13 Aralık 2012 Perşembe

HİKAYEDEN DERS ALMAK

Yusuf ve İbni Yamin 15
İbni Yamin, Yusuf’un yanına gelince Yusuf, onu derhal altın tahtına kendisi ile beraber oturttu.

Yusuf’un yüzünde nikap Örtü) vardı.
Fakat güneşi gizlemeye imkân yoktur ki.

İbni Yamin ne bilirdi ki tatlı can, yanı başındadır.
Onu Mısır azizi sanmaktaydı.

Ne bilirdi ki o aziz değil, aziz candır.
O azizlikte, yücelikte can olmasaydı ebedilik Mısırına aziz olur muydu hiç?

Yusuf, onu yanı başında oturtmuştu ama o, hürmetinden başını bile kaldırmıyordu.

Yamin’e güzel sözler söyledi, Yakup’u (Babasını) sordu soruşturdu.
İbni Yamin, Yakub’un durumunu bildiren bir mektubu gizlice Yusuf’a verdi.

Ona Yakub’un candan yanıp yakılışını anlattı.
Yusuf, mektubu alınca yerinden kalktı, oğullarının yanına gitti.
Ne söyleyeyim?

Mektubu açtılar nihayet.
Bir hayli öpüp gözlerine sürdüler.
Onlara bir iştiyak (özlem) coşkunluğudur düştü, coştular feryada başladılar.

Birçok hasret gözyaşı döktüler, kan ağladılar.
O hasretten yüzlerce hasrete daldılar.

Sonunda Yusuf, tekrar gelip yüzlerce izzetle, ikramla tahtına oturdu.
Bir zaman geçti, halk toplandı.
Sofaya sofra serdiler.

Yusuf o güzel padişah, Yakub’un oğulları gelsinler,
Yalnız her biri, bir tanesini seçsin, iki kardeş bir sofraya beraber otursunlar diye emretti.

Nasıl emrettiyse öyle oturdular, oturdular ama İbni, orada tek başına yapayalnız kalmıştı.

Yamin, Yusuf kardeşini hatırladı dertlendi.
O mihnetle bir hayli ağladı, onun ayrılığıyla bir hayli acılandı.

Yusuf, o hürlerin padişahı, İbni Yamin’den sordu:
A çocuk, neden böyle ağlar, sızlanırsın?

İbni Yamin şöyle cevap verdi:
Ben yalnız kaldım.
Bu dertten kan ağlasam yeri var.

Aziz bir kardeşim vardı.
Babamız anamız birdi.

Hayli müddettir kayboldu.
Kimse nerede olduğunu, ne halde olduğunu bilmiyor.

Şimdi o da benimle olsaydı sofraya beraber otururduk.
Bu sözü söyler söylemez yine coştu, önünde bulunan kaseyi tamamıyla göz yaşları ile doldurdu.

Öylesine ağladı ki kimse böyle bir ağlayış, bu çeşit bir gözyaşı görmemişti.
Yusuf, onu o çeşit ağlar, kendisi gibi yüreği yanar görünce, dedi ki:

Ağlama delikanlı!
Beni Yusuf say şimdi.

Yusuf say da seninle beraber yemek yiyelim.
Benden daha iyi sofra arkadaşı mı bulacaksın?

O sırada sofracı dedi ki:
Padişahım, bu kâse gözyaşlarıyla doldu.
Söyle, bu kanlı gözyaşını sen nasıl yiyeceksin?

Ekmeğini kanla yemeyi reva görüyor musun?
Yusuf, o sırada sus dedi, sus.

Benim kanım da bu dertle coşup köpürmede.
Gönlüm, sanki bu kanda can gıdasını buldu.
Böyle bir kan, ancak kan içmekle elde edilebilir.

O yetimdir, onunla yemek yersem canım gıdalanır benim.
Yakub’un oğulları, o güzeldir ama küçüktür.

Padişahlar huzurundaki muamele adabını bilmez.
Huzurda nasıl iyi bir tapı kılacak?

Küçük bir çocuk, en ince ve küçük şeyleri bile gören, fark eden padişahın huzurunda nasıl muamelede bulunur?

Biz ondan korkuyoruz, korkmamız da yerindedir dediler.
Güzel Yusuf:

Yakub’un oğlu nasıl muamele edileceğini bilir.
Padişahla yemek yemeye layıktır o.
Bir kimsenin babası Yakup olursa o ne yaparsa iyidir, güzeldir, dedi.

Ondan sonra: Ey İbni Yamin! Dedi.
Söyle neden yüzün sararmış!

İbni Yamin dedi ki:
Yusuf, beni ayrılığıyla öldürdü, iştiyaktan Özlemden) yüzüm sarardı.

Yusuf: Peki dedi.
Yüzün sarardı, ya misk gibi saçların neden dağınık?

İbni Yamin:
Anam yok.
O yüzden de saçlarım dağıldı, günlerim perişan bir hale geldi. Dedi.

Bundan sonra Yusuf dedi ki:
Babanı nasıl gördün?
Ne âlemde?
Bir oğlu kaybolmuş diyorlar.

İbni Yamin:
Gözleri görmüyor, Yusuf yok, yapayalnız kaldı.
Gönlü, bir âlem dolusu ateşlere yandı, külbe-i ahzana (Üzüntü evi) geçti oturdu.

Gözlerinden öyle kanlı yaşlar dökmede ki kanlı suların girdabına düştü.
Yusuf düşündü hatırladı mı o anda beni huzuruna çağırır.

O anda ne kararsız bir hale düşer, nasıl ağlayıp inler? Anlatamam ki
O anda bir taş olsa hemencecik erir, kan kesilirdi, dedi.

Yusuf, Yakup’tan haber alınca nikabı gözyaşlarıyla ıslandı,
Acıklanmada, gözyaşını da gizlemekteydi.

O sırada Tanrı çavuşu Cebrail geldi.
Neden bu kadar eziyet çekmedesin?
Yüzünü göster.

Sen tatlı sözlü, güçlü kuvvetli bir ersin, diye emir getirdi.
Nikabı (Yüz örtüsü) gözyaşlarıyla dolup ıslanınca yüzünden yere düştü.

Yamin Yusuf’un yüzünü görünce gönlü deniz gibi coştu, köpürdü, bir nara atıp yere düştü.

Yüz türlü tedbirlerle güçlükle kendisine geldi.
Yusuf ona, ey iyi huylu, güzel ahlaklı, ne oldun da aklın başından gitti, kendinden geçtin, coşup köpürdün? Dedi.

İbni Yamin:
Bilmem ki nesin, dedi, azizsin ama tıpkı Yusuf’a benziyorsun.
Seni Yusuf sandım.
Sanki bundan önce de görmüşüm seni.

Yusuf’a benziyorsun, Tanrı hakkı için Yusuf ‘san söyle, niçin beni incitiyorsun?
Ben kimsesizim.

Ne kolum var, ne kanadım.
Bilmiyorum ama sen biliyorsun ya, bu hal nedir? Söyle.

                                       *
BİRİSİ BU HİKÂYEMİ MASAL SAYARSA AKLI YOKTUR, DELİDİR.

Senin de can perdesi ardında bir bildiğin var ki bundan önce onunla bir macera geçirmiştin.

Onu tekrar bir an için olsun tanısan bütün âlem halkından öndülü (Ödülü) alırdın.

Fakat gönlün ona bigâneyse (Kayıtsız, ilgisiz, yabancı) şüphe yok ki benim halimi, şanımı bir masal sayarsın.

Gönülde aşinalık (Bildik, tanıdıklık) yoksa iç bir işin aydınlanmaz, aydına çıkmaz.

Aşinalıktan bir koku alan kişi, Tanrı yakınlığına ulaşır, Tanrı huyuyla huylanır.

O, Hak’la hak oldu mu ebedi bir hale gelir.
İşte güneş, o gölgeden iç uzaklaşmaz.


                                           ***
 İLAHİNAME FERİDÜDDİN-İ ATTAR M.EB. YAY. 392

                                            *
İşte böyle yaren,

Bu hikâyeyi anlamayan veya anlamazlıktan gelen gönül ve candan nasipsizdir ve ödüle layık değildir..

Anne ve babadan gelen kardeşlik bağını bilmeyen, bilmezlikten gelen, bahaneler bularak çıkarı veya rahatı için koparan sevilmeyen kişi olur.

Kardeşi tarafından sevilmeyeni ne Allah sever ne de Allah’a sevgi yoluyla bağlananlar.

 Kardeşi ile çıkarı ve rahatı için bağını koparanlar, çıkarı olanlarla ilişki kurarlar.

Böyle bir ilişkide sevgi sözleri sahte olup kişiyi yumuşatıp alacağını kolay almak içindir.

Alacağını almış olan sonra tekrar alacağı bir şey görene kadar uzaklaşır.
Kaza kader sana bolluk verdi de sen kardeşinden mahrum ediyorsan lanetlenmiş olursun.

Kardeş bağı anne baba birse kuvvetli, baba bir anne ayrı ise daha az, anne bir baba ayrı ise daha da az kuvvette olur.

Kardeşinden kopmayacağın ancak uzak durmak gereken durumlar:
Kardeşinin eşine kötü gözle bakmak.

Beraberken altın, para gibi kıymetli malının kaybolma durumu.
Borcunu ödememesi.

Çocuklarını ahlaksızlığa yönlendirmeye çalışmak
Sırrını düşmanına söylemektir.

                                         *
RAVLİ
 

Popüler Yayınlar