30 Kasım 2012 Cuma

MEVLANA VE SEMA’NIN EHLİYETİ

Bir gün Mevlana etleri (Tanrı onun sırrını kutlasın) sema hakkında söz söylüyordu.

Buyurdular ki:
“Evvela semanın ehliyetini elde et,
Ondan sonra sema yap.

Ben dün şekeri burnuma tuttum, fakat burnum şekerden bir tat alamadı.
Çünkü o anlamağa istidatlı (Tabii yapısı, yeteneği, aklı, algılaması uygun) değildi.

Buyurdu.
Şiir:

Cennetin sana bir hayat vermesi için sende evvela bir cennet istidadı (tabii yapısı, yeteneği, aklı, algılaması uygun) olması lazımdır.

Eğer istidadın olmadan madenin içine girer ondan bir zerre bile elde edemezsin.”

Toprağın altına girmek istemiyorsan nurun içine kaç.
Çünkü nur toprağa gitmez.

Şiir:

Nuru istiyorsan ona istidatlı (Tabii yapısı, yeteneği, aklı, algılaması uygun) ol.
Huri (Cennet kızı) istiyorsan ondan daha temiz ol.

Cebrail gibi temiz gönüllü olmazsan Tanrı erlerinin yanına nereden yol bulursun?”

Buyurdu ki:
 Tanrı bana baksın da ben ölü olayım.
Bu Tanrı’nın nazarından mahrum bir diri olmaktan daha iyidir.

                                     ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Cennete ehliyet nasıl alırsın?

1.   Allah’ın rızasını istersen.

2.   Geçici olan dünya nimetlerine değer vermez ve bağlanmazsan.

3.   Cenab-ı Hakk’a itaatli olursan.

4.   Dünyada kanaatkâr ve gözü tok olursan,

5.   Hz. Muhammed (S.A)’a bağlanıp onu içten sevmekle ve onun çizdiği yoldan gitmekle.

Sema’a nasıl ehliyet alırsın?

Aşk, Hakkın zatına bağlı, diğer sıfatlar ise aşka bağlıdır.
Bunun için Aşk Allah’ın sıfatlarına değil kendisine ulaşır.

Tarikat insanı hakikate eriştiren manevi bir yol olduğundan, bu yolda gidenin yol şartlarına uyması gerekir.

Peygamberimiz Cebrail (A.S.) “ Bir adım daha atarsam yanarım” dediği yerden Allah’ın huzuruna aşk ile gitmiştir.

Âşık başka bir aşığın eseridir.
Aşkı öğreten hem amirdir hem memur.

Aşka bunun dışındaki yollar kapalıdır.
Velilerle âşıklara helal ve güzel olan davranıştır.

Güzel sesten lezzet duymayan ve güzel yüze âşık olmayan kimsenin saflığını kaybetmiş başka şeylerle karışık hale gelmiş huylara sahip olduğundan sema edemezler.

Kulak ile ses ve nağmelerle başlayan, kalbinde ilahi heyecan duyulması ile başlar.

Bu hal ilahi cezbenin öncüsüdür.
Dünya ilgisini keser.

Sonra.
Yüksek bir heyecan o kişiyi hareket etmeye, dönmeye karşı konamayacak bir biçimde zorlayarak hareket ettirir.

Sonra.
Ah çekip inlemeye başlanır ve vezinli ve güzel sesle şiir söylenmeye başlanır.

Kendine merhamet etmeye başlar, acıma duyguları oluşur.
Bu duygu Allah’ın rahmetini (Acımasını, esirgemesini, korumasını) çeker.

Sonra.
Kişi artık kendisini bilmeyecek hale gelir.
Artık kişi kendini yerde mi gökte mi bilemez hale gelir.

Kimi ağlar, kimi üstünü başını yırtar.

Sonra.
Fevkalade güzel nağme taşıyan Allah’ın o eşsiz hitabı olan
“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”

Hitabını duyar ve bu hitabından hâsıl olan lezzeti bulur.
Bu eşsiz hitabı duyunca yeniden ruhu yaşamaya başlar.

Ruhu uyarılır, doğru yolu, Tanrı yolunu görür hale gelir ve aslına kavuşur.

Sonra.
Ruhani hazlara yükselir.
Manevi gıdayı alır, fetihler yapar.

Tanrı erleri için namaz kılmak, sema etmek de, onların gizlice Tanrı’nın emirlerine uymak ve yasaklarına uymamanın bir misalidir.(Mevlana Fihi Mafih)

                              *
Ey güzel yaren,

Kendi kafana göre Allah’a ulaşamazsın.
Allah’a ulaşmışların yolunu izlemelisin.

Taklit seni ikiyüzlülüğe götürür sonunda boşa çaba sarf ettiğini sonunda anlarsın.

Şeriat hükümlerini yerine getirmeden tasavvufla ilgilenirsen yanlış yollara gider hakikati bulamazsın.

                             *
RAVLİ

 

Popüler Yayınlar