19 Aralık 2012 Çarşamba

ŞEMSİ TEBRİZİ 19

Ebû Ali Sina yarım filozoftur.
Tam filozof Eflatun'dur, aşk davası eder.

İnsaf et ki makbul olasın!
Bu naklolunmuş sözlerdendir.
Gerektir ki başbuğluğundan vaz geçesin!(M.2 4)

Çocukluğumda bir kitapta bir hikâye okumuştum.
Şeyhin biri can çekişirken çok ıstırap çekiyordu.

Müritleri, ona inananlar çevresini kuşatmışlardı, istiyorlardı ki, şahadet getirsin; Allahtan başka Allah yoktur desin.

Şeyh yüzünü onlardan öte tarafa çeviriyor, onlar o tarafa gittikleri zaman da bu tarafa dönüyor; çevresindekiler ısrar ettikçe, yalvardıkça hayır diyordu, söylemiyorum.

Müritler (Öğrenci, bağlı olan) arasında feryat ve figanlar yükseliyor, ah diyorlardı, asıl bu saatte şahadet getirmek lâzım, bu ne iştir başımıza gelen?

Bu ne karanlık iş, halimiz ne olacak?
Allah'a yalvararak ağlaştılar.

Şeyh kendine geldi ve sordu:
Ne oldu size, bu ne hal?
Müritler meseleyi anlattılar.

Şeyh, benim bundan haberim yok, dedi.
Ama yanıma şeytan gelmişti.

Elinde bir bardak buzlu su olduğu halde etrafımda dolaşıyordu ve soruyordu:
Susuz musun?

Evet, dedim.
O halde Allah'a ortak koş ki şu suyu sana vereyim, dedi.
Ben de ondan yüz çevirdim.

O bu tarafa geldi yine aynı şeyi söylüyordu, yüzümü yine ondan çevirdim.

 Şiir:
Gündüzleri senin yüzünden gözlerimden inciler saçılır.
Geceleri sabaha kadar gözlerim semalarda dolaşır.

Kanımı dökersin diye beklemiyorum belki,
Döner misin diye o umutla bekliyorum.

Bu da doğrudur, ama Allah kullarının, has kulların vakitleri geldiği zaman şeytan onların etrafında dolaşmaya nasıl cesaret edebilir? Melek bile onların çevresinde hesap ile dolaşır.

Nasıl ki, Hazreti Ömer, (Allah ondan razı olsun) şeytanın bir gözüne vurarak kör etti derler.

Bu açıktan görünmez ama buradaki mana başkadır.
Onların bildikleri bir sır vardır.
Gerçi şeytan cismi olan bir varlık değildir.

Nasıl ki hadiste, "Şeytan, Âdemoğullarının kan damarları içinde dolaşır," buyrulmuştur.

Bir gün şeytan, Hazreti Ömer'e geldi.
Ya Ömer! Dedi, gel de sana garip bir şey göstereyim.

Onu mescide götürdü.
Ya Ömer!

Şu kapının yarığından bak dedi.
Ömer baktı, ne gördün? Dedi;

Bir kişi namaz kılıyor, öteki mescidin köşesinde uyuyor.
Ayağını çekti ve dedi ki:

Ya Ömer, seni Hazreti Muhammed'e uymakla (M.29) aziz kılan ve seni benden kurtaran Ulu Allah hakkı için, eğer ondan (Uyuyan adamdan) korkmasam, onu düşünmesem şu namaz kılan adama öyle bir iş yaparım ki, onu aç köpek un dağarcığına yapmaz!

Bu şeytanı hiç bir şey yakmaz, ancak Allah erlerinin aşk ateşi yakar. Niceleri birçok riyazetler (Açlıkla nefsi terbiye etmek) yaparlar, onu bağlayamazlar:

Belki daha kuvvetli olur.
Çünkü o (Şeytan) şehvet ateşinden yaratılmıştır.

Ateşe nur yaraşmaz.
Nasıl ki cehennem, Nurun ateşimi söndürdü," diye feryat eder.

                 ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Felsefeyi tam bilenlerin bile yeterli olmadıklarını, manaya ulamadıklarını ancak ulaşmış gibi söylediklerini öğrendik.

2.   Ölüm yakın iken kelimeyi şahadet getirene kadar ömrün büyük bir kısmında imanını güçlendirmiş, imanına yapışan pisliklerden arınmış olmak gerektiğini öğrendik.

3.   Ölüm döşeğinde ölüm meleğinin çok sevdiğimiz özlediğimiz biri veya çok kırılmış ve kızgın olduğumuz birinin görüntüsünde gözüktüğünü öğrendik.

4.   Ölüm döşeğinde bile olsak imanımızın imtihan edildiğini, öğrendik.

5.   İyi yapıyoruz diye bazen fenalık yapmaya çalışabileceğimizi öğrendik.

6.   Görünen ve gerçekleşen bir olayın içinde tam bize perde olan bazen de tam tersi olan başka bir oluşumun da olabileceğini bilmemiz gerektiğini öğrendik.

7.   Allah’ın has kullarının yanına şeytanın gelemeyeceğini, meleklerin bile belli bir mesafeye kadar yaklaşabileceklerini öğrendik.

8.    Tanrı erlerinin gündüzleri halka inciler saçmakta olduğunu, herkes uykuda iken de sevgilisini (Allah’ı) aradığını öğrendik.

9.   Şeytanın bir gözünü kör etmenin isteklerle kişiyi yönlendiren nefsi etkisiz haline getirmek, yani isteği en aza indirmek, Allah’ın verdiğine razı olma durumuna gelmek, yani yüzü rıza yönüne çevirmek olduğunu öğrendik.

10.           Şeytanı ancak Allah’a olan aşkın ve bu aşkın ateşinin yakıp tesirsiz hale getirdiğini öğrendik.

11.           Tanrı âlemine sarkmış kişiyi uyuyor, miskin oturuyor sanırız ama onun yakınında olanların o mümin kişinin sahip olduğu nurla çevresini koruduğunu öğrendik.

12.           Şeytanın şehvet (Aşırı istek) ateşinden yaratıldığını, şehvet olana kolayca tesir ettiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

RAVLİ ÖLÜM yazarak Google den daha geniş bilgi edinebilirsin.

Kendinde nur toplamış olana Şeytanın yaklaşamayacağını, öğrendik, anladık.

Nurlu kişilerin sıra dışı davranışlarını her insan fark eder fakat ne sonuçlar verdiğini kolayca anlayamaz.

Şeytandan korunmak için dua ederler:
‘Yarabbi Şeytanın şerrinden muhafaza et’ diye.

Bu duanın gerçekleşmesi için de kulun aşırı isteklerden kendini temizleme gayreti içinde olması gerekir.

Sadece dilden dua etmek yetmez, içten gelen bir istekle yapılması gerekenlerin ciddiyetle uygulanması ve Allah’tan yardım beklenmesi gerekir.

Böyle yapmaz da dua ile işi Allah’a havale ve Allah’ı bu işle görevlendirirsen yanlışa düşersin, iyi bir iş gerçekleşsin diye isterken edepsilerden oluruz.

                                    *
RAVLİ

Popüler Yayınlar