13 Aralık 2012 Perşembe

KENDİ ÇOCUĞUNA OLAN BAĞ

 Şeyh Gürgani ile kedi 11
Bir doğruluk âlemi olan Şeyh Gürgani, manalar bakımından vaktinin kutbuydu.

Tekkesinde bir kedisi vardı, her gün o kediyi birkaç kere görür, okşardı.
Kedinin ellerine, ayaklarına deriden yapılma birer çedik geçirmişlerdi.

Bulunduğu yerden dışarıya çıktı mı ne eli kirlenirdi ne ayağı.
Bir müddet şeyhin kucağında oturur, bir zaman seccadesinin üstünde uyur.

Bir müddet sonra zamanı geldi, dışarı çıkmak istedi mi miyavlardı.
Hizmetçi gelir kendi eliyle çediklerini giydirir, ondan sonra onu tutar dışarıya yollardı.

Mutfakta bir yeri vardı.
Ondan et falan gizlemezlerdi.

Pişmiş, çiğ, hiçbir şeye saldırmaz, zamanı gelince de   ne verirlerse onu yerdi.

Tekkenin de eminiydi, sofranın da.
Hiç kimse onun bir şey aşırdığını görmemişti.

Günlerden bir gün akşam vakti mutfaktayken birdenbire tavadan bir et parçasını kapıverdi.

Hizmetçi, kediyi yakalayıp adamakıllı kulağını çekti, dövdü.
Kedi bundan sonra Şeyhin yanına gelmedi, kızgınlığından bir bucağa gidip oturdu.

O sırada Şeyh onu hizmetçiye sordu,.
Hizmetçi, olup bitenleri olduğu gibi söyledi.

Vefalı Şeyh, kediyi çağırdı, neden böyle yaptın dedi.
Meğerse kedi o vakit emzikliymiş (Yavrularına süt emdiren konumda)
Üç yavru doğurmuş.

Kedi bulundukları yerden doğurduğu üç yavru kediyi getirerek Şeyhin önüne, toprak üstüne bıraktı.

Orada ulu bir ağaç gördü, hizmetçinin öfkesinden ürkerek o ağacın üstüne çıktı.
Gözünü açtı azgını yumdu, hiç miyavlamadı.

Şeyh, kedinin hizmetçiye dargınlığını görünce şaşırıp kaldı.
Kendi kendisine dedi ki:

 Şüphe yok ki kedi mazurdu.
Herhalde yemeği kalmamıştı, karnı pek acıkmıştı.

Bu hali, herhalde terbiyesizlik değil, ihtiyacından bu işi yaptı mutlaka.
Biri zaruriyete düştü mü haram olan şeyler bile ona mubah (Dince sakıncasız) olur.

Örümcekten daha aşağı bir hayvan bile yavrusu için aslanın ağzından gıdasını kapar.

Kedinin yaptığı hareket, şaşılacak ve görülmemiş bir şey değil.
Asıl yavru muhabbeti (Sevgi ile olan gizli bağ) şaşılacak şey.

Bir yavrun olmadıkça onun derdi nedir, hatırına bile gelmez.
Tecrübeli şeyh hizmetçiye dedi ki:

Bu dilsiz hayvan, bakımlı, sevimli bir hayvandır.
Seni görünce ağaca tırmandı, yaptığına tövbe etmede.

Hizmetçi, bu söz üzerine başından sarığını çıkarıp yere koydu.
Kedi için istiğfara koyuldu.

Fakat ne hizmetçinin istiğfarı tesir ediyordu kediye, ne de kedi dönüp bakıyordu.

Nihayet Şeyh, kediye birkaç söz söyledi, şefaat (Aracılık) etti, ağaçtan indirdi.

Kedi ağaçtan iner inmez Şeyhin ayakları altında yuvarlanmaya, yerlerde sürünmeye başladı.

Oradakilerden bir feryattır koptu.

Her gönülden mum gibi bir ateştir yükseldi. Bir kedi yüzünden hepsi de bir renge boyandı.

O şekere şükrederek aynı çuvala sahip oldular.

Yüzlerce âleme bağlantın olsa bir çocuğa bağlanmana benzemez.
Oğul derdine düşmeyen, oğlu kızı olmayan, Tanrı gibi eşsiz bir hale gelir.

                                            ***
İLAHİNAME FERİDÜDDİN-İ ATTAR M.EB. YAY. 392

                                              *
Şeyh Gürgani Hazreti Ali soyundan ve yolundan gelen Bektaşilik öncesi silsile içindedir.

                                               *
RAVLİ


Popüler Yayınlar