüzlerce çeşitte,
yüzlerce renkte ateşten bir tastır.
Cebrail buyurursa Musa’nın
ateşe el atması hoştur.
Fakat emreden Firavun olursa
o ateş yüzünden çekeceğin azap da yüz renk, yüz çeşit olur.
İbadet bile etsen günah etmiş
sayılırsın.
Her uzvun, aleyhinde tanıklıkta
bulunur.
*Orada senin için ne küfür
vardır, ne iman.
Buradan ne götürdüysen sana
mal olan, odur.
*Burada ne ekersen orada
ancak onu biçersin.
Burada ne dokursan orada
ancak onu giyersin.
*Orada elde edeceğin kar ve
ziyan, ancak burada kazandığın kar ve ziyandır.
*A yoksul!
Orada bir neşe bulamazsın,
sevineceksin. Buradan bir sevinç, bir neşe götürdüysen o başka.
İster zehirlenerek öl, ister
tatlılıkla can ver; Orada ancak kendi yükünü omzuna alır, yüklenirsin.
Âlemin bütün parçaları, birer,
birer utanmadır.
Buna göre bir parçaya bile
sahip olsan hesabını vereceksin demektir.
Ayağını yere koymuşsun ama pergel gibi başın
dönüp durmada. Tembellik etme, yavaş olma.
At yükünü, hafif ol,
hepsinden vazgeç gitsin.
***
İLAHİNAME. FERİDÜDDİN-İ ATTAR M.E. B.
YAY. 392
*
Yaren, aklında bir istek
oluştuğu zaman, ya gönlündendir ya nefsindendir.
Gönlünden gelen istek, bil ki
Allah katından sözcü meleğin söylemesi ile gönlüne düşmüştür.
Gönül aynan bulanık ise
peygamberlerin sözleri ve hikâyeleri yoluyla aklına hatırlatılarak sende istek
haline getirilir.
İstek nefsinden gelmişse
elindeki imkânı kullanarak düşünmeden hoşlandığın şeyi yapmak için istek haline
gelir.
Nefiste binlerce kurt, domuz,
temiz, pis, güzel ve çirkin huylar vardır.
Nefsine acıma, eline imkân
geçmediği için donmuş gibi durur.
Onu yen de etkisi altına
girme.
Nefis acımaya layık değildir,
hiç merhamet etme.(Mesnevi 3.cilt 1064,1258 beyit)
Akıl sonucu düşünür.
Aklın nefse boyun eğerse
nefis olur.(Mesnevi 2.cilt 1564 beyit)
Yani içinde ikibir birine
hasım vardır.
Birincisi Musa gibi Allah’la
konuşan, emirlerini yaptırmaya çalışan, ikincisi Firavun gibi nefsi emirleri yaptırmaya
çalışan.(Mesnevi 3.cilt 1258 beyit)
Yaren sen hangisin
dediklerini yapıyorsun kendini geriye dönük sorgula da farkına var.
Asla kendini suçlama.
Farkına varmak, gittiğin
yolun doğru olup olmadığını kontrol etmek adına yapmalısın.
*
Yaptığı işten memnun ve kar
ettiğini sanana nasihat tesir etmez.
*
İmkânların çoğaldıkça, yani
aslan av avladığı zaman çevresinde toplanan sırtlan, çakal, tilki, akbaba olur.
*
Bedenin emaneten bir zaman
sonra geldiği yere dönünce yani ölünce, ruhun dünyada elde edişleri ile diğer
âleme gidecek.
Diğer âlemde dünyadan
götürdüklerinle karşılanıp ağırlanacaksın veya cezalandırılacaksın.
Aklını başına geri getir.
Aklın heveslerle kim bilir
nerelerde.
Hayaller nereye götürmüştür
de sen kendini kendimdeyim sanırsın. Hormonların tesiri vardır ama sen niye
kontrolünü kendi haline bıraktın.
*
Bu dünyayı cehenneme çevirip
ahrette nasıl cennet istersin.
Bu dünyada cennetini kendin
yapacaksın ki orada sana versinler.
*
RAVLİ
Sultan Sencer
Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ın oğlu olan Sencer 1086'da Sincar'da doğdu.
Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ın oğlu olan Sencer 1086'da Sincar'da doğdu.
Küçük yaştan itibaren devlet
tecrübesi kazanan Sencer, ağabeyleri Berkyaruk ve Muhammed Tapar zamanında
devlet hizmetinde bulunarak doğuda çıkan isyanları bastırdı.
Buradaki başarıları üzerine
Horasan Melikliği'ne atanan Sencer, 1102'de Selçuklu Devleti'ne saldıran
Karahanlı Hükümdarı Kadir Han'ı bertaraf etti.
Ayrıca Gaznelileri
Selçuklu'ya tabi kıldı.
Babası Melikşah'ın siyasetini takip eden Sencer, Horasan'dan itibaren devletin doğusunda Selçuklu düzenini yeniden kurdu.
Babası Melikşah'ın siyasetini takip eden Sencer, Horasan'dan itibaren devletin doğusunda Selçuklu düzenini yeniden kurdu.
Berkyaruk'tan sonra tahta
geçen Muhammed Tapar'ın ölümü üzerine 18 Nisan 1118'de küçük yaştaki oğlu
Mahmut, Büyük Selçuklu Devleti tahtına çıkarılırken, Sencer de 14 Haziran
1118'de Horasan'da bağımsızlığını ilan etti.
14 Ağustos 1119'daki savaşta
yeğenine galip gelen Sencer, Büyük Selçuklu Sultanı oldu.
Devletin merkezini de Irak-ı
Acem'den Horasan'a nakletti. Bundan sonra büyük savaşlara girişen
Sultanü'l-azam unvanını kazandı. 1132'de Karahanlıların, 1136'da Gaznelilerin,
1141'de Karahitaylıların ve 1147'de Harezmlilerin isyanını bastıran sultan
Sencer, 1152'de Gurluları mağlup etti.
Fakat 1153'te Oğuz Yabgu ile
Belh'te yaptığı savaşı kaybedince esir düştü.
Sencer esaret altında bir
sultan olmak istemediğinden sultanlığı terk edip Merv Hankahı'na kapandı.
Buradaki üç yıllık esaretten
sonra Nisan 1156'da kurtarıldı.
Ancak 29 Nisan 1157'de 91
yaşında iken Merv'de vefat ederek kendi yaptırdığı türbeye defnedildi.
Bilim adamalarına sahip çıkan ve bilimi teşvik eden Sultan Sencer'in döneminde Horasan bütün İslam dünyasına ve Anadolu'ya din ve bilim adamı sevk eden bir merkez oldu.
*Bilim adamalarına sahip çıkan ve bilimi teşvik eden Sultan Sencer'in döneminde Horasan bütün İslam dünyasına ve Anadolu'ya din ve bilim adamı sevk eden bir merkez oldu.
TUSİ
1201 ile 1271 yıllarında
yaşamış Fars bilgin İslam filozofu.
Söz konusu dönem, Moğol istilası
sebebiyle Bağdad'da, bir yandan karanlık bir dönem bir yandan da önemli düşünce
okullarının kurulduğu ve İslam bilim kurumlarının açıldığı bir dönem oldu.
Nasîrüddin Tûsî'de bu dönemde
yetişmiş Şiî dünyasının tanınmış bir bilgesi olmuştur.
Nasîrüddin Tûsî, babasının ve
dayısının etkisiyle erken yaşlardan itibaren kelâm, felsefe ve matematik ile
ilgilenmeye başladı.
Felsefi gelişmesinin belirli
bir evresinde İbn-i Sina'nın İşârât'ını okudu ve uzun yıllar bu metinle
uğraştı.
Bu uğraşmaların ardından en
önemli eserlerinden biri sayılan Şerh-i İşârât´ı kaleme aldı.
Kemalûddin Hâsip'ten matematiği
ve Burhaneddin Hamedanî'den hadisleri öğrendi.
Pek çok bilgi dalıyla
ilgilendi ve derinleşmeye çalıştı; tanınmış bilginler yetiştirdi (Allâme Hillî,
Kutbüddin Şirvanî gibi).
İsmaili mezhebinden ve edebiyat,
tasavvuf ve felsefe ilgilisi Nasîrüddin Ebu'l-Feth b.Mansûr'nin meclisinde yer
aldı.
Abbasi halifesi El-Mûtasım'ı
öven bir kaside yazdıktan sonra araları açıldı ve sürgüne gönderildi.
Hassan Sabah'ın yedinci
halefi Khudavend Alaüddin aracılığıyla Alamut kalesinde saklandı.
Daha sonra, 1247'ye kadar,
yarı tutuklu olarak Meymûn Daye kalesinde tutuldu.
Moğolların kaleleri ele
geçirmesiyle serbest kaldı.
Moğol hükümdarı Hülâgu'nun
müşaviri olarak görev aldı ve bütün bilimsel ve felsefi çalışmalarında ondan
destek aldı.
Ünlü Marâgâ Rasathanesini bu
sırada kurdu ve bu kurum en büyük İslam bilim kurumlarından biri olarak yer
aldı.
Rasathanenin yanında büyük
bir kütüphane kurulması da gerçekleştirildi, burada dört yüz bin kitabın
toplandığı sanılmaktadır.
Hûlagü han bir yandan bağdadı
yakıp yıkan bir yandan da orada yeniden bilim kurumlarının kurulmasını
destekleyen kişi oldu.
Daha sonraki hükümdar Abaka
Han tarafından da destek gördü ve yaşlılığında bu destek sayesinde önemli
eserlerini üretti.
Felsefesi
Nasîrüddin Tûsî, İslam
felsefesinde yeni bir felsefe ekolü ortaya koymamıştır, ancak yine de felsefi
çalışmaları derinlik ve kapsamıyla etkili olmuş bir bilge olarak yer
edinmiştir.
Daha çok meşşai filozoflarının
yolundan gitmiş olduğu söylenebilir, onların felsefi tezlerini Şiiliğin
prensiplerine uyarlamaya çalıştı.
İslam dünyasında ilk defa bir
sistematik etik kitabını yazan kişi oldu.
Sisteminde Aristoteles'in
ahlak ilkeleriyle Gazali’nin mistik ve tasavvufi ahlak düşünceleriyle bir arada
değerlendirmeye çalıştı.
Bir tür sentez arayışında
oldu.
Bu ahlak felsefesinin bir
bölümünü de eğitim konusundaki düşünceleri oluşturmaktadır.
*Ona göre çocuğun doğumundan
itibaren ona uygun bir ad verilmeli (çünkü adlar kader üzerinde etki yapar),
iyi bir sütanneye sahip olmalı ve yetişme döneminde çocuk kötü huy edineceği
ortamlardan korunmalıdır.
*Bu süreçte ona aklını kullanmasını ve akıl
yoluyla elde edilen erdemleri sevmesini öğretmek gerekir.
*Arzularına hâkim olmanın ve
kendini tutmanın bir erdem olarak öğretilmesi gerekir.
*Bundan sonra ise çocuk hangi
sanata ya da ilgiye yetenekli ise ona yönlendirilmeli ve özendirilmelidir.
Kitapları
Şerh'i İşârat (temel felsefe
kitabı, 20 yılda hazırlanmış)
Zic-i İlhânî (astronomi
hakkında)
Tecrid-ül-akâid (kelam
kitabı)
Tezker-i hayat
Tahrir-i Öklides
Tahrir-ül-Macestî
Esas-ül-iktibas (Mantık
kitabı)
Esraf-ül-eşraf
Ahlak-ı Nâsırî
Fusul
El-Mesail El-Hayriyat
Bahnâme (Tıp bilimi)
kaynak: Baktabul Msn messenger
ifadeleri, Avatar, gif, smiley, Resimli Siirler, izle, indir, Komik Resimler,
programlar, Resimleri, Haberler http://www.baktabulum.com/biyografi/23735-sultan-sencer-kimdir-sultan-sencer-hayati-biyografisi.html