Bir gün Mevlana’nın
hizmetinde idim.
Bana “İsterse Kâbe’de olsun müride şeyhin huzurunda namaz kılmak caiz (uygun) değildir.
Nitekim Baha Veled de (Tanrı
ondan razı olsun) bir gün ilahi bilgilerle meşgul idi.
Namaz vakti oldu, müritlerden
bir gurup şeyhin huzuru ve onun saçtığı bilgileri dinlemeyi bırakarak namaza
başladılar.
Bundan başka “Kamil bir şeyhe
sema, beş vakit kılınan namaz ve Ramazan orucu gibi farzdır.
Halis (katışıksız doğrulukla)
ve ikbal (birine doğru yönelmiş) sahibi müritlere iktidarları nispetinde sema
mubahtır (hoşgörü içindedir).
Şeyh ve mürit olmayan
ayaktakımına ise haramdır” buyurdu ve tekrar
“Bütün peygamberler ve
veliler Tanrı’nın hakikati hakkına hiçbir şey söylemediler ve bir şeye de karar
veremediler.
Ben Muhammed’in (Salât ve
selam üzerine olsun) canının nuru sırrına istinat (Dayanarak, güvenerek, delil
sayarak, senet olarak, şahit olarak) ederek diyorum ki;
TANRI TAMAMIYLA ZEVKTİR ve
her kim tatmazsa anlamaz.
Ben, o zevkin ve o zevke
tamamıyla gömülmüşüm.
Herkesin zevki bu zevkin
aksinedir.
Çünkü İMAN TAMAMIYLA ZEVK VE
ŞEVKTİR.” Buyurdular.
Ve nara atıp sema’a
başladılar.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
KIBLE
Müslümanların namazda
yönelmiş oldukları yön, Kâbe’dir.
Kuran-ı Kerim’de
“Şüphesiz, âlemlere bereket
ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev(mabet), Mekke’deki (Kâbe)
dir” buyrulmaktadır.
(Al-i İmran 3/96)
Kâbe’yi görenler için kıble,
Kâbe’nin bizzat kendisidir.
Kâbe’yi görmeyenler için,
Kâbe’nin bulunduğu taraftır.
Kâbe’nin göğe doğru ve
dünyanın merkezine doğru uzantısı da kıble’dir.
Namazda bu yöne yönelmeye
istikbal-i kıble denir.
*
4 KIBLE
1. Namaz kıblesidir yön Kâbe’yedir.
2. Dua kıblesidir yönü göğe
doğrudur.
3. Yardım kıblesidir yönü
ihtiyaç sahiplerinedir.
4. Gönül kıblesidir, yönü
doğru yolu şeyhine doğrudur.
Gönül kıblesine yüz tutan
diğer 3 kıbleyi layıkıyla yerine getirir.
*
İMAN
Hazreti Peygamberin Allah’tan
getirdiği ve zarurât-ı diniye olarak bilinen hükümleri, haber verdiği şeyleri
tereddütsüz kabul ile bunların gerçek ve doğru olduğuna inanmaktır.
İmanın Allah katında makbul
olabilmesi için;
İmanda şüphe bulunmayıp
kalben kesin olarak inanılması, bütünlük olması (Tamamına inanılması), iman ve
ibadette şirk karıştırılmaması, üzüntü ile olmaması ve ilahi azapla
karşılaşmadan önce olması, dince kutsal sayılan şeyleri, ayetleri, dini
hükümleri küçümsememesi gerekir.
İman, doğru ile yanlışı ayırt
edebilen temyizdir.
Namazdan daha iyidir.
Namaz her dinde başka
türlüdür, iman hiçbir dinde değişmez.
Mümin zekidir, temyiz ve akıl
sahibidir.
İman kalptedir, fakat sözle
ifade edilmezse faydası olmaz.
Allah, müminlerin dostudur.
Onları karanlıktan aydınlığa
çıkarır.
İmanlı kişi sözleri ile
davranışlarından anlaşılır.
Allah’ın emirlerini yapar,
yasakları yapmaz, şüphelilerden kaçınır.
İmanlı bazen itici ve bazen çekici
davranışlarda bulunur.
Sever ama yanlış ve zarara
götürmez.
Kızar ama hududu geçmez.
Güçlü iken hakka ve adaleti
uygun davranır.
Kınanmaktan korkmadan hareket
eder.
Toplum onayını değil Allah’ın
onayını ister.
Allah için sever.
Kendi sahip olduğunu bölüşmek
ister.
İyilik söyler, kötülük için
susar.
Tanrı’yı hiç unutmaz.
Komşusu kendisinden emindir.
Yalan söylemez.
İman hakiki olursa kaybolmaz.
Sahte veya taklit ise
kaybolup gider.
İmansız ölürsen, böyle bir
ölümden kork, feryat et.
Ölürken imanını da beraber
götürürsen hoş ol, kolayca can ver.
Beden gücünün azalması, canın
güç kazanmasıdır.
Nankörlüğü bırakmak iman
nurundan olur.
*
Yaren gelelim hikâyeye,
Tanrı Hz. İbrahim’e ev
yaptırdı ve burası benim evim dedi.
İnsanlara gönül yaptı burası benim
evim dedi.
Kâinata sığmam da mümin
(imanlı) kulumun gönlüne sığarım sözünü hatırlayalım.
O halde tüm kıblelere giden
yön, yol mümin kulun gönülden gidiyor demektir.
Kabul edilen namaz imanla
kılınan namaz olduğundan; namaz kılmadan önce imanın hakikatini öğrenip, nuruna
kavuştuktan sonra kılmalısın.
Niye taklit edilen namaz
kılacaksın ki.
Önce bunun hakikatini
bilenden bir güzel öğrenmelisin.
Yaren,
İmanın sana zevk verir.İmanın olduğundan sevinmelisin.
İmanın olduğundan hoş duruma
gelirsin.
İmanın Tanrı’ya ulaşmak için
şiddetle arzu duyar.
İman keyif verir.
İmanın seni coşturur.
İmanın ibadetlerine zevk ve
heyecan katar.
İmanı tatmayan, yaşamayan,
anlamayan Tanrı’ya karşı yaptıklarından zevk alamaz.
Tanrı sana öyle bir ağız tadı
verir ki zevk ve şevkle yapamayacağın iş, ulaşamayacağın hedef kalmaz.
Allah cümlemizi imandan ayırmasın.
İnşallah huzura imanımızla gitmek nasip ve kolay olur.
Âmin.
*
RAVLİ