Bir kaç kere bu isnadı
tekrarladılar.
Halife işe ehemmiyet vermedi.
Bu sefer de adam bir alay
ayaktakımı ile dost olmuş, bunları doğru yoldan saptırmış dediler.
Bu senin hakkında uğursuzluk
getirir, senin çağında açıkça küfür söylensin.
Muhammed dini harap olsun, bu
olur mu?
Diye Halifeye tekrar ısrarda
bulundular.
Halife, adamı sarayına
çağırdı, yüz yüze gelince, bunu Dicle'ye atın dedi.
Ayağına bir desti bağladılar.
Götürürlerken Halifeye sordu:
Benim hakkımda bu cezayı
neden reva (Uygun) gördün?
Halife halkın maslahatı icabı
(Müslümanların selâmeti için) seni suya attıracağım, dedi.
Adam o, halde benim maslahatım
için benim selâmetim namına halkı suya at, dedi.
Senin yanında benim o kadar
itibarım yok mu?
Bu sözden halifenin içine bir
korku düştü, adama acıdı.
Dedi ki:
Bundan sonra, benim yanımda o
ne derse öyle yapacağım.
"Allah arş üzerine hâkim olmuştur" anlamındaki ayeti şerh eden
gerektir ki, "Nefsini bilen, Rabbini de bilir,"
nüktesini de anlatsın.
Bu sözde gizli bir hazine
vardır.
Açıklansın da hiç
anlaşılmayan bir tarafı kalmasın.
Çünkü nefsi ile alışverişi olan kimse ne kendini ne de başkalarını düzeltebilir
"Ey resulüm!
Sözü istersen açık
konuş o gizli ve kapalı her şeyi bilir"
buyrulmuş. (Tâhâ süresi, 6)
Nefsin yeri ancak
ayakaltıdır.
Muhammed'de (S.A.) Ahad'i
(tek Allah'ı) bulabilirsin ama Ahad'de Muhammed'i bulamazsın!
Sofi evden dışarı çıkar,
hırkasının yenine bir dilim ekmek yerleştirir. Yüzünü o ekmeğe çevirerek:
Ey ekmek der eğer başka bir
şey bulabilirsem elimden kurtulursun, yoksa zaten elimdesin!
Onlar hep Ahad'e uyanlardır,
biz de Muhammed'e (S. A) uymuşuz. İsterse Kâbe’nin damına götürsünler, hayır
deriz.
Muhammed'e uymak
daha doğrudur.
Bu, Kâbe’nin damında namaz
kılmaktan daha üstündür.
Gizli benlik duyguları onları
bağlamıştır.
Bir şeyhe dedim ki:
Allah seni (M. 316) cehenneme atsın!
Keşke, dedi:
O zaman, bendeki nurun
Cehennem ateşi ile ne hale geldiğini, Cehennemin de benim nurumla nasıl
karardığını görmüş olurdum.
Bahsi geçen Şehzadeler
hikâyesinde de böyle oldu.
Öküz heykelini
gördüler, ama içindeki Şehzadeyi göremediler.
Yoksa kim bilir onu nasıl
öldürürlerdi.
(Mahkemede) hasım tarafın
suçunu açıkça söylemesi seksen tanık dinlemekten daha iyidir.
"De ki, hangi şey en büyük şahadettir; de ki Allah görücüdür,"
(K. 6/19) sözlerindeki
hikmete bakalım:
Kuran tefsiri yapıyoruz.
Derler ki:
Hiç bir Müslüman, (tanımadığı
kimseye) bu zındıktır der mi? Kendi mektuplarını okumazlar da falan kâfir oldu derler.
Evet, kâfir idi, mümin oldu.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1.
Halk kendi
inancına, kendi çıkarına uymayanların yok olmasını istediğini öğrendik.
2.
Bize hâkim olan,
tesir eden kuvvetleri açıkça bilmedikçe, anlamadıkça, ne kendimizi nede
başkasını düzeltecek bir etkimiz olamayacağını öğrendik.
3.
Nefsin bilmeden
Allah’ın ilişkisini ve etkisini bilmemiz ve kabul etmemizin imkânsız olduğunu
öğrendik.
4.
Kendi arzularını,
isteklerini, kendi yaptıklarını görenin, ne kendini ne de başkalarını
değiştiremeyeceğini, düzeltemeyeceğini öğrendik.
5.
Peygamberde Allah’ı
bulabileceğimizi ama Allah’ta peygamberi bulamayacağımızı öğrendik.
6.
Yani Peygamberi
bulur tanırsak onun yönlendirmesi ile Allah’ı bulabileceğimizi öğrendik.
7.
Hemen
ulaşabileceğimiz, hemen yararlanabileceğimizin Peygamberimiz olduğunu, hemen
kavuşabileceğimin Peygamberimizin sözleri olduğunu, temel yol gösterici ve
bizim anlayışımıza yakın olduğunu öğrendik.
8.
Öncelikle
Peygambere uymak, Allah’ın emirlerini doğru ve yerinde anlamak için bu yolun
iyi tercih olduğunu öğrendik.
9.
Peygamberimizden
gizli benlik duygularını öğrenmemiz gerektiğini öğrendik.
10.
İnsanın içindeki
sevgiyi sevgiliyi göremiyorsak dışta gördüğümüz değerin bir şey ifade
etmediğini öğrendik.
11.
Öz eleştiri yapıp
suçumuzu günahımızı açıkça söylemenin, itiraf etmenin çok kıymetli bir davranış
olduğunu öğrendik.
12.
Allah’ın her şeyi görücü olduğundan en büyük
yaptıklarımıza tanık olduğunu öğrendik.
13.
İnsanların kendi
yaptıklarını değerlendirmeden başkalarını suçladıklarını, aşağıladıklarını
öğrendik.
14.
Kâfir gözükenin
Mümin olabileceğini her an bu değişimin olabileceğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Dıştan gördüğümüz
tanıdığımız, değer verdiğimizin yeterli olmadığını, içimizde olan bize tesir
eden kuvvetleri tanımamız ve kontrol altına alıp düzene sokmamız gerektiğini
öğrendik, anladık.
Allah’ı tanımadan önce
kendimizi tanımamız, bilmemiz, sınırlarını belirlememiz ve birlik sağlandıktan
sonra Allah’a ulaşmaya çalışmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
Öz eleştiri yapmanın çok zor
olduğunu ama bu işlemi yapmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
Öz eleştiri yaparken
Peygamberimizi örnek ve ölçü almamız gerektiğini, karşılaştırmalar yapmamız
gerektiğini öğrendik, anladık.
Yol gösteren, yolunu
aydınlatan, elinden tutan olmadıkça, o yolda mesafe alamayacağımızı öğrendik,
anladık.
Ben yaptım oldu diyenin ancak
kendini kandırdığını öğrendik, anladık.
*
RAVLİ