Bir gencin eski bir arkadaşı
vardı.
Bir mancınık taşıyla
yaralanmıştı.(Kaleleri dövmek için atılan taş)
Kanlar içinde, topraklara
bulanıyordu.
Canı dudağına gelmişti.
Ömründen ancak bir iki solukluk
bir zaman kalmıştı.
Arkadaşı, o dermansız, o
kudretsiz halinde, ona dedi ki: Nasılsın? Söyle bakalım.
Genç şöyle cevap verdi:
Yahu, sen deli misin?
Sana da bir mancınıktan bir
taş rastlasaydı, arkadaşının ne halde olduğunu bilirdin.
Fakat ömründe bir taş bile
yememişsin, ne bileceksin?
Bu sözü söyler söylemez
derhal ölüp gitti.
Sen de erlerde ne dert var?
Tanımazsın bile.
Fakat derdi, mert
olanlar bilir.
DERDİME BİR DEVA
BİLİYORSAN YAP.
YOKSA YÜRÜ, BİR
YERE YIKIL OTUR!
Benim nasibim, ayım gibi
bulut altında.
Yazık, yazık, yazık!
Benim burada yüz türlü
derdim, elemim var ki her biri yüzlerce dağdan büyük.
Denize, dağa, derdimden bir
kıssa anlatsam dağ erir, sel gibi akar, koca dağ, deniz gibi gözyaşı kesilir.
Haberde sahih (Doğru) olarak şöyle rivayet edilmiştir (Söylenmiştir)
Dört unsurla (Hava, su, ateş,
toprak) yedi yıldız (Gezegen) arasında gizlenmiş âlemden yetmiş bulut (Tesir eden burçların durumu) kendini gösterir.
Allah derdiyle dertlenmiş
gönüle, o bulutların altmış dokuzundan dert ve elem yağar.
Yalnız Allah’tan sabra nail olan gönüle, geri kalan bir buluttan
tamamıyla neşe yağar.
Yer ile gök, dert denizidir.
Ancak er olan gark (boğulmaz) olmaz.
Denizin kıyısına ev kurdun mu
dalgadan korkar dururum.
Fakat sevgili, ben öyle bir
denize dalmışım ki yüz binlerce kişilerin canları, o denize gömülüp gitmiştir.
Her an bunca can dalıp
giderken nasıl olur da yarım bir can kendini gösterebilir.
Birden ve tamamıyla kaybolup
gidersem şaşılmaz.
Görünür, kurtulursam buna
şaşılır.
***
İLAHİNAME FERİDÜDDİN-İ ATTAR
M.EB. YAY.392
***
Açıkça görünen, söylenmeye
gerek durulmayan dertli birine nasılsın denmez.
Belli ki sıkıntısı var.
Yapabileceğin bir
şey varsa yap. Sözün geçmediği yerdir.
Örnek:
Yoldan gelmiş birine aç
mısın-tok musun diye sorulmaz. Allah ne verdiyse önüne korsun.
Açsa yer, toksa tadacak kadar
yer, ama bu soru sorulmaz.
*
Dört unsur: Hava, su, ateş,
toprak.Yedi yıldız: Yedi gezegen.
Yetmiş bulut: Felekler.
Bulut: Buhar halinde olan,
havanın ısısına göre şekillenerek yerde belirli bir hareketlenmeyi başlatan
kuvvet.
Dört unsur birbirileri olan
etkileşiminden değişikler olur.
Dar anlamıyla seni etkileyen
çevre ve doğal olaylar.
Yedi yıldızdan biri
içgüdülerine tesir ederek belirli bir huy (tabiat.
Mizaç) oluşturur.
Felek:
Yıldızların birbiri ile olan
uzaklık konumlarına göre insanlara yaptığı tesirlerdir.
Her an değişen ve bize tesir
eden etkilere uğramaktayız.
Yani hayatın gerçeği
dediğimiz sayısız etkileşimin etkisi altındayız.
(Geniş
bilgi edinmek istiyorsan MARİFETNAME. Erzurum-Hasan kale’li İBRAHİM HAKKI
hazretlerinin dördüncü cildini incele.
Yeni yayınlarına
almamışlar eski kitap basımlarında bulabilirsin)
*
Bu karışık oluşum ve
tesirlerle birlikte insanların, hileleri, ikiyüzlülükleri, nefislerine
düşkünlükleri, hırsları, pintilikleri seni bunaltır.
Çözüm ve çıkış yolu bulamaz
aptallaşırsın.
Bir de her şeyin her an
değiştiğini düşünürsen boğuldun gittin demektir.
Sana Allah’a yönel, o yoldan
git, din yolunu takip et, yüksel, yüce kişilerle birlikte ol dememizin maksadı,
bu tesirlerden kurtulmak veya ne anlama geldiğini anlaman içindir.
Yere yakın yerde, toz duman
birbirine karışır.
Yüksel ki kim ne yapıyor, nasıl yapıyor, ne sonuç alıyor göresin.
YAPILANLARLA
UĞRAŞACAĞINA YAPTIRANLA UĞRAŞMAN DOĞRU BİR ŞEÇİMİN OLUR.
BEĞENİLEN olmak istiyor musun?
OLGUN olmak istiyor musun?
UYGUN olmak istiyor musun?
SAKİNLEŞMEK istiyor musun?
İYİ BİRİ olmak istiyor musun?
YUMUŞAK HUYLU biri olmak istiyor musun?
ANLAYIŞLI biri olmak istiyor musun?
O HALDE DİN
PENCERESİNDEN KİŞİLERE VE OLAYLARA BAKMAYA BAŞLA. DOĞRU OLANI YAP.
BEN VE BENLİK
PENCERESİNDEN KİŞİLERE VE OLAYLARA BAKAN;
BU TOZ DUMAN İÇİNDE
SANILARI VE ZANLARI İLE ÖMRÜNÜ BOŞA TÜKETİR.
*
RAVLİ