28 Kasım 2012 Çarşamba

MEVLANA VE ZEVK KIBLE İMAN

Kayserili Şerefeddin hikâye etti ki:

Bir gün Mevlana’nın hizmetinde idim.
Bana
“İsterse Kâbe’de olsun müride şeyhin huzurunda namaz kılmak caiz (uygun) değildir.

Nitekim Baha Veled de (Tanrı ondan razı olsun) bir gün ilahi bilgilerle meşgul idi.

Namaz vakti oldu, müritlerden bir gurup şeyhin huzuru ve onun saçtığı bilgileri dinlemeyi bırakarak namaza başladılar.

 Birkaç mürit şeyhin huzurunda öyle dalmış ve şeyhin nuru içinde öyle yok olmuşlardı ki, yüce Tanrı onların basiret gözüne (hakikati gören göz) namaz kılanların yüzlerinin kıbleye taraf olmadığını ve namazlarının batıl olduğunu göstermişti.

Bundan başka “Kamil bir şeyhe sema, beş vakit kılınan namaz ve Ramazan orucu gibi farzdır.

Halis (katışıksız doğrulukla) ve ikbal (birine doğru yönelmiş) sahibi müritlere iktidarları nispetinde sema mubahtır (hoşgörü içindedir).

Şeyh ve mürit olmayan ayaktakımına ise haramdır” buyurdu ve tekrar

“Bütün peygamberler ve veliler Tanrı’nın hakikati hakkına hiçbir şey söylemediler ve bir şeye de karar veremediler.

Ben Muhammed’in (Salât ve selam üzerine olsun) canının nuru sırrına istinat (Dayanarak, güvenerek, delil sayarak, senet olarak, şahit olarak) ederek diyorum ki;

TANRI TAMAMIYLA ZEVKTİR ve her kim tatmazsa anlamaz.
Ben, o zevkin ve o zevke tamamıyla gömülmüşüm.

Herkesin zevki bu zevkin aksinedir.
Çünkü İMAN TAMAMIYLA ZEVK VE ŞEVKTİR.” Buyurdular.

Ve nara atıp sema’a başladılar.

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
KIBLE

Müslümanların namazda yönelmiş oldukları yön, Kâbe’dir.
Kuran-ı Kerim’de

“Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev(mabet), Mekke’deki (Kâbe) dir” buyrulmaktadır.
(Al-i İmran 3/96)    

Kâbe’yi görenler için kıble, Kâbe’nin bizzat kendisidir.
Kâbe’yi görmeyenler için, Kâbe’nin bulunduğu taraftır.

Kâbe’nin göğe doğru ve dünyanın merkezine doğru uzantısı da kıble’dir.
Namazda bu yöne yönelmeye istikbal-i kıble denir.

                                        *

4 KIBLE

1. Namaz kıblesidir yön Kâbe’yedir.

2. Dua kıblesidir yönü göğe doğrudur.

3. Yardım kıblesidir yönü ihtiyaç sahiplerinedir.

4. Gönül kıblesidir, yönü doğru yolu şeyhine doğrudur.

Gönül kıblesine yüz tutan diğer 3 kıbleyi layıkıyla yerine getirir.

                                          *
İMAN

Hazreti Peygamberin Allah’tan getirdiği ve zarurât-ı diniye olarak bilinen hükümleri, haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul ile bunların gerçek ve doğru olduğuna inanmaktır.

İmanın Allah katında makbul olabilmesi için;

İmanda şüphe bulunmayıp kalben kesin olarak inanılması, bütünlük olması (Tamamına inanılması), iman ve ibadette şirk karıştırılmaması, üzüntü ile olmaması ve ilahi azapla karşılaşmadan önce olması, dince kutsal sayılan şeyleri, ayetleri, dini hükümleri küçümsememesi gerekir.

İman, doğru ile yanlışı ayırt edebilen temyizdir.
Namazdan daha iyidir. 

Namaz her dinde başka türlüdür, iman hiçbir dinde değişmez.
Mümin zekidir, temyiz ve akıl sahibidir.

İman kalptedir, fakat sözle ifade edilmezse faydası olmaz.
Allah, müminlerin dostudur.

Onları karanlıktan aydınlığa çıkarır.
İmanlı kişi sözleri ile davranışlarından anlaşılır.

Allah’ın emirlerini yapar, yasakları yapmaz, şüphelilerden kaçınır.
İmanlı bazen itici ve bazen çekici davranışlarda bulunur.

Sever ama yanlış ve zarara götürmez.
Kızar ama hududu geçmez.

Güçlü iken hakka ve adaleti uygun davranır.
Kınanmaktan korkmadan hareket eder.

Toplum onayını değil Allah’ın onayını ister.
Allah için sever.

Kendi sahip olduğunu bölüşmek ister.
İyilik söyler, kötülük için susar.

Tanrı’yı hiç unutmaz.
Komşusu kendisinden emindir.

Yalan söylemez.
İman hakiki olursa kaybolmaz.

Sahte veya taklit ise kaybolup gider.
İmansız ölürsen, böyle bir ölümden kork, feryat et.

Ölürken imanını da beraber götürürsen hoş ol, kolayca can ver.
Beden gücünün azalması, canın güç kazanmasıdır.

Nankörlüğü bırakmak iman nurundan olur.

                               *
Yaren gelelim hikâyeye,

Tanrı Hz. İbrahim’e ev yaptırdı ve burası benim evim dedi.
İnsanlara gönül yaptı burası benim evim dedi.

Kâinata sığmam da mümin (imanlı) kulumun gönlüne sığarım sözünü hatırlayalım.

O halde tüm kıblelere giden yön, yol mümin kulun gönülden gidiyor demektir.

Kabul edilen namaz imanla kılınan namaz olduğundan; namaz kılmadan önce imanın hakikatini öğrenip, nuruna kavuştuktan sonra kılmalısın.

Niye taklit edilen namaz kılacaksın ki.
Önce bunun hakikatini bilenden bir güzel öğrenmelisin.

Yaren,
İmanın sana zevk verir.
İmanın olduğundan sevinmelisin.

İmanın olduğundan hoş duruma gelirsin.
İmanın Tanrı’ya ulaşmak için şiddetle arzu duyar.

İman keyif verir.
İmanın seni coşturur.

İmanın ibadetlerine zevk ve heyecan katar.
İmanı tatmayan, yaşamayan, anlamayan Tanrı’ya karşı yaptıklarından zevk alamaz.

Tanrı sana öyle bir ağız tadı verir ki zevk ve şevkle yapamayacağın iş, ulaşamayacağın hedef kalmaz.

 Doğrusunu Allah bilir.

Allah cümlemizi imandan ayırmasın.
İnşallah huzura imanımızla gitmek nasip ve kolay olur.

Âmin.

                                *

RAVLİ

Popüler Yayınlar