Mevlana hazretleri için büyük
bir cami yaptırmıştı.
Himmeti yüce bir kişiydi.
(Himmet: Kalbin dilemesi ve
yönlenmesi demektir. Kalbin birbirine yönelişinde ihtiyaca yönelik yardım,
artırma ve birbirine bağışlara denir)
Bir gün Mevlana hazretlerine:
“Sizin elde ettiğiniz batın
ilmini biz de istidat (yetenek) ve içtihadımız (Bir kimsenin, bir şeyden mana
ve hüküm çıkararak, o iş hakkındaki fikri, görüşü) nispetinde kitapları
okuyarak zahir ilimlerden elde ettik.
(Batın ilmi: Kalp, gönül ve
ruha ait bilip anlama ve hakikati görmeye yarayan kuvvetle niteliğinin
anlaşılıp baş gözü ile görünmeyen hallere denir)
(Zahir ilmi: Kuran ve
hadislerin kelime ile ifade edilen ve yazı ile tespit edilmiş olan bünyesi
içinde nice gizli ve derin mana, sebep ve hikmetler (bir şeyin hakikatini
anlama) mevcuttur.
Akıl yürütmek, anlamak, ders almak, idrak etmek suretiyle
hakikate ulaşmaktır.)
Bunu elde etmek için hadsiz
(sınırsız) mümareseler (alışma, alışıklık, yatkınlıklar) yaptık, fakat sizce
bilinen ve anlaşılan sırlardan bir şey elde edemedik.
Bizim akıllarımız o manaları
katiyen idrak etmedi”dedi.
Bunun üzerine Mevlana
hazretleri gülümseyerek:
“Evet!
Tanrı ilmi olan ikbal ilmini (Saadet,
mutluluk) mütalaa etmişiz, fakat bu size nasip olmamıştır.
Tanrı bunu bazılarına verir,
bazılarına da vermez.
Bu tanrının kendi lütfüdür.
Onu istediğine verir.
Şiir:
“Zühal’in (Satürn yıldızı) dönmesinden
meydana gelen aklın,
Bizim aklımızın önünde yeri
yoktur.
(Zühal yıldızının tabiatı son
derece soğuk ve kurudur.
En büyük uğursuz olarak
tanınır.
Ona bakmak keder ve üzüntü vericidir.
Ahmaklık, cahillik, pintilik, korkak, cimri,
tembel, kafasız, yalan ve fenalık, bu
yıldızın tesirinde olanlarda olur.
Bu yıldız, ana rahmine düşen
çocuklara şans olursa, onun tabiatı ve vasıfları o çocuğa, Allah’ın izniyle,
aynen geçer ve o karakterle doğduktan sonra kendisinde bu vasıfların görüldüğü
tecrübe ile belli olmuştur.)
O, Utarit (Merkür yıldızı) ve
Zühal sayesinde bilgin oldu,
Biz ise lütuf ve kerem
sıfatlı olan Tanrı sayesinde bilgin olduk.”
(Utarit yıldızı tesirinde
olanlar edep, düşünce, anlayış, idrak, akıl ve güzel konuşma, açık konuşma,
yazı ve hesapta ustalık, isabet, zekâ ve dikkat, merhamet ve incelik, hüner ve
sanat, hile ve hain bulunmuştur.
Bu yıldızın sansı nerelere
düşmüşse orada o vasıflar görülmüştür.)
(Alak suresi 5:
“Öğreten
rabbin ayeti bizim tuğramızın (imzamızın) kıvrımıdır.”
Tanrı’nın yanındaki ilim
bizim maksadımızdır.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Yıldızların konum
ve durumlarından çıkan mana ile ilim sahibi olabileceğimizi ama sır sahibi
olamayacağımızı öğrendik.
2.
Kuranı kerimin
ayetlerindeki manalar ile uğraşırsan sır sahibi olabileceğimizi öğrendik.
3.
Yıldızların kötü
tesirinden din yoluyla kurtulabileceğimizi öğrendik.
4.
Güzel
özelliklerin din yoluyla geliştirebileceğimizi öğrendik.
5.
Ayetlerin açık ve
gizli parça veya bütününün sırlara sahip olmak için bir kaynak olduğunu
öğrendik.
6.
Tanrı ilminin
üstünde bir ilim olmadığını öğrendik.
Dayanağın ayetler oldukça
yolun açık, yaptığın doğru ve Tanrı katından beğenilen olur.
Ey yaren,
Merakını gidermek için değil
de öğrenmek için gayret sarf etmelisin.
İnşallah böyle çalışmayla
yönümüzü ve yolumuzu kaybetmeden hakikate ulaşırız.
Âmin.
*
RAVLİ