Tam filozof Eflatun'dur, aşk davası eder.
İnsaf et ki makbul olasın!
Bu naklolunmuş sözlerdendir. Gerektir ki başbuğluğundan vaz geçesin!(M.2 4)
Çocukluğumda bir kitapta bir
hikâye okumuştum.
Şeyhin biri can çekişirken
çok ıstırap çekiyordu.
Müritleri, ona inananlar
çevresini kuşatmışlardı, istiyorlardı ki, şahadet getirsin; Allahtan başka Allah yoktur desin.
Şeyh yüzünü onlardan öte
tarafa çeviriyor, onlar o tarafa gittikleri zaman da bu tarafa dönüyor;
çevresindekiler ısrar ettikçe, yalvardıkça hayır diyordu, söylemiyorum.
Müritler (Öğrenci, bağlı
olan) arasında feryat ve figanlar yükseliyor, ah diyorlardı, asıl bu saatte
şahadet getirmek lâzım, bu ne iştir başımıza gelen?
Bu ne karanlık iş, halimiz ne
olacak?
Allah'a yalvararak
ağlaştılar.
Şeyh kendine geldi ve sordu:
Ne oldu size, bu ne hal? Müritler meseleyi anlattılar.
Şeyh, benim bundan haberim
yok, dedi.
Ama yanıma şeytan gelmişti.
Elinde bir bardak buzlu su
olduğu halde etrafımda dolaşıyordu ve soruyordu:
Susuz musun?
Evet, dedim.
O halde Allah'a ortak koş ki
şu suyu sana vereyim, dedi. Ben de ondan yüz çevirdim.
O bu tarafa geldi yine aynı
şeyi söylüyordu, yüzümü yine ondan çevirdim.
Şiir:
Gündüzleri senin
yüzünden gözlerimden inciler saçılır. Geceleri sabaha kadar gözlerim semalarda dolaşır.
Kanımı dökersin
diye beklemiyorum belki,
Döner misin diye o
umutla bekliyorum.
Bu da doğrudur, ama Allah
kullarının, has kulların vakitleri geldiği zaman şeytan onların etrafında
dolaşmaya nasıl cesaret edebilir? Melek bile onların çevresinde hesap ile
dolaşır.
Nasıl ki, Hazreti Ömer,
(Allah ondan razı olsun) şeytanın bir gözüne vurarak kör etti derler.
Bu açıktan görünmez ama
buradaki mana başkadır.
Onların bildikleri bir sır
vardır. Gerçi şeytan cismi olan bir varlık değildir.
Nasıl ki hadiste, "Şeytan, Âdemoğullarının kan damarları içinde dolaşır,"
buyrulmuştur.
Bir gün şeytan, Hazreti
Ömer'e geldi.
Ya Ömer! Dedi, gel de sana
garip bir şey göstereyim.
Onu mescide götürdü.
Ya Ömer!
Şu kapının yarığından bak
dedi.
Ömer baktı, ne gördün? Dedi;
Bir kişi namaz kılıyor, öteki mescidin köşesinde uyuyor.
Ayağını çekti ve dedi ki:
Ya Ömer, seni Hazreti
Muhammed'e uymakla (M.29) aziz kılan ve seni benden kurtaran Ulu Allah hakkı
için, eğer ondan (Uyuyan adamdan) korkmasam, onu düşünmesem şu namaz kılan
adama öyle bir iş yaparım ki, onu aç köpek un dağarcığına yapmaz!
Bu şeytanı hiç bir şey yakmaz,
ancak Allah erlerinin aşk ateşi yakar. Niceleri birçok riyazetler (Açlıkla
nefsi terbiye etmek) yaparlar, onu bağlayamazlar:
Belki daha kuvvetli olur.
Çünkü o (Şeytan) şehvet ateşinden yaratılmıştır.
Ateşe nur yaraşmaz.
Nasıl ki cehennem, Nurun ateşimi söndürdü," diye feryat eder.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Felsefeyi tam bilenlerin bile yeterli olmadıklarını,
manaya ulamadıklarını ancak ulaşmış gibi söylediklerini öğrendik.
2. Ölüm yakın iken kelimeyi şahadet getirene kadar ömrün
büyük bir kısmında imanını güçlendirmiş, imanına yapışan pisliklerden arınmış
olmak gerektiğini öğrendik.
3. Ölüm döşeğinde ölüm meleğinin çok sevdiğimiz
özlediğimiz biri veya çok kırılmış ve kızgın olduğumuz birinin görüntüsünde
gözüktüğünü öğrendik.
4. Ölüm döşeğinde bile olsak imanımızın imtihan
edildiğini, öğrendik.
5. İyi yapıyoruz diye bazen fenalık yapmaya
çalışabileceğimizi öğrendik.
6. Görünen ve gerçekleşen bir olayın içinde tam bize
perde olan bazen de tam tersi olan başka bir oluşumun da olabileceğini bilmemiz
gerektiğini öğrendik.
7. Allah’ın has kullarının yanına şeytanın
gelemeyeceğini, meleklerin bile belli bir mesafeye kadar yaklaşabileceklerini
öğrendik.
8. Tanrı erlerinin
gündüzleri halka inciler saçmakta olduğunu, herkes uykuda iken de sevgilisini
(Allah’ı) aradığını öğrendik.
9. Şeytanın bir gözünü kör etmenin isteklerle kişiyi
yönlendiren nefsi etkisiz haline getirmek, yani isteği en aza indirmek,
Allah’ın verdiğine razı olma durumuna gelmek, yani yüzü rıza yönüne çevirmek
olduğunu öğrendik.
10.
Şeytanı ancak
Allah’a olan aşkın ve bu aşkın ateşinin yakıp tesirsiz hale getirdiğini
öğrendik.
11.
Tanrı âlemine
sarkmış kişiyi uyuyor, miskin oturuyor sanırız ama onun yakınında olanların o
mümin kişinin sahip olduğu nurla çevresini koruduğunu öğrendik.
12.
Şeytanın şehvet
(Aşırı istek) ateşinden yaratıldığını, şehvet olana kolayca tesir ettiğini
öğrendik.
İşte böyle yaren,
RAVLİ ÖLÜM yazarak Google den
daha geniş bilgi edinebilirsin.
Kendinde nur toplamış olana
Şeytanın yaklaşamayacağını, öğrendik, anladık.
Nurlu kişilerin sıra dışı
davranışlarını her insan fark eder fakat ne sonuçlar verdiğini kolayca
anlayamaz.
Şeytandan korunmak için dua
ederler:
‘Yarabbi Şeytanın şerrinden
muhafaza et’ diye.
Bu duanın gerçekleşmesi için
de kulun aşırı isteklerden kendini temizleme gayreti içinde olması gerekir.
Sadece dilden dua etmek
yetmez, içten gelen bir istekle yapılması gerekenlerin ciddiyetle uygulanması
ve Allah’tan yardım beklenmesi gerekir.
Böyle yapmaz da dua ile işi
Allah’a havale ve Allah’ı bu işle görevlendirirsen yanlışa düşersin, iyi bir iş
gerçekleşsin diye isterken edepsilerden oluruz.
*
RAVLİ