Mevlana hazretleri Şam
tarafına, ilimleri elde etmek için hareket ettiği vakit kafile yolda Sis
vilayetinde bir mağarada konakladı.
O mağarada dünyadan elini çekmiş
kırk münzevi rahip vardı.
(Bir köşeye çekilip kimseyle konuşmayan bekâr,
ibadet edenler)
Onlar riyazetle (Nefsi kırmak
için açlık) o dereceye gelmişlerdi ki, bu dünyanın bütün sırlarını keşfediyor,
bu süfli âlemin (Dünya ile ilgili aşağı işler) gayıplarından
(Görünmeyenlerinden) haber veriyor ve insanların içinde olanları söylüyorlardı.
Etraftan da kendilerine
hediyeler ve adaklar geliyordu.
Mevlana hazretlerini görür görmez, “Havaya uçup yerle gök arasında dursun” diyerek bir çocuğu işaret ettiler.
Çocuk havaya uçup yerle gök
arasında durdu.
Mevlana hazretleri de mübarek
başını önüne eğmiş murakabede (İç âlemini bakmakta) idi.
Birden bire o çocuk “Bana
çare bulunuz, burada bağlanıp kaldım ve murakıp (İç âlemine bakan) sahsın
heybetinden öleceğim” diye feryat etti.
Onlar “Aşağı in” dediler.
O da “İnemiyorum, sanki beni
buraya çivilemişler” dedi.
Ne kadar çalıştılar ise de
aşağı inemedi.
Hepsi Mevlana’nın ayağını
öpüp “Ey dinin sultanı! Lütfet, görmemezlikten gel de bizi rezil rüsva etme”
dediler.
Mevlana da “ Tevhit
kelimesinden başka çare yoktur” dedi.
Çocuk derhal “La ilahe
illallah Muhammed’e Rasulullah” diye tevhit kelimesini söyledi ve kolaylıkla
aşağı indi.
Onların hepsi söz birliği ile
iman ettiler ve o hazretle arkadaş olup gitmek istediler.
Mevlana müsaade etmedi ve “
Burada kalın, Tanrı ibadeti ile meşgul olun, bizi de hayır duadan unutmayın”
buyurdu.
Onlar da orada taat (İbadet)
ve riyazetle (Açlıkla nefis kırmak) meşgul oldular.
Ulvi (Ruhlar âlemi)ve süfli (Dünya
ile ilgili aşağı işler) mugayyebat (Gizli görünmez) onların tasarrufunda idi.
Burada bir köşeye çekilerek
gelip gidene hizmet ediyorlardı.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Bu hikâyeden neler öğrendik?
1.
Gayb (Görünmeyen
âlem) âlemine ulaşan bilgi ve sır sahibi olanların halkı etkilemek için gösteri
yaptığını ve karşılığında hediyeler aldığını öğrendik.
2.
Yolculara hizmet
amaçlı uğraşı olduğundan çalışmaları yasak edilmediğini hatta dua istendiğini
öğrendik.
3.
Size ne gösteri
yapılırsa yapılsın iç âlemine dönerek Allah’ a hakikatini sorarsan olumsuz
etkilenmekten korunursun.
4.
Bu tür olaylara
fazla önem vermeden, ilim arayışına devam edilmesini öğrendik.
5.
Bu ilim çok
önemli olsaydı Mevlana hazretleri sadece gösteriyi durdurmaz bizlere bu konuda
bilgi vererek heveslendirirdi.
6.
Burada bir sır da Mevlana hazretlerinden bize
verilmiş durumda. O da “Tevhit” kelimesinin etkisini iyi anlamalıyız.
7.
Bir şekilde ne
yapacağını şaşırırsan yani aklın, gönlün, kalbin, canın, vücudun bağlanırsa,
karışırsa, büyü ile bağlanırsa, kararsız bir hale gelirsen “Tevhit” çekerek bu
durumdan sakince kurtulabileceğimiz müjde ile sır veriyor.
8.
Mevlana
hazretleri gibi olmaya çalışmamalıyız o özeldir.
9.
Mevlana
hazretlerinin gittiği yoldan gitmeliyiz, onun izlerini takip etmeliyiz, yap
dediklerini yapmalıyız, sakın dediklerinden sakınmalıyız, yapma dediklerini
yapmamalıyız.
10.
Mevlana
hazretleri sırrıma talip olun diyor, biz onu taklit etmek yerine onun bize sır
olarak yararımıza açık ettiği sırları, yol işaretlerini anlamaya ve yaşantımıza
katmaya çalışıyoruz.
11.
Biliyoruz ki
Hazreti Mevlana kendi nuru ile bizi Peygamber efendimizin nuruna götürecek
oradan da Hak nuruna kavuşacağız.
MURAKABE
Denetleme,
Gözetleme,
Dikkati
belli bir noktaya toplama,
Kulun “Hak bütün hal ve hareketlerimi biliyor” şeklinde inanç ve anlayış içinde olması,
Murakabe
de kişi kendine ait bir şeyi,
Bir kuvveti,
Bir kudreti olmadığı inancında olmalıdır.
“La-havle
vela kuvvete illa billâh” Allah’tan başka hiçbir şeyde ve hiçbir kimsede kuvvet
ve kudret yoktur demesidir.
La
havle’yi çektikten sonra bütün dikkatini kendi gönlünde toplayarak Hakka
yönelmelisin.
Kalp
ile Allah arasında bir haldir
Kalbi
kötü hatıralardan, kötü fikirlerden, kötü düşüncelerden korumak ve içinde ve
dışında Hakkı görmek görmektir.
Yaren,
*
RAVLİ
Kulun “Hak bütün hal ve hareketlerimi biliyor” şeklinde inanç ve anlayış içinde olması,
Kalbi,
kalbe zarar verecek şeylerden korunması,
“Allah
her an beni görüyor, gönlümden geçen şeyleri biliyor” anlayışı içinde olmak,
Allah’tan
bolluk, bereket beklemek,(Hiç dikkatini başka bir şeye vermeden bekleyiş)
Bir kuvveti,
Bir kudreti olmadığı inancında olmalıdır.
İtaatkâr
ve temiz bir bekleyişle Haktan ilahi armağanların gelmesini beklemelisin.
Haktan
başka bütün varlıklardan yüz çevirerek O’nun aşkının deryasına dalar,
O’na
kavuşmanın özlemini duyar.
O’nun
huzurunda hislenip ağlar.O’na
güvenir.
O’dan
yardım ister.
Allah’ın
her şeyi görüp bilmekte olduğunu daima hatırlayıp hareketlerine ona göre yapma
yeteneğini kazanmaktır.
Yalnızlığa
çekil, halktan uzaklaş gibi seni yalnızlaştırıp dünyanın oyalayıcı etkilerinden
kurtarıp içene doğru seyahat ederek Hak ile beraber olma zaman ve imkânının
kazanılması için verilen öğütlerdir.
En
güzeli namaz bittikten sonra tekrar secdeye vararak o vaziyette Allah’ı överek,
kendini aşağılayarak ve acizliğini bildirerek sakinleşinceye kadar
beklemelisin.
Veya
“Allah” ismi şerifini önce uzun-uzun üç defa söyleyerek sonra Al kelimesini
Lah’a çarptırarak kulağın duyacak kadar sesle söyleyerek ve her yüz defada “La ilahe illel-lah, Muhammedün Rasulullah” diye
tevhit kelimesini söylemelisin.
Göğsüne
ferahlık gelene kadar devam etmelisin.
Yaren
üstünde kendi alın terinle giydiğin elbise, helal kazançla beslenmiş bir vücut
olarak abdestli bir şekilde huzura varmaya çalışmalısın.
Bu
davranışa cevap alana kadar tekrar-tekrar yapmalısın
Günlük
yaşamında bir şey yapacağın zaman “Böyle yaparsam Allah ne der?” diye kendine
sorar kalbini dinlersen alışırsın.
Nefsin
ile kalbini ayırmayı bilmelisin.
*
RAVLİ