(Ne eksik ne fazla olduğu gibi yazan)
Bir gün Mevlana Hazretleri
Pervane’nin evinde acayip manalar ve garip bilgiler saçıyordu.
Söz sırasında:
“ Bir gün müminlerin emiri Osman bin. Affan (Tanrı ondan razı olsun) Mustafa’nın (Selam onun üzerine olsun) yanında kendi servetinin çokluğundan şikâyet edip nefret gösterdi ve
“Ne kadar zekât veriyor,
sadaka dağıtıyor ve fazlasıyla harcıyorsam da servetim daha fazla oluyor.
İnsanın Tanrı’ya yaklaşmasına
mani olan bu dünya uğraşlarından bir türlü kurtulamıyor ve kayıtsız olamıyorum.
Gerçekten canın huzurunun ve
dinin rahatlığının fakirlik âleminde olduğunu biliyorum.
“ Fakirler rahattırlar”
sözündeki hikmet de budur” dedi ve
“ Peygamber Hazretleri bu
hususta nasıl bir çare düşünüyorlar” diye sordu.
Peygamber Hazretleri:
“ Ey Osman, git, Tanrı’nın
verdiği nimetler için yaptığın şükürde kusur et ve bir zaman onun verdiği
nimete karşı nankörlükte bulun ki malın azalsın, hiç de bereketin kalmasın”
diye buyurdu.
Bunun üzerine Osman:
“ Ey Tanrı’nın elçisi!
Tanrı’nın sonsuz nimetlerine
şükretmek benim canımın dostu, sevgilisi ve dilimin virdi (Duası)olmuştur.
Ona alışmışım nasıl olur da
Tanrı’ya şükretmem”
Hazreti Mustafa (Salât ve
selam onun üzerine olsun) buyurdu ki:
“ Hatırlayın ki Rabbimiz
size:
Eğer şükrederseniz, elbette
size (Nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok
şiddetlidir!
Diye bildirmişti”(İbrahim suresi, 7)
Ayetini okumadın mı?
Yani Yüce Tanrı Kelam-i
Kadim’inde Tanrı şükredenlerin şükrüne fazlasıyla vaatte bulunmuştur, buyuruyor
ve
(Şükür nimeti avlamak için
bir vasıta, eski nimeti korumak için de bir bağdır.)
Sözü de benim sözümdür.
Şiir:
“Nimete şükretmek, nimetini
artırır.
Nimete küfretmek ise,
nimetini avucundan çıkarır.
Çünkü nimete şükredene fazla
nimet verileceği vaat edilmiştir.
Nitekim secdenin mükâfatı,
Tanrı’ya yakınlıktır.”
O halde ey Osman, senin bu
zengin ve mal sahibi olmamana çare yoktur.
Senin malına da asla bir
hasar, ziyan ve noksanlık gelmeyecektir.
Osman bu müjdenin şükranesi
olarak siyah gözlü, kıvırcık tüylü üç yüz deveyi, üç yüz gaziye gereken
teçhizatla birlikte peygamberin gazilerine feda etti.
Peygamber Hazretleri mübarek
elini kaldırarak Osman’a dua etti ve
“ Senin verdiğini ve
sakladığını Tanrı mübarek etsin” dedi.
Bundan sonra Mevlana bu
hikâyeyi Pervane için söylediğini buyurdu ve
“ Tanrı’ya hamd ve minnet
olsun ki (Kuvvet ve kudret onundur) bizim zamanımızda da Emir Muineddin
Süleyman Pervane, Osman gibi, yüce Tanrı’nın erdiği nimetlere tam bir
ciddiyetle şükrediyor, bütün bilginleri, fakirleri, Salihleri e arifleri
besliyor.
Ümmetin bütün müstahak (Hak
kazanmış) olanlarına türlü yardımlarda bulunuyor ve
“ Şefkat Tanrı’nın mahlûku
içindir” sözü mucibince bütün halkı korumayı kendine vacip (Zorunlu) biliyor;
Daima gönül Kâbe’lerinin
etrafını dolaşıyor, velilerin makamlarının hücreleri olan bu Arafat’ta güzel
gayretler gösteriyor.
Şüphesiz o da bunların dua ve
himmetinin (Çalışıp çabalama, gayret) bereketiyle ne tarafa dönse ve nereye el
atsa muzaffer ve galip oluyor.
Tanrı da onun şükrüne mukabil
günden güne ona nimet üzerine nimet, devlet üzerine devlet veriyor.
O ne kadar lütuf ve inayette
(Bağışta) bulunsa o nispette nimete mazhar oluyor ve işleri ileri gidiyor”
dedi.
Pervane, Mevlana’nın bu müjde
ve iltifatı üzerine çok sevindi, ayaklarına kapanıp onları öptü ve secdeler edip
şükürlerde bulundu.
Arkadaşlara iki bin dinara
yakın bağışta bulundu.
Bütün bilginlere, şeyhlere ve
Salihlere gümüş paralar verdi.
Şehirde bulunan bütün yetim
ve fakirlere elbiseler ve gömlekler yaptı.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Şükür: Görülen iyiliğe karşı
gösterilen memnunluk, minnettarlık.
Nankörlük: Gördüğü iyiliği
unutan, tuz, ekmek hakkını bilmeyen.
Neler öğrendik:
1.
Tanrı’nın verdiği
nimetlere şükretmeliyiz.
2.
Yapılan iyiliğin
farkında olarak sözle teşekkür edilmesi, kalben minnettarlık duymalıyız.
3.
Şükredersek nimetler artacağını öğrendik.
4.
Şükredilirse
bereketin artacağını öğrendik.
5.
Cömertlik
yaparsan nimetinin artacağını öğrendik.
6.
Nankörlük edersen
nimetin kesileceğini öğrendik.
7.
Cimrilik edersen
nimetin azalacağını öğrendik.
8.
Nimet yakalamak
istiyorsan Tanrı’nın sana verdiklerine bolca şükretmeliyiz.
Zekât verirsen, fitreni
verirsen, akrabanı yedirir içirirsen, fakirleri doyurursan dervişlere hediye
verirsen bil ki sahip olduğun dünya malın azalmaz.
Bana ne, ben çalıştım, ben
kazandım, o da çalışsın bana ne dersen yanlışa doğru gidersin.
Ey yaren,
Sen eksiği gören gözünü
kapata Tanrı’nın verdiği nimetlere bak, farkına var bir-bir şükret.
Anlayacaksın ve göreceksin ki
Tanrı’nın verdiği nimet vermediğinden daha çoktur.
Ey yaren,
Tanrının dağıtan eli olursan
iyi bir yerdesin demektir.
Ey yaren,
Her şey para değil ki, ağız
tadın yoksa sarayda olsan, hazine senin elinde olsa ne tat alabilirsin ki.
Şükret ki ağız tadın artsın.
*
RAVLİ