28 Kasım 2012 Çarşamba

MEVLANA VE ZENGİNLİK

Kâtiben melekleri mesafesinde olan arkadaşlar anlatmışlardır:
(Ne eksik ne fazla olduğu gibi yazan)

Bir gün Mevlana Hazretleri Pervane’nin evinde acayip manalar ve garip bilgiler saçıyordu.

Söz sırasında:

“ Bir gün müminlerin emiri Osman bin. Affan (Tanrı ondan razı olsun) Mustafa’nın (Selam onun üzerine olsun) yanında kendi servetinin çokluğundan şikâyet edip nefret gösterdi ve

“Ne kadar zekât veriyor, sadaka dağıtıyor ve fazlasıyla harcıyorsam da servetim daha fazla oluyor.

İnsanın Tanrı’ya yaklaşmasına mani olan bu dünya uğraşlarından bir türlü kurtulamıyor ve kayıtsız olamıyorum.

Gerçekten canın huzurunun ve dinin rahatlığının fakirlik âleminde olduğunu biliyorum.

Fakirler rahattırlar” sözündeki hikmet de budur” dedi ve
Peygamber Hazretleri bu hususta nasıl bir çare düşünüyorlar” diye sordu.

Peygamber Hazretleri:

Ey Osman, git, Tanrı’nın verdiği nimetler için yaptığın şükürde kusur et ve bir zaman onun verdiği nimete karşı nankörlükte bulun ki malın azalsın, hiç de bereketin kalmasın” diye buyurdu.

Bunun üzerine Osman:

Ey Tanrı’nın elçisi!
Tanrı’nın sonsuz nimetlerine şükretmek benim canımın dostu, sevgilisi ve dilimin virdi (Duası)olmuştur.

Ona alışmışım nasıl olur da Tanrı’ya şükretmem
Hazreti Mustafa (Salât ve selam onun üzerine olsun) buyurdu ki:

Hatırlayın ki Rabbimiz size:
Eğer şükrederseniz, elbette size (Nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir!
Diye bildirmişti”
(İbrahim suresi, 7)

Ayetini okumadın mı?

Yani Yüce Tanrı Kelam-i Kadim’inde Tanrı şükredenlerin şükrüne fazlasıyla vaatte bulunmuştur, buyuruyor ve

(Şükür nimeti avlamak için bir vasıta, eski nimeti korumak için de bir bağdır.)
Sözü de benim sözümdür.

Şiir:

Nimete şükretmek, nimetini artırır.
Nimete küfretmek ise, nimetini avucundan çıkarır.

Çünkü nimete şükredene fazla nimet verileceği vaat edilmiştir.
Nitekim secdenin mükâfatı, Tanrı’ya yakınlıktır.”

O halde ey Osman, senin bu zengin ve mal sahibi olmamana çare yoktur.
Senin malına da asla bir hasar, ziyan ve noksanlık gelmeyecektir.

Osman bu müjdenin şükranesi olarak siyah gözlü, kıvırcık tüylü üç yüz deveyi, üç yüz gaziye gereken teçhizatla birlikte peygamberin gazilerine feda etti.

Peygamber Hazretleri mübarek elini kaldırarak Osman’a dua etti ve
Senin verdiğini ve sakladığını Tanrı mübarek etsin” dedi.

Bundan sonra Mevlana bu hikâyeyi Pervane için söylediğini buyurdu ve

Tanrı’ya hamd ve minnet olsun ki (Kuvvet ve kudret onundur) bizim zamanımızda da Emir Muineddin Süleyman Pervane, Osman gibi, yüce Tanrı’nın erdiği nimetlere tam bir ciddiyetle şükrediyor, bütün bilginleri, fakirleri, Salihleri e arifleri besliyor.

Ümmetin bütün müstahak (Hak kazanmış) olanlarına türlü yardımlarda bulunuyor ve

Şefkat Tanrı’nın mahlûku içindir” sözü mucibince bütün halkı korumayı kendine vacip (Zorunlu) biliyor;

Daima gönül Kâbe’lerinin etrafını dolaşıyor, velilerin makamlarının hücreleri olan bu Arafat’ta güzel gayretler gösteriyor.

Şüphesiz o da bunların dua ve himmetinin (Çalışıp çabalama, gayret) bereketiyle ne tarafa dönse ve nereye el atsa muzaffer ve galip oluyor.

Tanrı da onun şükrüne mukabil günden güne ona nimet üzerine nimet, devlet üzerine devlet veriyor.

O ne kadar lütuf ve inayette (Bağışta) bulunsa o nispette nimete mazhar oluyor ve işleri ileri gidiyor” dedi.

Pervane, Mevlana’nın bu müjde ve iltifatı üzerine çok sevindi, ayaklarına kapanıp onları öptü ve secdeler edip şükürlerde bulundu.

Arkadaşlara iki bin dinara yakın bağışta bulundu.
Bütün bilginlere, şeyhlere ve Salihlere gümüş paralar verdi.

Şehirde bulunan bütün yetim ve fakirlere elbiseler ve gömlekler yaptı.

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Şükür: Görülen iyiliğe karşı gösterilen memnunluk, minnettarlık.

Nankörlük: Gördüğü iyiliği unutan, tuz, ekmek hakkını bilmeyen.

Neler öğrendik:

1.   Tanrı’nın verdiği nimetlere şükretmeliyiz.

2.   Yapılan iyiliğin farkında olarak sözle teşekkür edilmesi, kalben minnettarlık duymalıyız.

3.    Şükredersek nimetler artacağını öğrendik.

4.   Şükredilirse bereketin artacağını öğrendik.

5.   Cömertlik yaparsan nimetinin artacağını öğrendik.

6.   Nankörlük edersen nimetin kesileceğini öğrendik.

7.   Cimrilik edersen nimetin azalacağını öğrendik.

8.   Nimet yakalamak istiyorsan Tanrı’nın sana verdiklerine bolca şükretmeliyiz.

 Yaren,

Zekât verirsen, fitreni verirsen, akrabanı yedirir içirirsen, fakirleri doyurursan dervişlere hediye verirsen bil ki sahip olduğun dünya malın azalmaz.

Bana ne, ben çalıştım, ben kazandım, o da çalışsın bana ne dersen yanlışa doğru gidersin.

Ey yaren,

Sen eksiği gören gözünü kapata Tanrı’nın verdiği nimetlere bak, farkına var bir-bir şükret.

Anlayacaksın ve göreceksin ki Tanrı’nın verdiği nimet vermediğinden daha çoktur.

Ey yaren,

Tanrının dağıtan eli olursan iyi bir yerdesin demektir.

Ey yaren,
Her şey para değil ki, ağız tadın yoksa sarayda olsan, hazine senin elinde olsa ne tat alabilirsin ki.

Şükret ki ağız tadın artsın.

                            *
RAVLİ

Popüler Yayınlar