Şeyh Sadi Mevlana
Hazretlerinin o günlerde Şiraz’a götürdükleri ve halkın deli divane oldukları
yeni bir gazelini yazıp gönderdi.
O gazel budur:
“ Her an sağdan soldan aşk
sesi geliyor.
Biz feleklere gidiyoruz,
Kim bu temaşaya (görüp
izlemek) iştirak (katılmak) etmek istiyor.
Allah”
Bu mektubun sonuna da “ Rum
ülkesinde bir mübarek padişah zuhur (kendini göstermiş) etmiştir.
Bu onun sırrının hoş
kokularındandır.
Bundan daha iyi bir söz
söylenmemiştir ve söylenmeyecektir de.
Ben, o sultanı ziyaret etmek
üzere Rum diyarına gitmek ve yüzümü onun mübarek ayağının toprağına sürmek
istiyorum.
Bu, padişahımıza böyle malum
olsun” diye yazdı.
Şemseddin padişah bu gazeli
okuyunca hadsiz hesapsız ağladı ve aferinler dedi.
Büyük bir toplantı tertip
edip o gazelle semalar yaptılar.
Minnettarlığını (iyiliğe
karşı mahcup olma) ifade etmek için Şeyh Sadi’ye birçok hediyeler gönderdi.
İşte bu yüzden Sadi Konya’ya
gelip Mevlana Hazretlerinin elini öpmekle müşerref (şereflendi) ve erlerin
inayet (iyilik ve yardım) nazarına (bakışına) mazhar (sahip) oldu.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Değerlinin
değerini başka bir değerli olanın bildiğini ve ilan ettiğini öğrendik.
2.
Gönül padişahına
yol çok uzak da olsa, yorucu da olsa ziyaret etmek, elini öpmek, hayır duasını
almak ve ondan manevi nasiplenmek gerektiğini öğrendik.
3.
Gönül
padişahlarının bir sözü bile karanlıkları aydınlatacağını, bakıp da
göremediklerimizi bize aydınlatarak gösterdiğini öğrendik.
4.
Hele onların
mübarek bakışlarının bize sağlayacağı faydaları düşünürsek hiç beklemeden
ziyaret etmemiz gerektiğini öğrendik.
5.
Gönül
padişahlarının ahirette olsalar bile etkisini hiç kaybetmediklerini öğrendik.
*
RAVLİ