Kime hikmet verirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir.
Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar.”
(Bakara, 269)
Bu özelliklere sahip olan has
müritler anlatmıştır ki:
Seyyid Burhaneddin Tirmizi
Kayseri’ye geleli daha bir yıl tamamlanmamıştı.
O mübarek, ömrünün son
günlerini yaşadığını hissediyordu.
Seyyid Hazretlerinin ömrü
sona erince ve öteki dünyaya hareketi yaklaşınca, hizmetçisine bir desti sıcak
su hazırlamasını emretti.
Hizmetçi biraz sonra gelip
“Suyu ısıttım dedi”
Bunun üzerine Seyyid “ o
halde git kapıyı muhkemce (sıkıca) kapa ve dışarıda garip Seyyid dünyadan göçtü
diye bir sala ver.” Dedi.
Hizmetçi “Ben de ne olacak diye başımı ibadethanenin kapısına koyup gözetledim.
Seyyid kalktı abdest aldı,
gusletti, elbiselerini giydi, ecel kadehini içerek evin bir köşesinde kıvrıldı
ve söylemeye başladı:
“Gökler temizdir, feleklerde
onların hepsi temizdirler.
Temiz ruhlar ve temiz ruh
hepsi hazırlanmışlar.
Ey, bana bir emanet veren
hazır ve bakan Tanrı lütfedip gel, bu emaneti benden al
İnşallah beni
sabredicilerden bulursun.(Saffat suresi 102.) diye bağırdı ve ölüme hazırlanıp bu şiir okudu:
Şiir:
“Ey dost,
Beni kabul et ve canımı al.Beni mest edip her iki dünyadan al götür.
Sensiz her ne ile gönlüm rahat ediyorsa içime ateş bas,
Benden onu al”
“Ve canını Tanrı’ya teslim etti “ diye anlattı.
(1241)
Bunun üzerine hizmetçi çığlık
kopararak elbiselerini yırttı.
Seyyid’in ölüm haberi Sahib
Şemseddin’e ve ileri gelenlere ulaşır ulaşmaz feryat edip saçlarını yolarak
geldiler.
Kayseri’nin bütün büyük ve
küçükleri başlarını açtılar.
İman ehli hakkında yaptıkları gibi, Kuran okuyan hafızlar, zikreden şeyhler, sarığı perişan bilginler ve sala veren okuyucular onu kendi mübarek mezarlığına gömdüler.
Sahib Şemseddin hazretleri
tertip etti, hatimler indirdiler ve Seyyid’in türbesinin üzerini kapamalarını
emretti.
Birkaç gün sonra türbe harap
oldu.
Tekrar bir tak yapmalarını
emretti ise de o da yıkıldı.
Bir gece Sahib Şemseddin,
Seyyid hazretlerini rüyada gördü.
Kendine “Benim üzerime bir
bina yapmayınız” dedi.Ölümünün kırkı geçtikten sonra Sahib Şemseddin bu hususta Hüdavendiğar hazretlerine (Mevlana) bir mektup gönderdi.
Mevlana şeyhinin ölüm
haberini alınca büyük bir kedere kapılmış, ulu müritlerle birlikte Kayseri’ye
hareket etti.
Kayseri’ye gelince doğruca
Seyyid’in kabrine gitti, orada saatlerce niyazda bulundu, ziyaretten sonra
yeniden bir matem töreni tertip ettiler.
Sahib, Seyyid’in bütün
kitaplarını ve cüzlerini onlara arz etti.
Onlar, bunların içinden kendi
istedikleri şeyleri aldılar.
Uğurlu ve yadigâr olmak üzere
birkaç risaleyi de Sahib Şemseddin’e bağışlayıp tekrar Konya’ya hareket
ettiler.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Seyyid Burhaneddin
Tirmizi’nin türbesi Kayseri’de kendi adıyla anılan büyük mezarlığın içindedir.
*
ÖLÜM
Peygamber efendimiz S.A.S.)
buyurmuşlardır.
1.
Müminin kalbine,
iman nuru doğunca sevinir.
Onun alameti de ahirete göçeceğini bilmek
ve ona göre yol hazırlığı yapmaktır.
2.
Ölümü ibretle
(ders alarak) anlayan dünyaya önem vermez.
3.
Ölümü düşünenin
nefsi temiz, kalbi uyanık olur.
4.
Dünyadan tiksinti
eden velilerdir.
5.
Allah’ın hidayeti
(Hak yoluna, doğru yola kılavuzlama), ölüme akıl erdirene ulaşır.
6.
Halkın akıllısı,
ölümü düşünen ve ahiret tedariki yapandır.
7.
Ey ümmetim,
arzularınızı kısın, ölümü düşünün.
8.
Mümin, ölümden
korkmasın, bir evden diğerine taşındığını bilsin.
9.
Ölüleri hayırla
anın, kötülemeyin.
10.
Ölüm, müminin
rahatı ve sevincidir.
11.
Ölüm, müminin,
mutlu bayramıdır ve Allah’a kavuşmadır.
12.
Dünya, müminin
zindanı, ölüm o zindandan kurtuluştur.
13.
Hiçbir mümin
yoktur ki ölüm, onun için hayırlı olmasın.
14.
Dostlarımdan
gelen iyi haber, ölüm haberidir.
15.
Allah’a kavuşmak
ölümle olduğundan kendime ve dostlarıma isterim.
16.
Allah’a kavuşmak
isteyen mümin ölümü ister.
17.
Ölüm dünya
dertlerinden kurtulma, Allah sevgisine kavuşmadır.
18.
Müminin ölümü,
halktan uzak, Allah’a yakın olmaktır.
19.
Sanma ki ölüm
yokluktur. Ruhun bedenden ayrılışı ve ebedi yaşamasıdır.
20.
Siz yok olmak
için değil, bir evden öbür eve taşınmak için yaranılmışsınız.
21.
Nefsin dört evi
vardır: Ana rahmi, dünya, Berzah âlemi, Ahiret âlemi. Her birinin hikmeti,
yaşayışı ayrıdır. Çocuk, ana sütünden lezzet aldıkça eski yerine gitmek
istemediği gibi, mümin de ölümle Allah’a kavuşunca dünyaya dönmek istemez ve
dünyayı unutur, gider.
22.
Müminin ruhu,
hamurdan bir kıl çeker gibi bedenden çıkar. Azrail ruhu, şefkatle alır gider.
23.
Ölüm esnasında
müminin ruhu, meleğin güzelliğiyle meşgul olduğu için elem duymaz.
24.
Ölüm esnasında
Allah kulunun yardımcısıdır.
25.
Ölümle ruh,
bedenin ağırlığından, külfetinden, üzüntüsünden kurtulur, rahat ve selamete kavuşur.
26.
Ölüm, ruhun
mahpus olduğu kafesten kurtulmasıdır.
27.
Müminin ruhu,
cennet bahçelerinde cıvıldaşan dostlar zümresine, topluluğuna karışır.
*
ÖLÜMÜN MAHİYETİ
Ruh bedeni aletlerini
kullanır.
Ruh bedeni kullandığında buna
hayat diyoruz.
Ruh bedeni kullanmaktan
vazgeçer, bırakıp giderse buna ölüm diyoruz.
Melekût âleminden bu dünyaya
gelen ruh, kemali öğrenip Allah’ı bilir, evvelki makamından yükseğe ulaşır ve
ilahi huzura alışarak rahata kavuşur.
Ölümden sonra Berzah âleminde
dünyadaki fiil ve ahlakıyla mahşer gününe kadar baş başa kalır.
Dünyadaki hal ve ahlakı kötü
ise acı bir zindan hayatı yaşar.
Eğer fiil ve ahlakı güzelse
kâh Melekût âlemine, kâh dünya âlemine sevinç ve huzur içinde uçup gelir gider.
Vaktini zevk ve sefa ile
ahirette toplanma zamanını (haşr) bekler.
Başlangıcı Allah’ın aşk
denizi olan ruh, bu hal içinde yine eski aşk denizine döner.
İnsan ruhu ebedi bir cevherdir.
Bedenin ölümü ve ermesiyle
kendisi ölmez.( Bu hakikati bilenler ölümden korkmazlar)
Ölümden sonra ruh, her iki
âlemin (dünya ve ahiret) hallerini daha iyi anlar.
Ruh bedenden ayrılınca uçup
dolaşması kolay ve hızlı olur.
Her iki âlemin gizliliklerini
daha yakından görür ve öğrenir.
Eğer insan ruhu, vücuda
tamamen dönüp iç ve dışını aydınlatırsa bedende faaliyet başlar, fiil ve
hareketler olur.
Eğer aydınlığı azalırsa uyku,
Eğer aydınlığını bedenden
tamamen keserse ölüm meydana gelir.Artık ruh bedene tasarruf etmez, ilgisi kesilir.
Uyku esnasında ruh, rüya ile Berzah âlemini anlar, ölümden sonra bu âlemi seyreder.
Çünkü bedenin ağır yükünden
kurtulmuş, şehvet ve itirazlarını atmış, kuş gibi hafiflemiştir.
Ölümün bu izzet ve lezzetini
anlamayıp onu şiddetli bir acı ve elem sayan, gafil ve cahildir.
Müminin ölümü, kendisi için
dünyanın bütün zevk ve lezzetinden üstün ve tatlıdır.
Ölüm, ruhun hayatı, gerçek ve
ebedi hayatın kaynağıdır.
Çünkü seven, sevgilisini ölüm sonucunda bulur ve bütün muratlarına, emellerine o zaman erer ve asıl vatanına ölümle döner.
*
Kamil ve olgun insan bu üzücü
ve fani dünyaya önem vermez, mal ve mülke, evlada bağlanmaz
İzzet, şeref ve dünya
varlığıyla mağrur olmaz ve ölümün lezzet ve nimetini tatmaktan başka bir emeli
kalmaz.
(Marifetname, İbrahim Hakkı Hz.
Cilt 1 alıntı)
*
RAVLİ