Yetmiş defa hac etmişti.
Bir gün hac yolcularının,
çölde su sıkıntısından çok perişan olduğunu gördü.
Nerede ise susuzluktan
ölüyorlardı.
Hacıların toplanmış oldukları
bir kuyu başında bir köpek gördü. Hayvan bitkin bir halde kendine bakıyordu.
Bayezid'e ilham geldi.
Bu köpeğe su yetiştir diyor
ve bağırıyordu:
Makbul bir hac sevabına bir
bardak suyu kim satar. (M.282)
Hiç kimse bu çağrıya aldırış
etmedi.
Sonra artırdılar:
Yaya olarak yapılmış beş hac
sevabı, altı, yedi derken yetmiş haç sevabına kadar artırdılar.
O ben vereyim diye seslendi.
Bayezid'in hatırından şöyle
geçti.
Ne mutlu bana ki, bir köpek
için aldığım bir bardak su ile yetmiş piyade hac sevabı satın aldığı suyu hemen
bir çanağa döktü, köpeğin önüne koydu.
Köpek yüzünü çevirdi.
Bayezid yüz üstü kapanarak
tövbe etti.
Kendisine ilahi bir ses
geldi:
Allah için yaptığın
bir iş dolayısıyla, daha ne kadar zaman, şunu yaptım, bunu yaptım diyeceksin?
Görüyorsun ki bir köpek bile
bunu kabul etmiyor.
Bunun üzerine Bayezid,
Yarabbi! Dedi; tövbe ettim.
Bundan böyle bir daha yanlış
düşünceye kapılmam. Bunun üzerine derhal köpek başını çanağa batırdı, suyu
içmeye başladı.
Şiir:
Sen öyle bir
sevgilisin ki, yüz türlü şefaat dileklerim, yüz türlü yalvarışlarımla,
Ayağına bir öpücük
kondurayım diyorum bırakmıyorsun.
Evhadüddin Kirmani'yi andıran
bir hayalatcı (Hayalci, hülyacı) önce yolunu ilimden sapkınlık (Doğru yoldan
sapmış) yönüne çevirir.
Ondan sonrası ilimdir,
ilimden sonra da, doğru ve çok iyi hayalat gelir.
Daha sonra da gözünü açmak,
uyanık davranmak ister.
Gerçek taklitçi, büyüklük
arzusu ile bir gidişi ve bir yolu ortadan kaldırmak isteyen kimseden daha
iyidir.
Ben bir kör gördüm ki, elini
gözü açık birinin sırtına koyar ta Aksaray'a kadar yürürdü.
Başka bir kör de gördüm ki, o
da bir gözü açığın (Fırsatçı, kurnaz) arkasına katılmıştır.
Ama kendisinde görecek göz
yoktur.
Kılavuzsuz yola düşmüş ölüm
yolunu tutmuştur.
O hem yokluk içinde ömür
sürer, hem yokluk içinde can verir.
Yahut açlıktan, susuzluktan
eline geçen bir avı yer.
Şu Avam denilen topluluk beş
vakit namız kılarlar ki, azaptan kurtulsunlar.
Yazıklar olsun onlara ki,
Hazreti Muhammed'e uymaktan kendilerini uzaklaştırmalardır!
Bir Çöl Arabî Peygamberden
sordu:
Ey Allah elçisi Allahın emri
nedir?Beş vakit namazdır.
Ya oruç?
Otuz gündür, zekât da öyledir.
Arap tekrar sordu.
Bana bunlardan başka bir
teklif var mı?Hayır, buyurdular.
Öyle ise ben bundan fazla bir
yapmayayım dedi ve dışarı çıktı.
Arap dışarı çıktıktan sonra
Hazreti Peygamber buyurdular ki:
O bunları yapmakla kendini
kurtarır.
Bunlar da derler ki:
Ne âlâ! Öyle ise biz de bu kadarla yetinelim Mütabaat'tan yani peygamberin izinde yürümekten vazgeçerler.
Göz açıklığı demek,
ilk doğuşta, gözü Güneşin kaynağına açılmış ve onun ışığına alışmış olmak
demektir.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Allah için yaptığımız bir iş dolayısıyla kendimizi
övmek suretiyle benliğimize dönmenin yanlış bir düşünce olduğunu öğrendik.
2. Allah için yaptığımız bir işin takdirini Allah’a
bırakmamız, kendimizi araya sokmamamız gerektiğini öğrendik.
3. İlim yolundan gidenlerin bir zaman sonra doğru yoldan
ayrılıp hayallere daldığını sonra da iyi hayaller gören biri olacağını
öğrendik.
4. Büyüklük arzusuyla doğru bir yolu taklitçilik yaparak
ortadan kaldırmak isteyene göre hayalcilerin daha iyi durumda olduklarını
öğrendik.
5. Doğru kılavuzun
yönlendirmesiyle istenilen amaca ulaşabilindiğini öğrendik.
6. Fırsatçı ve kurnaz birini kendine kılavuz edenin
yanlış kişiyi tercih ettiğinden ömür boyu zavallılık içinde hayat süreceğini
öğrendik.
7. Kendine doğru kılavuz bulamayanların her şeye kolayca
inanan ve tuzağa çabuk düşen kişiler olduğunu beğenilmeyen bir hayat
yaşadıklarını öğrendik.
8. Peygamberin düşündüğü gibi düşünmeye çalışarak düşünce
ve çıkar ayrılığını ortadan kaldırmak suretiyle uzlaşmak gerektiğini yalnız
cehennem korkusuyla namaz kılanların yetersiz davrandıklarını öğrendik.
9. Namaz, oruç ve
zekâtla kendimizi kurtaracağımızı, ancak bu peygamberimizin izinden gitmemek
için bir bahane olmaması gerektiğini öğrendik.
İlk
kaynaktan olanı görmemiz beğenmemiz, seçmemiz, kendimize kazandırmamız ve bu
yolu öğretenin yolundan ayrılmadan, duyuş ve düşünüşünü de içine katarak
davranmamız gerekmektedir.
Yalnızca
taklit veya az bir uyum sağlamakla beklenilen faydanın elde edilemeyeceğini,
gönül birliği içinde olmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ