23 Kasım 2012 Cuma

TİRMİZİ VE ÖLÜM

“Allah hikmeti dilediğine verir.
Kime hikmet verirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir.
Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar.”
(Bakara, 269)

Bu özelliklere sahip olan has müritler anlatmıştır ki:

Seyyid Burhaneddin Tirmizi Kayseri’ye geleli daha bir yıl tamamlanmamıştı.

O mübarek, ömrünün son günlerini yaşadığını hissediyordu.

Seyyid Hazretlerinin ömrü sona erince ve öteki dünyaya hareketi yaklaşınca, hizmetçisine bir desti sıcak su hazırlamasını emretti.

Hizmetçi biraz sonra gelip “Suyu ısıttım dedi”

Bunun üzerine Seyyid “ o halde git kapıyı muhkemce (sıkıca) kapa ve dışarıda garip Seyyid dünyadan göçtü diye bir sala ver.” Dedi.

Hizmetçi “Ben de ne olacak diye başımı ibadethanenin kapısına koyup gözetledim.

Seyyid kalktı abdest aldı, gusletti, elbiselerini giydi, ecel kadehini içerek evin bir köşesinde kıvrıldı ve söylemeye başladı:

“Gökler temizdir, feleklerde onların hepsi temizdirler.
Temiz ruhlar ve temiz ruh hepsi hazırlanmışlar.

Ey, bana bir emanet veren hazır ve bakan Tanrı lütfedip gel, bu emaneti benden al
İnşallah beni sabredicilerden bulursun.
 (Saffat suresi 102.) diye bağırdı ve ölüme hazırlanıp bu şiir okudu:

Şiir:

“Ey dost,
Beni kabul et ve canımı al.
Beni mest edip her iki dünyadan al götür.

Sensiz her ne ile gönlüm rahat ediyorsa içime ateş bas,
Benden onu al”

“Ve canını Tanrı’ya teslim etti “ diye anlattı.
(1241)

Bunun üzerine hizmetçi çığlık kopararak elbiselerini yırttı.

Seyyid’in ölüm haberi Sahib Şemseddin’e ve ileri gelenlere ulaşır ulaşmaz feryat edip saçlarını yolarak geldiler.

Kayseri’nin bütün büyük ve küçükleri başlarını açtılar.

İman ehli hakkında yaptıkları gibi, Kuran okuyan hafızlar, zikreden şeyhler, sarığı perişan bilginler ve sala veren okuyucular onu kendi mübarek mezarlığına gömdüler.

Sahib Şemseddin hazretleri tertip etti, hatimler indirdiler ve Seyyid’in türbesinin üzerini kapamalarını emretti.

Birkaç gün sonra türbe harap oldu.
Tekrar bir tak yapmalarını emretti ise de o da yıkıldı.

Bir gece Sahib Şemseddin, Seyyid hazretlerini rüyada gördü.
Kendine “Benim üzerime bir bina yapmayınız” dedi.

Ölümünün kırkı geçtikten sonra Sahib Şemseddin bu hususta Hüdavendiğar hazretlerine (Mevlana) bir mektup gönderdi.

Mevlana şeyhinin ölüm haberini alınca büyük bir kedere kapılmış, ulu müritlerle birlikte Kayseri’ye hareket etti.

Kayseri’ye gelince doğruca Seyyid’in kabrine gitti, orada saatlerce niyazda bulundu, ziyaretten sonra yeniden bir matem töreni tertip ettiler.

Sahib, Seyyid’in bütün kitaplarını ve cüzlerini onlara arz etti.
Onlar, bunların içinden kendi istedikleri şeyleri aldılar.

Uğurlu ve yadigâr olmak üzere birkaç risaleyi de Sahib Şemseddin’e bağışlayıp tekrar Konya’ya hareket ettiler.

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Seyyid Burhaneddin Tirmizi’nin türbesi Kayseri’de kendi adıyla anılan büyük mezarlığın içindedir.

                                         *
ÖLÜM

Peygamber efendimiz S.A.S.) buyurmuşlardır.

1.   Müminin kalbine, iman nuru doğunca sevinir.

      Onun alameti de ahirete göçeceğini bilmek ve ona göre yol hazırlığı yapmaktır.

2.   Ölümü ibretle (ders alarak) anlayan dünyaya önem vermez.

3.   Ölümü düşünenin nefsi temiz, kalbi uyanık olur.

4.   Dünyadan tiksinti eden velilerdir.

5.   Allah’ın hidayeti (Hak yoluna, doğru yola kılavuzlama), ölüme akıl erdirene ulaşır.

6.   Halkın akıllısı, ölümü düşünen ve ahiret tedariki yapandır.

7.   Ey ümmetim, arzularınızı kısın, ölümü düşünün.

8.   Mümin, ölümden korkmasın, bir evden diğerine taşındığını bilsin.

9.   Ölüleri hayırla anın, kötülemeyin.

10.                  Ölüm, müminin rahatı ve sevincidir.

11.                  Ölüm, müminin, mutlu bayramıdır ve Allah’a kavuşmadır.

12.                  Dünya, müminin zindanı, ölüm o zindandan kurtuluştur.

13.                  Hiçbir mümin yoktur ki ölüm, onun için hayırlı olmasın.

14.                  Dostlarımdan gelen iyi haber, ölüm haberidir.

15.                  Allah’a kavuşmak ölümle olduğundan kendime ve dostlarıma isterim.

16.                  Allah’a kavuşmak isteyen mümin ölümü ister.

17.                  Ölüm dünya dertlerinden kurtulma, Allah sevgisine kavuşmadır.

18.                  Müminin ölümü, halktan uzak, Allah’a yakın olmaktır.

19.                  Sanma ki ölüm yokluktur. Ruhun bedenden ayrılışı ve ebedi yaşamasıdır.

20.                  Siz yok olmak için değil, bir evden öbür eve taşınmak için yaranılmışsınız.

21.                  Nefsin dört evi vardır: Ana rahmi, dünya, Berzah âlemi, Ahiret âlemi. Her birinin hikmeti, yaşayışı ayrıdır. Çocuk, ana sütünden lezzet aldıkça eski yerine gitmek istemediği gibi, mümin de ölümle Allah’a kavuşunca dünyaya dönmek istemez ve dünyayı unutur, gider.

22.                  Müminin ruhu, hamurdan bir kıl çeker gibi bedenden çıkar. Azrail ruhu, şefkatle alır gider.

23.                  Ölüm esnasında müminin ruhu, meleğin güzelliğiyle meşgul olduğu için elem duymaz.

24.                  Ölüm esnasında Allah kulunun yardımcısıdır.

25.                  Ölümle ruh, bedenin ağırlığından, külfetinden, üzüntüsünden kurtulur, rahat ve selamete kavuşur.

26.                  Ölüm, ruhun mahpus olduğu kafesten kurtulmasıdır.

27.                  Müminin ruhu, cennet bahçelerinde cıvıldaşan dostlar zümresine, topluluğuna karışır.

                                                  *

ÖLÜMÜN MAHİYETİ
Ruh bedeni aletlerini kullanır.

Ruh bedeni kullandığında buna hayat diyoruz.     
Ruh bedeni kullanmaktan vazgeçer, bırakıp giderse buna ölüm diyoruz.

Melekût âleminden bu dünyaya gelen ruh, kemali öğrenip Allah’ı bilir, evvelki makamından yükseğe ulaşır ve ilahi huzura alışarak rahata kavuşur.

Ölümden sonra Berzah âleminde dünyadaki fiil ve ahlakıyla mahşer gününe kadar baş başa kalır.

Dünyadaki hal ve ahlakı kötü ise acı bir zindan hayatı yaşar.

Eğer fiil ve ahlakı güzelse kâh Melekût âlemine, kâh dünya âlemine sevinç ve huzur içinde uçup gelir gider.

Vaktini zevk ve sefa ile ahirette toplanma zamanını (haşr) bekler.
Başlangıcı Allah’ın aşk denizi olan ruh, bu hal içinde yine eski aşk denizine döner.

İnsan ruhu ebedi bir cevherdir.
Bedenin ölümü ve ermesiyle kendisi ölmez.
( Bu hakikati bilenler ölümden korkmazlar)

Ölümden sonra ruh, her iki âlemin (dünya ve ahiret) hallerini daha iyi anlar.
Ruh bedenden ayrılınca uçup dolaşması kolay ve hızlı olur.

Her iki âlemin gizliliklerini daha yakından görür ve öğrenir.

Eğer insan ruhu, vücuda tamamen dönüp iç ve dışını aydınlatırsa bedende faaliyet başlar, fiil ve hareketler olur.

Eğer aydınlığı azalırsa uyku,
Eğer aydınlığını bedenden tamamen keserse ölüm meydana gelir.

Artık ruh bedene tasarruf etmez, ilgisi kesilir.
Uyku esnasında ruh, rüya ile Berzah âlemini anlar, ölümden sonra bu âlemi seyreder.

Çünkü bedenin ağır yükünden kurtulmuş, şehvet ve itirazlarını atmış, kuş gibi hafiflemiştir.

Ölümün bu izzet ve lezzetini anlamayıp onu şiddetli bir acı ve elem sayan, gafil ve cahildir.

Müminin ölümü, kendisi için dünyanın bütün zevk ve lezzetinden üstün ve tatlıdır.

Ölüm, ruhun hayatı, gerçek ve ebedi hayatın kaynağıdır.

Çünkü seven, sevgilisini ölüm sonucunda bulur ve bütün muratlarına, emellerine o zaman erer ve asıl vatanına ölümle döner.

                                      *
Kamil ve olgun insan bu üzücü ve fani dünyaya önem vermez, mal ve mülke, evlada bağlanmaz

İzzet, şeref ve dünya varlığıyla mağrur olmaz ve ölümün lezzet ve nimetini tatmaktan başka bir emeli kalmaz.
(Marifetname, İbrahim Hakkı Hz. Cilt 1 alıntı)

                                       *

RAVLİ

Popüler Yayınlar