Gönlü perişan Behlül,
Bağdat’ta çocukların elinden bunalmıştı.
Boyuna ona taş atıyorlar, her
yandan üstüne saldırıyorlardı.Aciz kalınca yerden bir küçük taş alıp onlara verdi, yalvardı.
Dedi ki:
Bu büyüklükte taş atın bari.
Büyük taşlarla beni topal
etmeyin.
Taştan ayağım yaralanırsa
oturarak namaz kılmaya mecbur olurum.
Nihayet bir taş, onu
adamakıllı yaraladı.
Canı yandı, gönlü alt üst
oldu.
O taş yüzünden daralmış
gönlünden öyle bir kan aktı ki taşın gönlü bile onun derdinden kan kesildi.
Onlardan kurtulmak için
perişan bir halde topallayarak Basra’ya gitti.
Sözü uzatmayalım, geceleyin
Basra’ya ulaştı.
Uyumak için bir yana gitti,
Bir bucağa girdi.
Meğerse orada birisi
öldürülmüş, kanlara, topraklara bulanmış, yatmadaymış.
Bunu bilemedi, yanına yattı,
uyudu.
Uykuda bütün elbisesi kanlara
battı.
Ertesi gün halk, gelip
öldürülüp yere yıkılmış adamı,
Yanında da elbisesi kanlara
bulanmış Behlül’ün ayakta durduğunu görerek,
Bu işi Behlül’ün yaptığına
hükmettiler.
Ona a köpek dediler, nerelisin
sen, nerden geldin sen?
Seni tanımıyoruz dediler.
Behlül, Bağdat’ıyım, oradan
kalktım, buraya geldim.
Bu öldürülmüş adamın yanında
yattım, dinlendim.
Bu adamın öldürülmüş olduğunu
ancak tanyeri atıp dünya aydınlanınca gördüm dedi.
Behlül’e, geceleyin
Bağdat’tan kalktın, kan dökmek için ta Basra’ya geldin ha dediler.
Ellerini kuvvetlice bağlayıp
onu merhametsiz zindancıya teslim ettiler.
Ciğeri yanık Behlül, içinden
ey gönül diyordu, hadi bakalım, bu gün ne yapacaksın?
Çocukların taşından kaçtın
ama burada kendi kanına girdin.
Bağdat’ta o taşlara razı
olsaydın Basra’da can korkusuna tutulur muydun hiç?
Nihayet padişaha haber
verdiler.
Öldürülmesi için emir geldi.
Onu tutup darağacına
götürdüler.
Zalim cellât, merdiveni
dayadı, Behlül’ü çıkardı.
Boynuna ip geçirmek isterken
Behlül, başını Tanrıya kaldırdı.
Dudakları oynamaya başladı,
gizlice bir şeyler söylüyordu.
Tam bu sırada bir yandan
temiz birisi fırladı.
O suçsuzdur, adamı ben
öldürdüm.
Benim öldürülmem gerek.
Bu kadar yükü
taşıyamayacağım.
Bir tek boynuma iki kanı
alamayacağım diye bağırdı.
Her ikisini de padişahın
huzuruna götürdüler.
Padişahın veziri de ordaydı.
Basra padişahı, uzun zamandır
Behlül’ü görmek istiyordu.
Onu görmeyi çok istiyordu ama
bir kere bile yüzünü görmemişti.
Vezir, Behlül’ü görünce
tanıdı.
Çünkü önce de görmüş
konuşmuştu.
Dile gelip dedi ki:
Padişahım, kutlu olsun.
Behlül’ü arıyordun ya, işte
Behlül.
Padişah neşesinden yerinden
sıçradı.
Onu yanına aldı.
Başını yüzünü öptü.
Yüzlerce saygı göstererek ve
ikramlar ederek yanına oturttu.
Katille ölenin durumunu,
sonra da Behlül’ün hikâyesini söylediler.
Basra padişahı, derhal bu
gencin kanını dökün dedi.
Behlül padişaha ey gazi
padişah dedi, gönlümün yanışına hürmetin varsa,
Sakın onun kanını dökme.
Kanını dökersen bir fayda
elde edemezsin, hayır olmaz sana.
Doğrulukla kalktı, benim için
kendisini adeta feda etti o.
Benim için canıyla oynadı.
Nasıl olur da bu gencin kanı
dökülür?
Bunun üzerine padişah,
öldürülen adamın yakınlarını çağırdı.
Onlara: Diyet istemeniz
gerek,
Dilerseniz onu
öldürebilirsiniz ama iyi olmaz.
Bu işi, farz edin ki o
yapmadı, ben yaptım.
Asidir ama itaat edendir.
Ona Behlül aracı olmada.
Dedi.
Nihayet onları altınla razı
ediverdiler.
Bütün düşmanlarını hoşnut
ettiler.
Padişah, o gence ‘’Nasıl oldu
da halk arasından kalktın?
Ne oldu sana canından geçti,
korkmadan yaptığını söyleyiverdin?’’ diye sordu.
Genç dedi ki:
Bir ejderha gördüm ki
benzerini hiçbir yerde görmemiştim.
Ağzını açmış, ateş
püskürmedeydi.
Mermer kaya bile korkusundan
yarı canlı bir hale gelmişti.
Bana, kalk, Doğruyu söyle.
Yoksa işin bitiktir.
Şimdicik kanını emer, ebedi
olarak içine girer, yerleşirim.
Ebedi bir azap içinde
kalırsın.
Âlemde hiçbir kimsecik de
feryadına erişemez dedi.
Onun korkusundan yerimden
fırlayıp yaptığımı söyledim, kurtuldum.
Padişah, bunun üzerine
Behlül’e ya sen dedi, darağacına çekileceğin vakit ne dedin?
Behlül dedi ki:
Candan elimi yudum.
Yok, olmak üzere olduğumu
anladım.
Başımı kaldırıp Yarabbi
dedim, bu gönülsüz yoksuldan ne istersin?
Bunları başıma üşüştüren
sensin.
Beni şu anda ağlatıp
sızlatarak öldürülürse,
Kan diyetimi onlardan değil,
senden isterim.
Bir avuç dağınık kişiden ne
alabilirim ki?
Seni tanırım, düştüğüm hal,
ancak senin hükmünle olmada.
Ben bu söz üzerine beni darağacından
alıp indirdiler.
Sözüme cevap olarak perde
ardından bu iş kendini gösterdi işte.
Ulu tanrıdan uğradığım
sıkıntı, beni önce perişan bir hale soktu.
Beni önce kanlı katil yaptı
ama sonunda bana yüzlerce can vererek lütuflarda bulundu.
Önümde muradıma erişmemek,
mahrumiyete uğramak olsa bile bu yolda yüzlerce can vererek ona gitmek gerek.
Fakat sen başkasını gördükçe
bütün hayatı, şerri başkasından geliyor sanırsın.
***
İLAHİNAME. FERİDÜDDİN-İ ATTAR M.E.B. YAY.
392
*
Yaren.
Behlül Musa huyluydu.
Yani Allah ile aracısız
konuşan biri idi.
Hayat öyküleri yokluk âlemine
ulaşmak için son adımda olanlar seviyesindeki Hak âşıklarına ders veren
öykülerdir.
Hak âşıklarının çok sevdiği
büyüğümüzdür.
*
Allah taşıyacağın kadar yük
verir.
Sen benliğine uyarak bu
sıkıntıdan kurtulacağım diye kaçarsan daha büyük sıkıntılara hazır ol.
Yani kaçma yerine kabul et,
daha sevinçli yaşama yollarının arayışı içinde ol.
*
Doğrunun Allah yardımcısıdır.
*
Vicdan: Bulma, bir şeyi bir halde görme, duygu ve kalp ile hissetme.
İnsanın kalbinden gelen gizli
bir his olup iyilik yapmaktan hoşlanan, kötülük etmekten huzursuz olan, iyiyi
kötüden ayıran ve seçici bir yapıya sahip olan duygudur.
Yüce Allah insanın
yaradılışına, iyi ve kötüyü, güzel ve çirkini ve yararlı ile zararlıyı
birbirinden ayıracak bir meleke (Tekrarlaya, tekrarlaya meydana gelen
alışıklık, yatkınlık, çeviklik, çabukluk ) vermiştir.( Şems 91/8 )
İşte insandaki bu seçici ve
ayırt etme melekesine vicdan denir.
İnsanın fiilleri ve
davranışlarının olumlu ya da olumsuz olmasında rolü vardır.
Vicdan kişinin içe ve dışa
dönük işlerinde bir ‘’oto kontrol’’ görevini yapar.
Bununla birlikte İslam
bilginlerine göre vicdan yalnız başına bir delil olamayacağı gibi, hakkı
bulmada da yeterli değildir.
Çünkü herkesin vicdanı kendi
anlayışına ve iradesine bağlı olduğundan, çıkacak sonuç ve değerlendirmeler de
farklı olacaktır.
Dolayısıyla hüküm ve sonuç bakımından bağlayıcı olamaz.
DİYANET iŞLERİ bAŞKANLIĞI DİNİ KAVRAMLAR SÖZLÜĞÜNDEN ALINTI.
*
Yaren, her şey Allah’tan
gelir.
İnsanlarla uğraşmaktan
vazgeç.
Sen yanlış yere bakma.
Yanlış yere bakarsan doğruyu
göremezsin.
Bütün hayatı, can sıkıcı
işleri şahıslardan geliyor sanma.
Hele bir sakin düşün.
*
RAVLİ