Bir doğruluk âlemi olan Şeyh
Gürgani, manalar bakımından vaktinin kutbuydu.
Tekkesinde bir kedisi vardı,
her gün o kediyi birkaç kere görür, okşardı.
Kedinin ellerine, ayaklarına
deriden yapılma birer çedik geçirmişlerdi.
Bulunduğu yerden dışarıya
çıktı mı ne eli kirlenirdi ne ayağı.
Bir müddet şeyhin kucağında
oturur, bir zaman seccadesinin üstünde uyur.
Bir müddet sonra zamanı
geldi, dışarı çıkmak istedi mi miyavlardı.
Hizmetçi gelir kendi eliyle
çediklerini giydirir, ondan sonra onu tutar dışarıya yollardı.
Mutfakta bir yeri vardı.
Ondan et falan gizlemezlerdi.
Pişmiş, çiğ, hiçbir şeye
saldırmaz, zamanı gelince de ne
verirlerse onu yerdi.
Tekkenin de eminiydi, sofranın da.
Hiç kimse onun bir şey aşırdığını görmemişti.
Günlerden bir gün akşam vakti
mutfaktayken birdenbire tavadan bir et parçasını kapıverdi.
Hizmetçi, kediyi yakalayıp
adamakıllı kulağını çekti, dövdü.
Kedi bundan sonra Şeyhin
yanına gelmedi, kızgınlığından bir bucağa gidip oturdu.
O sırada Şeyh onu hizmetçiye
sordu,.
Hizmetçi, olup bitenleri
olduğu gibi söyledi.
Vefalı Şeyh, kediyi çağırdı,
neden böyle yaptın dedi.
Meğerse kedi o vakit
emzikliymiş (Yavrularına süt emdiren konumda)Üç yavru doğurmuş.
Kedi bulundukları yerden
doğurduğu üç yavru kediyi getirerek Şeyhin önüne, toprak üstüne bıraktı.
Orada ulu bir ağaç gördü,
hizmetçinin öfkesinden ürkerek o ağacın üstüne çıktı.
Gözünü açtı azgını yumdu, hiç
miyavlamadı.
Şeyh, kedinin hizmetçiye
dargınlığını görünce şaşırıp kaldı.
Kendi kendisine dedi ki:
Şüphe yok ki kedi mazurdu.
Herhalde yemeği kalmamıştı,
karnı pek acıkmıştı.
Bu hali, herhalde
terbiyesizlik değil, ihtiyacından bu işi yaptı mutlaka.
Biri zaruriyete düştü mü
haram olan şeyler bile ona mubah (Dince sakıncasız)
olur.
Örümcekten daha aşağı bir
hayvan bile yavrusu için aslanın ağzından gıdasını
kapar.
Kedinin yaptığı hareket,
şaşılacak ve görülmemiş bir şey değil.
Asıl yavru muhabbeti (Sevgi ile olan gizli bağ) şaşılacak şey.
Bir yavrun olmadıkça onun
derdi nedir, hatırına bile gelmez.
Tecrübeli şeyh hizmetçiye
dedi ki:
Bu dilsiz hayvan, bakımlı,
sevimli bir hayvandır.
Seni görünce ağaca tırmandı,
yaptığına tövbe etmede.
Hizmetçi, bu söz üzerine başından
sarığını çıkarıp yere koydu.
Kedi için istiğfara koyuldu.
Fakat ne hizmetçinin
istiğfarı tesir ediyordu kediye, ne de kedi dönüp bakıyordu.
Nihayet Şeyh, kediye birkaç
söz söyledi, şefaat (Aracılık) etti, ağaçtan indirdi.
Kedi ağaçtan iner inmez
Şeyhin ayakları altında yuvarlanmaya, yerlerde sürünmeye başladı.
Oradakilerden bir feryattır
koptu.
Her gönülden mum gibi bir
ateştir yükseldi. Bir kedi yüzünden hepsi de bir renge boyandı.
O şekere şükrederek aynı
çuvala sahip oldular.
Yüzlerce âleme
bağlantın olsa bir çocuğa bağlanmana benzemez.
Oğul derdine
düşmeyen, oğlu kızı olmayan, Tanrı gibi eşsiz bir hale gelir.
***
İLAHİNAME FERİDÜDDİN-İ ATTAR
M.EB. YAY. 392
*
Şeyh Gürgani Hazreti Ali
soyundan ve yolundan gelen Bektaşilik öncesi silsile içindedir.
*
RAVLİ