29 Kasım 2012 Perşembe

MEVLANA VE YATIRLARA MUM YAKMAK

Bir gün Mevlana Hazretlerinden:

“Muhipler (sevgi besleyen dost) ve âşıklar peygamberlerin ve velilerin mezarlarına mumlar ve kandiller götürüyorlar, pencerelerinin önüne bezler bağlıyorlar.

Bunların, bu götürenlere ne faydası olur “ diye sordular.

Mevlana “ Bu tıpkı şunun gibidir:

Bir kimse eline bir mum ve Çerag alır, bunu nurlu ve nurlandırıcı bir komşudan bir nur alarak parlatır ve bu parlattığı kandille veya mumla kendi evini aydınlatır.

Velilerin ve peygamberlerin mezarlarına götürdükleri kandiller tıpkı senin eline bir kandil alıp karanlık mezarını aydınlatman gibidir.

Biz, (Bize bakınız ki sizin nurunuzdan alalım)
(Hadid, 13)

Ayetinde (Buyrulan gün geldiğinde)(Onların nuru önlerinde ve sağ ellerindedir.)

(Hadid, 12) ayetinde buyrulduğu gibi senin elinde de bir nur bulunur demektedir.

Sen bunu inkâr edenlere (dönüp bir nur isteyiniz)
(Hadid, 13) ayetini oku.

Peygamber berat namazının gecesi, kendi mescidine geldi.
Mescidin Çerag, kandil ve daha başka şeylerle aydınlatılmış olduğunu gördü.

“Bunu kim yaptı” diye sordu.
Ömer (Tanrı ondan razı olsun) ayağa kalktı, saygılarını sunduktan sonra:

“Ey Tanrı’nın elçisi, bunu, bu muhlis kulun yaptı” dedi.
(Muhlis: halis, katkısız, dostluğu, samimiliği ve hali içten, gönülden olan)

Peygamber (selam onun üzerine olsun):
“ Benim mescidimi nurlandırdığın gibi, Tanrı da senin kalbini ve kabrini nurlandırsın” buyurdu.

 Görüldüğü bu veçhile (yüzden) kandiller ve çeraglar yakmak âdeti, Tanrı’nın rahmetine kavuşmuş olan ümmetin arasında Ömer hazretlerinden yadigâr (hatırlanacak şey) kalmıştır.

Hazreti Ali’nin üç âdeti vardı ki herkesin saadeti bu üç adette idi.
Bunlardan birincisi bir misafir geldiğinde önüne bal çıkarmaktı.

İkincisi fakirlere, zavallılara şalvar giydirmekti.
Üçüncüsü ise mescitlere Çerag göndermekti.

Kendisinin yakınları bu üç âdetin sırrını ondan sordular.

O,” Damaklarının tatlılaşıp benim hakkımda dua etmeleri için fakir misafirlere süzülmüş bal ikram ediyorum.

Belki bununla ölümün acılığı da benim damağımda tatlılaşır.

Bana dua etmeleri için zavallılara şalvar veriyorum ki (İnsanların çıplak olarak haşr oldukları) hadisinde buyrulan günde Tanrı da bana avret yerimi (gösterilmesi ayıp olan yer) kapatacak bir şey versin de o kalabalık arasında rezil olmayayım.

Mescitlere kandiller ve çeraglar göndermemden maksat şudur:

Yüce Tanrı benim karanlık mezarımı herkese şamil olan lütfü ile nurlandırsın, dar ve karanlık mezarda beni ışıksız bırakmasın.” Buyurdu.

İşte velilerin mezarına götürülen kandillerin, çeragların ve fukaraya sadaka olarak verilen eski elbiselerin ne tesirler yaptığını ve faydalar hâsıl (ortaya çıkan, görünen) ettiğini görüyorsun.

Her milletin kitaplarında tekkelere, kiliselere ve manastırlara mumlar, adaklar, çeraglar ve buhurlar götürüldüğü yazılıdır, bundan bir sevap umulur.

Hususiyle buhurlar (tütsüler) bütün cin ve insin rahatına mucip (gereken) olur.

Faydaları pek çoktur.

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***

12. “Mümin erkeklerle mümin kadınları, önlerinden ve sağlarından, (amellerinin) nurları aydınlatıp giderken gördüğüm günde, (onlara):

Bu gün müjdeniz, zemininden ırmaklar akan ve içlerinde ebedi kalacağınız cennetlerdir denilir.

İşte büyük kurtuluş budur.”

13. “Münafık erkeklerle münafık kadınların, müminlere:

Bizi bekleyin, nurunuzdan bir parça ışık alalım, diyeceği günde kendilerine:

Arkanızı dönün de bir ışık arayın!

Denilir.

Nihayet onların arasına, içinde rahmet, dışında azap bulunan kapalı bir sur çekilir.”
(Hadid suresi 12-13 ayet)

Neler öğrendik:

1.   Komşudan veya yakınından alınan doğru ve parlak bir bilgi (görmeni sağlar, karanlıklardan kurtarır) evimi aydınlatacağını ve şenlendireceğini öğrendik.

2.   Veli ve peygamberden alacağımız nurla donanımlı bir bilginin yolumuzu aydınlatacağını, tuzağa düşmeyeceğimizi, yolda rahatlıkla ilerleyeceğini öğrendik.

3.   Ziyaret esnasında onun ruhaniyetinden bizim ruhumuzu aydınlatacak nur akışı olduğunu ve aldığımızı öğrendik.

4.   Ziyaret sırasında hediye olarak nur akışı olduğunu orada huzur içinde olmaktan anlamalıyız.

5.   Bir derdini paylaşmak ve onun huzurunda Tanrı’dan bir şey istersen önce kalp bölgende sonra göğsünde bir serinlik hissedersen kabul edilmiş demektir.

6.    Gözle görünmeyen işleri görmen, anlaman, tanımlaman için kalp gözün olsa bile nur gereklidir. Nasıl ki göz görür olsa da ışık yoksa göremeyeceğin durumdan anla.

7.   Nurlu kişilere yaklaşıp onun nurundan kendi nurumuzu ateşlememiz ve parlak ışık verecek duruma getirmemiz gerektiğini öğrendik.

8.   Fakirlere muhtaçlara yardım ederek dualarını almak gerektiğini öğrendik.

9.   Tütsü yakmanın da faydasını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Veli türbesinde olan nurdan kendi nurunu yakmanın bir simgesel hareketini mum yakmakla gösterildiğini öğrendik.

Kimi derdi için, kimi isteği için yakar o mumu.
Ama oradaki ruhaniyet çekicidir, aydınlatıcıdır, ateşleyicidir.

Ruhaniyetten haberi olmayanlar bu durumu bilmezler üstelikte cahilliklerini türbelere gitmeyin şirke giriyorsun diye bas sesle bağırırlar.

O ruhaniyet çekicidir ve etkilidir.
O türbeye giden Allah’a inanır, her şey Allah’ın izni ile olduğunu bilir.

Türbedeki sessizliğin sesini dinlemelisin, gözlerini kapatıp bakmalısın.
O nur akışını kendin de görmelisin.

                         *
RAVLİ

 

Popüler Yayınlar