15 Aralık 2012 Cumartesi

DÜNYA HAPİSHANEDİR

Meczupla Ebubekr-i Vasıti 81

Ebubekr-i Vasıti, bir aralık kendisine geldi, gidip tımarhaneyi gezmeye koyuldu.

Bir de baktı ki delilin biri sarhoş bir halde, Arada bir nara atıp elini eline vurmada.

Neşeden başını eğmede, oynayıp sıçramadaydı.
Vasıti, a yoldan çıkmış dedi, adamakıllı iplerle bağlanmış, adeta kahrolmuş gitmişsin.

Şu hapistesin da bu neşe nedir?
Kul olmuşsun, neden kendini hür sanırsın.

Deli şeyhin huzurunda dile gelip dedi ki:
Ayağımda zincir var, ama

Gönlümde bağ yok.
Aslım, hakikatim de gönülden ibaret.

Hür bir gönlüm olduktan sonra şu hal, bana buluşmadır.
Bunu iyice bil ki nice zorluklara uğradım ben.

Ayağımı bağladılar ama hiç olmazsa gönlümü bağlamadılar ya!
İki âlem nedir?

Bir deniz, adı da gönül.
Sense denizdesin de ayağın balçığa saplanıp kalmış.

Bir an için olsun gönül denizine dal da âlemi kendinde kaybolmuş gör.
*Yüz âlem olsa, yüzü de gönülde gizlenir.

Artık yüzlerce âlem, nasıl olur da gözüne görünür ki?
*Orada yeri de anlar, göğü de anlarsın ve bilirsin ki sen hem bu âlemsin, hem o âlem.

Âlem, sende görünüp dururken bir anlık bir yere insan bakar, iltifat eder mi bilmem?

Dilersen Tanrı kudretiyle, senin için bir an, içinde bir cihan görünür. 

Âlem, senin için ahlât (Kan, salya, safra, dalak sıvıları ve hava, su, toprak, ateş)âlemidir, sebepler dünyasıdır.

Yedi iklimi, adeta yedi suyla yazılmıştır, durağanlığı yoktur.
O âlemdeyse kuş yumurtadan çıkmaz.

Saray mermerden yapılmaz.
Huriler, hayız kanından meydana gelmez.

Orada bal, arıdan olmaz.
Ne süt keçiden çıkar, ne şarap üzümden yapılır.

Ne kebap olmuş kuş, ateşte pişmiştir, ne çeşit, çeşit yemekler, pişirilerek hazırlanmıştır.

Orada vasıtalar ortadan kalkar da bütün bunlar, o âleme yokluk âleminden dökülür, gelir.

Her ne çeşit şey istersen hepsi, senin dileğinden hâsıl olur.
Kendini küçük görme.

İki âlemi de senin ruhundan ve bedeninden başka bir şey bilme.
Her şey senin.

Ateşten niceye dek korkarsın?
Gönlün dokuzuncu gök, göğsün Kürsi.( oturacağın makam)

Gönlünü bu âlemde onun aşkıyla yaktın, parlattınsa nerden cehennem ateşine yanacaksın artık?

İmkân mı var buna.

                                         ***
İLAHİNAME. FERİDÜDDİN-İ ATTAR M.E. B. YAY. 392

                                           *
Yaren, hikâye üzerinden bu anlatılanları aklın uydurması sanma. Gerçektir. Kendinde olanların farkına varman gerek.

Sakinleşip iç âlemimde neler var demelisin.

                                              *
Ebu Bekr Vasıti, evliyanın büyüklerindendir.
İsmi Muhammed bin Musa, künyesi Ebu Bekr`dir. `İbn-i Fergani` olarak da bilinir.

Cüneyd-i Bağdadi ve Ebü`l-Hüseyin Nuri hazretlerinin sohbetlerinde yetişti...

Ebu Bekr Vasıti, Mavenür âlimlerindendir.
Aslen Ferganelidir.

Doğum tarihi bilinmemektedir.
Gençliğini Irak`ta geçirdi.

Sonra Horasan beldelerinden Merv`e yerleşti. 932`de vefat etti.
Merv şehrindeki türbesi ziyaret edilmektedir.

Evliyanın büyüğü Cüneyd-i Bağdadi ve Ebü`l-Hüseyin Nuri hazretlerinin sohbetlerinde yetişti.

Birçok veli ile görüştü.
Sözleri çok derin manalar taşırdı.

İnsanlara rehber oldu...
Ebu Bekr Vasıti, Horasan beldelerinden Merv`de çok talebe yetiştirdi.

Zamanındaki insanların rehberi oldu.
Hakikat ve marifete dair ondan güzel konuşanı görülmedi.

Bu mübarek zat, vakitlerini ibadetle geçirirdi.
Zaman-zaman kendinden bahseder:

`Ebu Bekr Vasıti buluğ çağına erdiğinden beri kimse gündüzleri yediğine ve hiçbir gece de uyku uyuduğuna şahit olmamıştır.

İbadeti korumak, onu yapmaktan daha zordur.
O, tıpkı çabuk kırılan cam eşya gibidir.

Ona, riya, gurur, ucub, kibir dokunsa ve değse, kırar` buyururdu.

Ebu Bekr Vasıti, insanları Allahü tealanın emir ve yasaklarını yerine getirmeye teşvik ederdi.

Bu hususta; `Yüzünü nefsine döndüren, sırtını dine döndürmüş olur. Yüzünü dine döndüren sırtını nefsine döndürmüş olur.

Nefsinin istediği işlere değil, nefse aykırı olan işlere gönül ver` buyurur ve `En büyük ibadet, vaktini boş yere harcamamaktır` derdi.

`Bize vasiyette bulun!`
Ebu Bekr Vasıti hazretlerine velinin manevi halinden sordular.

O; `Allahü teala; evliyasını başlangıç halinde ibadeti, olgunluğunda lütufları ile örterek terbiye eder.

Sonra onu kendisi için takdir edilen manevi sıfatlara gark eder.
Daha sonra vakitlerini Allahü teala için geçirmenin zevkini tattırır` buyurdu.

Bir gün de buyurdu ki:
`Yaptığı ibadetine güvenmek, Allahü tealanın ihsanını unutmaktandır.`

Ebu Bekir el-Vasıti hazretlerinin son hastalığında, `Bize vasiyette bulun` diyenlere, `Allahü tealanın sizden istediği hakkına, riayet edin` dedi.

İnternetten alıntı.

                                          *
RAVLİ

 

Popüler Yayınlar