“Muhipler (sevgi besleyen
dost) ve âşıklar peygamberlerin ve velilerin mezarlarına mumlar ve kandiller
götürüyorlar, pencerelerinin önüne bezler bağlıyorlar.
Bunların, bu götürenlere ne
faydası olur “ diye sordular.
Mevlana “ Bu tıpkı şunun
gibidir:
Bir kimse eline bir mum ve Çerag
alır, bunu nurlu ve nurlandırıcı bir komşudan bir nur alarak parlatır ve bu
parlattığı kandille veya mumla kendi evini aydınlatır.
Velilerin ve peygamberlerin mezarlarına
götürdükleri kandiller tıpkı senin eline bir kandil alıp karanlık mezarını
aydınlatman gibidir.
Biz, (Bize bakınız ki sizin
nurunuzdan alalım)
(Hadid, 13)
Ayetinde (Buyrulan gün
geldiğinde)(Onların nuru önlerinde ve sağ ellerindedir.)
(Hadid, 12) ayetinde
buyrulduğu gibi senin elinde de bir nur bulunur demektedir.
Sen bunu inkâr edenlere
(dönüp bir nur isteyiniz)
(Hadid, 13) ayetini oku.
Peygamber berat namazının
gecesi, kendi mescidine geldi.
Mescidin Çerag, kandil ve
daha başka şeylerle aydınlatılmış olduğunu gördü.
“Bunu kim yaptı” diye sordu.
Ömer (Tanrı ondan razı olsun)
ayağa kalktı, saygılarını sunduktan sonra:
“Ey Tanrı’nın elçisi, bunu,
bu muhlis kulun yaptı” dedi.
(Muhlis: halis, katkısız,
dostluğu, samimiliği ve hali içten, gönülden olan)
Peygamber (selam onun üzerine
olsun):
“ Benim mescidimi
nurlandırdığın gibi, Tanrı da senin kalbini ve kabrini nurlandırsın” buyurdu.
Hazreti Ali’nin üç âdeti
vardı ki herkesin saadeti bu üç adette idi.
Bunlardan birincisi bir
misafir geldiğinde önüne bal çıkarmaktı.
İkincisi fakirlere,
zavallılara şalvar giydirmekti.
Üçüncüsü ise mescitlere Çerag
göndermekti.
Kendisinin yakınları bu üç âdetin
sırrını ondan sordular.
O,” Damaklarının tatlılaşıp
benim hakkımda dua etmeleri için fakir misafirlere süzülmüş bal ikram ediyorum.
Belki bununla ölümün acılığı
da benim damağımda tatlılaşır.
Bana dua etmeleri için
zavallılara şalvar veriyorum ki (İnsanların çıplak olarak haşr oldukları)
hadisinde buyrulan günde Tanrı da bana avret yerimi (gösterilmesi ayıp olan
yer) kapatacak bir şey versin de o kalabalık arasında rezil olmayayım.
Mescitlere kandiller ve
çeraglar göndermemden maksat şudur:
Yüce Tanrı benim karanlık
mezarımı herkese şamil olan lütfü ile nurlandırsın, dar ve karanlık mezarda
beni ışıksız bırakmasın.” Buyurdu.
İşte velilerin mezarına
götürülen kandillerin, çeragların ve fukaraya sadaka olarak verilen eski
elbiselerin ne tesirler yaptığını ve faydalar hâsıl (ortaya çıkan, görünen) ettiğini
görüyorsun.
Her milletin kitaplarında
tekkelere, kiliselere ve manastırlara mumlar, adaklar, çeraglar ve buhurlar
götürüldüğü yazılıdır, bundan bir sevap umulur.
Hususiyle buhurlar (tütsüler)
bütün cin ve insin rahatına mucip (gereken) olur.
Faydaları pek çoktur.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
12. “Mümin erkeklerle mümin
kadınları, önlerinden ve sağlarından, (amellerinin) nurları aydınlatıp giderken
gördüğüm günde, (onlara):
Bu gün müjdeniz, zemininden
ırmaklar akan ve içlerinde ebedi kalacağınız cennetlerdir denilir.
İşte büyük kurtuluş budur.”
13. “Münafık erkeklerle
münafık kadınların, müminlere:
Bizi bekleyin, nurunuzdan bir
parça ışık alalım, diyeceği günde kendilerine:
Arkanızı dönün de bir ışık
arayın!
Denilir.
Nihayet onların arasına,
içinde rahmet, dışında azap bulunan kapalı bir sur çekilir.”
(Hadid suresi 12-13 ayet)
Neler öğrendik:
1.
Komşudan veya
yakınından alınan doğru ve parlak bir bilgi (görmeni sağlar, karanlıklardan
kurtarır) evimi aydınlatacağını ve şenlendireceğini öğrendik.
2.
Veli ve
peygamberden alacağımız nurla donanımlı bir bilginin yolumuzu aydınlatacağını,
tuzağa düşmeyeceğimizi, yolda rahatlıkla ilerleyeceğini öğrendik.
3.
Ziyaret esnasında
onun ruhaniyetinden bizim ruhumuzu aydınlatacak nur akışı olduğunu ve
aldığımızı öğrendik.
4.
Ziyaret sırasında
hediye olarak nur akışı olduğunu orada huzur içinde olmaktan anlamalıyız.
5.
Bir derdini
paylaşmak ve onun huzurunda Tanrı’dan bir şey istersen önce kalp bölgende sonra
göğsünde bir serinlik hissedersen kabul edilmiş demektir.
6.
Gözle görünmeyen işleri görmen, anlaman,
tanımlaman için kalp gözün olsa bile nur gereklidir. Nasıl ki göz görür olsa da
ışık yoksa göremeyeceğin durumdan anla.
7.
Nurlu kişilere
yaklaşıp onun nurundan kendi nurumuzu ateşlememiz ve parlak ışık verecek duruma
getirmemiz gerektiğini öğrendik.
8.
Fakirlere muhtaçlara
yardım ederek dualarını almak gerektiğini öğrendik.
9.
Tütsü yakmanın da
faydasını öğrendik.
İşte böyle yaren,
Veli türbesinde olan nurdan
kendi nurunu yakmanın bir simgesel hareketini mum yakmakla gösterildiğini
öğrendik.
Kimi derdi için, kimi isteği
için yakar o mumu.
Ama oradaki ruhaniyet
çekicidir, aydınlatıcıdır, ateşleyicidir.
Ruhaniyetten haberi
olmayanlar bu durumu bilmezler üstelikte cahilliklerini türbelere gitmeyin
şirke giriyorsun diye bas sesle bağırırlar.
O ruhaniyet çekicidir ve
etkilidir.
O türbeye giden Allah’a
inanır, her şey Allah’ın izni ile olduğunu bilir.
Türbedeki sessizliğin sesini
dinlemelisin, gözlerini kapatıp bakmalısın.
O nur akışını kendin de
görmelisin.
*
RAVLİ