Mevlana’ya çok sadık bir
muhipti (sevgi besleyen dost).
İstanbul’a gitmek istedi.
Şeyh Selahaddin’le beraber,
izin almak ve yardım dilemek üzere Mevlana’nın hizmetine geldiler.
Mevlana’nın elini öpmek
şerefi ile şereflendikten sonra Mevlana:
“İstanbul civarında bayındır
bir kasaba vardır.
Orada bir papaz oturur.
Bu papaz kendi dini üzere itikâfa
(Yalnızlığa çekilip ibadet eden) ve bütün insanlardan alakasını kesip kanaat
köşesine çekilmiştir.
Git onu gör, benden selam
söyle ve durumunu sor” buyurdu.
Bu tacir baş koyup huzurdan
çıktı ve yola koyuldu.
İstanbul sınırlarına geldiği
vakit bu papazı şuna buna sorup aradı ve nihayet onun bulunduğu köye gitti.
Büyük edep ve hürmetle
manastırdan ileri girdi.
Orada bir hazine gibi bir
köşede başını koltuğunun altına sokup oturmuş ve nurlara siyah cübbesinin
altından gözdeki siyahın içindeki nur gibi parlayan bir şahıs gördü.
Tacir bunu görünce bir an için kendinden geçti, sonra Mevlana’nın selamını söyleyince papaz yerinden hemen fırladı ve
“ Tanrı’nın selamı senin ve
Tanrı’nın seçkin kulları üzerine olsu” deyip başını secdeye koydu ve uzun zaman
secdede kaldı.
O sırada tacir başka bir
köşeye bakınca Mevlana hazretlerinin aynı elbise ve aynı sarıkla o köşede
murakabe halinde oturmakta olduğunu gördü.
Tacire bir hal geldi, bir
hıçkırık tutup yere düştü.
Bir müddet sonra papaz
tacirin gönlünü alıp susturdu ve
“ Eğer sen hür insanların
sırlarıyla içli dışlı olursan iyilerin iyisi olursun” diye buyurdu.
Sonra tekfura “ Bu tacirin
bizimle münasebeti vardır.
Yollardaki memurlar ve
valiler ona zorluk çıkarmasınlar” diye bir mektup yazdı.Tacir şehre gelip papazın mektubunu Tekfura gönderince, Tekfur emretti:
Ona gereken şeyleri fazlasıyla sağladılar ve sağ salim yolcu ettiler.
Tacir dönüşte de papazı
ziyaret etti.
Papaz “ Konya’ya gittiğin
vakit, bu ben biçarenin selam ve saygılarını Hüdavendiğar hazretlerine ilet.
Bu niyazla dolu muhtacı,
sonsuz lütuf ve inayetinden unutmayacaklarını ümit ederim” buyurdu.
Bir müddet sonra bu genç tacir Konya’ya geldi ve bu hali Şeyh Selahattin’e anlattı.
Şeyh Selahaddin
“Veliler hakkında ne söylerlerse hepsi
gerçektir ve hepsi şeksiz şüphesiz vaki (gerçekten) olur” dedi.
Şiir:
“Ben, veliler hakkında ne
söylerse yarabbi bana da bu feyzi ihsan et.
Peygamberler hakkında ne
söylerlerse iman ve tasdik ederiz, derim”
“Fakat bu meseleyi ehli
olmayan bir kimseye söyleme” dedikten sonra kalkıp taciri Mevlana hazretlerine
götürdü.
Tacir Mevlana’nın huzuruna
girip baş koydu ve papazın selamını bildirmeye başladı.
Mevlana” Şuraya bak, acayip
şeyler göreceksin” dedi.
Tacir de baktı ki, Mevlana manastırda görmüş olduğu gibi medresenin toplantı salonunun bir köşesinde aynı şekilde murakabe halinde oturuyor.
Bunun üzerine feryat edip
kendinden geçti ve elbiselerini yırttı.
Mevlana onu kucakladı ve “ Sen bundan sonra bizim sırlarımızın mahremisin, fakat basiret (kalpte hakikatleri görmeye yarayan kuvvet) sahiplerinin sırlarını şer (fenalık) sahibi kimselerden koru” buyurdu.
Şiir:
“Sen sultanın sırrını kimseye
söyleme ve şekeri de sineklerin önüne dökme.
Süsen (çiçek) gibi yüz dilli
olduğu halde dilsiz olan kimsenin kulağı celal sırlarını işitebilir”
Tacir bundan sonra bütün
varını yoğunu müritlere feda etti, sema meclisleri yaptı, hırka giydi ve dünya
işlerinden tamamıyla el çekti.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
MURAKABE
Kendi gücünden ve kuvvetinden sıyrılmaktır.
Nitekim ölüm de o yokluğa gitmektir.
Bundan sonra âşık, Allah’ın ilhamlarını ( Allah tarafından insanın gönlüne bir şey doğdurmasını), ihsanlarını (bağışlarını), inamlarını (iyiliklerini) bekler ve dünya varlıklarından sıyrılarak, ilahi aşk ve sevgi denizine gömülür.
Ta ki, Allah’ın rahmetinden kendi nefsine öyle bir nur parlar ve yükselir ki, onunla bir anda bütün yaptıklarının karşılığını bulur ve otuz senelik devamlı tutulan oruçla denetime girmeyen kötü nefsin karanlıklarda yok olur.
Neler öğrendik:
1.
Uzun bir müddet
ayrılacaksan bağlı olduğun büyükten hem izin alman hem de hayır dua almak
gerekiyor.
2.
Gönülden
bağlandığın büyük, dünyanın her neresine gidersen git bir şekilde yardımı sana
ulaşır.
3.
Allah’ın
velilerinin sadece Müslüman olmadıklarını, diğer dinlerde de olduğunu öğrendik.
4.
Eğer bu yolda
isen veliler hakkında söylenen hikâyeyi aklın almasa bile inan.
5.
Yaşadığın olağan
üstü olay senin özelindir.
6.
Özelinin başka
amaçlarla kullanılmaması, çarptırılması, değersizleştirilmesine karşı halkın
seni eleştirmesi için malzeme vermemek için anlatmaman gerekir.
7.
Kişi öldükten
sonra anlatılanlar daha sakin bir şekilde doğru olup olmayacağı sakince
anlaşılmaya çalışır.
8.
Veliler dünyanın
neresinde olurlarsa olsunlar birbirini tanıdıklarını öğrendik.
9.
Bu olay; o
tacirin maneviyata uygun olduğundan kazanılması için oluşmuştur.
10.
Tanrı bir şekilde
kendisine yaklaştırmak istedikleri kullarını dostlarına gönderir sevgi ile
bağlılığın tadına vardırarak yolda hızlı ilerlemesini sağlar.
Yaren bu anlatılan sır değildir.
Ders alman gereken bir yaşanmışlıktır.
Mevlana hazretlerinin işaretiyle açılan perdeden görüneni her o duvara bakan göremez.
Kalp gözü ile bakmayı öğrenmiş kişiyi alıştırmak içindir.
Ey yaren,
Böyle sana sunulan hikâyeye inanmalısın bu senin beyin kimyandı belirli bir değişiklik yapar.
Ne kadar böyle Velileri hikâyeleri okudukça beyin kimyanda oluşan değişiklerle bilincinde olmasan bile öngörün artar, hayata ve olaylara daha bilinçli bakarsın.
Olmaz, mümkün değil diye ifade ettiğin hayret oluşturan olay başına veya yakınlarına olunca sakinlikle kabul eder, uyum sağlar, gerekli dersleri alır, yaşamını kolaylaştırırsın.
Eğer bu türlü hikâyelere inanmazsan senin sadece baktığını gören, derinlemesine görme yeteneği olmayan, perde arkasında ne olduğundan habersiz biri olduğun ortaya çıkmış olur.
Yaren hakikat hemen kendini sana göstermez.
Hakikatle karşılaştığın zaman şok olmaman, çıldırmaman, yanlış yapmaman için hazırlıklı olmalısın.
Bu veli hikâyeleri doğrudur, gerçektir, yaşanmıştır ve Allah’a inancını sağlamlaştırır.
Yaren bu veli hikâyeleriyle ululuk sırlarını alırsın ki kendin bile bunu nereden, kimden, nasıl aldığını anlayamazsın.
Her kime saygı duyuyorsan, sevgi ile bağlıysan o topluluktansın ve bir zaman sonra o kişi olursun.(Ruhsal bütünleşme)
*
RAVLİ