Sayısız insanların bir sahsın
etrafında toplandıklarını gördüler.
Bu kalabalık içinden birkaç
genç ileri koştu ve “ Allah aşkına birini idam ediyorlar.
Mevlana Hazretleri şefaat
etsin.
O bir Rum dur ve taptaze de
bir gençtir” diye feryat etti.
Mevlana “o ne yapmıştır” diye
sordu.
Onlar “ birini öldürmüştür,
kısas yapıyorlar” dediler.
Bunun üzerine Mevlana
ilerledi.
Bütün cellâtlar ve şahneler
(polisler) baş koyup uzakta durdular.
Mevlana mübarek ferecesini idam
edilecek adamın üzerine örttü.
Şehrin şahnesi (Emniyet müdürü) İslam
sultanına durumu arz etti.
Sultan “ Mevlana hâkimdir, bir
şehri istese ve bütün bir şehre şefaat (aracılık) etse buna nail (ele geçirir) olur.
Hepsi ona feda olsun.
Bir Rum nedir ki.” Dedi.
Arkadaşlar Mevlana’nın
kurtardığı bu Rum’u alıp hamama götürdüler.
Hamamdan çıkarıp medreseye
getirdiler.
Nihayet Mevlana’nın elinde
Müslüman oldu.
Hemen o anda onu sünnet
ettiler ve büyük bir sema yaptılar.
Mevlana Hazretleri “ adın
nedir” diye sordu.
O da “Siryanus” dedi.
Mevlana “O halde bugünden
sonra ona Alâeddin Siryanus deyiniz” buyurdu.
Nihayet o hazretin hayat veren
inayat nazarının (Yardım eden bakışının) bereketi sayesinde Alaaddin Siryanus o
dereceye geldi ki, ulu şeyhler ve hayırlı bilginler onun ilerlemesine ve
marifetlerini anlatmasına şaştılar.
Onun latifelerinden hayrette
kaldılar.
Bir gün Mevlana Hazretleri adı geçen şeyh Alâeddin’den “ Hıristiyan keşişler ve Hıristiyan bilginler (Tanrı onları hidayet etsin) İsa’nın (selam onun üzerine olsun) hakikati hakkında be diyorlar” diye sordu.
Alâeddin “ Onlar İsa’ya Tanrı
diyorlar” dedi.
Mevlana “ Bundan sonra onlara
bizim Muhammed’imiz Tanrı’dan daha Tanrı’dır, Tanrı’dan daha Tanrı de” diye
buyurdu.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Hazretin gençlere
önem verdiğini ve koruduğunu öğrendik.
2.
Gençleri himayesi
altına alıp güzel bir insan olarak yetirdiğini öğrendik.
3.
Yanlış yolda
olanı doğru yola çevirdiğini öğrendik.
4.
Tanrı hükmünü
yerine getirdiğini öğrendik.
5.
Verdiği
kararların doğru sonuçlar verdiğini öğrendik.
6.
İsa’ peygambere
göre peygamber Muhammed’in çok daha büyük olduğunu öğrendik.
Burada anlatılmamış ama
öldürenin diyeti ödendiğini başka bir anlatılandan öğrendik.
KISAS
Sözlükte “ödeşme, ikab (eza,
cefa, eziyet, azap), ceza” gibi anlamlara gelen Kısas, bir fıkıh terimi olarak,
yaralama, sakatlama ve öldürme suçlarında uygulanan ve genellikle misilleme
esasına dayanan ceza manasına gelmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de
“ Ey
inananlar!Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı:
Hür ile hür, köle
ile köle, kadın ile kadın.
Ey akıl sahipleri!
Kısasta sizin için
hayat vardır.
Artık Allah’a karşı
gelmekten sakınırsınız.”(Bakara suresi 178-179)
“ Tevrat’ta
onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara
karşılık kısas yazdık.
Kim bunu (kısası)
bağışlarsa, bu onun günahlarına kefaret olur”
buyrulmaktadır.
(Maide suresi 45)
Kısasta kul hakkının hâkim
olması sebebiyle, mağdur veya yakınlarının affetmesiyle ceza düşer veya
mahiyeti değişir.
Kur’anı Kerim’de:
“Öldüren,
ölenin kardeşi tarafından bağışlanmışsa, artık kendisine örfe uymak ve
bağışlayana güzellikle diyeti ödemek gerekir.” Denilmektedir.(Bakara suresi 178)
Dr. İbrahim PAÇACI. D.İ.B. Dini Kavramlar Sözlüğü) Alıntı.
*
DİYET VE ERŞ
Cana veya can hükmündeki
uzuvlara karşı işlenen cinayet dolayısıyla ödenen mal ve paraya denir.
Erş: Uzuvlara karşı işlenen
cinayetlerde, miktarı nasslarla (açık ve net konulan kanunlarla) belirlenmiş
veya takdiri hâkime bırakılmış ödenmesi gereken mal veya paraya denir.
Diğer bir tanıma göre, ölümle
sonuçlanmaya belli yaralama ve sakat bırakmalarda ödenen ve miktarı belirlenmiş
olan bedele denir.
Bunun dışında kalan ve
miktarı yetkili mercilerce takdir edilecek olan cinayet bedeline de “ Hükümet-i
adl” denir.
Kur’anı kerim’de, yanlışlıkla
bir müminin öldürülmesi halinde, kefaret olarak bir köle azat edilmesi ve
öldürülenin ailesine ödenmek üzere diyet verilmesinden bahsedilmektedir.
( Nisa suresi 92)
Hata ile adam öldürmelerde
diyet, nasla belirlenmiş bir tazminattır.
Mağdur yakınları affetmediği
takdirde, ölüme sebebiyet verenin akılesinin (akıllı kadın) diyet ödemesi
öngörülmüştür.
Diyetin miktarı ise, hadis ve
sahabeden gelen haberlerde belirtilmiştir.
Hz. Peygamber’den gelen
değişik hadislerde diyetlerin miktarı belirtilmiştir.
Bugün kanunlarımızla tazminat
olarak hâkimin takdirine bırakılmıştır.
Yaralanmanın derecesi, suçun
işleniş tarzı, yol açtığı kayıp, organın hayati fonksiyonu, tek-çift oluşu gibi
hususlar göz önüne bulundurularak, tam diyete göre miktarlar belirlenmiştir.
Konu incelendiğinde, diyetle
ilgili esasların, maruz kalınan mağduriyetin hafifletilmesi ve tazmini gayesine
yönelik olduğu görülür.
Bu nedenle, failin
sorumluluğu için cezai ehliyete sahip olması aranmamıştır.
Dr. İbrahim PAÇACI. D.İ.B. Dini Kavramlar Sözlüğü) Alıntı.
*
RAVLİ